Son ‘Karaya Geçiş” Masalı

Science dergisinde yayınlanan bir fosil bulgusu raporu, medyanın Darwinizm adına nasıl geniş ve taraflı bir yaşam sahası oluşturduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Topraktan çıkarılan küçük bir kemik parçası, yüz milyonlarca canlı türünün ortak bir atadan evrimleşerek günümüz biyoçeşitliliğini oluşturduğu masalına inanmayı tercih edenlerin ilgi odağı oldu. BBC, CNN, MSNBC gibi Darwinist haber ajansları ile Scientific American , National Geographic ve New Scientist gibi Darwinist dergiler birleşiyor, ABD”nin Pennsylvannia eyaletinde ortaya çıkarılan bir kemik parçasını, geniş bir kitleye balıkların dört ayaklılara dönüşerek karaya çıktıkları iddiasına kanıt olarak sunuyordu.

Science dergisinin 2 Nisan 2004 tarihli sayısında, “Dört Ayaklı Humerus”unun (pazı kemiğinin) Erken Evrimi” başlığıyla yayınlanan yazılarında1 , Chicago Üniversitesi”nden Neil Shubin ve ekibi Devonian döneminden günümüze ulaşan humerus”un, balık yüzgecinden ayağa sözde geçişin bir aşamasını gösterdiğini iddia ediyor; bu iddialarını söz konusu kemiğin daha büyük kas dokusunu destekler görünümüne dayandırıyorlardı. Araştırmacılar bu özelliğe dayanarak bir dizi varsayımda bulunuyor ve şu düşünce sırasını ortaya koyuyorlardı:

1. Bu kemik, aynı döneme ait kemiklere nazaran daha iri kas dokusuna sahip olabilir,

2. Bu kasları hayvanın kendisini yerden itmeye yardımcı olmuş ve bu, şnav hareketine benzer tarzda olmuş olabilir

3. Bu hareketi yapan bir balık, karaya sözde geçişte, sözde ayaklanmış balıkların öncüsü olmuş olabilir.Derginin aynı sayısında yayınlanan bir başka yazıda, Shubin”in bulgularını değerlendiren evrimci Jennifer Clack bu senaryolara destek veriyor, Shubin”in elde ettiği sonuçların “dağınık ve az miktardaki bulguların bile dörtayaklıların karasal hareketlerinin evrimi sırasında gerçekleşmiş olması gereken değişimlerin doğası ve sırası hakkında çıkarımlar yapmada kullanılabileceğini göstermektedir” yorumunda bulunuyordu.

Clack haklıydı. Shubin, az miktarda ve dağınık kemik parçalarından çıkarım yapmada başarılı bile sayılabilirdi. Peki ama bu çıkarımlar eldeki verilerin doğal ve mantıksal bir sonucu olarak mı, yoksa evrimci önyargılara göre teoriye uydurulmasıyla mı üretilmişti?

Bu soruya en güzel cevap, tarihten gelmektedir. Evrimcilerin bir dönem denizde karaya sözde geçişin kanıtı olarak gösterdiği coelacanth balığıyla ilgili tarihsel gelişmelerden.

Coelacanth Olayı ve İskelet Kalıntılarından Biyoloji Çıkarsama Yanılgısı

Coelacanth , yaklaşık 150 cm. boyunda, iri yapılı, zırhı andıran ve bütün gövdesini kaplayan kalın pullara sahip bir balıktır. Kemiklibalıklar (Osteichthyes) sınıflamasına aittir ve fosillerine ilk olarak Devoniyen (408-360 milyon yıl arası) dönemine ait katmanlarda rastlanmaktadır. 1938 yılına kadar birçok evrimci zoolog bu canlının, gövdesindeki iki adet çiftli yüzgeçleri kullanarak deniz tabanında yürüdüğünü ve Coelacanth” ın, deniz-kara hayvanları arasında bir geçiş formu olduğunu varsayıyordu. Evrimciler bu iddialarına dayanak olarak ellerinde bulunan Coelacanth fosillerinin yüzgeçlerindeki kemikli yapıları gösteriyordu. Ancak 1938 yılında yaşanan bir gelişme bu aratür iddiasını tamamen çürüttü. Güney Afrika Cumhuriyeti açıklarında canlı bir Coelacanth ele geçirildi! Daha önce, 70 milyon yıl önce ortadan kalktığı düşünülen bu balık üzerinde yapılan canlı incelemeler Coelacanth ların 400 milyon yıldır hiçbir değişikliğe uğramadıklarını gösterdi. Üstelik 1938″den sonraki tarihlerde de pek çok kez çok sayıda Coelacanth yakalandı.

Evrimcilerin 1938 yılında suya düşen, Coelacanth “la ilgili hayalleri, Science dergisindeki söz konusu haberde yer verilen hikayeden farklı değildi. Coelacanth “ın kemikli yüzgeçleri, evrimcilerce tetrapodlarda (dört ayaklı kara canlısı) yürüme görevi gören uzantılarla bağdaştırılıyordu. Ancak balığı doğal ortamında inceleyen araştırmacılar, esnek yüzgeçlerinin, dört ayaklı kara omurgalılarınkine benzer hiçbir işlevi olmadığını gördüler. Bunlar, hayvanın baş aşağı ve geri geri de dahil olmak üzere, her yöne yüzmesini sağlıyordu.

Coelacanth , evrimcilerin hayalperestliğini belgeleyen ibretlik bir belge olarak bilim tarihine geçti.

Evrimcilerin Coelacanth yanılgısında çok önemli bir faktör, sadece kemiklere bakarak balığın biyolojisi hakkında yapılan spekülasyonlardı. Moleküler biyolog Michael Denton, evrimcilerin Coelacanth “a bakış açısındaki bu yanlışı şu sözlerle ortaya koymuştur:

“…Eğer Coelacanth olayı birşey gösteriyorsa, bu, organizmaların sadece iskeletsel kalıntılarına bakarak sonuç çıkarmanın ne kadar zor olduğudur. Çünkü soyu tükenmiş grupların yumuşak biyolojileri herhangi bir kesinlik derecesinde asla bilinemez, o halde en ikna edici ara geçiş formunun durumu bile, belirsiz olmak durumundadır .”2 (vurgu bize ait)

Hem Coelacanth yanılgısı, hem de Denton”ın yanılgının kaynağına işaret eden bu sözleri, Shubin ve ekibince yapılan yorumların ne kadar spekülatif ve belirsiz olarak değerlendirmeye alınması gerektiğini gösterir. Tarihten ders çıkaran, sağduyu sahibi akıllar böyle davranmalı ve Shubin”in küçücük bir kemik parçasından hareketle yaptığı yorumların temelsiz varsayımlardan ibaret olduğunu kabul etmelidirler.

Medyadaki Geçiş Histerisi ve Fosiller

Yazımızın başında da belirttiğimiz gibi bu kemik bulgusu, Darwinist medya çevrelerinde ilgiyle karşılanmış ve geniş ölçüde duyurulmuştur. Ancak fosil kayıtları bu ilginin gereksiz ve suni bir histeri dalgasından ibaret olduğunu göstermektedir. Çünkü evrim teorisinin geçiş iddiasının gerektirdiği fosillerin, jeolojik katmanlardan tamamen eksik olduğu gerçeği Darwin”den bu yana bilinmekte ve paleontologlarca açıkça itiraf edilmektedir.

Örneğin ünlü evrimci paleontolog Steven M. Stanley şunları söylemiştir:

Bilinen fosil kayıtları, evrimin büyük bir morfolojik ara geçişi başaran tek bir örneğini dahi belgeleyemedi. Bundan dolayı fosil kayıtları kademeli evrimin geçerli olabileceğine dair hiçbir kanıt öne süremez.3

Yine evrimci bir paleontolog olan Mark Czarnecki ise aynı durumu ifade etmede şu sözleri kullanmıştır:

Teoriyi (evrimi) ispatlamanın önündeki büyük bir engel, her zaman için fosil kayıtları olmuştur… Bu kayıtlar hiçbir zaman için Darwin”in varsaydığı ara formların izlerini ortaya koymamıştır. Türler aniden oluşurlar ve yine aniden yok olurlar. Ve bu beklenmedik durum, türlerin Tanrı tarafından yaratıldığını savunan yaratılışçı argümana destek sağlamıştır.4

Stanley ve Czarnecki”nin sözleri, Darwinizm”i doğrulayacak bir fosil kaydının bulunmadığını çok açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Fosil kayıtlarının geçiş fosillerinden yoksunluğunun bu kadar iyi biliniyor olmasına karşın, bu yeni bulguyla ilgili geçiş iddialarının medyada böylesine geniş olarak duyurulması, evrimin bir felsefe olarak ayakta tutulmaya çalışıldığının bir göstergesidir. Bu histeri dalgası da, geçiş fosillerinin evrime oluşturduğu darbe çok iyi bilindiği halde teorinin nasıl körü körüne bağlılıkla savunulduğunu belgelemektedir.

Sağduyuya Davet

Science dergisinde yayınlanan bulgunun evrim teorisine hiçbir destek sağlamadığı ortadadır. Böyle zayıf bir bulgunun Darwinist medya tarafından önemli bir evrim kanıtı olarak sunulması, medyanın objektiflik ilkesini zedeleyici ve sadece felsefi önyargılardan kaynaklanan bir çelişki ortaya koymaktadır. Aslında basın ve Darwinist bilim adamları arasındaki ilişkilerin tarihi bu türden çelişkilerle doludur.

Ne ilginçtir ki, entomolog W. R. Thompson”ın 1968 yılında ortaya koyduğu şu sözler, 2004 yılındaki bu son ‘geçiş histerisi”ni aynen tarif eder gibidir:

“Bildiğimiz gibi biyologlar arasında sadece evrimin sebepleri hakkında değil sürecin kendisi hakkında büyük fikir ayrılıkları vardır. Bu ayrılık vardır, çünkü kanıtlar tatmin edici değildir ve herhangi kesin bir sonuca varmaya müsade etmemektedir . O halde halkın bilimle ilgili olmayan kesimlerinin evrim hakkındaki anlaşmazlıklara dikkatini çekmek uygun ve doğru olacaktır.

Ancak evrimcilerin yakın zamanda ortaya koydukları tavırlar, bunun gereksiz olduğunu düşündüklerini göstermektedir. Bilim adamlarının, bilimsel olarak tanımlayamadıkları, az-çok bilimsel katılıkla gösterdikleri bir öğretiyi, halk nezdindeki güvenilirliğini eleştirileri bastırarak ve zorlukları eleyerek savunmaya hücum ettikleri bu durum, bilimde anormal ve istenmeyen bir durumdur .”5

Biz de Thompson”ın bu sözlerine aynen katılıyor ve hem medya mensuplarını hem de bilim adamlarını, Darwinizm”le ilgili bilimsel gelişmeler konusunda “halkın dikkatini evrim hakkındaki anlaşmazlıklara çekmeye” davet ediyoruz. Aksini yapmak bilimsellikle bağdaşmamaktadır.

Sonuç:

Science dergisinde duyurulan fosille ilgili evrimci yorumlar tamamen önyargıya dayalı varsayımlardan ibarettir. Shubin ve arkadaşları en baştan bir dogma olarak kabul ettikleri Darwinizm doğrultusunda senaryolar uydurmaktadır. Bu senaryoların Darwinist medyada tek taraflı bir destek bulması, materyalist dünya görüşünü ayakta tutma çabasından kaynaklanmaktadır. Science dergisine Darwinizm”e körü körüne destek çıkmaktan vazgeçmesini tavsiye ediyoruz.

Not: Bu yazı aşağıdaki medya kuruluşları ve bilim dergilerince, söz konusu fosille ilgili olarak verilen haberlere de cevabımızdır.

•  “Fossil arm holds evolutionary secrets”, Cnn.com, 2 Nisan 2004

•  “Fossil Illuminates Evolution of Limbs from Fins”, Scientific American , 2 Nisan 2004

•  “Karaya İlk Çıkan Hayvanın Fosili”, Ntvmsnbc.com, 2 Nisan 2004

1. ” Neil H. Shubin et. al. The Early Evolution of the Tetrapod Humerus”, Science, Vol 304, Issue 667,sf. 90-93 , 2 Nisan 2004
2.Denton M., “Evolution: A Theory in Crisis”, Burnett Books: London , 1985, pp178-180
3.Stanley , Steven M., Macroevolution: Pattern and Process, San Francisco : W. H. Freeman and Co., 1979, s. 39
4.Mark Czarnecki, “The Revival of the Creationist Crusade”, MacLean”s, 19 Ocak 1981, s. 56
5. W.R. Thompson,
Entomologist and Director of the Commonwealth Institute of Biological Control, Ottawa, Canada, “Introduction,” in Darwin C.R., “The Origin of Species by Means of Natural Selection or The Preservation of Favored Races in the Struggle for Life,” [1872], Everyman”s Library, J.M. Dent & Sons: London, 6th Edition, 1967, reprint, p.xxii

Ayrıca bakınız

99 Milyon Yıl Öncesine Ait Yavru Kuş Fosili, Kuşların Evrimi Masalını Bitirdi

2014 yılında Myanmar’da 99 milyon yıl öncesine ait bir Birmanya Amberi (ağaç reçinesi) fosili bulundu. …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.