Bilim dışı dogma: İki ayaklılığın evrimi

 Charles Darwin, İnsanın Türeyişi isimli kitabında insanın maymunlarla ortak bir atadan evrimleştiğini öne sürdü. Teoriyi ideolojik olarak sahiplenen evrimciler, Darwin�in varsayımını benimsediler ve bunun doğruluğunu kanıtlayacakları düşüncesiyle veriler toplamaya başladılar. Ancak fosil kayıtları bu varsayımı tam anlamıyla test edecek miktarda veri sağlamadı. Yetersiz ve dağınık fosiller, evrimcilere geniş bir yorum alanı bıraktı. Yaptıkları çalışmalarda, inançlarını fosillere yoğun bir şekilde uyguladılar. Bu süreçte insanın evrimle ortaya çıktığı varsayımı bir dogma olarak iyice yerleşti. Üzerinde en çok spekülasyon yapılan konulardan biri ise insana özgü dik yürüyüş oldu. Bunlar arasında en çok yaygınlaştırılanı, savanlık bir arazide yırtıcıları gözlemek için dört ayak üzerinde doğrulan hayali bir şempanzenin öyküsü oldu.

Bu hayali şempanzenin zamanla iki ayak üzerinde doğrulduğu, bu süreçte alet yapımını öğrendiği ve giderek daha iri bir beyin hacmi kazandığı varsayıldı. Bir inanç olarak sahiplenilen bu varsayım, hemen her yerde; bilimsel dergilerde, ders kitaplarında, müzelerde, gazetelerde ve TV�de bir gerçek olarak anlatıldı. Ancak zaman geçtikçe senaryoya uydurulamayan kanıtlar kritik bir seviyeye erişti ve nihayet efsaneyi ayakta tutan varsayımlar birer birer çökmeye başladı.

İnsanın evrimi senaryosunda kendisine rol biçilen Australopithecus (ünlü Lucy fosilinin ait olduğu genus) maymunlarının insana benzer şekilde yürüyemeyeceğini ortaya koyan çalışmalar yapıldı

1. Lord Zuckerman, kendisi de evrim teorisini benimsemesine rağmen, Australopithecuslar“ın sadece sıradan bir maymun türü oldukları ve kesinlikle dik yürümedikleri sonucuna vardı. 1

2. Bu konudaki araştırmalarıyla ünlü diğer evrimci anatomist Charles E. Oxnard da Australopithecus“un iskelet yapılarının günümüz orangutanlarınınkine benzediği sonucuna vardı .2

3. 1994 yılında İngiltere”deki Liverpool Üniversitesi”nden Fred Spoor ve ekibi, Australopithecus“un iskeleti ile ilgili kesin bir sonuca varmak için kapsamlı bir araştırma yaptı. İskeletlerde, vücudun yere göre konumunu belirleyen “salyangoz” isimli bir organ üzerinde incelemeler yürütüldü. Spoor”un vardığı sonuç, Australopithecus“un insanlarınkine benzer bir yürüyüş şekline sahip olmadığıydı .3ç

4. 2000 yılında B.G Richmond ve D.S Strait isimli bilim adamlarının gerçekleştirdiği ve Nature dergisinde yayınlanan bir araştırmada Australopithecusların önkol kemikleri incelendi. Karşılaştırmalı anatomik incelemeler, bu türün günümüzde yaşayan ve dört ayak üzerinde yürüyen maymunlarla aynı önkol anatomisine sahip olduğunu gösterdi . 4

Eğikle dik arası bir yürüyüşün biyomekanik olarak verimli olmadığı ortaya çıktı

İki ayaklılığın “aşama aşama” bir süreçte ortaya çıktığını ileri süren model, evrimin bir aşamasında iki ayaklılıkla dört ayaklılık arasında “karma” bir yürüyüş olmasını zorunlu kılar. Oysa İngiliz paleoantropolog Robin Crompton, 1996 yılında bilgisayar yardımıyla yaptığı araştırmalarda bu çeşit bir “karma” yürüyüşün imkansız olduğunu gösterdi. Crompton”un vardığı sonuç şuydu: Bir canlı ya tam dik, ya da tam dört ayağı üzerinde yürüyebilir. 5

Bu ikisinin arası bir yürüyüş biçimi, enerji kullanımının aşırı derecede artması nedeniyle mümkün olmamaktadır. Bu yüzden yarı-iki ayaklı bir canlı var olması mümkün değildir.

İki Ayak üzerinde yürüyen şempanzeler Darwin”in teorisini çiğnedi

Liverpool Üniversitesi�nden Dr. Robin Crompton, Uganda�nın Bwindi bölgesinde yaşayan şempanzelerin iki ayak üzerinde yürüme yeteneğine zaten sahip olduklarını keşfetti. Ormanlık bir arazide iki ayak üzerinde yürüyen şempanzeler, savanda doğrulan şempanzenin hikayesiyle açık bir tezat ortaya koyuyordu. İskoçya”nın The Scotsman gazetesinde “İki Ayaklı Şempanzeler Darwin”in Teorisini Çiğnedi” başlığıyla duyurulan haberde, Crompton�un şu yorumuna yer verildi:

“Bu durum, genelde kabul edilen, dört ayağı üzerinde yürüyen şempanzelerden evrimleştiğimiz iddiasına aykırı”. 6

Savanda Doğrulan Şempanzenin Hikayesi Bir Hayalden ibaret

Discover dergisinde yayınlanan bir makalesinde, evrimci bilim yazarı Carl Zimmer, savanda doğrulan maymunun hikayesinin asılsız çıktığını şu sözlerle ifade etti:

“Atalarımızın iki ayaklılara nasıl evrildiği sorusunun cevabı, on yıllardır berrak bir şekilde ortada gibi duruyordu. (Southern California Üniversitesi Antropoloji Kürsüsü profesörü) Craig Stanford, “Uzunca zamandır kabul edilen görüş, ormanlardan çıkıp savanlara hareket ettiğimiz veya yüksek otların üstünden etrafa bakmak ya da izole ağaç gruplarına ulaşmak için iki ayaklı hale geldiğimiz şeklindeydi” diyor? Ama son yıllarda yeni kanıtlar bu senaryoyu kuşkulu hale getirmiş durumda. “Uzun zamandır savunulan, zayıf bir hominidin ormanın güvencesini bırakarak tehlikeli savanlara gittiği ve burada yeni fikirlerle yaşayabilmek için ayağa kalktığı fikri güzel bir hikaye, ama büyük olasılıkla tamamen hayal ürünü” diyor Stanford. Araştırmacılar eski hominid bölgelerine daha yakından baktıklarında, çoğu, bu alanların aslında birer savan olmadığı, ama düşük veya yüksek yoğunlukta ormanlık araziler olduğu sonucuna varmış durumda” .7

Evrimciler, “Nasıl” sorusuna cevap veremediler

İki ayaklılığa geçiş senaryosu için, canlılara yeni genler kazandıran, yaşamlarını kesintiye uğratmadan onları geliştirebilen bir mekanizmanın varlığı kaçınılmaz önemdeydi. Böyle bir mekanizma önerilmeden ve bunun evrimleştirici gücü deneylerle kanıtlanmadan, iki ayaklılığa geçiş inancı, bir kurbağanın prense dönüşebileceği masalına inanmakla eşdeğerdi. Evrimciler bu amaçla rastlantısal mutasyonları, DNA�nın hassas diziliminde meydana gelen tesadüfi değişimleri önerdiler. Ancak sayısız deney, kademeli veya sıçramalı olsun, mutasyonlara dayalı bir gelişim senaryosunu destekleyici hiçbir sonuç sağlamadı.

Paris Üniversitesi profesörlerinden matematikçi ve doktor Marcel-Paul Schützenberger, iki ayaklılık da dahil olmak üzere insan ve şempanze arasındaki farklılıkların evrimle açıklanamadığını şu sözlerle itiraf etti:

“Kademeli gelişimciler ve sıçramalı evrimi savunanlar, insanı [sözde evrimle] gelişmiş primatlardan ayıran şu birkaç biyolojik sistemin bir ölçüde eş zamanlı şekilde ortaya çıkışını açıklamada tamamen yetersizdirler: Leğen kemiğinin değişiminin eşlik ettiği iki ayaklılık ve şüphesiz beyincik, parmak uçları özellikle hassas bir dokunma duyusu veren, çok daha becerikli eller; fonasyona (ses çıkarmaya) izin veren yutaktaki değişimler; merkezi sinir sisteminin özellikle temporal lobu seviyesinde, özellikle lisanı tanımaya izin veren değişimler. Embriyo oluşumu açısından bu anatomik sistemler birbirlerinden tamamen farklıdırlar 8

Henry Gee”nin çarpıcı itirafı

Dünyaca ünlü bilim dergisi Nature�ın editörü ve aynı zamanda evrimci paleontolog olan Henry Gee, insanın maymunsu bir atadan doğrulduğu anlatımlarının bilimsel olmadığını itiraf etmiştir:

“Mesela insanın evriminin; vücudun duruşu, beyin hacmi ve el-göz koordinasyonunda gerçekleşen gelişmelere dayandığı ve bu gelişmelerin de ateş ile alet üretimi gibi teknolojik başarılarla dilin kullanımına yol açtığı söylenir. Ancak bu gibi senaryolar subjektiftir. Deneylerle asla test edilemezler, öyleyse bilimsel değildirler. Genelde kullanımda olmaları bilimsel testlere değil, sunumlarındaki otoriteye ve iddiaya dayanırlar.” 9

Karşılaştırmalı Anatomiden bulgular, Efsanenin İkonunun Bir İllüzyo� olduğunu ortaya koydu

Washington Üniversitesi anatomisti Bernard Wood, insanın evrimi senaryosuna atfedilen fosiller üzerinde yıllarca çalışmış, bunları çeşitli anatomik kriterler açısından defalarca ölçüp karşılaştırmış bir uzmandır. Wood yıllarca süren çalışmalarında, herhangi bir anatomik kriter açısından, maymunsu bir canlıdan insana doğru direk bir soyun delillendirilemediğini ve kademe kademe evrim modelinin geçersiz olduğunu gördü. Bu durum, modern toplumun her alanında yaygınlaştırılan bir evrim ikonunun yanılsamadan ibaret olduğunu gösteriyordu. Wood, İngiliz bilim dergisi New Scientist�te yayınlanan bir yazısında, şunları yazdı:

“İnsan evriminin çok popüler bir imajı vardır -buna kahvaltıda yenen corn flakes paketlerinin arkasından tutun da çok pahalı bilimsel araçların reklamlarına kadar her yerde rastlayabilirsiniz. Bu resimlerin sol tarafında tıknaz, öne doğru çıkık çeneli, kambur yürüyen bir orangutan bulunur. Sağ tarafta ise zarif, yüksek alınlı, geleceğe doğru amaçlı adımlar atan bir insan bulunmaktadır. Bu ikisinin arasında ise birbirini takip eden figürler bulunmaktadır- omuzları geriye doğru çekilmeye başlayarak, gövdesi giderek incelen, kolları kısalıp bacakları uzayan, kafatası büyüyüp çenesi gittikçe geriye çekilerek daha insanımsı bir görüntüye kavuşan figürler. Orangutandan insana doğru ilerleyişimiz çok düzgün ve düzenliymiş gibi görünür. Bu o kadar cezbedici bir imajdır ki, uzmanlar bile bundan vazgeçmeye gönüllü değildir. Ancak bu, bir illüzyondur.” 10

Sonuç:

İki ayaklılığın evrimi iddiası, bu dönüşümü belgeleyebilecek fosil kaydından, evrimleştirici gücü olduğu iddia edilebilecek bir mekanizmadan ve bilimsel bir teori olabilmek için test edilebilir olma özelliğinden yoksundur. Bilimsel bulgular bu doğrultuda yapılan spekülasyonları da yalanlamaktadır.

Tüm bunlar, son derece ciddi, açık ve net göstergelerdir. Bilim ve mantık, iki ayaklılığın evrimi senaryosunun ayakta durabileceği bir zemin sağlamamakta, onu kesin olarak çürütmektedir. Evrimci bilim adamları bunu açıkça itiraf etmeyip bir dogma olarak sürdürmeleri ise, evrim teorisini bir din olarak benimsediklerini kanıtlamaktadır.

1. Solly Zuckerman, Beyond The Ivory Tower, New York: Toplinger Publications, 1970, s. 75-94
2. Charles E. Oxnard, “The Place of Australopithecines in Human Evolution: Grounds for Doubt”, Nature, cilt 258, s. 389
3. Fred Spoor, Bernard Wood, Frans Zonneveld, “Implication of Early Hominid Labryntine Morphology for Evolution of Human Bipedal Locomotion”, Nature, cilt 369, 23 Haziran 1994, s. 645-648
4. Richmond, B.G. and Strait, D.S., Evidence that humans evolved from a knuckle-walking ancestor, Nature 404(6776):382, 2000
5. Ruth Henke, “Aufrecht aus den Baumen”, Focus, cilt 39, 1996, s. 178
6. The Scotsman.com: �Chimps on two legs run through Darwin�s theory� http://news.scotsman.com/index.cfm?id=1016102002
7. Carl Zimmer, “Great Mysteries of Human Evolution”, Discover, Vol. 24, No. 9, September 2003
8. Schutzenberger M-P., in “The Miracles of Darwinism: Marcel-Paul Schutzenberger ile Ropörtaj” Origins & Design , Vol. 17, No. 2, Bahar 1996, sf.10-15.
9. Henry Gee, In Search Of Deep Time: Beyond The Fossil Record To A New Hıstory Of Life, The Free Press, A Division of Simon & Schuster, Inc., 1999, sf. 5
10. Bernard Wood, Who are we?, New Scientist, issue 2366, 26 Ekim 2002, sf. 44

Ayrıca bakınız

Video – Yuval Noah Hararı’nin SAPIENS Adlı Kitabındaki Bazı İddialara Cevap 4 – “Geçmişte insanın pek az şey ürettiği” iddiası

Harari ve diğer evrimcilerin bir iddiası da “geçmiş nesillerin çok az şey ürettiği” yönündedir. Bunu …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.