Homo Erectusların İlkel Tür Olduğu İddiası Sadece Önyargıdır

“Erect” terimi “dik” demektir. Homo erectus ise “dik yürüyen insan” anlamına gelir. Bu insanlar günümüz insanlarından farksız iskelete sahiptirler ve bizim gibi dik yürüyebilmektedirler. Evrimcilerin Homo erectus“u “ilkel” sayma nedenleri ise, kafatası hacminin (900-1100 cc.) günümüz insanının ortalamasından (1400 cc) küçük olması ve kalın kaş çıkıntılarıdır. Oysa bugün de dünyada Homo erectus“la aynı kafatası ortalamasında pek çok insan yaşamaktadır (örneğin pigmeler) ve bugün de çeşitli ırklarda kaş çıkıntıları vardır (Avusturalya yerlileri Aborijinler”de olduğu gibi). Homo erectus“un anatomik özelliklerinin günümüzde de görülmesi Homo erectus“un ilkel bir tür olmadığının kesin bir göstergesidir. Nitekim birçok evrimci artık Homo erectus“un Homo sapiens sapiens”in bir varyasyonu yani gerçek bir insan olduğunu dile getirmektedir.

Homo erectus kafataslarında bulunan büyük kaş çıkıntıları, geriye doğru eğimli alın yapısı gibi özellikler, günümüzde yaşayan bazı ırklarda da görülür.
Yukarıdaki Malezya yerlisinde olduğu gibi.
Öncelikle, Homo erectus“un küçük beyin hacmine sahip olması onun zekadan ve beceriden yoksun ilkel bir canlı olduğunu göstermez. Zeka, beynin hacmine göre değil, beynin kendi içindeki organizasyonuna göre değişiri.

Homo erectus“u dünyaya tanıtan fosiller, her ikisi de Asya”da bulunan Pekin Adamı ve Java Adamı fosilleriydi. Ancak zamanla bu iki kalıntının da güvenilir olmadıkları anlaşıldı. Pekin Adamı, sadece alçıdan yapılmış ve aslı kaybolmuş modellerden ibaretti, Java Adamı ise bir kafatası parçası ile, ondan metrelerce uzakta bulunmuş bir leğen kemiğinden oluşuyordu ve bunların aynı canlıya ait olduğuna dair hiçbir gösterge yoktu. Bu nedenle Afrika”da bulunan Homo erectus fosilleri giderek daha fazla önem kazandı.

Afrika”da bulunan Homo erectus örneklerinin en ünlüsü, Kenya”daki Turkana Gölü yakınlarında bulunan “Turkana Çocuğu” fosilidir. Bu fosilin sahibinin 12 yaşında bir çocuk olduğu ve büyüdüğü zaman yaklaşık 1.83 boyunda olacağı saptanmıştır. Fosilin dik iskelet yapısı günümüz insanından farksızdır. Amerikalı paleoantropolog Alan Walker, “ortalama bir patoloğun bu fosilin iskeletiyle, bir günümüz insanı iskeletini birbirinden ayırmasının çok güç olduğunu” söyler.

10 BİN YILLIK HOMO ERECTUSLAR

10 Ekim 1967″de Avustralya Victoria”daki Kow Swamp gölü yakınında bulunan bu iki kafatasına Kow Swamp I ve Kow Swamp V adı verildi.n bu iki kafatasına Kow Swamp I ve Kow Swamp V adı verildi.
Fosilleri bulan Alan Thorne ve Philip Macumber, bunları birer Homo sapiens kafatası olarak yorumladılar.
Oysa bu kafatasları çok büyük oranda Homo erectus özellikleri gösteriyorlardı. Homo sapiens olarak tanımlanmalarının tek nedeni ise, 10 bin yıl olduğu hesaplanan yaşlarıydı. Evrimciler, günümüz insanından 500 bin yıl önce yaşamış ilkel bir “tür” olarak tanımladıkları Homo erectuslar”ın, bundan 10 bin sene önce yaşayan bir insan ırkı olduğu gerçeğini kabul etmek istememişlerdi.

Nitekim evrimci paleoantropolog Richard Leakey bile Homo erectus“un günümüz insanı ile olan farklılığının ırksal farklılıktan öte bir anlam taşımadığını şöyle ifade eder:

Herhangi bir kişi farklılıkları farkedebilir: Kafatasının biçimi, yüzün açısı, kaş çıkıntısının kabalığı vs. Ancak bu farklılıklar bugün değişik coğrafyalarda yaşamakta olan insan ırklarının birbirleri arasındaki farklılıklardan daha fazla değildir. Böyle bir varyasyon, topluluklar birbirlerinden uzun zaman aralıklarında ayrı tutuldukları zaman ortaya çıkarii. Prof. William Laughlin, Eskimolar ve Aleut Adaları insanları üzerinde uzun yıllar anatomik incelemeler yapmış ve bu insanlar ile Homo erectus“un şaşırtıcı derecede birbirlerine benzediklerini görmüştür. Laughlin”in vardığı sonuç, tüm bu ırkların gerçekte Homo sapiens türüne (günümüz insanına) ait farklı ırklar olduğudur:
Hepsi Homo sapiens türüne ait olan Eskimolar ve Avustralya yerlileri gibi uzak gruplar arasındaki büyük farklılıkları dikkate aldığımızda, Homo erectus“un da kendi içinde farklılıklar taşıyan bu türe (Homo sapiens”e) ait olduğu sonucuna varmak çok mantıklı gözükmektediriii.

Laughlin”in bu görüşleri artık birçok evrimci tarafından açıkça kabul edilmektedir. Paleoantropoloji alanında dünyanın çeşitli ülkelerinden önde gelen isimlerin katıldığı Senckenberg konferansı bu kabulün ön plana çıktığı konferans olmuştur:

HOMO ERECRUS ve ABORİJİN

Yandaki Turkana Çocuğu iskeleti, bugüne kadar bulunmuş en eksiksiz Homo erectus örneğidir. İlginç olan 1.6 milyon yıllık bu fosilin iskeleti ile, günümüz insanı arasında hiçbir belirgin farklılığın olmayışıdır. Özellikle de üstteki Aborijin yerlisi fosili, Turkana Çocuğu”na çok benzemektedir. Bu durum, Homo erectus“un herhangi bir “ilkel” özelliği bulunmayan özgün bir insan ırkı olduğunu bir kez daha göstermektedir.

 

“Senckenberg konferansındaki katılımcıların çoğu, Michigan Üniversitesi”nden Milford Wolpoff, Canberra Üniversitesi”nden Alan Thorne ve meslektaşlarının başlattığı ve konusu Homo erectus“un taksonomik konumu olan ateşli bir tartışmaya daldılar. Bu kişiler Homo erectus“un bir tür olarak geçerliliğinin olmadığını ve bütünüyle elimine edilmesi gerektiğini ısrarlı bir şekilde ileri sürdüler. Homo türünün bütün üyeleri, doğal herhangi bir ara veya alt bölüm olmaksızın, yaklaşık 2 milyon yıl öncesinden bugüne, çok fazla değişkenlik gösteren, geniş bir alana yayılmış tek bir türe, Homo sapiens”e aitti. Homo erectus“un bir tür olarak mevcut olmadığı, konferansın ana konusu oldu.”

Sonuç:

Görüldüğü gibi Homo erectus“un ilkel kabul edilmesinin temelinde yatan neden, sahip olduğu anatomik özellikler değildir. Evrimciler bu türü, Australopithecus ve Homo habilis gibi sıradan maymunlar ile günümüz insanı arasını dolduracak bir malzeme olarak benimsemekte ve kullanmaktadırlar. Kısacası Homo erectus“un Homo sapiens”ten ayrı bir tür olarak tutulması, “az gelişmiş” bir insan olduğundan değil, evrimcilerin önyargılarından kaynaklanmaktadır.

1. Marvin Lubenow, Bones of Contention, Grand Rapids, Baker, 1992, s. 83
2. Richard Leakey, The Making of Mankind, London: Sphere Books, 1981, s. 62.
3. Marvin Lubenow, Bones of Contention, Grand Rapids, Baker, 1992. s. 136

Ayrıca bakınız

Video – Yuval Noah Hararı’nin SAPIENS Adlı Kitabındaki Bazı İddialara Cevap 4 – “Geçmişte insanın pek az şey ürettiği” iddiası

Harari ve diğer evrimcilerin bir iddiası da “geçmiş nesillerin çok az şey ürettiği” yönündedir. Bunu …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.