NTV”den Evrim Masalları -3-

NTV”de, 9 Ekim 2002 tarihinde yayınlanan Human Body adlı belgeselde, “gözü kapalı evrim propagandası” devam etti. Doğum konusunun anlatıldığı bu bölümde, bir bebeğin doğumuna kadar geçen süreçte annenin vücudunda yaşanan olağanüstü olaylar ve kusursuz doğum süreci anlatıldıktan sonra, bunların “bir tasarım olmadığı” öne sürüldü. Aşağıdaki açıklamalardan sonra daha açık görüleceği gibi, bu iddia, üst düzeyde teknolojik bir donanıma sahip 100 katlı bir gökdelenin şehrin ortasında kendi kendine belirdiğini, bu gökdelenin bir tasarımcısının ve bilinçli inşaacılarının olmadığını öne sürmekten daha da saçma bir iddiadır.

NTV”nin Reddettiği Tasarım, Apaçık Bir Gerçektir

NTV”deki belgeselde, bir bebeğin doğumu için anne vücudunda yaşanan olaylar, bebeğin doğumu için gereken bütün koşulların annenin hiçbir müdahalesi olmadan kusursuzluk içinde kendi kendine oluştuğu anlatıldıktan sonra şöyle denmektedir:

“Vücudumuz tasarım sonucunda ortaya çıkmamıştır, vücudumuz büyük değişimler sonucunda bugünkü halini almıştır. Vücudumuzu mükemmellikten uzaklaştıran özellikler bize atalarımızdan miras kalan sorunlardır. Gerçek mucize mirasın içinde sorunlarla birlikte çözümlerin de bulunmasıdır.”

NTV”nin yukarıdaki açıklamaları tümüyle dayanaksız bir Darwinist propagandadan başka bir şey değildir. NTV, vücudun bir tasarımolmadığını söylerken, insanı Yaratanın Allah olduğu gerçeğini inkar etmekte, insan vücudunu meydana getirenin kör tesadüfler ve şuursuz atomlar olduğunu iddia etmektedir. NTV, doğum sırasında bazı güçlükler olduğunu, ama “mucize” bir şekilde bu sorunların çözümleri ile birlikte, insanlara maymun atalarından miras kaldıklarını öne sürerken ise, bu çözümleri getirenlerin yine kör tesadüfler ve şuursuz atomlar olduğunu kabul etmektedir. NTV”nin iddiasının ne kadar gerçek dışı olduğunu görmek için, belgeselde verilen doğumla ilgili bazı örnekler üzerinde düşünmek yeterli olacaktır:

” Anne rahmindeki embriyonun kafasının üzerinde önce göz çukurları oluşmaktadır. Gözler ise, daha sonra bu çukurlar içine yerleştirilmektedir. Eğer NTV”nin iddiası paralelinde düşünür ve burada bir “tasarım” olmadığını varsayarsak, şu senaryoya inanmamız gerekir: Embriyoyu oluşturan atomlar ve bu atomların oluşturduğu hücreler o kadar akıllı, bilinçli, ileriyi görebilen, organize çalışabilen varlıklardır ki (!), göz nedir, nasıl çalışır, görmek nedir çok iyi bilmekte, ileride oluşturacakları gözler için önceden yer açmayı düşünecek kadar planlı çalışabilmektedirler. Ya da öyle inanılmaz bir tesadüf gerçekleşmiştir ki, embriyonun kafatasında önce tesadüfen iki çukur açılmıştır. Bu çukurlar da yine tesadüfen (!) son derece simetrik ve düzgün bir yerde, insan yüzünü en estetik gösterecek şekilde yerleştirilmiştir.

” İnsanın leğen kemiği insan vücudunun en geniş bölgesidir. Leğen kemiğinin genişliği, insanın yürüyebilmesi, iki ayak üzerinde durabilmesi ve doğum sırasında bebeğin kafasının sığabilmesi için en ideal büyüklüktedir. Eğer NTV”nin iddiası paralelinde düşünür ve burada bir “tasarım” olmadığını varsayarsak, yine şu senaryoya inanmamız gerekir: İnsan bedenini inşa etmeye karar veren şuursuz atomlar, bir araya gelmişler, önceden insanın yürüyebilmesi, iki ayak üzerinde durabilmesi ve bebek doğurabilmesi için en ideal ölçüyü belirlemişler, ve insan iskeletini bu ölçülere göre inşa etmişlerdir. Ya da yine tesadüfen hücreler öyle bir ölçü ve organizasyonla bir araya gelmişlerdir ki, insanın yürümesi ve doğurabilmesi için en ideal iskelet ve kemik yapısı kendiliğinden oluşmuştur (!).

Bu senaryoya inanmakla, taştan veya tahtadan yapılmış putların yaratma gücü olduğuna inanmak arasında bir fark yoktur. Her ikisi de aynı şekilde saçmadır. Gerçekte ise doğum sırasında anne vücudunda yaşananların hiçbiri tesadüflerle açıklanacak gibi değildir. Her bir aşamasında Allah”ın üstün yaratışının ve sonsuz aklının eserleri görülür. Aşağıda doğum sırasında yaşanan olaylardan bazı örnekler verilecektir, ki bunlar binlerce gelişmeden sadece bir kaçıdır. Görüleceği gibi sadece bunların dahi tesadüfen meydana geldiğini söylemek, akla ve mantığa tamamen aykırıdır:

” Embriyo (hücre kümesi) hamileliğin sağlıklı bir şekilde devam edebilmesi için uygun bir yere yerleşmelidir. Öyle bir yer seçilmelidir ki, bu yer hem korunaklı hem de dokuz ay sonra doğumun gerçekleşebileceği niteliklerde bir yer olmalıdır. Ayrıca bu yerleşme yeri bebeğe besin sağlayacak olan annenin kan damarlarına yakın bir yerde de olmalıdır. Bu iş için en uygun yer elbette ki rahim duvarıdır.

İşte fallop tüpünden rahme doğru ilerleyen embriyo da, bunun bilincindeymiş gibi hareket eder. 3-4 gün boyunca içinde bulunduğu fallop tüpünün herhangi bir noktasında durup buraya tutunmaya çalışmaz. Rahme ulaşmadan tutunduğu herhangi bir noktanın, varlığını devam ettirmesine izin vermeyeceğini bilir gibi davranır. Rahme kadar ilerler; burada rahmin duvarlarında kan damarlarının yoğun olduğu bir bölgeyi bulur ve buraya tutunur. Toprağa atılan tohumların bir yandan filizlenip bir yandan da kök salmaları gibi, embriyo da bir yandan büyümesini devam ettirir, bir yandan da besin sağlayacağı dokunun derinlerine doğru ilerleyerek kendisine yeni besin kanalları üretir.

Burada önemli bir noktaya dikkat çekmekte yarar vardır. Embriyonun kendisi için en uygun yeri seçebilmesi başlı başına bir mucizedir. Beginning of Life adlı kitabın yazarı G. L. Flanagan bu olaydaki olağanüstülüğü şöyle vurgulamaktadır:

“Bir hücre yığını nasıl olur da böyle hayret verecek derecede “ileri görüşlü” bir seçim yapabilir?” (Geraldine Lux Flanagan, Beginning of Life, A Dorling Kindersley Book, Londra, 1996, s. 33)

Kuşkusuz bu ileri görüşlülük, hiç bir düşünce yeteneği olmayan bir hücre yığınına değil, onu oradan var eden Yaratıcı”ya aittir. NTV bu gerçeği görmezden gelmeye çalışmakla, büyük bir yanılgı sergilemektedir.

” Doğum yaklaştığında, amniyon sıvısı doğumu kolaylaştırmak için gerekecek faaliyetlere başlar. Rahim ağzını genişletecek su kesecikleri oluşturan amniyon sıvısı, bu sayede rahmi bebeğin geçeceği büyüklüğe ulaştırır. Bu keseler aynı zamanda ceninin doğum sırasında rahimde sıkışmasını da engelleyecektir. Ayrıca doğum başlangıcında keseler delinip de içindeki sıvılar aktığında ise ceninin gideceği yol hem kayganlaşır hem de sterilize olmuş olur. Bu şekilde doğum hem daha rahat hem de mikroplardan doğal olarak arınmış bir şekilde gerçekleşir. (Laurence Pernoud, J”attends un enfant, Pierre Horay, s. 138)

” Rahimde yapılan bu hazırlıkların yanısıra bebeğin güvenli bir şekilde dünyaya gelebilmesi için pek çok şartın da aynı anda gerçekleşmesi gereklidir. Örneğin bebek dışarı çıkış için en uygun duruş pozisyonunu almalıdır. Bunun için ayak hareketleriyle yavaş yavaş dönmeye başlar ve sonunda başı annenin rahim boynuna girer. Artık bebeğin hareket kabiliyeti kısıtlanmıştır ve başını buradan çıkaramaz. (Geraldine Lux Flanagan, Beginning Life, s. 103) Peki henüz dünyaya gelmemiş bir bebek hangi pozisyonun uygun olduğuna nasıl karar vermektedir? Doğum için en uygun pozisyonu nereden bilmektedir? Üstelik doğum zamanının geldiğini, anne karnındaki bir cenin nasıl tespit etmektedir? Tüm bu sorular insanın yaşama başlangıcının NTV belgeselinde iddia edildiği gibi rastantılara dayalı bir evrimle değil, kusursuz bir tasarımla olduğunu göstermektedir.

” Bebeğin dünyaya geliş aşamasında daha pek çok mucizevi tasarım örneği de görülmektedir. Örneğin sağlıklı bir doğumun gerçekleşmesi için bebeğin kafatasının da doğum kanalında zarar görmeyecek bir yapıya sahip olması gerekmektedir. Bebeğin kafatasına baktığımızda tam bu ihtiyacı karşılayacak şekilde 5 kemik tabakasından ve bunların arasındaki “fontanel” adı verilen yumuşak, bir dokudan oluştuğunu görürüz. Bu yumuşak yapı kafatasının esnek olmasına olanak tanır ve bu sayede doğum anında meydana gelen basınçtan dolayı bebeğin beynine ve kafatasına bir zarar gelmez.
Doğum sürecinde meydana gelen, kusursuz şekilde planlandığı açıkça belli olan bu olaylar için ciltlerce kitaplar yazılmaktadır. Bunların bir kaç tanesi bile insanın yaratılışında tesadüflerin yer almadığını açıkça göstermektedir. Bunların hangi birinin tesadüfen meydana geldiği bilimsel kanıtlarla iddia edilebilir? NTV”nin belgesel boyunca tekrarladığı mucizeler, şuursuz atomların ve kör tesadüflerin değil, Allah”ın mucizeleridir.

Allah, yaratışı çok açık olmasına rağmen Kendisini inkar edenler için Kuran”da şöyle bildirmektedir:

“… Seni topraktan, sonra bir damla sudan yaratan, sonra da seni düzgün (eli ayağı tutan, gücü kuvveti yerinde) bir adam kılan (Allah)ı inkar mı ettin? Fakat, O Allah benim Rabbimdir ve ben Rabbime hiç kimseyi ortak koşmam.”  (Kehf Suresi, 37-38)

Sonuç

Tüm evreni ve canlıları yaratanın Allah olduğu çok açık bir gerçektir. Bu kadar kusursuz bir düzen ve son derece kompleks yapılara sahip canlıların tesadüflerin eseri olamayacağı ortadadır. Buna rağmen, evreni ve canlıları yaratanın tesadüfler olduğunu öne sürenler, samimi düşünmemekte, kendilerini Allah”ın varlığını inkar etmeye şartlandırdıkları için, inanılması imkansız, çocukların dahi gülecekleri kadar saçma iddiaların savunuculuğunu yapmaktadırlar.

Biz NTV”nin bu kadar akıl almaz iddiaları samimi olarak savunduğunu düşünmüyoruz. Son derece çarpıcı görüntülerin ve etkileyici bilgilerin verildiği, Allah”ın yaratışının örneklerinin çok güzel anlatıldığı bu belgeselin aralarına serpiştirilen anlamsız, delilsiz, akıl ve mantık dışı evrimci iddiaların gözden kaçtığını, belgeselin çok iyi incelenmeden yayına hazırlandığını tahmin ediyor, NTV”nin bu anlamsız ve bilimsel delil ve açıklamalardan yoksun evrim propagandasını telafi edeceğini umuyoruz.

Ayrıca bakınız

Sonunda Örümcek İpeği Yapay Olarak Üretilebilecek mi?

Örümcek ipeği, taklit edilmesi oldukça zor olan ve muhteşem özelliklere sahip bir maddedir. Bu özelliklerden …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.