MSNBC.com”da İki Ayaklılık Masalları

Msnbc.com sitesinde yayınlanan 16 Temmuz 2007 tarihli ve “Chimps on treadmill offer human evolution insight (Yürüme bandındaki şempanzeler insan evrimine ışık tutuyor)” başlıklı haberde, iki ayaklılığın sözde evrimine dair dogmatik iddialar ortaya kondu. ABD”li araştırmacılarca yayımlanan ve insanlardaki iki ayaklı yürüyüş şeklinin verimlilik açısından üstünlüğünü ortaya konan çalışmanın sonuçları, evrimi destekliyor izlenimi verecek şekilde çarpıtıldı.

Bu yazıda msnbc.com haberindeki yanılgılar açıklanmakta, iki ayaklılığın evrimi iddialarının bilimsel dayanaksızlığı gösterilmektedir.

 

Çalışmanın detayları ve iki ayaklılığın kompleksliği

 

Msnbc.com haberine konu olan çalışmada, Kaliforniya Üniversitesi”nden antropolog Michael D. Sockol başkanlığındaki araştırmacılar, beş şempanze ile dört erişkin insanı yürüme bandında teste tabi tuttular(1). Deneklerinin vücutlarına elektrotlar bağlayarak, iki ve dört ayak üzerinde yürüyüş sırasında tükettikleri enerji miktarını ölçtüler. Yapılan ölçümler, insanların iki ayak üzerindeki yürüyüşü sırasında tükettikleri enerjinin; şempanzelerin hem iki hem de dört ayak üzerinde yürüyüşü sırasında tükettiklerinin ancak dörtte biri seviyesinde kaldığını ortaya koydu. Bir diğer deyişle, bu sonuçlar insanın hareket şeklinin şempanzeninkine oranla enerji tüketimi açısından %75 daha verimli olduğunu ortaya koydu.
Enerji tüketimi açısından son derece verimli olduğu böylelikle bir kez daha gösterilmiş olan iki ayaklı yürüyüş şekli, olağanüstü kompleks bir sisteme dayanmaktadır.
Özetle anlatılacak olursa, insan omurgası çok hassas bir 3-boyutlu tasarıma sahip 33 adet omurdan meydana gelir. Omurlar arasında, amortisör görevi gören kıkırdak diskler bulunur. Omurganın “S” şekilli oluşu, yürüyüş esnasında vücuda yayılan direnci azaltmada kritik rol oynar. Kollar omuzlara, uyluk kemiği de leğen kemiğine iki ayak üzerinde durmayı mümkün kılan bir açıda girer. Bacaklar, leğen kemiklerinden çıktıkları noktadan dizlere doğru özel bir açı yaparak inerler ki bu da iki ayaklı yürüyüşü mümkün kılan bir başka faktördür. Ayrıca kaval kemiği diz bölgesinde ağırlığı yüklenecek şekilde bir kıvrım ortaya koyar. Benzer bir kıvrım, ayak kemerinde bulunur ve vücudun ağırlığını yaylandırma işlevi görür. Eklemlerde bulunan özel bir sistem, kemik aşınmasını engeller. Tüm bunların yanı sıra, beyin, sinir ve kas sistemleri, iç kulakta bulunan denge merkezinin de yardımıyla yürüyüş hareketlerini mükemmel şekilde koordine eder.
Tüm bu parçalar, bir saatin çarkları gibi entegre bir sistem oluşturur ve ortaya koydukları hiyerarşik organizasyonla açık bir yaratılış delili oluşturmaktadırlar. Bu son çalışma da sistemin verimliliğini ortaya koymakla bu yönde yeni bir kanıt sağlamış olmaktadır.

Ancak bulgularla ilgili olarak msnbc.com’da yer verilen evrimci yorumlara bakıldığında bu açık gerçeğin gözardı edildiği ve hiçbir bilimsel kanıt gösterilmeksizin iki ayaklılığın sözde evrimine dair dogmatik ifadeler ortaya konduğu görülmektedir. Evrimcilerin bilimsel verileri yorumlamada ne denli dogmatik davrandığını gösteren msnbc.com yanılgıları ve bunların cevabı aşağıdaki gibidir.

 

MSNBC.com”un verimlilik ve köken hakkındaki yanılgısı

 

Msnbc.com haberi şu satırlarla başlamaktadır:
“Yürüme bandında koşan şempanzeler eski insan atalarının, dört ayak üzerinde yürümeye göre daha az enerji sarfiyatı gerektirdiği için iki ayak üzerinde yürümeye başladıkları yönündeki fikre destek sağladı, diyor bilim adamları”.
Burada “fikir” olarak ifade edilen düşünce aslında hiçbir bilimsel kanıta dayanmayan bir “Darwinist masal”dan ibarettir. Bir yapı veya organın herhangi bir faydasını tespit eden Darwinistler “demek ki bu amaç için evrimleşmiş” mantığında masallar üretmektedir. Fakat bu masalsı teorilerini destekleyecek hiçbir bilimsel delil getirememekte, hiçbir gözlemde bulunamamaktadırlar.

“İki ayak üzerinde yürümek daha verimli, demek ki bu yüzden evrimleşip iki ayaklı olduk” şeklindeki bu düşünce evrim lehinde hiçbir destek sağlamamaktadır. Açıktır ki, bir sistemin avantajlı veya verimli olması, onun evrimle ortaya çıktığını göstermeyecektir. Örneğin bir otomobilin dört çekişli olmasının avantajlarının, onun rastlantısal bir süreçte ortaya çıktığını göstermeyeceği gibi…

 

Bir canlının iki ayak üzerinde yürümesi, onun insan soyunda olduğunu kanıtlamaz

 

Msnbc.com haberinde, iki ayaklılıkla ilgili klasik bir evrimci yanılgıya daha yer verilmekte ve “iki ayaklılığın insan soyunun karakteristik bir özelliği olduğunu ve diğer maymunlardan [sözde evrimsel] ayrılıkta önemli bir faktör oluşturduğunu öne sürmektedir.
Oysa bu tümüyle dayanaksız ve dogmatik bir iddiadır. Bir özelliğin herhangi bir canlıya özgün oluşu, onun evrimle ortaya çıkmış farklı bir durum olduğunu göstermemektedir. Örneğin herhangi elektronik bir ürün de diğerlerinde bulunmayan bir özelliğe sahip olabilir ancak bu durum, sözkonusu ürünün tasarım olmadığını göstermez.

Kaldı ki, şempanze ve makak gibi maymunların uzun süreli ve insandaki kadar verimli şekilde olmamasına karşın iki ayak üzerinde yürüyebildiği bilinmektedir. Ancak bu durum söz konusu evrim iddiasına hiçbir delil teşkil etmemekte, Darwinistler, söz konusu hayali iddialarını destekleyecek tek bir delil bile getirememektedirler. Kullanılan yöntem, Darwinistlerin, delil getirmek yerine propagandaları kullanma yönteminden başka bir şey değildir. Kuşların kanatları vardır ancak kanadı olan her canlı bir kuş değildir(2) Benzer şekilde, iki ayak üzerinde yürüyen her canlı da insan değildir.

 

Şempanzelerin, insanın genetik kuzeni olduğu iddiası sadece bir önyargıdır

 

Yazıda yer verilen bu iddia da benzerliklerin en baştan evrim sonucu olduğunu kabul eden, dogmatik bir bakış açısının ürünüdür. İnsan ve şempanze, aynı atmosferi paylaşmakta, benzer yiyecekleri tüketmektedirler. Dolayısıyla biyokimyalarının da benzer ilkelere göre çalışması, enzimlerin bazılarının ortak olması gayet normal bir durumdur. Ortak yapılar, şempanzeyi insanın “kuzeni” yapmamaktadır.
Üstelik, insan ve şempanze genomları üzerinde yapılan son karşılaştırma analizleri, evrimcilerin “genetik kuzen” iddiasına ciddi darbeler vurmuştur. Şempanze genomunun insanınkiyle bütünsel karşılaştıması, iki canlı arasındaki genetik farklılıkların, önceden tahmin edildiğinden dört kat daha fazla olduğunu ortaya koymuştur.(3)
David Raichlen”in düşlerinde yaşayan sözde gerçek
Araştırma ekibinde yer alan ve Kaliforniya Üniversitesi antropoloğu olan David A. Raichlen, hiçbir bilimsel kanıtı olmayan evrimci spekülasyonlardan “gerçek” olarak söz ederek okuyucuları yanıltmaktadır:
“Bu araştırma yazısı, enerji tasarruflarının iki ayaklılığın evriminde rol oynadığı gerçeği için güçlü bir destek sağlamaktadır”.
Oysa diğer evrimcilerin konuyla ilgili itiraflarına bakıldığında iki ayaklılığın sözde evrimiyle ilgili açmazlar açıkça kabul edilmektedir. Örneğin Amerikan Bilimi Geliştirme Derneği”nin haber servisince yayınlanan ve Raichlen”in çalışmasını bildiren yazıda bunun gerçek değil varsayım olduğu belirtilmektedir:
Hiç kimsenin bu konuda son sözü söyleyememesine rağmen, antropologlar uzun süredir erken insanların hareket enerjisinin harcanmasını azalttığı için iki ayak üzerinde yürümeye başladığını varsayıyorlar” (4).
Evrimciler sadece iki ayaklılıkla ilgili değil, insanın sözde evrimiyle ilgili tüm iddiaları hakkında karanlıktadırlar. Evrimci bilim yazarı Elaine Morgan”ın aşağıda aktarılan sözleri bu açıdan açık bir gösterge oluşturmaktadır:
“İnsanlarla (insanın evrimiyle) ilgili en önemli dört sır şunlardır: 1) Neden iki ayak üzerinde yürüdüler? 2) Neden vücutlarındaki yoğun kılları kaybettiler? 3) Neden bu denli büyük beyinler geliştirdiler? 4) Neden konuşmayı öğrendiler?
Bu sorulara verilecek standart cevaplar şöyledir: 1) Henüz bilmiyoruz. 2) Henüz bilmiyoruz. 3) Henüz bilmiyoruz. 4) Henüz bilmiyoruz. Sorular çok daha artırılabilir, ama cevapların tekdüzeliği hiç değişmeyecektir.” (5)

Görüldüğü gibi Raichlen”in sözlerinin kanıtsal karşılığı bulunmamaktadır ve “gerçek” dediği şey de kendi spekülatif kabullerinden ibarettir.

 

Fosillere dayalı insanın evrimi senaryosu çöküştedir

 

Msnbc.com haberinde ayrıca araştırmacıların insanın atalarına atfedilen fosil kayıtları üzerinde de incelemeler yaptığı ve insanın fosil tarihinde de enerji açısından verimlilik sağlayan anatomik özellikler tespit ettiği belirtilmektedir.
Evrimcilerin insanın atası olarak kabul ettikleri Australopithecus“ların iki ayaklılığına dair iddiaları, uzman anatomistlerce yapılmış çalışmalarla çürütülmüştür. Ve artık birçok evrimci Australopithecus“un insanın doğrudan atası olamayacağını itiraf eder hale gelmiştir. Anatomik karşılaştırmalar insanın hayali soyağacındaki türlerden Homo habilis“in de zorlama yorumlarla “insansılaştırılmaya” çalışılan gerçek bir maymun türü olduğunu ortaya koymuştur. (6)
Bu fosil türlerle ilgili atasal iddialar çürütüldüğü için, son çalışmada bunlar üzerinde inceleme yapılmış olması da insanın evrimi senaryosuna herhangi bir destek sağlamamaktadır ve sonuçsuz bir çabadır.

 

Rastlantısal mutasyonlarla iki ayaklılığın evrimi iddiası akla aykırı ve bilim dışıdır

Yazının başında da açıklandığı gibi, insanın iki ayaklı yürüyüşünü mümkün kılan biyomekanik sistemler, kendi içlerinde birçok altsistem barındıran ve her biri diğerleriyle de işlevsel olarak bağlantılı olan sistemlerden meydana gelmektedir. Son derece kompleks gen ağlarıyla yönetilen bu sistemler, evrim teorisine göre hiçbir bilinç ve hedefi olmayan rastlantısal mutasyonlar ve doğal seleksiyonla meydana gelmiş olmalıdır. Ancak sayısız deney ve gözlemin gösterdiği gibi, mutasyonların etkisi yıkıcıdır.

Ağaçlarda yaşamaya uyumlu bir maymunun, yerde yaşamaya başlayıp omuzları geriye doğru çekilecek,
gövdesi giderek incelecek, kolları kısalıp bacakları uzayacak, kafatası büyüyüp çenesi gittikçe geriye çekilecek, elleri çok daha becerikli hale gelecek, ayak parmaklarının organizasyonu değişecek, diz ve omuz eklemlerinin yapısı değişecek, tüyleri dökülecek, beyni 3 misli büyüyecek, konuşmayı öğrenecek, teknolojik icatlar gerçekleştirecek, ahlak anlayışı geliştirecek, üniversiteler, hastaneler, kütüphaneler, devletler geliştirecek, uzaya gidecek, kendi soyunu araştıracak bilim adamlarına dönüşecek, sanattan, müzikten zevk alacak şekilde değiştiğine inanmak, üstelik tüm bunların kör tesadüflere dayalı yıkıcı mutasyonların etkisiyle bir plan ve amaç olmaksızın gerçekleştiğine inanmak akla ve mantığa aykırıdır ve bunun için hiçbir bilimsel kanıt bulunmamaktadır.

Sözgelimi bacakların uzaması için kaslar, sinirler, damarlar, kemikler birbirlerinin değişiminin ortaya çıkardığı işlev bozukluklarını onarıp giderecek şekilde eş zamanlı ve hatasız şekilde mutasyonel aşamalar kat etmelidirler. Üstelik, tamamen bir imkansızlıklar zinciri oluşturan bu senaryo, bir üst paragrafta sıralanan değişimlerden etkilenmemeli, onları da olumsuz etkilememelidir. Rastlantısal etkilerin mekanik bir kol saatini, kusursuz işleyen elektronik bir kol saatine dönüştürmesinin imkansız olması gibi; rastlantısal mutasyonların da bir maymunu hiçbir fizyolojik kesinti veya bozulma ortaya çıkarmaksızın bir insana dönüştürmesi imkansızdır.

Paris Üniversitesi profesörlerinden matematikçi ve doktor Marcel-Paul Schützenberger”in de ifade ettiği gibi, “Kademeli gelişimciler ve sıçramalı evrimi savunanlar, insanı [sözde evrimle] gelişmiş primatlardan ayıran biyolojik sistemlerin bir ölçüde eş zamanlı şekilde ortaya çıkışını açıklamada tamamen yetersizdirler” (7)
Evrimciler, varsayılan bu dönüşüme dair hiçbir mekanizma, düzgün hiçbir fosil serisi olmamasına karşın bunu gerçek kabul etmekle tamamen bilimdışı hareket etmektedirler. Bir dogma olarak kabul ettikleri bu varsayıma dair hayali sebepler üretmekle, örneğin enerji sarfiyatını azalttığı için iki ayaklılığa geçildiği yönünde varsayımlar ortaya atmakla, durumu kendi adlarına daha da bilimsellikten uzak bir aşamaya taşımaktadırlar.
İnsanın varsayılan evrimi için itici güçler öneren spekülatif yaklaşımların bilim dışı yönünü Nature editörlerinden paleontolog Henry Gee şu sözlerle ifade etmiştir:
“Mesela insanın evriminin; vücudun duruşu, beyin hacmi ve el-göz koordinasyonunda gerçekleşen gelişmelere dayandığı ve bu gelişmelerin de ateş ile alet üretimi gibi teknolojik başarılarla dilin kullanımına yol açtığı söylenir. Ancak bu gibi senaryolar subjektiftir. Deneylerle asla test edilemezler, öyleyse bilimsel değildirler. Genelde kullanımda olmaları bilimsel testlere değil, sunumlarındaki otoriteye ve iddiaya dayanırlar.”(8)
Sonuç:
Darwinistler, evrim teorisi olmaksızın bilim yapılamayacağı masalını anlatmayı sürdürseler de, yayımladıkları araştırmalar bunun tersini kanıtlamaya devam etmektedir. Bu son çalışma, evrimcilerin kendi dogmalarını bilimden önce tuttuklarını bir kez daha göstermiştir. İnsanın iki ayaklı yürüyüşünün verimliliğini ortaya koyan bulguların açıkça yaratılış gerçeğine işaret ettiğini görmezden gelerek kendi dogmatik masallarını anlatmayı tercih etmişlerdir.
Msnbc.com ve diğer tüm evrimcilere tavsiyemiz, evrim teorisinin artık tamamen çökmüş olduğunu ve yaratılışın bilimsel bulgularla desteklenen gerçekliğini kabullenmeleridir.
Referanslar:
(1) Michael D. Sockol et.al., Chimpanzee locomotor energetics and the origin of human bipedalism, Proceedings of the National Academy of Sciences, 16 Temmuz 2007 tarihindeki basımından önce internette yayınlanmıştır, http://www.pnas.org/cgi/content/abstract/0703267104v1
(2) Michael D. Lemonick ve Andrea Dorfman, “One Giant Step For Mankind”, Time, 23 Temmuz 2001
(3) The Chimpanzee Sequencing and Analysis Consortium 2005. “Initial sequence of the chimpanzee genome and comparison with the human genome,” Nature 437:69-87.
Bu çalışmanın kapsamlı değerlendirmesi için bkz. “Genişleyen Genetik Aralık”,
https://netcevap.org/nature0510.html
(4) The origin of human bipedalism, www.eurekalert.org, 16 Temmuz 2007, http://www.eurekalert.org/pub_releases/2007-07/wuis-too071607.php
(5) Elaine Morgan, The Scars of Evolution, Oxford University Press, New York, 1994, s. 5
(6) Bkz.
İNSANIN KÖKENİ
(7) Schutzenberger M-P., in “The Miracles of Darwinism: Marcel-Paul Schutzenberger ile Ropörtaj” Origins & Design , Vol. 17, No. 2, 1996, s.10-15
(8) Henry Gee, In Search Of Deep Time: Beyond The Fossil Record To A New Hıstory Of Life, The Free Press, A Division of Simon & Schuster, Inc., 1999, s. 5

Ayrıca bakınız

Video – Yuval Noah Hararı’nin SAPIENS Adlı Kitabındaki Bazı İddialara Cevap 4 – “Geçmişte insanın pek az şey ürettiği” iddiası

Harari ve diğer evrimcilerin bir iddiası da “geçmiş nesillerin çok az şey ürettiği” yönündedir. Bunu …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.