Vatan gazetesi, The Economist dergisinden derlediği yazı dizisinin ikinci bölümünde, insanın evrimine dair delilsiz senaryolara devam etmiş ve insanın hayali dağılımı ve gelişimi ile ilgili hiçbir zaman delillendirilemeyecek masallar ortaya atmıştır. Darwinizm ideolojisinde, öne sürülen iddianın mantıklı veya bilimsel olarak test edilebilir veya delillendirilebilir olması önemli değildir. Önemli olan iddianın, ideolojiye destek verip vermediğidir. İnsanın evrimi, zor koşullarda ayakta kalışı ve dünyaya dağılışı ile ilgili hiçbir geçerliliği olmayan, yalnızca bir kurgudan ibaret olan iddiaların ısrarla gündemde tutulması da söz konusu ideolojiyi ayakta tutabilme amaçlıdır. Vatan gazetesi de, bilimsel gerçekler karşısında her geçen gün geçersizliği ortaya çıkan evrim teorisini, bilindik masallarla gündemde tutmaya çalışarak bu ideolojiye destek olmaya çalışmaktadır.
Vatan gazetesi, 75 bin yıl içinde insanın çeşitli fiziksel değişimlere uğradığını ve bu değişimler sonrasında da ırkların ortaya çıktığını iddia etmiştir. Özetle, tropik ve sıcak bölgelerde yaşayanların “zencileştiğini”, Güneş”in fazla görünmediği yerlerde yaşayanların da “beyaz ırkı” oluşturduklarını öne sürmüştür. Bu iddia için insanın “melatonin” hormonu delil olarak gösterilmekte, ancak söz konusu hayali evrimin nasıl gerçekleştiği veya melatonin hormonunun nasıl bir evrimleşme sağladığı hakkında hiçbir bilgi verilmemektedir.
Melatonin hormonunun deriyi güneş ışınlarından koruyan bir hormon olduğu doğrudur. Bu hormon, deriye rengini veren kahverengi veya siyahımsı renkte olan pigmentin (melanin), melanofor denilen özel deri hücrelerinde yoğunlaşmasını ve seyrelmesini sağlar. Böylece, mevsimlere, günün uzunluğu veya kısalığına ve ışık şiddetine göre deri renginin koyulaşıp açılmasını sağlar. Dolayısıyla Güneş”e maruz kalan insanlar söz konusu hormonun faaliyetinden dolayı daha koyu renkli olurlar. Ancak söz konusu olay, insanların yazın bronzlaşıp kışık açık bir tene sahip olmalarını sağlamaktan fazla bir şey değildir. Melatonin hormonu, yeryüzünde var olan pek çok ırkın varlığının bir sebebi olamaz. Bu hormon, farklı ırkları oluşturan birbirinden farklı insanların evrimleşerek birbirlerinden ayrıldıklarının bir açıklaması değildir. Böyle bir dönüşümün sadece cilt rengi olarak gerçekleşmesi için bile, sayısız faktörün gerçekleşmesi gerekmektedir. Scientific American dergisinde yayınlanan bir makalede şu sözlere yer verilmiştir:
“İnsanlığın temel ırklarına baktığımızda, hiçbir yardım almadan, açıkça görülebilen pek çok farkıllık buluruz. … Bütün bu farklılıkların genetik olarak belirlendiği büyük bir ihtimaldir ama bunlar basit bir şekilde belirlenmemişlerdir. Örneğin, deri rengi söz konusu olduğunda, pigmentasyon varyasyonunu sağlayan en az dört gen farklılığı bulunmaktadır.” 1
Evrimcilerin, söz konusu hayali evrimi açıklayabilmeleri için, en az dört genin, farklı şekilde işlev görecek biçimde farklılaşmasını ispat etmeleri gerekmekterdir. Oysa evrimciler de yapılan sayısız laboratuvar deneylerinden de bilmektedirler ki, gen gibi kompleks bir yapıda meydana gelecek herhangi bir mutasyon, o gene zarar verecek veya onu tamamen işlevsiz hale getirecektir. Bu gerçek, laboratuvar gibi bilinçli bir ortamda, bilinçli bilim adamlarının gözetimi altında defalarca denenmiş ve sonuç her defasında başarısız olmuştur. Kaldı ki, evrimcilerin, söz konusu iddiası tamamen tesadüflere, bilinçsiz olayların meydana geldiği bilinçsiz şartlara dayanmaktadır. Buradaki imkansızlığı Mahlon B. Hoagland, Hayatın Kökleri adlı kitabında şu şekilde açıklamıştır:
“Hatırlayacaksınız, hemen hemen her zaman bir organizmanın DNA”sında bir değişikliğin olması onun için zararlıdır; başka bir deyişle yaşamını sürdürebilme kapasitesinde azalmaya yol açar. Bir benzetme yapalım: Shakespeare”in oyunlarına rastgele eklenen cümlelerin onları daha iyi yapması pek olası değildir… Temelinde DNA değişiklikleri ister mutasyonla, ister bizim dışarıdan bilerek eklediğimiz yabancı genlerle olsun, yaşamı sürdürebilme şansını azaltma özelliklerinden dolayı zararlıdır.”2
Vatan gazetesi, ırkların meydana gelişini melatonin hormonunun mucizevi gücüne bağlarken, önemli bir noktayı kasıtlı olarak ihmal etmiştir. Irklar arası farklılıklar yalnızca cilt rengi ile sınırlı değildir. Çeşitli anatomik farklılıklar, göz, yüz ve kafa yapısı gibi özellikler de ırklara özeldir. Henüz cilt renginin farklılığını sağlayan gen mutasyonlarının nasıl gerçekleştiğini açıklayamayan evrim teorisi için söz konusu ırksal farklılıkların evrimsel olarak nasıl meydana geldiğini açıklamak kuşkusuz ki imkansızdır.
Vatan gazetesinin ve bu gazete ile aynı hataya düşen evrimcilerin kavrayamadıkları çok önemli bir nokta vardır. Tüm ırklar, her şeyi yoktan yaratan ve en güzel şekli ile var eden Allah”ın “Ol” emri ile yaratılmışlardır. Irklar arasında anatomik farklıklar olması, Allah öyle dilediği içindir. Yüce Allah bu gerçeği ayetinde bildirmiştir:
“Göklerin ve yerin yaratılması ile dillerinizin ve renklerinizin ayrı olması, O”nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, alimler için gerçekten ayetler vardır.” (Rum Suresi, 22)
Sonuç:
Vatan gazetesinin insanın evrimi masalını gündemde tutma çabası boşunadır ve başarısızdır. Lehinde hiçbir delil sunulamayan böyle bir senaryo ayakta tutmaya çabasının bilimsel değil ideolojik sebepleri bulunmaktadır. Gazete yetkililerine bugüne kadar körü körüne savunageldikleri ideolojilerinni modern bilmin bulguları karşısında büyük bir yanılgı olarak ortaya çıktığını görmelerini, canlıların kökeninin evrim değil yaratılış olduğunu kabullenmelerini diliyoruz.
1. L. L. Cavalli-Sforza, “The Genetics of Human Populations,” Scientific America, Vol. 231, September, 1974, p. 85, http://www.icr.org/index.php?module=articles&action=view&ID=74
2. Mahlon B. Hoagland, Hayatın Kökleri, TÜBİTAK 12.Basım, Mayıs 1998, s. 153