Cumhuriyet Gazetesi yazarı Sn. Orhan Bursalı 1 Haziran 2002 tarihli Cumhuriyet Bilim Teknik dergisinde yer alan ifadelerinde bilimsel gerçekleri bir kenara iterek büyük bir yanılgı sergilemektedir. ABD’nin bazı eyaletlerinde evrim teorisinin ders kitaplarından çıkartılmasının ardından, ülkemizde de evrim teorisinin eğitim sisteminden çıkartılmasıyla ilgili olarak bir milletvekilimiz tarafından TBMM’ye soru önergesi verilmiştir. Evrim teorisine bağlılığı ile tanınan Sayın Bursalı, bu önergeden son derece tedirgin olmuş ve taraflı yaklaşımını ortaya koyan bazı açıklamalarda bulunmuştur. Sayın Bursalı’nın bu konuda sergilediği yanılgıları ortaya koymakta yarar vardır.
1. Sayın Bursalı ABD’de bazı eyaletlerde Evrim Kuramı’nın ders kitaplarından çıkartılmasını politik ve dini bir çaba olarak değerlendirmektedir. Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki ABD’de evrime karşı olan bilim adamları arasında yaratılışa inananların sayısı oldukça fazladır. Fakat bu kişilerin evrimi reddetmesinin nedeni felsefi veya ideolojik değil tamamen bilimseldir. Dindar olsun veya olmasın bilim adamları, uzun yıllar süren bilimsel çalışmalar sonucu ortaya çıkan “Bilinçli Tasarım” gerçeğini reddedememekte ve sağduyulu hareket ederek, evrim teorisinin çıkmazlarını ortaya koymaktadırlar. Sayın Bursalı bugün Batı dünyasında evrim teorisini eleştiren en önemli isimler olan Michael Behe, Philip Johnson, William Dembski, Stephen Meyer, Paul Nelson, Michael Denton gibi ünlü bilim adamlarının eserlerini incelerse, getirmiş oldukları eleştirilerin tamamen bilimsel olduğunu kendisi de görecektir.
2. Gerçekte ideolojik ve felsefi önyargılarına göre davrananlar, Darwinistlerdir. Evrim teorisine getirdiği eleştiriler ve bu konuda yazdığı kitaplarla dünya çapında tanınan Philip Johnson evrimcilerin, evrim karşıtı olan insanlara karşı var olan bu yaklaşımlarını şöyle açıklar:
“Modern bilimin liderleri, kendilerini “dini fundamentalistlere” -yani bir Yaratıcı”nın var olduğunu ve bu dünyadaki olaylarda rol oynadığını kabul edenlere- karşı girişilen bir savaşın öncüleri olarak görmekteler… Darwinizm ise, “fundamentalizme” karşı girişilen bu savaşta yeri doldurulamaz bir ideolojik rol oynamaktadır. İşte bu nedenle, bugün bilim çevreleri, Darwinizm”i test etmeyi değil, ne olursa olsun korumayı kendilerine amaç edinmişlerdir. Bilimsel araştırmaların kuralları da, bu ideolojiyi doğrulayacak şekilde belirlenmektedir.” (Philip Johnson, Darwin on Trial, 2.b. Illinois: Intervarsity Press, 1993, s. 155)
3. Orhan Bursalı bahsi geçen yazısında ABD’deki bazı eyaletlerin okul ders kitaplarından Evrim teorisini çıkartmasının bu teorinin “bilimdışı” olduğunun göstergesi olamayacağını söylemektedir. Oysa bu hatalı bir yaklaşımdır, çünkü evrim teorisi hakkında bu gibi bir karar alınabiliyor olması dahi, teorinin tartışmalı olduğunu, evrimcilerin iddia ettiği gibi “somut bir gerçek” olmadığını gösteren bir işarettir. Kaldı ki evrim teorisinin bilimdışı olduğunu anlamak için bir kurulun görüşüne ihtiyaç da yoktur, çünkü bilimsel gerçekler apaçık ortadadır. Teori 150 yıldır gündemde tutulmasına rağmen bugüne kadar ilgili bilim dallarında evrimi destekleyen tek bir delil dahi bulunamamıştır. Tam tersine elde edilen bilimsel bulgular evrimin hiçbir zaman yaşanmadığını ortaya koymakta ve canlılarda rastlantılar ve doğa kanunları ile açıklanamayan bir tasarım bulunduğunu göstermektedir. Nitekim her geçen gün bu gerçeği kabul eden ve evrimin açmazlarını ortaya koyan bilim adamlarının sayısı da artmaktadır.
4. Teorinin bilimdışı olduğunun en önemli kanıtlarından biri de, bizzat evrimi savunan bilim adamlarının kendi itiraflarıdır. Bu konuda çok sayıda itirafa rastlamak mümkündür. (Detaylı bilgi için bkz. Harun Yahya, Evrimcilerin İtirafları, Global Yayıncılık) Burada sözkonusu itiraflardan yalnızca birkaç tanesini vermek dahi konunun anlaşılması için yeterli olacaktır.
Fred Hoyle: “Doğanın kör kuvvetleri yoluyla hayatın ortaya çıktığı gibi akıl dışı, küçük bir ihtimali kabul etmek yerine hayatın kökeninin üstün akla sahip bir varlığın ürünü olduğunu düşünmek daha makul görünmektedir. Daha makul kelimesiyle ihtimali az olan şeyin yanlış olduğunu kastediyorum.” (Fred Hoyle, The Universe: Past and Present Reflections in Engineering and Science, November 1981, s. 8,12)
Cemal Yıldırım: “Canlılarda üstelik belli bir amaca yönelik görünen bu düzeni, şans ya da rastlantı ürünü saymak inandırıcı olmaktan uzaktır.” (Cemal Yıldırım, Evrim Kuramı ve Bağnazlık, s.108)
İnsan Genomu Projesi”ni yürüten Celera şirketinden bilim adamı Gene Myers: “Beni esas hayretler içerisinde bırakan yaşam mimarisidir… sistem son derece kompleks. Sanki dizayn edilmiş gibi…. Orada büyük bir akıl var.” (San Francisco Chronicle, İnsan Genomu Projesi hakkında Tom Abate tarafından yazılan bir makaleden, 19 Şubat 2001)
D.M.S. Watson: “Evrim Teorisi’nin yaygın kabul gören bir teori olmasının nedeni bu teoriyi ispatlayacak yeterli delilin var olması değil, ancak diğer alternatifin yani doğaüstü yaratılışın tümüyle kabul edilemez olmasıdır.” (D.M.S. Watson, “Adaptation”, Nature, sayı 124, s.233)
Evrimcilerin kendi ifadelerinden de anlaşıldığı üzere canlılık Allah’ın yaratışının açık kanıtlarını taşımaktadır, fakat evrimciler bunu felsefi ve ideolojik nedenlerden ötürü kabul etmeye yanaşmazlar.
Sayın Bursalı “evrim kuramının tüm dünyadaki bilimsel faaliyetlerin direği olduğunu, bu direk yıkıldığı takdirde bilimin çökeceğini” iddia etmektedir. Oysa bu bilimsel yöntem hakkında son derece ciddi bir yanılgıdır. Hiç bir teori bilimin ayrılmaz bir parçası sayılamaz. Bilim teorileri test eder, doğrulananları bir model olarak kullanır, testi geçemeyen teorileri ise terk eder. Bilim tarihi Newton mekaniği, Batlamyus evren modeli gibi, yerlerini daha doğru teorilere bırakmış eski teorilerle doludur. Herhangi bir teoriye körü körüne bağlanmak, hem de onu “bilimin temeli” saymak ise, bunu yapan kişinin dogmatizmini gösterir. Sayın Bursalı”nın bu körü körüne bağlılıktan kurtulmasını diliyoruz.
SONUÇ
Sayın Orhan Bursalı ve onunla aynı görüşleri paylaşan evrimciler ister kabul etsinler isterlerse etmesinler Evrim teorisi bilimin temeli değildir. Evrimciler, eğer gerçekten teorilerine inanıyorlarsa, bu gibi dogmatik savunmalar yapmak yerine, bilimsel deliller göstermeye çalışmalıdırlar. Doğadaki “indirgenemez kompleks” sistemler nasıl ortaya çıkmıştır? Kambriyen devrinde, bilinen tüm hayvan filumlarının tamamına yakını, bir anda ve daha önce hiç bir ataları olmadan nasıl belirmişlerdir? Evrim teorisi DNA”daki olağanüstü bilginin kökenini nasıl açıklamaktadır? Tartışılması gereken konular, bu gibi bilimsel sorulardır. Ancak bu sorular karşısında yenilgileri açık olduğu için, evrimciler hep demagoji ve propaganda yolunu seçmektedirler.
Ancak bunun fayda etmediğini artık herkes görmektedir. Umarız evrimciler de bunun farkına varır ve gerçeğe karşı direnmekten vazgeçerler.