Sansürsüz iddia 5: “”Canlılığın atası RNA’dır”” iddiasının geçersizliği

RNA dünyası tezi, hayatın başlangıcı konusundaki bütün deneylerin başarısız olması üzerine Darwinistler tarafından çaresizlikten ortaya atılmış olan bir sözde kurtarıcı tezdir. Fakat hücre kompleksliğinden ve bilimden anlayan herkes, henüz daha proteinleri oluşturamamış olan Darwinistlerin böyle bir iddia ile ortaya çıkmalarını kaçınılmaz olarak mantıksız bulmaktadır. Daha hayatın başlangıcı için iddia ettikleri ilk hayali hücrenin tek bir proteini ortada yokken, Darwinistler tüm işi muthiş kompleksliği ile RNA’nın gerçekleştirdiğini iddia ederler. RNA’nın nasıl ortaya çıktığı konusunda ise her zamanki gibi suskundurlar.
        RNA dünyası tezine göre, hayali şekilde tesadüfen meydana gelen RNA molekülü bir şekilde proteinleri üretmiş, sonra bu protein bilgilerini ikinci bir molekülde saklama ihtiyacı ortaya çıktığından DNA tesadüfen oluşmuştur. Hayal gücü oldukça geniş olan Darwinistler, daha henüz laboratuvarlarda bir tane peptid bağı oluşturmaya çalışırken, bu inanılmaz ve imkansız senaryoyu pervasız bir şekilde insanlara anlatıp büyük bir kesimi aldatmayı amaçlamaktadırlar.
        Daha RNA’nın tek bir nükleotidinin nasıl oluştuğunu açıklayamayan Darwinistler için olağanüstü kompleksliği ile RNA, Darwinizm için çok büyük bir açmazdır.
        Bir imkansızın gerçekleştiğini ve tesadüfen oluştuğunu farz etsek bile, bütün bu mekanizmanın çalışması için yine proteinlerin varlığı şarttır. Yani RNA proteinler olmadan işlevini yerine getirip bir protein üretmeye kalkışamaz. Tıpkı proteinler gibi RNA ve DNA’nın var olabilmesi ve çalışabilmesi için, tüm proteinleri ve diğer organelleri ile hürenin tam teşekküllü olarak var olması şarttır.
        Bu konuyla ilgili ikinci büyük aldatmaca ise RNA’nın işlevi ile ilgili iddialardır. RNA’da sadece proteinin sadece yapısıyla ilgili bilgi mevcuttur. RNA, proteini üretecek mekanizmaya sahip değildir.
        Bir protein, hücre içindeki son derece karmaşık işlemler sonucunda pek çok enzimin yardımıyla ribozom adı verilen organelde üretilir. Ribozom ise yine proteinlerden oluşmuş kompleks bir hücre organelidir. Dolayısıyla bu durum, ribozomun da, burada görev yapan proteinlerin de, DNA’nın da RNA’nın da aynı anda tesadüfen meydana gelmiş olması gibi olanak dışı bir varsayımı daha beraberinde getirecektir.
        Pek çok bilim adamı tarafından utançla anılan RNA dünyası tezi, canlılığın başlangıcı konusunda bu kadar çaresiz durumda olan Darwinistlerin savunduğu en mantıksız tezlerden biridir. Böylesine mantıksız bir iddianın laf arasında gündeme getirilip çok önemli bilimsel bir delilmiş gibi sunulması Darwinist demagojinin bir parçasıdır.
Stanley Miller”ın ve Francis Crick”in çalışma arkadaşı olan San Diego California Üniversitesi”nden ünlü evrimci Dr. Leslie Orgel, “hayatın RNA dünyası ile başlayabilmesi” ihtimali için “senaryo” deyimini kullanmaktadır. Orgel, bu RNA”nın hangi özelliklere sahip olması gerektiğini ve bunun imkansızlığını, American Scientist“in Ekim 1994 sayısındaki “The Origin of Life on the Earth” başlıklı makalede şöyle ifade eder:
Bu senaryonun oluşabilmesi için, ilkel dünyadaki RNA”nın bugün mevcut olmayan iki özelliğinin olmuş olması gerekmektedir: Proteinlerin yardımı olmaksızın kendini kopyalayabilme özelliği ve protein sentezinin her aşamasını gerçekleştirebilme özelliği. (Leslie E. Orgel, “The Origin of Life on the Earth”, Scientific American, Ekim 1994, cilt 271, s. 78)
Elbette böyle bir RNA’nın varlığı mümkün değildir.

Ayrıca bakınız

Genetik Sürüklenme (Genetic Drift) iddiası neden geçersizdir?

Evrimi savunmak adına zaman zaman ortaya bazı terimler atılır.  Mantıklı olup olmadığına hatta bilimsel geçerliliği …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.