Focus Dergisi”nin Ve Ali Demirsoy”un Davranışların Kökeni Hakkındaki Yanılgısı

8 Ağustos 2000 tarihli Focus Dergisi”nde yayınlanan “Deprem ve Hayvan” başlıklı yazıda, hayvanların depremleri önceden sezme yetenekleri konu edilmiş ve hayvan davranışları konusunda evrimci biyolog Ali Demirsoy”un fikirlerine yer verilmiştir. Sayın Demirsoy”un verdiği bilgilerde ise bazı yanılgılar ve açıklanması gereken noktalar bulunmaktadır. Söz konusu yazıda, “Davranışların Evrimi” alt başlığında Sn. Demirsoy”un “Kalıtım ve Evrim” isimli kitabından bir alıntı yapılmıştır ve bu alıntıda özetle şu iddia yer almaktadır: “Davranışlar canlıların birçoğunda, belirli bir kalıtsal düzenlemenin etkisi altında ortaya çıkmış ve bir çeşit içgüdü olarak dölden döle aktarılmıştır.” Sayın Demirsoy”un ve diğer evrimcilerin, bu cümleyi kabul etmekle ne tür yanılgılar içinde bulunduklarını ve hangi cevapsız sorularla karşı karşıya kaldıklarını kamuoyuna açıklamakta fayda görmekteyiz:

Evrimciler içgüdülerin kaynağını açıklayamazlar

“İçgüdü” kelimesi, evrimci bilim adamları tarafından, hayvanların doğuştan sahip oldukları bazı davranışları tanımlamak için kullanılır. Ancak hayvanların bu içgüdüleri nasıl edindikleri, içgüdü ile yapılan bir davranışın ilk olarak nasıl ortaya çıktığı ve bu davranışların nesilden nesile nasıl aktarıldığı sorusu her zaman cevapsızdır.

Evrimci genetikçi Gordon Rattray Taylor, The Great Evolution Mystery isimli kitabında içgüdülerle ilgili bu çıkmazı şöyle itiraf etmektedir:

 

 

İçgüdüsel bir davranış ilk olarak nasıl ortaya çıkıyor ve bir türde kalıtımsal olarak nasıl yerleşiyor diye sorsak, bu soruya hiçbir cevap alamayız. (Gordon R. Taylor, The Great Evolution Mystery, Harper & Row Publishers 1983, s. 222)

 

Gordon Taylor gibi itirafta bulunamayan bazı evrimciler ise bu soruları üstü kapalı, gerçekte bir anlam ifade etmeyen cevaplarla geçiştirmeye çalışırlar. Evrimcilere göre, içgüdüler canlıların genlerine programlanmış olan davranışlardır. Bu açıklamaya göre örneğin bir balarısı son derece muntazam ve bir matematik harikası olan altıgen petekleri içgüdüleri ile yapar. Diğer bir deyişle yeryüzündeki tüm balarılarının genlerinde kusursuz şekilde altıgen petek inşa etme içgüdüsü programlanmıştır.

Bu durumda akıl ve mantık sahibi her insan şöyle bir soru soracaktır: Eğer canlılar, davranışlarının büyük çoğunluğunu, böyle davranmaya programlandıkları için yapıyorlarsa, onları kim programlamıştır? Hiçbir program kendi kendine oluşamaz. Her programın mutlaka bir programcısı olmalıdır. Aynı şekilde, Ali Demirsoy”un baştaki ifadesinde bahsettiği “genetik düzenleme”yi kim yapmıştır? Çünkü Sayın Demirsoy”un kullandığı “düzenleme” kavramı, kendi kendine, rastlantılarla meydana gelebilecek bir olay değildir. “Düzenleme” kavramı, adı üstünde rastlantı, başıboşluk, tesadüf kavramlarının etki etmediği kontrollü ve bilinçli müdahalelerin gerçekleştiği bir ortamın varlığını gerektirir. Bu durumda Sayın Demirsoy “genetik düzenleme”den bahsederken ister istemez bu gerçeği de kabul etmektedir. Dolayısıyla tesadüflerle, kendi kendine, başı boş ilerleyen rastlantısal süreçlerle açıklanmaya çalışılan evrim tezini de otomatik olarak reddetmiş olmaktadır. Peki Prof. Ali Demirsoy”un sözünü ettiği düzenlemeyi yapan akıllı ve bilinçli varlık kimdir?

Evrimciler, bu soruya verebilecek bir yanıt bulamadıkları gibi, konuyla ilgili yayınlarda şöyle bir göz boyama kullanırlar: Tüm canlılara sahip oldukları özellikleri verenin “tabiat ana” olduğunu söylerler. “Tabiat ana” ise bildiğimiz taş, toprak, su, ağaç, bitki, vs. den oluşur. Acaba bunlardan hangisinin, canlılara bilinçli ve akıl yüklü eylemler yaptırması mümkün olabilir? Tabiatın hangi parçası canlıları programlamak için gerekli akla ve yeteneğe sahiptir? Doğada gördüğümüz her şey yaratılmıştır ve dolayısıyla yaratıcı olamaz. Hangi akıl sahibi insan bir yağlı boya tablo gördüğünde “boyalar ne kadar güzel bir tablo yapmışlar” diyebilir? Kuşkusuz bu, son derece akıl dışı bir düşünce olur. Öyle ise kendileri de yaratılmış olan, hiçbir akla ve bilince sahip olmayan varlıkların yaratıcı olduklarını iddia etmek, diğer varlıkların akılla ve bilinçle davranmak üzere programladıklarını söylemek de aynı şekilde akıl dışıdır.

Bu noktada karşımıza çok açık bir gerçek çıkmaktadır: Bu canlılar sahip oldukları üstün özellikleri kendi akılları ile bulup yapamadıklarına göre ve bu canlılar bu özellikleri ile doğduklarına göre, öyle ise bu özellikleri onlara veren, onları bu tavırları gösterecek şekilde yaratan üstün bir Akıl ve İlim Sahibi vardır. Tüm doğada gördüğümüz bu aklın ve ilmin sahibi de hiç şüphesiz Allah”tır.

Allah, Kuran”da balarısını örnek vererek, gösterdiği akılcı davranışları ona Kendisi”nin ilham ettiğini bildirmektedir. Yani evrimcilerin “içgüdü” dedikleri veya “hayvanlar bunu yapmak için programlanmışlardır” diyerek açıklamaya çalıştıkları şey aslında Allah”ın ilhamıdır. Bu gerçek Kuran”da şöyle bildirilir:

 

 

Rabbin bal arısına vahyetti: Dağlarda, ağaçlarda ve onların kurdukları çardaklarda kendine evler edin. Sonra meyvelerin tümünden ye, böylece Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda yürü-uçuver. Onların karınlarından türlü renklerde şerbetler çıkar, onda insanlar için bir şifa vardır. Şüphesiz düşünen bir topluluk için gerçekten bunda bir ayet vardır. (Nahl Suresi, 68-69) 

 

Aslında evrim teorisinin sahibi Charles Darwin de hayvanların davranışlarının ve içgüdülerinin, teorisi için büyük bir tehlike oluşturduğunu fark etmiş ve bunu “Türlerin Kökeni” isimli kitabında açıkça, hatta birkaç kez itiraf etmişti:

İçgüdülerin birçoğu öylesine şaşırtıcıdır ki, onların gelişimi okura belki teorimi tümüyle yıkmaya yeter güçte görünecektir. (Charles Darwin, Türlerin Kökeni, Onur Yayınları, Beşinci Baskı, Ankara 1996, s. 273).

Ayrıca bakınız

Current Biology Dergisi’ne Cevap: Dişli Horozbinalar Evrim Geçirmedi, Yaratıldı

Current Biology dergisinde 30 Mart 2017’de yayınlanan bir makalede, bilimsel adı “meiacanthus grammistes” olan dişli …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.