Bu iddiaların geçersizliğini delilleriyle ortaya koymadan önce evrimcilerin görüş ayrılıklarının ortaya konmasında fayda vardır.
Evrimciler arasında daha yaygın kabul gören ” Afrika”dan çıkış ” görüşüne göre, bu canlılar 35 milyon yıl önce Afrika”da gelişmiş, burada 10 milyon yıl boyunca türleşerek dağılma sürecinden geçmiş ve daha sonra Asya”ya yayılmıştı. Pennsylvania eyaletinin Pittsburgh şehrinde bulunan Carnegie Doğa Tarihi Müzesi”nden Chris Beard ise, Çin”de bulduğu Eoisimias fosillerine dayanarak bu görüşe karşı çıkıyordu. Eosimias “ın en eski gelişmiş primat olduğunu iddia eden Beard ise gelişmiş primatların Asya”da evrimleştiğini ve daha sonra Afrika”ya yayıldıklarını iddia ediyordu.
Ne var ki bu iddialar hiçbir bilimsel delil ile desteklenmemektedir. New Scientist “teki yazıda gelişmiş primatların sözde evriminden bilimsel bir gerçek olarak söz ediliyor, tartışmaların sadece coğrafi kökenle sınırlı olduğu izlenimi verilmek isteniyordu. Ancak makalede evrim teorisine verilen destek, bilimsel kanıtlara dayanmamakta ve söz konusu bilim adamlarının evrimi en baştan bir dogma olarak benimsemiş olmalarından kaynaklanmaktadır. Primatların evrimi iddiaları, günümüz primat gruplarına bakılarak üretilen hayali senaryolardan ibarettir. Bu yazıda New Scientist tarafından primatların evrimi senaryosuna verilen dogmatik destek gözler önüne serilecektir.
Bilimsel Kanıttan Yoksun Evrimci İddialar
Fiziksel antropolog A. J. Kelso, primatların kökeniyle ilgili evrimci iddiaların bilimsel kanıttan yoksunluğunu şöyle ifade etmiştir: “Böcek yiyici bir canlıdan primata geçiş, fosillerle belgelendirilmiş değildir. Bu geçiş hakkındaki bilginin temeli, yaşayan formlara bakılarak yapılan çıkarımlardır . ” 1
Doğa tarihinde (gelişmiş) primatların evrimle ortaya çıktığını gösteren tek bir tane bile fosil kaydı bulunmamaktadır. Bu gerçeği kabul eden iki evrimci otorite Yale Üniversitesi”nden paleontolog Elwyn L. Simons ve Chicago Saha Müzesi”nden Robert D. Martin”dir.
Simons, “Yakın dönemdeki bulgulara rağmen primatların ortaya çıkışının zamanı ve yeri karanlıkta olmayı sürdürmektedir ” 2 derken, Martin D. Robert bu durumu “Gelişmiş primatların kökeni belirsizdir ” 3 sözleriyle ifade etmiştir.
Bütün bu gerçeklere rağmen, New Scientist yazısında, bazı fosiller söz konusu evrim iddiasına dayanak gibi gösterilmekte ve bunlar arasından Aegyptopithecus ile Eosimias fosilleri ön plana çıkarılmaktadır.
Aegyptopithecus ile İlgili Gerçekler
33 milyon yıl önce yaşamış, uzun kuyruklu ve kedi ebatlarında, ağaçlarda yaşayan bir canlıya ait olduğu belirlenen bu fosil, 1965 yılında Mısır”ın Fayum bölgesinde ele geçirilmiştir. New Scientist yazısında bu bulgunun, gelişmiş primatların Afrika”da evrimleşmiş olduğu tezini pekiştirdiği öne sürülmektedir. Ancak söz konusu fosilin gelişmiş primatların hayali evrimine dayanakmış gibi gösterilmesi, teoriye, herhangi evrimsel bir geçişi belgelendirmek anlamında kanıt oluşturmamaktadır. Bu fosille ilgili yorumlar gerçekçi olmaktan uzak, zorlama yorumlardır.
Fayum”da ortaya çıkarılan fosillerin gelişmiş primatlara atasal konumda oldukları fikri, evrimciler arasında üzerinde kesin uzlaşı sağlanmış bir fikir bile değildir. “Buraya Varış: İnsanın Evriminin Hikayesi” kitabının yazarı William Howells, maymunların veya tüm gelişmiş primatların muhtemel atalarının Fayum”da yaşamış olup olmadığı hakkında bilim adamları arasında derin anlaşmazlıklar olduğunu yazmıştır 4. Evrimcilerin bu belirsizlik tablosu içinde daha bir ön plana çıkardıkları Aegyptopithecus ile ilgili durum da aslında fazla farklı değildir. Önde gelen evrimci paleoantropolog David Pilbeam, Aegyptopithecus ile günümüz gelişmiş maymunları arasında benzerlik kurulamayacağını şu sözlerle ifade etmiştir:
” Aegyptopithecus “la ilgili durum şu ki, bu o kadar [sözde evrimsel olarak] ilkel bir hayvan ki bununla, günümüzde yaşamakta olan maymunlar veya kuyruksuz maymunlar arasında benzerlikler kurulması gerçekçi olmayan bir yaklaşımdır . “ 5 (vurgu bize ait)
Aynı gerçek, “Fiziksel Antropoloji Kavramları Sözlüğü” isimli kitapta şöyle açıklanmaktadır:
“[ Aegyptopithecus ile ilgili] tartışmalar devam etti, ama daha sonraki keşifler6, 7, 8, 9, 10 birçok araştırmacıyı, propliopithecid ailesinin [ Aegyptopithecus “un dahil olduğu aile], günümüzde varlığını koruyan hominoidlerle [insanları, hominidleri, maymunları ve kuyruksuz maymunları içine alan kategori] arasında bir bağlantı kurulamayacak kadar ilkel olduğuna ikna etti.” 11
Diğer yandan, gelişmiş primatların kökeni konusunun ötesinde, Aegyptopithecus , insanın evrimi senaryosuna hiçbir destek oluşturmamaktadır. Bunu burada vurgulamak önemlidir çünkü New Scientist makalesi, insanın soyağacının daha alt dallarına ışık tutarak insanın evrimi senaryosuna kanıtlar sunma iddiasında olan bir makaledir.
Evrimcilerin Sözde Delilleri Üzerindeki Tartışmalar Bitmek Bilmiyor
Kenneth F. Weaver imzasıyla National Geographic dergisinde yayınlanan bir makalede, Aegyptopithecus “un insan için “atasal” denebilecek bir konuma yerleştirilmesinin mümkün olmadığı şöyle itiraf edilmiştir:
33 milyon yıllık Aegyptopithecus ile dört milyon yıllık Australopithecus “u 12 büyük bir gizem körfezi ayırıyor . Aradaki formlar için adaylar arasında, Kenya”da ele geçirilen ve Proconsul and Kenyapithecus olarak bilinen fosiller ile Pakistan, Çin ve Kenya”da ele geçirilen Ramapithecus and Sivapithecus ve Avrupa”da ele geçirilen Rudapithecus and Dryopithecus yer alıyor. Bu maymunumsu canlılar 8 ila 20 milyon yıl önceki dönem içinde çeşitli zamanlarda yaşadılar.
Yoğun tartışmalar ve spekülasyona rağmen bu primatların hiçbiri bir türlü insanın atası olarak kabul görmedi . Miyosen olarak bilinen uzun jeolojik dönem (24 ila 5 milyon yıl önce), daha fazla fosil- ve daha eksiksiz örnekler- bulunmadıkça hominid evriminde büyük ölçüde karanlıkta kalan bir bölüm olmayı sürdürecek . 13 (vurgu bize ait)
Görüldüğü gibi, Aegyptopithecus milyonlarca yıllık bir fosilsizlik uzayında yüzen tek bir taş parçası gibidir. New Scientist dergisi ise söz konusu evrim iddiasıyla ilgili fosil boşluklarını tamamen gözardı edip, ısrarla bu fosili bir kanıt gibi sunmaktadır.
Belirsizlikten başka birşeyin simgesi olmayan bu fosile New Scientist” te kanıtsal statü atfedilmesi evrimcilerin ön yargılı yorumlamalarından doğmaktadır. Evrimcilerin Aegyptopithecus fosili üzerinde yaptığı şey, bu canlının anatomisi üzerinde “modern” veya “ilkel” olarak niteledikleri karakteristiklere göre yorumlamalar yapmaktan ibarettir. Bu yorumlamadaki bakış açısı, günümüz canlılarını ve bunların anatomik özelliklerini, canlıların fosil kayıtlarında ortaya çıkış sırası açısından “ilkel”, “erken” veya “modern” olarak niteleyerek fosilleri evrimsel bir senaryo çerçevesinde değerlendirmeye dayanır. Dolayısıyla evrimciler zihinlerinde varolan bir senaryoyu kemiklere uygulamış olmaktadırlar. Bu ise kanıtların gösterdiği yoldan giderek doğruyu arayan bir tutum değil, kanıtları, zihninde doğru kabul ettiği senaryoya uyduran bir tutumdur.
Ünlü bilim dergisi Nature “ın editörü Henry Gee, In Search of Deep Time isimli kitabında evrimcilerin sık sık ortaya koyduğu bu ön yargılı tutumu şu sözlerle itiraf etmektedir:
“Yeni fosil bulguları, önceden varolan hikayeye uydurulur. Sanki atalar-nesiller zinciri, bizim gerçekten düşünmemiz gereken bir amaçmış gibi biz bu yeni bulgulara ” kayıp halkalar ” deriz; aslında gerçek farklıdır: bunlar insan önyargılarıyla uyumlu olmaları için şekillendirilen, gerçeğin ardından yaratılan, tamamen insan icadı olan şeylerdir .” 14 “…Şu anda bize üstünlük sağlayan konumumuzdan bakarak, fosilleri kendimizde gördüklerimizin yavaş yavaş kazanıldığını yansıtan bir şekilde ayarlarız. Doğruyu aramayız, kendi önyargılarımıza uyması için, onu gerçeğin ardından yaratırız .” 15 ( vurgu bize ait)
Eosimias Hakkındaki Zorlama Yorumlar
Gelişmiş primatların coğrafi kökeniyle ilgili Asya”dan çıkış tezi, paleontolog Chris Beard”ın 45 milyon yıllık Eosimias bulgusu etrafında ele alınmaktadır. Eosimias şu bulgulara dayanılarak tanımlanmış bir türdür: 1993 yılında ele geçirilen bir alt çene kemiği ve üç diş; 1996 yılında ele geçirilen ve dişleri neredeyse eksiksiz olan bir çene ve 2000 yılında ele geçirilen ve pirinç tanesi ebadında bilek kemikleri.
Chris Beard Eosimias” ı, gelişmiş primatların Asya”da evrimleşmiş olduğu hikayesine dayanak göstermektedir. Ancak yazıda da belirtildiği gibi, evrimciler arasında, bu fosilin gelişmiş bir primata (antropoide) ait olup olmadığı üzerinde dahi uzlaşı bulunmamaktadır. Science dergisinde 1999 yılında yayınlanan bir makalede Eosimias ile ilgili tartışmalı durum şu sözlerle ifade edilmiştir:
Eosimias” ın sistematik pozisyonu [hayali evrim ağacındaki konumu] tartışılmaktadır. Bazıları bunu antropoidlere uzanan hayali evrimsel soyun temelinde, bazıları ise tersierlerle ilintili olarak yorumlamaktadır. Bazıları ise bunun antropoid bile olmadığını yazmıştır . 16(vurgu bize ait)
Eosimias ( Time , 27 Mart 2000, sf 84) |
Eosimias , evrimcilerin, kendi zihinlerinde varolan senaryolara körükörüne bağlılıklarını ve bu bağlılığı tamamen hayali yorumlarla da olsa sürdürmedeki bağnazlığın bir işaretidir. Soldaki resimde, 2000 yılında tanımlanan ve Eosimias”a atfedilen ayak bileği kemikleri görünmektedir. Normalde bu kemiklerin Eosimias”a ait olduğunu gösterebilecek hiçbir objektif kriter bulunmamaktadır. Bu iki küçücük kemik, Eosimias”a ait diğer kemiklerin önceden ele geçirildiği bölgede ortaya çıkarılmış oldukları için, evrimcilerce Eosimias”a atfedilmektedir. Sanki 45 milyon yıl önce orada başka canlıların yaşamış olması imkansızmış gibi!
Beard her ne kadar Eosimias “ı bilim dünyasına kabul ettirmek ve gelişmiş primatların Asya”da evrimleştiği tezine destek sağlamak için yoğun bir çaba harcıyor olsa da, savunduğu evrimci görüşün bilimsel olarak delillendirilemeyeceğinin farkındadır. Bu konuda, Eosimias bulgusuyla ilgili bir haber yazısının sonunda aktarılan şu görüşleri dikkat çekicidir:
“Meselenin temelinde, insanlar neden insanın evrimi konusuna ilgi duysunlar ki? Duyuyorlar çünkü insanlar, bizim nerede ne zaman ve nasıl evrimleştiğimizi, insanların nasıl varolduğunu bilmek istiyorlar. Bu, neredeyse metafizik bir soru “. 17 (vurgu bize ait)
Metafizik sorular, bilimsel olarak cevaplanması mümkün olmayan sorulardır. Örneğin “periler var mıdır?” sorusu gibi. Perilerin varlığına inananların, bu inançlarını bilimsel deney ve gözlemlerle delillendirmesi mümkün değildir. Gelişmiş primatların evrimi iddialarının Beard tarafından itiraf edilen metafizik yönü de böyledir. Çünkü evrimciler, gelişmiş primatların kökeni hakkında bilimsel olarak delillendiremedikleri iddialarına, körükörüne bir inanç beslemektedirler.
Günümüzde yaşamakta olan primat türlerinin sayısı 240″ı bulmaktadır. Evrim teorisi, canlıların birbirlerinden küçük değişimlerle kademeli olarak evrimleştiğini iddia ettiğine ve bu hayali süreç milyonlarca yıl sürdüğüne göre, fosil kayıtlarının gelişmiş primatlara doğru evrimleşme gösteren çok sayıda ara form oluşturan canlının fosiliyle dolu olması gerekir. Ancak yukarıda ortaya konduğu gibi, fosil kayıtlarında böyle bir evrimin izlerinden eser bulunmamaktadır. İnançlarını fiziksel kanıtlarla delillendiremeyen -ve Beard”in sözlerinden, değerlendiremeyeceklerinin farkında oldukları anlaşılan- evrimciler, buna metafizik bir bağlılık göstermeyi sürdürmektedirler.
New Scientist “de gelişmiş primatların evrimi senaryolarına verilen destek, bilim dışı ve körükörüne inançla beslenen bir destektir. Aegyptopythecus, Eosimias ve genel olarak gelişmiş primatların kökeniyle ilgili evrimci iddiaların bu kadar belirsiz bulgulara dayanıyor olmalarına rağmen, bilim dergilerinde elle tutulur bilimsel argümanlar gibi yer bulmaları, bir dönemin ünlü evrimci anatomisti Lord Solly Zuckerman”ın şu uyarısını burada tekrarlamayı gerektirmektedir:
“Belirttiğim gibi, fosil primat araştırmacılarının konularının mantıksal kısıtlamaları dahilinde çalışırken pek de dikkatli davranmış oldukları söylenemez. Fosil kaydı o kadar şaşırtıcıdır ki bu alanda bilimsel olan fazla birşeyin bulunup bulunmayacağını sormak yerinde bir davranış olacaktır.” 18 (vurgu bize ait)
Primatların kökeniyle ilgili evrimci yorumlar, bilimsel değeri bulunmayan hayali spekülasyonlardan ibarettir. Diğer yandan, Zuckerman”ın primatlar ile ilgili fosil kaydı hakkındaki “şaşırtıcı” nitelemesi ancak evrimciler için geçerli olabilir. Bu kaydı objektif bir açıdan inceleyen ve Darwinizm”e körükörüne bağlılığı bulunmayan bir insan için ortada şaşırtıcı bir durum bulunmamaktadır. Primatlar da, diğer tüm canlı grupları gibi, fosil kayıtlarında aniden ve atasal formları olmaksızın belirirler. Bu durumu akıl süzgecinden geçiren bir insanın varacağı tek sonuç, primatların kökeninin yaratılış olduğu sonucu olacaktır. Hayalet atalardan evrimleşerek ortaya çıktıkları sonucu değil.
New Scientist yetkililerine Darwinizm”e verdikleri bu körükörüne destekten vazgeçmeleri ve canlılığı yaratanın Allah olduğu gerçeğini kabullenmelerini tavsiye ediyoruz.
[*] Gelişmiş primatlar simians kategorisini oluşturur. Bu kategori maymunlar, kuyruksuz maymunlar ve hominidlerden(insanın sözde evrimsel, maymunumsu atalarından) meydana gelir.
2.Elwyn L. Simons (Dpt of Geology and Geophysics, Yale University, USA and Co-Editor of Nuclear Physics), “The origin and radiation of the primates”. Annals New York Academy of Sciences,vol. 167, 1969, sf. 319
3.Martin, R. D., “Primate Origins: plugging the gaps” Nature , Vol 363:223-233, 20 Mayıs 2003
4. William Howells, “Getting Here: The Story of Human Evolution”, Compass Press, Washington, DC., 1993, sf. 62
5. Michael Brown, The Search For Eve, Harper and Row, 1990
6. Fleagle John G., and Elwyn L. Simons. “Skeletal Remains of Propliopithecus chirobates from the Egyptian Oligocene.” Folia Primatologica 39 : (1982) sf. 161-177
7. Fleagle John G., and Elwyn L. Simons. “The Humerus of Aegyptopithecus zeuxis, A Primitive Anthropoid.” American Journal of Physical Anthropology 59 : (1982) sf. 175-193
8. Fleagle John G.. “A Small Gibbon-Like Hominid from the Miocene of Uganda.” Folia Primatologica 24 : sf. 1-15. (1975)
9. Kay Richard F., John G. Fleagle, and Elwyn L. Simons.. “A Revision of the Oligocene Apes from the Fayum Province, Egypt.” American Journal of Physical Anthropology 55: sf. 293-322 (1981)
10. Simons Elwyn L. 1987. “New Faces of Aegyptopithecus from the Oligocene of Egypt.” Journal of Human Evolution 16 :273-289
11.Joan C. Stevenson, ” Dictionary of Concepts in Physical Anthropology” Greenwood Press, New York, 1991, sf. 216.
12.Australopithecus: İnsanın sözde yakın evrimsel atası. Bu canlıyla ilgili evrimci iddiaların geçersizliği için bkz. Australopithecus” un İnsan Evrimi İddialarında Kullanılması Niçin Anlamsızdır?
13. Kenneth F. Weaver, “Stones, Bones, and Early Man: The Search for Our Ancestors,” National Geographic 168, no. 5 (1985), sf. 581-582; Stephan Caesar “No “Missing Link” Between Animals and Humans”, http://www.creationism.org/caesar/missing.htm
14.Henry Gee, “IN SEARCH OF DEEP TIME, Beyond the Fossil Record to a New Hıstory of Life”, The Free Press, A Division fo Simon & Schuster, Inc., 1999, sf 32
15.Henry Gee, ibid, sf 114
16. J.-J. Jaeger et.al, “A New Primate from the Middle Eocene of Myanmar and the Asian Early Origin of Anthropoids”, Science , Vol 286, Issue 5439, sf. 528-530 , 15 Ekim 1999
17.Bob Batz Jr., “Teeny-weeny monkey may be our oldest relative”, Post Gazette.com, 16 Mart 2000, http://www.post-gazette.com/healthscience/20000316eosimias1.asp
18. Lord Solly Zuckerman, M.A., M.D., D.Sc. (anatomy) in Beyond the Ivory Tower, Taplinger Pub. Co., New York, 1970, sf. 64