Evrimcilerin Hatalı Tasarımlar Yanılgısı

Darwin’in 19. yüzyılda, büyük bir teknolojik ve bilimsel yoksunluk döneminde ortaya attığı evrim teorisi, günümüz bilimsel bulgularıyla tam anlamıyla geçersiz durumdadır. Ard arda elde edilen bilimsel gerçekler, yaşamın olağanüstü bir kompleksliğe dayandığını, çok hassas düzenlemeler ortaya koyduğunu göstermiştir. Bu durum, evrimcilerin hayali evrimleştirici mekanizmalarının canlılar üzerinde dönüşüm sağlayıcı herhangi bir etkisinin olamayacağını göstermiş ve bu canlıların açıkça yaratılmış olduklarını delillendirmiştir. Yaratılış gerçeğini kanıtlayan bu gelişmeler karşısında Darwinistler artık teorilerini savunamaz hale gelmişlerdir.

Bu gerçekler karşısında, eskiden yaratılışı tam anlamıyla reddeden, tümüyle hayali evrimsel mekanizmalar üzerine senaryolar üreten Darwinistler, üslup değiştirmiş ve artık yaşamın tesadüflerle başladığı ve geliştiği iddialarını açıkça dile getirmekten vazgeçmişlerdir. Ortaya attıkları “hatalı tasarımlar” iddiası, canlılarda açıkça mükemmel bir yaratılış olduğu, ama bu mükemmellik içinde hatalar bulunabileceği üzerinedir. Dolayısıyla Darwinistler, “mükemmelliğin bazı noktaları eksik, bunların açıklanması gerekir” anlamındaki bu sözleriyle mükemmelliği inkar etmediklerini göstermiş olmaktadırlar. Yani yaratılış bir gerçektir, geriye sadece evrimcilerin “hatalı tasarımlar” iddialarının açıklanması kalmıştır.

Öncelikle şunu belirtmek gerekir. Allah, kusursuz yaratan ve yoktan var edendir. Dolayısıyla Allah, bir canlıyı en mükemmel özelliklerle, en kusursuz mekanizmalarla yaratmaya kadirdir. Nitekim insanda ve diğer canlılardaki muhteşem kompleksliğe ve taklit edilemez üstünlüğe sahip sistemler, bunun birer delilidir.

Ayrıca Allah, bir canlıyı yaratırken, tasarlamaya ihtiyacı olmayandır. Dolayısıyla, bir canlının trilyonlarca mükemmel özelliğinin yanında bir veya birkaç tanesinin “hatalı tasarlandığını” iddia etmek, Allah’ın üstün gücünün ve yüce kudretinin bilincinde olmamaktan kaynaklanmaktadır. Allah, bir varlığı, dilediği an, dilediği şekilde, “Ol” emri ile yaratandır. Allah ayetinde bu gerçeği şu şekilde haber verir:

“Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca “OL” der, o da hemen oluverir.” (Bakara Suresi, 117)

Ancak Allah, bir kasıt ve amaç üzerine, dünya hayatında, insan da dahil olmak üzere tüm canlılarda eksiklikler ve kusurlar yaratmıştır.  Bunun nedeni dünya hayatının bir imtihan yeri olması ve tüm canlıların ölümlü yaratılmış olmalarıdır. Dünya hayatı, tüm insanların mutlaka buluşacakları ahiret hayatına geçiş ile son bulacaktır. İnsanın ölümsüz kılınacağı, sonsuza kadar yaşayacağı asıl hayat, ahiret hayatıdır. Dolayısıyla insan, ahiret hayatına geçene kadar, Dünya’da eksiklikleri, kusurları ve yaptıklarıyla imtihan olur. Bu gerçek bir Kuran ayetinde şöyle bildirilmiştir:

“Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz bize döndürüleceksiniz.” (Enbiya Suresi, 35)

Bu önemli gerçeği görmezden gelen Darwinistler, ölümlü birer varlık olduklarını unutarak, insanın dünyada sahip olduğu acizlikleri ve eksiklikleri, Darwinizm’e bir delil olarak kullanma çabasına girişmişlerdir. Mükemmellik içinde kusur arayarak, canlılardaki yapıları birbirleriyle kıyaslayarak, insanla ilgili hayali iddialarda bulunurlar. Bu bakış açısına göre üretilecek örneklerin ise sınırı yoktur.

Örneğin, bir evrimci kaynakta geçen “Eğer insan mükemmel bir yaratılışa sahipse neden köpek balığında olduğu gibi sürekli olarak yenilenen dişlere sahip değil?” sorusu, bu demagojiye bir örnektir. Ve bu soru, köpek balığının üstün bir yaratılışa sahip olduğunu kabul eden bir bakış açısına dayanmaktadır. Bu mantığa göre her isteyen, kendi hayallerine göre bir insan tasavvur edebilir. Birisi, “neden insanlar da kartallar gibi kilometrelerce uzağı göremez?” diye sorarken bir başkası “insanlar neden kedigiller gibi kuvvetli bir gece görüşüne sahip değildir?” diye sorabilir. Başka insanlar daha ileri giderek, “İnsanın niye iki ayağı var? Halbuki dört ayağı olsa daha hızlı koşardı”; “İnsanın niye iki gözü var? Arkada da bir çift gözü olsa daha iyi görürdü. Böylece otomobillerde dikiz aynasına gerek kalmazdı”; “Neden dört kolu yok? Dört kolu olsa aynı anda önündeki ve arkasındaki işleri yapabilirdi, büyük kolaylık olurdu”; “İki gözü olduğu gibi iki kafası da olabilirdi. Neden yok? Halbuki iki kafayla daha rahat edebilirdi”, gibi sorular da üretebilirler.

Evrimcilerin yerine biz soruları sormaya devam edelim. Örneğin bir ağacın yaprağı koptuğunda yerine kolaylıkla yeni yapraklar çıkar. Her yıl, kupkuru dallardan yeniden yeşil yapraklar fışkırır ve bu büyük bir yaratılış gerçeğidir. Bu gerçek karşısında, çeşitli kazalar sırasında kulakları, kolları veya bacakları kopan insanlarda da bu organların yerine neden yenileri çıkmıyor sorusu sorulabilir.

Ancak Darwinistler şu gerçeği görmezden gelmektedirler: Bazı hayvanların kolları kopmakta, hatta bu canlılar ikiye bölünmekte fakat sonrasında bedenlerindeki eksik kısım kendiliğinden tamamlanmaktadır. Bu canlıları da Allah yaratmıştır. Kopan kolun yerine, bir öncekinin tüm özelliklerine sahip mükemmel ve yepyeni bir kol daha var eden Allah’tır. Allah, bu örneklerle gücünü göstermektedir. Kuşkusuz Allah dilese, tüm bu özellikleri insana da verebilir, diğer canlılarda yarattığı üstünlükleri, yine mükemmel özelliklerle yarattığı insan bedeninde de var edebilirdi. Bu, Allah’ın takdiridir. Darwinistlerin getirmeye çalıştığı bu gibi örnekler boşunadır. Yeryüzündeki trilyonlarca yaratılış delilini ve bunların kusursuzluklarını görmezden gelerek, zorlama hatalar aramaları, insan bedenindeki mükemmellik üzerine demagoji yapmaları ancak kendi bozuk mantık örgülerinin bir göstergesi olabilir. Yaratılış gerçeğini inkar edebilmek için yollar aramaktadırlar. Rabbimiz, ahirete inanmayanların bu özelliğini şöyle bildirmektedir:

“Ahirete inanmayanların kötü örnekleri vardır, en yüce örnekler ise Allah”a aittir. O, güç sahibi olandır, hüküm ve hikmet sahibidir” (Nahl Suresi, 60)

Darwinistlerin ortaya attıkları bu iddialar sonucunda ancak ölümsüzlüğü istiyor olmaları gerekmektedir. Oysa Allah insanı zayıf yaratmış olduğunu bildirmektedir (Nisa Suresi, 28). Her insanın dünyadaki yaşamı ölümle son bulacaktır. Allah, dünya hayatındaki her olay için bir sebep yarattığı gibi, ölüm için de sebepler yaratmıştır. Örneğin ölümün başlıca sebeplerinden biri yaşlılık, diğeri de hastalıklardır. İnsanın organları zamanla bozulmaya uğrar ve işlevini etkin bir şekilde yerine getiremez olur. Allah, insana eksiklikleri ve zayıflıkları; dünyanın sonsuza kadar yaşanacak mükemmel bir yer olmadığını, eksik ve kusurlu olduğunu görmesi, ahiret yurdunu isteyip anması için özel olarak vermiştir.

Kısacası “insan neden eksik ve zayıf yaratılmıştır, neden başka canlılardaki mükemmellikler insana verilmemiştir?” sorularının tek cevabı, insanın ahireti için dünyada imtihana tabi olması ve dolayısıyla ölümlü bir varlık olarak yaratılmış olmasıdır. Kuşkusuz Allah dilese, bu dünyayı kusursuz yaratabilir, tüm güzellikleri ve üstünlükleri bir arada var edebilirdi. Allah, kusurların tümünü yok ettiği, üstünlüklerle donattığı ve özel olarak yarattığı cennet ile buna kadir olduğunu göstermektedir. Allah insana, “Orda diledikleri her şey onlarındır; katımızda daha fazlası da var.” (Kaf Suresi, 35) ayetiyle bu gerçeği haber vermiştir.

Ölümle ilgili gerçekler karşısında Darwinistlerin artık öne sürecek demagojisi de kalmamaktadır. Çünkü Darwinistlerin “şu canlı ölümlü değil, o zaman insan neden ölümlü?” diyebilecekleri bir örnek bulunmamaktadır.

Sonuç:

Evrimci düşünce artık tükeniştedir. Bunun en açık göstergelerinden birisi, evrim teorisi ile ayakta tutulmaya çalışılan ateist/materyalist felsefelerin dünya çapında hızlı bir gerileme dönemi yaşıyor olmasıdır. Bu gerileme, sosyologlarca bilimsel olarak tespit edilmiş bir gerçektir. The Washington Times gazetesinde 1 Mart 2005 günü yayınlanan “Ateizm Dünya Çapında Düşüşte” başlıklı analizde, Viyana Üniversitesi’nin dünyaca ünlü din sosyoloğu Paul M. Zulehner’ın şu yorumuna yer verilmiştir:

Avrupa’daki gerçek ateistler çok küçük bir grup haline geldiler. [Öyle ki] sosyolojik araştırma konusu olabilecek miktarda bile değiller.1

Bu değişim ülkemizdeki Darwinistler üzerinde de etkisini göstermektedir. Tesadüf iddiasını bilim kisvesi altında defalarca tekrarlayarak toplumu iknaya çalışma taktiğinin artık iflas ettiğini onlar da görmektedirler. Bu sebeple artık evrim teorisi lehindeki iddialarını savunmamakta, dile getirmekten kaçınmaktadırlar.

Bunun yerine “Madem yaratılış var… diğer canlılardaki mükemmellikler neden insanda yok?” mantığında yaklaşımlar sergilemektedirler. Böylece, canlılardaki yaratılışın üstünlüğünü kabul eden bir çizgiye geldiklerini, yaratılışı düşünür olduklarını açıkça göstermektedirler. Özetle, Avrupa’daki ateistler gibi ülkemizde evrim teorisini gerçek anlamda savunanlar da azalmakta, “giderek daha da küçük bir grup haline gelmektedirler.”

 

1. Uwe Siemon-Netto, “Analysis: Atheism worldwide in decline”, The Washington Times, 1 Mart 2005,

http://www.washtimes.com/upi-breaking/20050301-123015-2069r.htm

Ayrıca bakınız

Video – Yuval Noah Hararı’nin SAPIENS Adlı Kitabındaki Bazı İddialara Cevap 4 – “Geçmişte insanın pek az şey ürettiği” iddiası

Harari ve diğer evrimcilerin bir iddiası da “geçmiş nesillerin çok az şey ürettiği” yönündedir. Bunu …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.