Reküran-Laringeal Sinir Tesadüflerin Değil Allah’ın Muhteşem Bir Yaratışıdır

Ses tellerini kontrol eden reküran-laringeal sinir, ses telleri yanında yemek borusu, soluk borusu, yutak gibi birçok başka organ ve dokulara da motor ve his dalları uzatmaktadır. Bunun yanısıra sol reküran-laringeal sinir, kalbe dallar verdiği için uzunca bir yol izler. Son noktası ses telleri olan bu sinir, önce kalbe Vagus siniri olarak ulaşır, daha sonra aort damarının altından dolaşıp yukarıya gırtlağa doğru yol alır. Sinirin izlediği bu uzun ve dolambaçlı yol kimi evrimciler tarafından ‘hatalı bir tasarım’ gibi gösterilmeye çalışılsa da, pek çok dokuya iletim yapması bu durumun ne kadar önemli ve gerekli bir yaratılışa sahip olduğunu kanıtlamaktadır. Hatta nöroanatomistler gırtlaktaki sinir iletimini çok “karmaşık” olarak nitelendirmekte ve bunu hala çözmeye çalıştıklarını kabul etmektedirler. (http://www.weloennig.de/LaryngealNerve.pdf)

Evrimciler, tek bir sinir hücresinin bile tesadüflerle nasıl ortaya çıkabileceğini açıklayamazken, hayret verici bir şekilde sinir anatomisi hakkında sanki daha iyisi olabilirmiş gibi bir tavır takınmaktadır.

Bunun geçmiş yıllardaki popüler bir örneği olarak, evrimci Richard Dawkins zürafa otopsisine ait bir videoda boy göstermekte, reküran-laringeal sinirin en uzun örneğini gösterip bunun “hatalı tasarım” olduğu iddiasında bulunmaktadır. Tam anlamıyla bilgisizliğe dayalı olan bu gibi Darwinist yorumları anatomik ve embriyolojik veriler ışığında aydınlatacağız.

Öncelikle evrimciler tüm sinir sisteminin olduğu gibi bu sinirin de tesadüfen oluştuğunu iddia ederler, bu yüzden sistemin hatalara sahip olup, mükemmel olmamasını isterler. Tüm yorumları bu yanlış beklenti üzerine kuruludur. Nitekim Reküran-laringeal sinirin hatalı bir yol izlediğini savunmalarının sebebi de budur. Peki neden bu sinir böylesine dolambaçlı bir yol izler? Bu, Vagus sinirinin kalbe ulaştıktan sonra devam eden uzantısıdır. Vagus siniri ilk olarak beyin-sapından çıkar çıkmaz önce üst-laringeal sinire ayrılır ve dal verir. Bu sinir gırtlağın üst kısmına yukarıdan direkt ulaşır ve gırtlağın üst kısmını kontrol eder. Gırtlağın alt tarafını ise vagus sinirinin devamı olan reküran-laringeal sinir aşağı taraftan ulaşarak etkiler. (http://journals.lww.com/spinejournal/Abstract/2012/01150/Clinically_Relevant_Anatomy_of_Recurrent_Laryngeal.3.aspx) Ayrıca yapılan bir çalışmada sinirin anatomik şeklinin etrafındaki yumuşak dokular tarafından korunmasını sağlayacak şekilde oluştuğu ve her iki taraftaki sinirlerin birbirlerine göre zarar görme açısından bir üstünlüğü ya da eksikliği bulunmadığı açıkça gösterilmiştir.

Embriyolojik gelişim safhaları ve büyüme dinamikleri incelendiğinde bu sinirin bir plan dahilinde böylesine özel bir yol izlediği anlaşılmaktadır.

  1. Canlı embriyo aşamasında iken bir boyun yoktur; beyin, kalp ve sindirim sistemi birbirlerine yapışık durumdadır. Bu sinir ilk oluştuğunda beyin sapından hedef organlara direkt bir yol izler. Ancak anne karnında haftalar ve aylar içinde gelişmekte olan kalp ve aort aşağı doğru inerken doğal olarak Vagus sinirini de beraberlerinde aşağı çekerler. Buna bağlı olarak rekürren laringeal sinir de aşağı uzamak durumunda kalır. Ayrıca, sol Reküran-Laringeal sinirin duktus arteriozusun etrafından yani onu saracak şekilde dolanmasının, düzgün gelişmesine ve delik kalp hastalığının önlenmesine yardımcı olduğu düşünülmektedir. (Doğumdan önce, bebeklerde vücuda kan götüren ana damar olan aorta ile akciğerlere kan götüren ana damar olan pulmoner arter arasında bulunan bir kan damarıdır ve bu açıklık sıklıkla doğumdan sonra kapanır. Bunun kapanmaması delik kalp hastalığına yol açar ). (http://www.weloennig.de/LaryngealNerve.pdf)
  2. Bu embriyolojik gelişim dört ayaklı hayvanlarda da (tetrapod) benzer şekilde yaşanır. Zürafaların boynu yaklaşık 2,4 metre uzunluktadır. Bu yüzden Vagus siniri ile beraber rekürren laringeal sinir toplam 5 metreye kadar uzamak durumunda kalır. Tek bir organa değil, pek çok doku ve organa uzanan bu sinirin canlının boyu ile orantılı uzaması oldukça doğaldır. Evrimciler bu sinirin sadece gırtlak ile bağlantısı olduğunu iddia etseler de, bu durum hem gırtlağa hem de kalbe dallar veren bir nöron hücresinin (akson) gerektiğinde metrelerce uzayabileceğini gösteren harika bir durumdur. Sağ ve sol Reküran-Laringeal Sinirler zürafalarda da tam olmaları gereken uzunlukta ve sayıda dallara sahiptir. (http://www.weloennig.de/LaryngealNerve.pdf)

Açıkça görüldüğü gibi sinir dokuların ihtiyaçları unutulmadan ve atlanmadan mükemmel bir plan ve program dahilinde hiç yoktan üretilmekte ve mükemmel bir şekilde işlev görmektedir. Buna rağmen “Bu sinirin neden bu kadar uzun olduğu?’ sorusunun cevabı ise söz konusu yapıdaki mükemmelliği göstermektedir. Bu arada gırtlağın üst dokularını besleyen superior-laringeal sinir zaten vardır. Alt taraftaki gırtlak dokusunu besleyen sinir de embriyolojik safhalarla şekillenmiş, bir nöronun nasıl metrelerce uzayabileceği de gösterilmiştir.

Hangi nöronun hangi dokuya neden ulaşması gerektiği, his ve motora dair ayrı elektrik sinyallerini birbirine karışmadan, hangi mili-volt değerlerinde, nereden nereye, nasıl ve niye taşıdığı ancak her şeyi bilen bir akıl ve bilinç ile açıklanabilir. Tüm canlı bedenlerinde açık şekilde görülen bu şuur ve bilinç bizleri en güzel şekilde yaratan Allah’ın varlığının göstergelerindendir.

Tek bir proteini ya da yağ molekülünü tesadüflerle açıklayamayan Darwinist felsefenin, her canlıda en mükemmel haliyle işlemekte olan sinir sistemi hakkında söyleyecek tek bir sözü yoktur. Sinir sistemi, tesadüf değil üstün bir aklın ürünüdür. 100 milyar nöron hücresinin meydana getirdiği bu mükemmel organizasyon her şeyi bilen Allah’ın takdir edilmesi gereken muhteşem bir yaratmasıdır.

Kaynakça:

  • Blechschmidt, E. 2004. The Ontogenetic Basis of Human Anatomy: A Biodynamic Approach to Development from Conception to Birth. B. Freeman, transl. New York: North Atlantic Books
  • Sadler, T. W. 2010. Langman’s Medical Embryology, 11th ed. Philadelphia, PA: Williams & Wilkins.
  • Schoenwolf, G. C., S. B. Bleyl, P. R. Brauer and P. H. Francis-West. 2009. Larsen’s Human Embryology. Philadelphia, PA: Churchill Livingstone, 407.

http://journals.lww.com/spinejournal/Abstract/2012/01150/Clinically_Relevant_Anatomy_of_Recurrent_Laryngeal.3.aspx

http://www.weloennig.de/LaryngealNerve.pdf

Ayrıca bakınız

Hangi canlılar dronelara ilham kaynağı oluyor?

Yusufçuk böceğinin manevra kabiliyeti, ateş böceğinin yüzde yüz verimle ışık üretmesi, baykuşun tüm kuşlar içinde …