Newsweek, Dinokuş Masalının Reklamına Son Vermeli

Kuşların dinozorlardan evrimleştiği teorisi, Darwinistlerin vitrininde özellikle öne çıkarılan bir propaganda konusudur. Teori, her ne kadar bilimsel bir gerçek olarak lanse edilse de, herhangi bir delile dayanmayan ve hiçbir geçerliliği olmayan bir teoridir. Dahası, evrimciler için aşılması mümkün olmayan bilimsel problemlerle kuşatılmıştır. ABD”nin ünlü bilim kuruluşu Smitsonian Enstitüsü”nde Kuşlar Bölümü başkanı olarak görev yapan Storrs L. Olson, Washington Times gazetesinde yayınlanan yorumlarında, teorinin buna rağmen reklam konusu olduğunu şu sözlerle ifade etmiştir:

“”Kuşlar dinozordur” tezini destekleyen insanlar bu tartışmada [kuşların sözde evriminin dinozorlardan mı başka bir sürüngen grubundan mı olduğu tartışması] uzun süre seslerini yükselttiler. Kuşların dinozorlara dönüştüğü teziyle ilgili çok sayıda problem var. Teori buna rağmen popüler medyada reklam konusu oldu.” (Larry Witham, “Sue Makes Debut in Latest Attack of Dino-Mania”, The Washington Times, 16 Haziran 2000)

Bu bilim dışı reklam kampanyasına son olarak Newsweek dergisi de dahil oldu. Derginin 27 Haziran 2005 tarihli sayısında “Dinozorları Yeniden Keşfetmek” başlığıyla verilen yazıda, dinozorların nasıl yaşadıkları ve öldüklerine dair son bilimsel araştırmalara yer verildi. Satır aralarında ise okurlara, kuşların dinozorlardan evrimleştiği masalı telkin edildi.

Bu yazıda Newsweek’in ortak olduğu bu evrimci aldatmacanın önündeki bilimsel açmazlar ortaya konmakta, ‘kuşlar dinozordur’ tezinin neden dogmatik olarak sürdürülen hayallerden ibaret olduğu delillendirilmektedir.

Newsweek’in propaganda çizimleri tamamen hayal ürünüdür

Newsweek yazısının kapak resminde ve sayfalarında, küçük bazı dinozor rekonstrüksiyonlarına yer verilmektedir. Her biri sanki canlı dinozorlar gibi resmedilen bu rekonstrüksiyonların, kuşların kökenine dair evrimci hayalleri yansıtacak şekilde biçimlendirilmiş olduğu; sanki kanatlanıp uçmak üzere olan dinozorlarmış izlenimi bırakacak şekilde ‘üretildikleri’ görülmektedir.

Bilinmelidir ki, bu rekonstrüksiyonlarla tasvir edilen canlılar sadece evrimcilerin zihinlerinde yaşamaktadırlar. Evrimci hayallerin sanatkarlardan yardım alarak canlandırıldığı bu rekonstrüksiyonlar, somut herhangi bir delile dayanmamakta, sadece evrimci ön yargıları yansıtmakta ve evrim teorisi için hiçbir bilimsel kanıt oluşturmamaktadır. Nitekim evrimci antropolog Earnest Hooton, eski insanların kalıntılarına dayanarak yapılan canlandırmalardan örnek vermiş ve rekonstrüksiyonların hemen hiçbir bilimsel değere sahip olmadığı ve toplumu yönlendirmek amacıyla kullanıldıklarını; bu sebeple de bunlara fazla güvenilmemesi gerektiği yorumunu yapmıştır. (Earnest A. Hooton, Up From The Ape, New York: McMillan, 1931, s. 332.)

Yaş problemi

Dinokuş teorisini savunanlar, kuşların sözde atasının küçük ve etobur bir dinozor türü olan theropodlar olduğunu kabul ederler. Özellikle Çin’in Liaoning bölgesinde bulunan bazı fosil türlerini evrimsel ata olarak gösteren evrimciler bu iddialarının açıkça karşısında yer alan, çok önemli bir gerçeği gözardı etmektedirler: Henüz theropod türü dinozorlar ortaya çıkmadığı dönemlerde, kusursuz olarak uçabilen kuşlar yeryüzünde zaten bulunmaktadırlar. Nitekim 150 milyon yıl önce yaşamış eski bir kuş türü olan Archaeopteryx, ‘bilinen en erken kuştur’ ve theropod türü dinozorlardan milyonlarca yıl daha yaşlıdır. Ünlü ornitolog(kuşbilimci) Dr. Alan Feduccia, Archaeopteryx’in dinokuş teorisi açısından ’üstesinden gelinemez bir problem’ olduğunu şu sözlerle vurgulamıştır:

“Bu teori hakkında üstesinden gelinemez problemler var… Bizim bildirdiklerimiz ötesinde, kuş-benzeri dinozorların 150 milyon yaşındaki bilinen en erken kuştan 25 milyon ile 80 milyon yıl sonra ortaya çıkmasıyla ilgili bir zaman problemi var.” (David Williamson, “Scientist Says Ostrich Study Confirms Bird “Hands” Unlike Those Of Dinosaurs“, EurekAlert, 14-Aug-2002, http://www.eurekalert.org/pub_releases/2002-08/uonc-sso081402.php )

Bir çocuğun, kendi babaannesinin atası olduğunu iddia etmek ne kadar anlamsızsa, kuşların sözde atalarının kuşlardan sonra ortaya çıktığını savunmak da o kadar anlamsızdır.

Kuş akciğerindeki tasarım evrimi yalanlıyor

Kuşlar, sözde ataları olan sürüngenlerde bulunmayan, tamamen özgün bir akciğer tasarımına sahiptir. Bu gerçek, evrim teorisinin kuşların kökeniyle ilgili iddiasını tek başına ortadan kaldırmaya yeterlidir. Kuşların akciğer yapısı üzerine bir uzman olan H. R. Duncker, bu özel solunum sistemini, şu sözlerle anlatır:

“Kuşlarda ana bronş, akciğer dokusunu oluşturan tüplere ayrılır. ‘Parabronş’ olarak adlandırılan bu tüpler sonunda tekrar birleşerek, havanın akciğerler boyunca tek bir yönde devamlı akımını sağlayacak sistemi meydana getirirler… Kuşlardaki akciğerlerin yapısı ve genel solunum sisteminin çalışması tümüyle kendine özgüdür. Kuşlardaki bu “avien” sistemi başka hiçbir omurgalı akciğerinde bulunmaz. Bu sistem bütün kuş türlerinde aynıdır”. (R. Dduncker, “Development of the Avian Respiratory and Circulation Systems”, J. Piper, Respiratory Function in Birds: Adult and Embriyonic, New York: Springer Verlag, 1978, s.260-273)

Avustralya”daki Otega Üniversitesi”nden moleküler biyolog Michael Denton ise, böyle bir yapının kökenine dair evrimci bir açıklama getirmenin imkansızlığını şöyle belirtir:

“Böyle tamamen değişik bir solunum sisteminin, azar azar küçük değişikliklerle standart omurgalı dizaynından evrimleşmiş olduğu iddiası, düşünülmeden ortaya atılmış bir tezdir. Solunum faaliyetinin bu evrim süresince hiç aksamadan korunması, organizmanın hayatını sürdürmesi için gereklidir. En küçük bir eksik fonksiyon ölümle sonuçlanacaktır. Kuş akciğeri de, içinde dallanmış olan parabronşlar ve bu parabronşlara hava sağlanmasını garanti eden hava kesesi sistemi ile birlikte en üst düzeyde gelişmiş olana kadar ve beraberce, iç içe geçmiş mükemmel bir şekilde işlevini yapana kadar, bir solunum organı olarak görev yapamaz” (Michael Denton, Evolution: A Theory in Crisis, London, Burnett Books Limited, 1985, s. 210)

Denton, bu denli farklı bir solunum sisteminin standart omurgalı dizaynından evrimleşmiş olduğunu “düşünmenin dahi” imkansız olduğunu vurgulamaktadır (Nature”s Destiny, s. 361). Kısacası kuşların akciğer yapısı ancak ve ancak kusursuz yapısıyla bir anda varolduğu anda işlev görebilecek niteliktedir ve yalnızca kuşlara özgüdür. Bu durum birbirini takip ettiği varsayılan aşamalara dayalı evrim teorisini açıkça yalanlamaktadır.
(Bu konuda bkz. http://www.netcevap.org/propaganda_kus_ek1.html)

Evrime bir diğer darbe: kanattaki tasarım

Kuşlarda bulunan ve evrim teorisi önünde kesin bir engel oluşturan bir diğer yapı da kanattır. Bir kuşun uçabilmesi için, kanatların tüm parçalarıyla eksiksiz olarak var olması gerekir. Bu yüzden kanatlara dair evrimci bir açıklama getirmek, spekülasyon seviyesinde dahi mümkün olamamaktadır. Evrimci biyolog Engin Korur bu durumu şöyle itiraf etmektedir:

“Gözlerin ve kanatların ortak özelliği ancak bütünüyle gelişmiş bulundukları takdirde vazifelerini yerine getirebilmeleridir. Başka bir deyişle, eksik gözle görülmez, yarım kanatla uçulmaz. Bu organların nasıl oluştuğu doğanın henüz iyi aydınlanmamış sırlarından birisi olarak kalmıştır.” (Engin Korur, “Gözlerin ve Kanatların Sırrı”, Bilim ve Teknik, Ekim 1984, Sayı 203, s. 25)

Kuş kanadı, kuşu havada tutmaya yarayan hafif kemiklere, son derece hafif yapıda olmalarına karşın çok dayanıklı tüylere sahiptir. Tüylerde, mikroskop altında görülebilen çok küçük kancalarla birbirine tutturulmuş kıllar mevcuttur ve bu sistem mükemmel bir tasarım harikasıdır. Tüyler, kuşların sözde atası olan sürüngenlerin vücudunu kaplayan pullardan tamamen farklı yapıdadır ve olağanüstü bir komplekslik sergilerler. Bilinen en eski tüyler, günümüzdeki modern karşılıklarından tam anlamıyla farksızdır. Dolayısıyla tüylerin pullardan evrimleştiği iddiasının hiçbir aslı bulunmamaktadır ve bilimsel bulgular, tüylerin daima tüy olarak var olduklarını ortaya koymaktadır. Kuş kanadı; kemikler, tüyler, tüylerdeki mikroskopik tasarımlar ve kuşun havada gerekli manevraları yapmasını mümkün kılan bir sinir-kas sistemiyle donatılmış bir yapıdır. Tüm bu tasarımın, kör tesadüfler ile gelişip, hantal bir dinozoru yerden havalandırarak onu bir kuşa dönüştürmesi kuşkusuz mümkün değildir. Havacılık teknolojisinde örnek alınan bu üstün tasarım ancak kusursuz yapısıyla var olduğu anda işlev görebilecektir ve evrimi kesin olarak reddetmektedir.

Parmak sıraları problemi

Newsweek’te anlatılan dinokuş masalının geçersizliğini gösteren bir diğer somut bilimsel bulgu, dinozor ve kuşların parmak sıralarındaki farklılıktır. Cornell Üniversitesi’nde görevli araştırmacılar Dr. Alan Feduccia ve Julie Nowicki, devekuşu yumurtalarının gelişimini inceledikleri bir çalışma gerçekleştirmişler ve bulgularına dayanarak, kuşlardaki parmak sırasının, dinozorlardaki parmak sırasından evrimleşmesinin neredeyse imkansızlığını ifade etmişlerdir. American Association for the Advancement of Science’ın (Amerikan Bilimi Geliştirme Derneği’nin) haber portalı bu araştırma ile ilgili olarak Profesör Feduccia’nın şu sözlerine yer vermiştir:

“Kuşların atası her ne ise, bunun beş parmağının olması gerekir, theropod dinozorları gibi üç parmaklı elleri değil. Bilim adamları dinozorların bir, iki ve üç parmaklı “eller” geliştirdikleri konusunda hemfikirler… Bizim devekuşu yumurtaları üzerinde yaptığımız araştırmalar ise kuşlarda insanlardaki orta ve yüzük parmaklarına eşdeğer sadece iki, üç ve dördüncü parmağın geliştiğini gösterdi, ayrıca bizde bunu ispatlayacak resimler de var. Bu, dinozorların modern kuşların atası olduğunu iddia edenler için yeni bir problem oluşturuyor. Örneğin iki, üç ve dört parmaklı bir kuş eli nasıl olur da yalnız bir, iki ve üç parmağı olan bir dinozor eline evrimleşir? Bu neredeyse imkansızdır.” (David Williamson, “Scientist Says Ostrich Study Confirms Bird “Hands” Unlike Those Of Dinosaurs”, EurekAlert, 14-Aug-2002, http://www.eurekalert.org/pub_releases/2002-08/uonc-sso081402.php)

Dinokuş teorisi, köhne bir Darwinist hikayeden ibarettir

Bilimsel teoriler, deneysel kanıtlara karşı test edilebilir oldukları oranda değerlidirler. Dinokuş teorisi ise, geçmişte gerçekleştiği bir dogma olarak kabul edilen ancak hiçbir şekilde test edilemez hayali bir senaryodan ibarettir. Dolayısıyla hiçbir bilimsel değere sahip olmayan bir hikayeden ibarettir. Evrim teorisinin hemen her alanını işgal eden bu tip hikayeler, dayanaklarını kanıtlardan değil, türlerin kökenini başka türlerle açıklama saplantısında olan evrimcilerin hayalgücünden alır. Evrimcilerin kuşların kökeni konusunda anlattıkları popüler bir hikaye, ağaçtan ağaca sıçrayan küçük dinozorların havada giderek daha fazla kalacak şekilde değiştikleri ve günün birinde kuşlara dönüştükleri şeklindedir.

Evrimci paleontolog ve Oxford Üniversitesi Zooloji Kolleksiyonları başkanı T. S. Kemp, 1999 basımı Fossils and Evolution (Fosiller ve Evrim) adlı kitabında bu hikayenin “bilimsel değersizliğini” şöyle açıklar:

“Kuşların kökeni hakkında bir senaryo, Geç Jurasik döneminde, küçük, hafif iki ayaklı dinozorlar üzerinde, gittikçe daha arboreal (ağaçlarda yaşamaya yönelik) bir adaptasyonu kayıran bir seleksiyon olduğu şeklindedir. Ağaçlarda yaşamak, onların yırtıcılardan kaçma yeteneklerini artırmış ve yeni besin kaynakları bulmalarını sağlamıştır. İlave seleksiyon baskıları sırasıyla sıçramayı, süzülmeyi ve sonuçta daldan dala ve ağaçtan ağaca güçlü şekilde uçmayı zorlamıştır. Bu ara formlar, onların yaşadıkları ekolojik koşullar ve maruz kaldıkları selektif güçler hakkındaki varsayımların hiçbiri ampirik (bulgusal) olarak test edilemez. Sonuç şudur ki bu evrimsel senaryo, eleştirel olarak ifade edersek, bir ‘işte öylesine hikaye”’dir.” 1

Açıktır ki, dinozordan kuşa dönüşüm iddiası, modern bilimin rastlantısal mutasyonların etkisi hakkında ortaya çıkardığı gerçekler dikkate alındığında tümüyle geçersizdir. Mutasyonların organizmaya, onu başka canlılara dönüştürebilecek hiçbir olumlu katkısı bulunmamaktadır. Aksine mutasyonlar organizma üzerinde son derece yıkıcı hatta ölümcül etkiler ortaya koymaktadır. Canlıları sakat bırakan, mevcut fonksiyonlarını yıkıma uğratan mutasyonların, bir dinozoru kuşa dönüştürebileceği iddiası, çölde çürümeye terk edilen bir kamyonun, tesadüf eseri bir planöre dönüşüp havalanması kadar akıl dışı bir inançtır.

Newsweek dergisinin bu akıl dışı inanca sarılmasının sebebi, kuşların hayali kökenini, tüm bilimsel açmazlara ve imkansızlıklara rağmen, başka canlılarda arama zorunluluğudur. Nitekim Yale Üniversitesi Jeoloji Kürsüsü profesörü John Ostrom, “Herhangi bir pro-avis”e (uçuş öncesi canlıya) ait hiçbir fosil kanıtı yoktur. O, tamamen kuramsal bir kuş öncülüdür… Böyle bir canlının yaşamış olması gerekmektedir,” derken Newsweek’i bağlayan bu zorunluluğu ifade etmektedir. (John Ostrom, “Bird Flight: How Did It Begin?”, American Scientist, Ocak-Şubat 1979, Sayı 67, s. 47)

Sonuç:

Evrimci Newsweek dergisini bağlayan bu zorunluluğun bilimi de bağlaması, yani canlıların kökenine dair bilimsel açıklamaları köhne evrim teorisinin masallarına mahkum etmesi için hiçbir sebep bulunmamaktadır.

Bilim, doğayı inceleyerek sonuçlar çıkarmayı gerektirir. Bu doğrultuda kuşların kökeni ile ilgili olarak, 1) özgün yapıların bir anda ve kusursuz olarak bulunması zorunluluğunu, 2) bilinen en eski kuş için önerilebilecek hiçbir evrimsel atanın mevcut olmaması, 3) üstün bir tasarım ortaya koyan tüylerin doğa tarihi boyunca hiçbir değişikliğe uğramaması gibi somut gerçekler, kuşların yaratıldıklarını kanıtlamaktadır. Kuşları ve diğer tüm canlıları yoktan var eden, tüm alemlerin Rabbi olan Yüce Allah’tır.

Materyalizm, modern bilimin bulguları karşısında tarihin en büyük yanılgısı olarak ortaya çıkmış, akıl dışı bir felsefedir. Newsweek dergisine, bu köhne felsefeyi yaşatma uğruna, evrim propagandası yapma çabasına son vermesini tavsiye ediyoruz.

1. T. S. Kemp, Fossils and Evolution, Oxford University Press, 1999, s. 19

Ayrıca bakınız

99 Milyon Yıl Öncesine Ait Yavru Kuş Fosili, Kuşların Evrimi Masalını Bitirdi

2014 yılında Myanmar’da 99 milyon yıl öncesine ait bir Birmanya Amberi (ağaç reçinesi) fosili bulundu. …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.