Akşam gazetesi 16 Ocak 2003 tarihli sayısında evrim propagandasının yanılgılarla dolu bir örneğini verdi. “3 Milyon Yıl Önce En Güzel Kadındı” başlığını taşıyan haber, sadece göz boyama amacıyla oluşturulmuş bir rekonstrüksiyonla ilgiliydi ve başından sonuna kadar hayalgücüne dayalı ifadelerle doluydu. Bu yazıda Akşam gazetesinin çarpıtmalara dayalı evrim propagandası gözler önüne serilecektir.
Haberde resmi verilen rekonstrüksiyon, Australopithecus afarensis türüne ait olan ve evrimciler tarafından “Lucy” olarak isimlendirilmiş iskelete dayandırılmaktadır. 1974’te bulunduğunda evrimciler tarafından tüm dünyaya insanın ilk atası olarak duyurulan bu fosil, yaygın bir propaganda kaynağı olmuştur. Evrimi kitlelere benimsetmede sık başvurulan bir fosil olması onu artık evrimin bir “ikonu” haline getirmiştir.
Lucy”nin İnsanın Atası Olduğu Tezi, Evrimciler Tarafından da Terk Edilmiş Köhne Bir İddiadır
Diz kemiği insanınkine benzetilen Lucy’nin iki ayak üzerinde yürüyebilen bir canlı olduğu ileri sürülmektedir. Ancak gerçekte soyu tükenmiş bir maymun türünden başka bir şey değildir. Nitekim Lucy’nin de dahil edildiği Australopithecus genusu günümüz maymunlarına çok benzer. Bunların beyin hacimleri günümüz şempanzelerininkiyle aynıdır. El ve ayaklarında günümüz maymunlarındaki gibi ağaçlara tırmanmaya yarayan kıvrımlar bulunur. Boyları 130 cm”yi geçmez. Uzun kolları ve kısa bacakları maymun görüntüsünü tamamlamaktadır. Bu kadar belirgin bir maymun anatomisine sahip Lucy’nin evrimciler tarafından öne sürülen sözde tek “insansı” yanının, yani insanlar gibi yürüme kabiliyetinin ise gerçekte var olmadığı daha sonraları çeşitli bilimsel çalışmalarla ortaya konmuştur.
Önce kendisi de bir evrimci olan İngiliz anatomist Sir Zolly Zuckerman, 15 yıl süren bir araştırma sonucunda Australopithecus türünün insanla bir bağlantısı olmadığı sonucuna varmıştır(1). Bir başka ünlü anatomist Charles E. Oxnard ise bu iskeletleri günümüz orangutanlarınınkine benzetmiştir(2). Evrimci bakış açısında orangutanlar insanlara, insanla ortak bir atadan evrimleştiği ileri sürülen şempanzelerden çok daha uzak bir türdür. Bu durum Lucy’nin anatomik olarak insana hiçbir benzerliği olmadığı anlamına gelir.1994 yılında Liverpool Üniversitesi’nden Fred Spoor, Australopithecus fosillerinde dengede önemli rol oynayan salyangoz isimli içkulak organını bilgisayarlı tarama testlerinden geçirmiş, bu canlıların kesinlikle insanlar gibi yürümediği sonucuna varmıştır(3). Ayrıca 2000 yılında Lucy’nin önkol kemiği üzerinde yapılan incelemeler, günümüz şempanze ve gorillerinin bileklerindeki anatomiye sahip olduğunu ortaya çıkarmıştır. Dört ayak üzerinde yürüyen goril ve şempanzelerde önkol kemiğinin ucunda bileğe yük binmesini engellemek için hareket kabiliyetini sınırlayan, kilitleyici bir kemik çıkıntısı bulunur. İnsanlarda ise böyle bir kemik yoktur ve bilek ele geniş bir açıda hareket imkanı verir. Lucy’de goril ve şempanzelerdeki bu kemiğin aynısına rastlanmıştır(4).
Tüm bu bilimsel bulguların yanısıra yapılan son paleontolojik bulgular da Lucy’nin sözde atasal konumunu geçersiz kılmaktadır.
Öte yandan, elde edilen son fosil bulguları da maymunlardan insana aşamalı olarak uzanan evrim senaryolarını bozmuş ve teoriyi kaosa sürüklemiştir. 2001 yılında açıklanan Kenyanthropus platyops adlı maymun türüne ait fosil bulgusu bunda önemli rol oynamıştır. Bu kafatası fosili Lucy ile aynı döneme aittir ve evrimci kriterler açısından ondan daha modern bir görünüme sahiptir. Harvard üniversitesinden evrimci paleontolog Daniel Lieberman, platyops bulgusunu yorumlarken evrimin içinde bulunduğu karmaşık durumu şöyle belirtmiştir: “İnsanların evrimsel tarihi karmaşıktır ve çözülmüş değildir.”. “K. platyops’un önümüzdeki yıllarda, partiyi berbat eden bir kişi gibi olacağını ve homininler arasındaki evrimsel ilişkileri inceleyen araştırmaların karşı karşıya olduğu karmaşayı daha da artıracağını düşünüyorum” (5).
Platyops fosilinin evrimci şemaları alt üst ettiğine dikkat ekmek gerekir: Bu fosil ortaya çıkınca Lucy’nin tahtından indirilmesi de gündeme geldi. ABCNews.com platyops bulgusunu “3.5 milyon yıllık fosil Lucy’yi soy ağacımızdan çıkarabilir” spotuyla verdi (6). Fosil, evrimcileri zor duruma soktu çünkü insan her ikisinden de evrimleşmiş olamazdı. ABCNews haberinde bu karmaşık durum iki gövdeli bir ağaca benzetiliyordu:
“Bu bulgu bilim adamlarının ilk insanlarla ilgili kabullerini bir anda karmaşaya sürükledi ve insanın soy ağacına yepyeni ana bir gövde ekledi”.
Aynı haberde Fred Spoor’un da yorumlarına yer veriliyordu. Platyops’u dünyaya duyuran Nature makalesinin yazarları arasında yer alan Spoor şunları söylüyordu:
“Bu bulgunun insanın evrimiyle ilgilenenlerde meydana getireceği şok etkisi, Lucy bulgusuyla yaklaşık aynı ölçülerdedir”.
Dolayısıyla Lucy, bugün evrimciler tarafından bile “insanın atası” olamayacağı kabul edilen demode bir fosil durumundadır. Ancak Akşam gazetesi Lucy’nin tahtını sallayan bu araştırmalar ve yorumlardan okurlarına hiç söz etmemiştir. Gazete bariz biçimde evrim yanlısı bir tutum sergilemiş ve objektif gazetecilik ilkelerini hiçe saymıştır.
Sahte Yüz, Sahte Makyaj
Akşam’da verilen rekonstrüksiyon da evrim yanlısı önyargının bir sonucudur. Rekonstrüksiyonlar kemiklerin gerçek sahibini değil kendilerini yapanların hayalgücünü yansıtırlar. Çünkü rekonstrüksiyonlarda yumuşak dokular yeniden inşa edilir. Bu durum rekonstrüksiyon sanatçısına son derece geniş bir hareket alanı kazandırır. Bu yolla rekonstrüksiyonlar toplum üzerinde etkileyici bir rol oynarlar. Harvard Üniversitesi”nden Earnst A. Hooten bu durumu şöyle açıklar:
“Yumuşak kısımların tekrar inşası çok riskli bir girişimdir. Dudaklar, gözler, kulaklar ve burun gibi organların altlarındaki kemikle hiçbir bağlantıları yoktur. Örneğin bir Neandertal kafatasını aynı yorumla bir maymuna veya bir filozofa benzetebilirsiniz. Eski insanların kalıntılarına dayanarak yapılan canlandırmalar hemen hiçbir bilimsel değere sahip değillerdir ve toplumu yönlendirmek amacıyla kullanılır… Bu sebeple rekonstrüksiyonlara fazla güvenilmemelidir.”(7)
Rekonstrüksiyon |
? |
Kafatasından kalan 6 |
Akşam gazetesinde verilen rekonstrüksiyonun da toplumu yönlendirmek ve evrimi zihinlerde yerleştirmek amacıyla hazırlandığı açıktır. Rekonstrüksiyonda maymunla insan arası özellikler kasıtlı olarak oluşturulmuştur. Kıllarla kaplı bir vücut, kahverengi deriyle kaplı bir yüz, basık bir burna ve öne çıkık bir çeneye sahip olduğu halde insanı etkileyen anlam dolu gözlerle donatılmış olması bunun klasik bir Darwinizm propagandası olduğunu göstermektedir. Akşam, bu propagandayı yabancı basından aynen almış ve okuyucularına aktarmıştır.
Akşam haberinde rekonstrüksiyonun okurların zihninde sağlam bir zemine oturtulması için, rekonstrüksiyonun hazırlanış aşamaları özellikle karmaşık gösterilmiştir. Bilgisayar ortamında sürdürülen çalışmaların ancak 3 yılda tamamlanabildiği, modern teknolojiden yararlanıldığı üstüne basılarak vurgulanmıştır. Bu gibi ifadelerle, elde edilen Lucy taslağının bilimsel kanıtlara dayandığı izlenimi verilmek istenmiştir Oysa bir kemikten yumuşak dokuların ya da ten renginin anlaşılması mümkün değildir. Çalışmalarda kullanılan bilgisayarların teknolojik seviyesi veya çalışmaların süresi de bu gerçeği değiştiremez. Bu yüzden rekonstrüksiyonu ortaya çıkaran faktörün yüksek teknoloji değil evrimci önyargılar olduğu her zaman hatırlanmalıdır.
Haberin etkileyiciliğini artırmak için, konuya “duygu” motifleri dahi katılmıştır. Evrimci Yves Coppens, “Lucy’yi ilk kez bilgisayar ekranında gördüğümde gözyaşı döktüm. 200 bin nesil geriye bakıp herşeyin onunla başladığı maymun kadını gördüm” demektedir. Kendi hayalinde canlandırdığı ve bilgisayarda somutlaştırdığı bir yüze bakıp ağlaması, bir ressamın kendi yaptığı tabloya bakarak ağlaması kadar anlamsız bir durumdur. Bu abartılı ifadenin amacı ise propagandayı güçlendirmektir: Coppens, önemli bir şey keşfettigi izlenimi vermeye çalışmaktadır.
Bir bilgisayar karşısına oturup 200 bin nesil önce yaşamış bir canlıyı gördüğünü söylemesi ise Coppens’ın yaşadığı hayal alemini açığa vurmaktadır. Coppens, Lucy’den güzel bir kadın olarak söz etmekte, yaşadığı ev, ölüm şekli ve hatta sözde “erkek arkadaşının” vücut yapısıyla ilgili detaylar vermektedir. Birkaç kemiğe dayanarak 3.2 milyon yıl önce yaşamış bir canlının hayatıyla ilgili neredeyse bir film çıkarabilecek kadar çok varsayımda bulunmaktadır. Tüm bunlar bilimsel değer açısından, cam küreden fal bakmaktan farksızdır.
Günümüzde Lucy’nin kemiklerine bakıp 3.2 milyon yıl önce olanlarla ilgili detaylı yorumlar yapmak hatta bunları kesin gerçeklermiş gibi sunmak elbette doğru değildir. Bir paleontolog ve aynı zamanda Nature dergisinin editörü olan Henry Gee bu yanlışlığı “Hiçbir fosil doğum sertifikasıyla birlikte gömülmemiştir” diyerek özetlemektedir. (8)
Ayak İzleri Hakkındaki Masal
Akşam gazetesinde yer alan haberin bir satırında Lucy’nin azgın bir nehirde boğulduğu ve çamurda bir ayak izi bıraktığı belirtilmiştir. Bu cümlede aslında insanın evrimi senaryosunun karşısındaki önemli açmazlardan birinden söz edilmektedir. Burada son derece yanlış bir şekilde sözü edilen ünlü Laetoli ayak izleri, çamurda değil volkanik arazide kalmış 3.5 milyon yıllık izlerdir. 1977 yılında Mary Leakey tarafından bulunan ayak izlerinde günümüz insanının sahip olduğu ayak yapısı açıkça görülmektedir. Ancak izlerin bulunduğu tabakanın yaşı 3.6 milyon yıl olarak hesaplanmıştır. 3.6 milyon yıl önce modern insanların yaşıyor olması evrimciler açısından kabul edilemez bir durumdur. Bu yüzden izleri Australopithecusların bıraktığını kabul ederler. Oysa bu önyargılı yorum tamamen temelsizdir. Ünlü paleontolog Tim White bu konuda şunları söylemiştir:
“Hiç kuşkunuz olmasın… Bunlar modern insanın ayak izlerinden tamamen farksız. Eğer bu izler bugün bir California plajında olsalardı ve bir çocuğa bunların ne olduğu sorulsaydı, hiç tereddüt etmeden burada bir insanın yürüdüğünü söylerdi. Bunları, kumsalda yer alan diğer yüzlerce insan ayak izinden ayırt edemezdi. Dahası, siz de ayırt edemezdiniz“.(9)
Sonuç
Görüldüğü gibi Lucy’nin insanın atası olduğu iddiası, bilimsel bulgulara rağmen önyargı ve hayalgücüyle sürdürülen bir propagandadan ibarettir. Tüm dünyada bazı bağnaz Darwinist gazete ve dergiler tarafından yürütülen bu gibi ucuz propaganda yöntemlerine bundan sonra Akşam gazetesi tarafından itibar edilmemesini diliyor, gazete yönetimini daha dikkatli ve objektif bir yayın politikası izlemeye davet ediyoruz.
(1) Solly Zuckerman, Beyond The Ivory Tower, New York: Toplinger Publications, 1970, ss. 75-94.
(2) Charles E. Oxnard, “The Place of Australopithecines in Human Evolution: Grounds for Doubt”, Nature, Cilt 258, s. 389.
(3) Fred Spoor, Bernard Wood, Frans Zonneveld, “Implication of Early Hominid Labryntine Morphology for Evolution of Human Bipedal Locomotion”, Nature, Cilt 369, 23 Haziran 1994, ss. 645-648.
(4) Richmond, B.G. and Strait, D.S., Evidence that humans evolved from a knuckle-walking ancestor, Nature, 404(6776):382, 2000
(5) Lieberman, D.E., “Another face in our family tree”, Nature 410:419-420, 2001
(6) ABCNews.com: “A New Face Joins the Family”, 23 Mart 2001:
http://abcnews.go.com/sections/scitech/DailyNews/hominid010321.html
(7) Earnest A. Hooton, Up From The Ape, New York: McMillan, 1931, s. 332.
(8) Henry Gee, In Search of Deep Time, Beyond the Fossil Record to a New Hıstory of Life, The Free Press, A Division for Simon & Schuster, Inc. , 1999 s.113
(9) D. C. Johanson & M. A. Edey, Lucy: The Beginnings of Humankind, New York: Simon & Schuster, 1981, s. 250