2.3 Milyar Yıldır Değişmeyen Sülfür Bakterileri Yaratılış Gerçeğinin Kanıtıdır

Geçtiğimiz günlerde dünyaca ünlü bilim dergilerinde ve Washington Posts gibi gazetelerde aynı anda yayınlanan bir haberde, denizlerin derinliklerinde yaşayan sülfür-bakterilerinin 2,3 milyar yıldır değişmeden günümüze kadar geldiği haber veriliyordu.

Bu gizemli canlı için kimileri şaşkınlık içeren, kimilerinde çaresiz bir çırpınış gibi duran, “Biyologlar, 2.3 Milyar Yıldır Evrilmemiş Derin Deniz Sülfür Bakterisi Buldular”, “2 Milyar Yıldır Hiç Değişmeyen Bakteriler Evrim İçin Bir Bilmece”, “Darwin’i Gülümsetecek 2 Milyar Yıllık Gizemli Canlı” benzeri başlıklar atıldı.

Biz de bu yazımızda, yaratılışın delili olan, Darwinizmi ise çürüten bu haberi ele alacağız. 

Washington Post’ta yer alan haberde dikkat çekici yönlerden biri, bilim insanlarının kimi yerlerde dolaylı cümleler kullansalar da, ‘Canlılığın 2 milyar yıldır şaşırtıcı bir şekilde değişmediğini ifade etmeleriydi:

“Okyanusların altında tarihin en geçmiş dönemlerine ait bir bakteri kolonisi dünya tarihinin neredeyse yarısı kadar bir süredir hiç değişmeden duruyor. Bu derin deniz canlıları çevrelerinde değişim olmasına rağmen, kendilerinde “tümüyle evrim olmadığını” gösteriyorlar. Sülfür çevrimi yaparak yaşayan bu bakterilerin aynı formları fosil kayıtlarında iki ayrı yerde bulundu ve günümüzde hala yaşıyorlar. Lifler halinde bulunan bu mikroplar 2.3 milyar yaşında, Batı Avusturalya’da fosilleşmiş çamur içinde tespit edildi. Aynı tür kolonilere 1.8 milyar yıllık kaya tabakalarında Şili ve Güney Afrika açıklarında da rastlanmıştı. New South Wales Üniversitesi’nden Prof. Malcolm Water, “Fosillerin içinde gördüğümüz bu mikroplar neredeyse bugün okyanuslarda gördüklerimiz ile aynı” diye açıkladı. “Biçimleri aynı ve yine aynı kimyasal işlemleri yapıyorlar.”

Görüldüğü gibi sülfür bakterilerinin 2 milyar yılı aşkın süredir hiç değişmemiş olması, ‘evrim yok olarak itiraf ediliyor, ancak bir yandan da bu bilimsel gerçek “çevrelerinde değişim olmasına rağmen”, “neredeyse” gibi eklemeler yapılarak yani demogoji ile örtbas edilmeye çalışılıyordu. Hatta kimi yerlerde evrimin olmaması, ‘Darwinizme aykırı değil’ gibi kendi içinde son derece çelişkili bir şekilde de yorumlanıyordu.

Değişimin olmaması ne anlama gelir?
Evrim teorisi canlıların günümüze dek değişerek geldiğini iddia eder dolayısıyla değişim yoksa evrim diye bir süreç de yaşanmamış demektir. Nitekim canlılık tarihi incelendiğinde sayısız canlı türünün milyonlarca yıl geçse de hiç değişmeden varlığını devam ettirdiği görülür. Bu canlılar milyonlarca yıl önceki örneklerinden farksız oldukları içindir ki biyologlar tarafından ‘yaşayan fosiller’ olarak tanımlanırlar. İşte bu makalede yer alan ve 2.3 milyar yıl öncesinden günümüze kadar hiç değişmeden gelen sülfür bakterileri benzeri yaşayan fosiller evrim teorisini çürüten, reddi mümkün olmayan bilimsel kanıtlardır.

Canlılıktaki kompleks yaşam basamaklandırılamaz

Evrim taraftarları yaşayan fosiller karşısında çaresizdirler. Materyalizm dini yani Darwinizmin iddialarına göre sözde, “tabiatın kendi kendini kademeli bir şekilde var etmiş olması” gerekir oysa tabiatta buna dair bir delil yoktur. Türler evrimcilerin öngördükleri, ilkelden gelişmişe doğru basamaklarla sıralandırılamamaktadır. Kompleks canlı formları bir anda ortaya çıkmaktadırlar ve canlılığın ilk ortaya çıktığı prekambriyen devirde zaten vardırlar. Örneğin bugün en ileri laboratuvarlarda bile benzeri gerçekleştirilemeyen reaksiyonları, fotosentez yapan algler 3,2 milyar yıl önce zaten yapabiliyorlardı. Bu harika mikroorganizmalar atmosferin %21’lik oksijen oranını sağlamada ana rolü oynadılar. Işığın ulaşamadığı okyanus derinliklerinde ise bakteriler başka bir enerji kaynağı kullanıyorlardı: Sülfür.

Bakterilerin zehirli kükürtü temizlemesi neden önemli?

Dünyamız 4.6 milyar yıl önce oluşmaya başladığında, atmosferimiz volkanik patlamalar nedeniyle yoğun kükürt ile kaplıydı. Suyun yoğunlaşmasıyla birlikte, okyanuslar oluştuktan hemen sonra, mevcut kükürt suda kolaylıkla çözünebilir olduğu için atmosfer kükürtten temizlendi. Denizlerdeki yüksek kükürt oranı ise, bugün daha çok hidrotermal kaynakların yakınlarında yaşamalarıyla bilinen, temel enerji kaynağı olarak hidrojen sülfiti kullanan kemosentetik bakteriler sayesinde azaldı. Sülfür-bakterileri olarak da isimlendiren bu özel bakteriler bu işlemlerle bir yandan glikoz elde ederlerken diğer yandan denizleri temizleyip yaşanabilir hale getirdiler.

Sülfür bakterileri hidrojen sülfürün (H2S) zehirleyici özelliğini etkisiz kılacak çok özel tepkimeler yürütür. Üstün akıl ürünü bu hassas nükleer tepkimeler sayesinde zehirlenip ölmedikleri gibi ihtiyacını duydukları besini ve enerjiyi de temin ederler. Bu bakteriler hidrojen-sülfürü (hidrojen-sülfid) oksijen ile “yakarak”, su ve çeşitli sülfatlar üretirler. (HidrojenSülfür + Oksijen –> Su + Sülfatlar) Denizlerde yaşam için hayati olan bu kimyasal işlemin gerçekleşmesi, kükürdü işleyebilen özel bakterilerin varlığı dışında mümkün değildir.

Protein ancak eksiksiz bir hücrede hayat bulabilir

Sülfür bakterileri 3 milyar yıldır aynıdır. Hiçbir değişimin olmaması evrim teorisini çürütmekle beraber, bu bakterilerin nasıl ortaya çıktığı da evrimciler için açıklanması gereken bir durumdur. Ancak bırakın tek bir hücrenin meydana gelişini, onu oluşturan tek bir proteinin bile ortaya çıkışı birbirini takip eden tesadüf basamaklarıyla açıklanamaz. Herhangi bir hücrenin tek bir proteini bile hücre zarı ile güvence altına alınmış, asiditesi kontrol altında tutulan kapalı bir ortama ihtiyaç duyar. Tabi hangi aminoasidin hangi aminoasid ile nasıl sıralanacağı da DNA ile tarif edilmiş olmalı, bu kodlar başka proteinler tarafından okunarak deşifre edilmeli, sonrasında aminoasitler ribozomal proteinlerin hassas çalışması ile birleştirilmeli, chaperon proteinleri de bu zinciri üç boyutlu haline paketlemelidir. Bu şekilde, tek bir proteinin sentezi için ortalama 100 farklı protein çeşidi gerekmektedir, ayrıca bunların çalışabilmeleri için de mitokondri tarafından enerjinin devamlı olarak sağlanması gerekir ki bu da tam teşekküllü bir hücrenin içinde çalışmaları demektir. Yani hücre tam olarak varsa bir protein olabilir. Bu şart, canlılığın bir anda mucizevi şekilde ortaya çıkmasını gerektirir ki, bu Allah’ın ‘Ol’ demesiyle yaratışıdır.

Bilimsellikten uzak çarpık evrimci izahlar Yaratılış Gerçeğini örtemez

Evrim gibi bir sürecin yaşanmamış olması ‘yaşayan fosiller’ ile kanıtlanmış apaçık bir gerçektir. Sülfür bakterileri ve sayısız türe ait değişmemiş fosil örnekleri, evrimcilerin her türlü çarpık açıklamalarına rağmen, sonsuz güç sahibi, üstün yaratıcımız olan Allah tarafından bir anda var edildiklerini ve çağlar boyunca sabit kaldıklarını şüphe bırakmadan gösteren kanıtlardır.

http://www.washingtonpost.com/news/morning-mix/wp/2015/02/04/the-mysterious-and-unchanging-2-billion-year-old-creature-that-would-make-darwin-smile/

Ayrıca bakınız

6 Maddede RNA Dünyası Yanılgısına Cevap

RNA DÜNYASI İDDİASI NEDİR? DNA’daki indirgenemez kompleksliği bir türlü evrim ile izah edemeyen evrimciler, 1980’lerde …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.