Scientific American dergisinin Kasım 2003 sayısında “Stranger in a New Land – Yeni Bir Diyarda Bir Yabancı” başlıklı bir makale yayınlandı. Kate Wong tarafından hazırlanan yazıda, Gürcistan sınırları içindeki Dmanisi bölgesindeki kazılarda ele geçirilen ve insanın evrimi senaryolarıyla ilişkilendirilen fosiller bir dosya halinde konu ediliyordu.
Wong bu bulgularla ilgili tartışmalara yer veriyor, çeşitli paleoantropologların aynı fosillere dayanarak oluşturdukları çelişkili senaryolara değiniyordu. Gürcistan Bilimler Akademisi�nden, kazı ekibinin başkanı David Lordkipanidze bunun erectus ile habilis arasında bir geçiş formu olduğunu iddia etmekle birlikte habilis�in Homo�ya ait olmayabileceğini kabul ettiğini belirtiyordu. Bernard Wood ise habilis�in beden ve kafatası hacmi, hareket tarzı ve diş özellikleriyle; bugüne kadar oluşturulan görüşün aksine Australopith�lere (Australopithecus genusu üyelerine) daha çok benzediğini iddia ediyordu. Yapılan tüm spekülasyonlar bir noktada sıkışıp kalıyor, bu durumun çözülmesi için yeni bulgular gerektiği vaadine başvuruluyordu. Paleoantropolojide artık klişe haline gelmiş olan söz tekrarlanıyor ve bu keşiflerin cevaptan çok soru ortaya çıkardığı belirtiliyordu.
Binghamton Üniversitesi�nden G. Philip Rightmire mevcut senaryoların yıkılmış olmasını bir araştırmacı olarak bir ölçüde hoş karşılamakla birlikte, sekiz on yıl öncesine kadar sağlam görünen fikirlerin bazılarının artık tutunulacak yanının kalmamış olmasının sinir bozucu olduğunu ifade ediyordu.
Görüldüğü gibi evrimci yayınlarda insanın evrimiyle ilgili alışılmış belirsizlikler, çelişkiler ve vaadler sürüp gitmektedir. Evrimciler her ne kadar yeni fosiller arayarak evrim teorisini gelecekte bir gün belgelendirecekleri izlenimini oluşturmak için uğraşsalar da artık bu çabalarının bilimle hiçbir alakası olmadığını giderek daha fazla sayıda insan görüp kavramaktadır.
Şüphesiz Darwin�den bu yana geçmiş 150 yıla yakın dönemde bunun sebebi yetersiz sayıda kazı değildir. Gerçek şudur ki fosil araştırmaları insanın evrimle ortaya çıktığına kanıt olabilecek hiçbir bulgu ortaya çıkarmamıştır. Ünlü bir anatomist ve evrimci olan Lord Solly Zuckerman bu durumu üstü kapalı bir biçimde şu sözlerle kabul etmiştir:
“Eğer insan maymunumsu bir canlıdan evrimleşmişse, fosil kaydında bu evrimin hiçbir izini bırakmamıştır.” 3
Peki ama fosil tabakalarında insanın hiçbir evrimsel kaydının bulunamamış ve insanın evrimi senaryoları 150 yıllık araştırma sonrasında bile hala belirsizlik, çelişki ve tartışma içinde ise bu durumun açıklaması ne olabilir?
Elbette bunun açıklaması bilimin sınırları içinde değildir. Hiçbir kanıtı olmayan bir teoriye böylesine bir bağlılık gösterilmesinin temelinde, bu teoriye felsefi bağlarla bağlanan ve teoriyi reddetmenin materyalist dünya görüşleriyle taban tabana zıt olduğunu bilen insanların dogmatik inançları yatmaktadır. Gerek yıllarını hayali kayıp halkaları bulmaya adayanlar, gerekse tüm çarpıklıklarına karşın bu çalışmalara sayfalarında destek verenlerin tek bir amacı vardır: Hiçbir kanıtı olmasa da, yaşama dair materyalist bir açıklamayı ayakta tutabilmek.
İlgili yazı:
Evrimcilerin Senaryolarına Uymayan Bir Fosil Daha Bulundu
1. “Fossil Discovery Upsets Theories On Human Origins”, Associated Press, http://www.msnbc.com/news/776334.asp?cp1=1
2. Michael Balter and Ann Gibbons, “Another Emissary From the Dawn of Humanity”, Science, Volume 293, Number 5528, Issue of 13 Jul 2001, pp. 187-189.
3. Lord Solly Zuckerman “Beyond the Ivory Tower” Taplinger Publishing Company, 1970, p64