Milliyet Gazetesi”nin “”Robotlar Akıllanıyor”” Başlıklı Yazısı

 

9 Ocak 2000 tarihinde, Milliyet Gazetesi”nde “Robotlar akıllanıyor” başlıklı bir yazı yayınlandı. Yazının genelinde verilen bilgi, yakın bir gelecekte, bilgisayarların ve robotların hızla gelişeceği ve insanlığa pekçok alanda çok önemli katkılarda bulunabileceği yönündeydi.

Ancak bu bilgilerin aktarılış şekli klasik bir evrim propagandası şeklinde yapılmış ve yazı boyunca son derece hayali ve bilimle ilgisi olmayan evrimci önyargılar bilgisayar teknolojisinde yaşanan gelişmelerle bağdaştırılmaya çalışılmıştı.

Bu yazıdaki evrimci yanılgıların bazılarını şöyle sıralayabiliriz:

Söz konusu yazıda bilgisayarların 2010 yılında kertenkele zekasına ulaşacakları, 2050 yılında ise insan beynine rakip olacakları iddia edilmektedir. Bilindiği gibi evrimciler, insanların atalarının önce balıklardan evrimleşen sürüngenler olduklarını ve sürüngenlerin evrimleşerek maymunlara ve nihayetinde insanlara dönüştüklerini iddia etmektedirler. Bu yazıda da bilgisayarların gelişimi aynı süreç ile açıklanmaya çalışılmış, bilgisayarların da insan beyni ile rekabet edebilmek için aynı evrimsel safhalardan geçmeleri gerektiği söylenmiştir. Buna göre bilgisayarların ilk önce bir sürüngen olan kertenkelenin zekasına ulaşmaları kehanetinde bulunulmuş, hatta bunun için bir de kesin bir tarih belirlenmiştir: 2010.

Günümüzde evrim teorisinin bilimsel açıdan hiçbir geçerliliği olmadığı kesin olarak ispatlanmıştır. Ancak evrimciler, körü körüne bağlı oldukları teorilerini bırakmamak için farklı taktikler kullanarak, evrimin bilimsel olarak kanıtlanmış ve her konuyu açıklayabilen bir teori olduğunu insanlara telkin etmeye çalışmaktadırlar. Robotlarla ilgili yazı da bunun tipik bir örneğidir. Bilgisayarların, sürüngenden insana uzanan hayali evrim sürecini izleyeceklerini iddia etmek, evrimcilerin çaresizliklerinin bir göstergesinden başka bir şey değildir.

İnsan Beyni Maddeden İbaret Değildir

Yazıdaki en büyük yanılgılardan biri bilgisayarların bir gün gelip insan beyni ile aynı işlevlere sahip olacağının iddia edilmesidir. Yazıda bu iddianın dile getirildiği cümlelerden biri şöyledir: “2040”da ise bilim kurgunun başlıca teması gerçek olacak ve robotları yapmanın orijinal hedefine ulaşılacak: Bir insanın düşünme kabiliyetine sahip olarak serbest bir şekilde hareket eden bir makine.”

Evrimciler materyalist bir dünya görüşüne sahiptirler ve bu nedenle insan bilincinin ve zihninin sadece beyinden ibaret olduğunu ve insan beyninin ise kablolara, elektrik devrelerine indirgenebileceğini zannetmektedirler. Oysa bugün insan zihninin ve bilincinin sadece beyinden ibaret olmadığı bilimsel araştırmalar neticesinde anlaşılmıştır.

Dolayısıyla, hiçbir gelişme bilgisayarların, elektrik devrelerinin, kabloların veya cansız maddelerin insan zihni ile aynı özelliklere sahip olmalarını sağlayamaz. Elektrik kablolarının düşünemeyecekleri, muhakeme, yargı yeteneklerinin olmayacağı, inisiyatiflerine göre karar veremeyecekleri, sevinç, üzüntü, sevgi, merhamet, şefkat, fedakarlık, gibi duyguları olamayacağı çok açıktır. Bunların hepsi insan ruhuna ait özelliklerdir. Bunları nöronların veya elektrik kablolarının işlevi olarak görmek büyük bir yanılgıdır.

Bilgisayarlar geliştikçe insanların üzerlerindeki birçok sorumluluğun daha da azaldığı bir gerçektir. Ancak bunun bir insanın kağıt kalemle hesap yapmasındansa bilgisayarda veya hesap makinesinde hesap yapmasından hiçbir farkı yoktur. Sonuçta bilgisayarlar insan zekasının ve teknolojinin imkanlarının el verdiği ölçüde gelişecek ve bu gelişimler insanlığa birçok katkıda bulunacaktır. Ancak bilim kurgu filmlerinde olduğu gibi bilgisayarların veya robotların insanlara rakip olacakları, insanlar gibi düşünüp, karar verebilecekleri bir gelişim asla mümkün olamaz, çünkü yukarıda da değindiğimiz gibi insan zihni ve bilinci sadece beyinle veya nöronlarla açıklananamaz, maddeye indirgenemez, bunlarıın ötesinde çok önemli özelliklere sahiptir.

Madde Kendi Kendini Organize Edemez

Evrimcilerin insan beyni gibi düşünebilen bilgisayarlar üretilebileceğini söylerken insanlara telkin etmeye çalıştıkları bir diğer yanılgı ise şudur: Evrim teorisi canlılığın cansız maddelerin kendi kendilerini tesadüfler sonucunda organize etmeleri sonucunda meydana geldiğini iddia eder. Evrimciler, bu iddialarının bir devamı olarak da cansız maddelerden oluşan bilgisayarların bir canlı ile aynı temel özellikleri gösterebileceğini söylemişlerdir. Böylece “bilgisayarlar gibi cansız maddeler bunu yapabildilerse, demek ki geçmişte de bu gerçekleşmiştir” gibi bir düşünceyi insanlara telkin etmeyi amaçlamışlardır.

Oysa bilgisayarlar, gerçekte maddenin hiç bir zaman kendi kendini organize edemediğinin bir kanıtıdır. Çünkü hiç bir bilgisayar, hatta bir bilgisayarın en ufak parçası dahi “kendi kendine” ve doğal süreçlerle oluşmaz. Aksine, bu konuda uzman olan insanlar tarafından bilinçli bir şekilde oluşturulur. Canlılar da üstün bir akıl ve ilim sahibi olan Allah tarafından yaratılmıştır.

Propaganda Yöntemleri Darwinizm”i Kurtaramayacaktır

Milliyet gazetesindeki haberde yer alan evrimci mantıklar, aslında bilimsel hiçbir dayanağının bulunmadığı anlaşılan evrim teorisini ayakta tutmak için başvurulan propaganda yöntemlerinin bir örneğidir: Evrimciler evrimle hiçbir ilgisi olmayan konuları dahi son derece ciddi bir üslupla evrimle ilgiliymiş gibi göstermeye çalışmaktadırlar. Ünlü Amerikalı biyokimya profesörü Michael J. Behe, evrimcilerin ümitsiz çırpınışlarının bir ürünü olan bu taktiklerinden şöyle sözetmektedir:

 

 

 

“Hatta bu teori, bazı bilim adamları tarafından insan davranışlarının anlaşılması için de genişletilmişti: İntihar eden insanlar neden bunalıma düşer, neden gençler evlenmeden çocuk sahibi olurlar, neden bazı gruplar zeka testlerinden diğerlerinden daha başarılı olur ve neden dini misyonerler evlenemez ve çocuk sahibi olamazlar… Evrimsel düşünceye konu olmamış hiçbir şey kalmamıştır aslında – bir organ veya fikir, görüş ya da duygu olsa bile…” (1)

 

 

Bir diğer Amerikalı bilim adamı Henry M. Morris ise evrim teorisinin ulaştığı ilgisiz alanların neler olduğunu sıralamıştır:

 

 

“Evrim kavramı kısa zamanda biyolojik alanın dışına da yayılmıştır. Bir yanda yıldızlar ve kimyasal elementlerin oluşumu gibi inorganik konular, bir yanda dil bilimi, sosyal antropoloji, karşılaştırmalı kanun ve din gibi konular evrimci bir açıdan incelenmeye başlanmıştır, ta ki bugün bizler evrimi evrensel ve her şeyi sarıp kuşatan bir süreç olarak görene kadar.” (2)

 

 

Bu bilim adamının da belirttiği gibi evrimcilerin amaçları hiçbir bilimsel geçerliliği olmamasına rağmen evrim teorisini “evrensel ve herşeyi sarıp kuşatan bir süreç” olarak göstermektir. Milliyet gazetesindeki yazı da bu yanlış bakış açısından etkilenerek kaleme alınmıştır. Ancak bu gibi abartılı propaganda yöntemleri, Darwinizm”in ne denli büyük bir çaresizlik içinde olduğunu göstermekten başka bir sonuç doğurmamaktadır.

İnsanları sonsuz akıl ve ilim sahibi Allah yaratmıştır, herhangi bir evrim süreciyle oluşmamıştır, aynı şekilde bilgisayarlar da evrimleşemezler. Bilgisayarları ve robotları da, Rabbimiz olan Allah”ın kendisine verdiği zekayı ve ilmi kullanan bilinç sahibi insanlar geliştirir ve diğer insanların hizmetlerine sunarlar.

Milliyet gazetesinin yayınlarında bu gerçeği gözönünde bulundurması, daha akılcı, bilimsel ve güvenilir bir tavır olacaktır.

 

 

1- Darwin”in Kara Kutusu, Michael J . Behe, Aksoy Yayıncılık, 1998, s. 14
2- The Long War Against God, Henry M. Morris, Baker Book House, 1996, s. 19
 

Ayrıca bakınız

Video – Yuval Noah Hararı’nin SAPIENS Adlı Kitabındaki Bazı İddialara Cevap 4 – “Geçmişte insanın pek az şey ürettiği” iddiası

Harari ve diğer evrimcilerin bir iddiası da “geçmiş nesillerin çok az şey ürettiği” yönündedir. Bunu …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.