Radikal gazetesinin 20 Ağustos 2005 tarihli sayısında “Yaradılışçılıktan ‘akıllı tasarım’a” başlıklı bir yazı yayınlandı. ABD’deki akıllı tasarım hareketi etrafında gelişen olayların yorumlandığı yazıda, bilim ve yaratılış hakkında birtakım evrimci yanılgılar ortaya kondu. Söz konusu yanılgılar aşağıda sırasıyla cevaplanmaktadır.
1. Bilim ve yaratılış hakkındaki çarpıtma
Yazıda evrim teorisi ile yaratılışın birbirine temelden zıt olduğu, evrim teorisinin bilimsel şüpheye, yaratılışın ise inanca dayalı olduğu öne sürülmektedir. Ancak gerçekte yaratılış ve bilim arasında böyle bir zıtlık yoktur. Tam aksine bilim ve yaratılış arasında sıkı bir bağ vardır. Bunun en somut göstergesi, bilimin yaratılış temelleri üzerine kurulu olmasıdır. Evrimci düşünür Loren Eiseley, modern bilimin temellerinin evrenin yaratılmış olduğu inancına dayandığını şöyle açıklar:
“Deneysel bilimin felsefesi, keşiflerine… bir yaratıcı tarafından kontrol edilen, akıl ürünü bir evreni araştırdığı inancına dayanarak başlamış ve metodlarını bu inanç sayesinde faydalı hale getirmiştir… Profesyonel anlamda inançla pek ilgili olmayan bilimin tarihindeki en ilginç paradokslardan birisi şudur ki, kökenlerini evrenin akılcı olarak yorumlanabileceğine dair inanca borçludur ve günümüzde bu varsayım sayesinde ayakta durmaktadır.” 1
Birçok bilimsel keşfin temelinde evrenin “amaçlı ve kontrollü” olduğu yani bir Yaratıcı’nın eseri olduğuna dair inanç etkili olmuştur. Nitekim temel disiplinlerin temelleri inançlı bilim adamlarınca atılmıştır:
Fizik: Newton, Faraday, Maxwell, Kelvin
Kimya: Boyle, Dalton, Ramsay
Biyoloji: Ray, Linneaus, Mendel, Pasteur, Virchow, Agassiz
Jeoloji: Steno, Woodward, Brewster, Buckland, Cuvier
Astronomi: Copernicus, Galileo, Kepler, Herschel, Maunder
Matematik: Pascal, Leibnitz, Euler
2. Evrim teorisinin verileri en iyi açıklayan teori olduğu çarpıtması
Yazıda evrim teorisiyle ilgili olarak şu yoruma yer verilmektedir:
“Evrim teorisinin savunucuları gözlemlerimizi en doğru ve en iyi açıklayabildiği için evrim teorisini kabul ediyor, araştırmalarla teorinin tahminlerini test ediyor, sonuçlarının ne anlama gelebileceğini sorguluyor, teorinin eksik kısımlarını tamamlamaya çalışıyorlar.”
Bu, son derece taraflı ve aldatıcı bir yorumdur. Evrim teorisinin savunucularının teoriyi benimsemesi, Radikal gazetesinin iddia ettiği gibi bilimsel sebeplerden kaynaklanmamaktadır. Tam aksine, evrim teorisi bilimsel kanıtlarla çürütülmüştür. Evrimci biyolog Francis Hitching modern evrim teorisinin (Neo-Darwinizm’in) bilimsel bulgular karşısında çöküşünü şöyle özetler:
“Modern evrim teorisi, test edilebileceği şu üç hayati alanda geçersizdir: Fosil kayıtları kademeli ve yavaş bir değişim yerine sıçramalı bir model ortaya koyar. Genler, yeni formların evrimleşmesini engelleyen kuvvetli birer sabitleyici mekanizmadırlar. Moleküler seviyedeki rastgele adım adım mutasyonlar yaşamın artan ve organize kompleksliğini açıklayamamaktadır.” 2
Evrim teorisi, materyalist felsefenin doğa bilimlerine uyarlanmış yorumudur ve günümüzde kabul görmesinin ideolojik ağırlıklı olan kültürel sebepleri bulunmaktadır. Bilimsel metod, fiilen bilimsel materyalizm olarak bilinen felsefeyi destekleyecek şekilde tanımlanmakta, bu çerçevede sadece ve sadece doğal sebeplere dayalı açıklamalara izin verilmektedir. Dolayısıyla yaşamın başlangıcı ve türlerin kökeni bir dogma olarak rastlantı ve doğa olaylarının eseri olarak kabul edilmektedir. Böylece evrim teorisi, lehte hiçbir kanıt olmamasına rağmen, tek alternatif olarak tanımlanmakta, bağnazca savunulmaktadır. (Bkz. EVRİMCİLERİN BİLİMİN TANIMI ÜZERİNDEKİ HİLESİ)
Kısacası evrim teorisini benimseyenler, ideolojilerini bilimden önce tutmaktadırlar. Bunu itiraf etmiş olan tanınmış bir isim, Harvard Üniversitesi’nden Richard Lewontin’dir. Lewontin bu konuda şunları söylemiştir:
“Bizim materyalizme olan bir inancımız var, “a priori” (önceden kabul edilmiş, doğru varsayılmış) bir inanç bu. Bizi dünyaya dair materyalist bir açıklama getirmeye zorlayan şey, bilimin yöntemleri ve kuralları değil. Aksine, materyalizme olan a priori bağlılığımız nedeniyle, dünyaya materyalist bir açıklama getiren araştırma yöntemlerini ve kavramları kurguluyoruz. Materyalizm mutlak doğru olduğuna göre de, İlahi bir açıklamanın sahneye girmesine izin veremeyiz.” 3
3. Yaratılışı savunanlar bilimsel kanıtlara dayanmaktadır
Yazıda ortaya konan bir çarpıtma da yaratılışı savunanların ortaya hiçbir bilimsel kanıt getirmediği, kendilerini savunmada sadece dini kaynakları gösterdikleri şeklindedir. Ancak bu, tamamen gerçek dışı bir iddiadır. Yaratılış gerçeği, özellikle yirminci yüzyılın ikinci yarısında gerçekleştirilen bilimsel bulgularla doğrulanmış, bilimsel bir gerçektir. Bu dönemde elde edilen bulgular, evrende yaşamı mümkün kılan son derece hassas bir ayarlamanın varlığının yanı sıra, canlılığın tesadüflerle ortaya çıkamayacak kadar kompleks, bilgiye dayalı sistemlere sahip olduğunu ortaya koymuştur. Bu kompleksliğin tesadüflerle meydana gelmiş olma ihtimali matematiksel olarak “0”dır. Ayrıca yaşamın kökeninde yüklü miktarda ve anlamlı bilgi vardır. Genetik bilginin kökeni, fizik ve kimya kanunlarını aşar ve kendisini kodlayan maddeden bağımsızdır. Bu durum, yaşamın tesadüfi maddelerarası etkileşimlerle ortaya çıkmadığının, Allah’ın madde ve yaşamı yoktan yarattığının açık ve net bir kanıtıdır. Bunların yanı sıra yeryüzünü dolduran milyonlarca canlı türü mükemmel bir uyum ve komplekslik ortaya koymakta, yaratılış için sayısız deliller oluşturmaktadırlar. (Yaratılışın bilimsel kanıtları için bkz. KAİNATTAKİ KUSURSUZ TASARIM TESADÜF DEĞİL)
Sonuç:
Görüldüğü gibi Radikal gazetesinin yaratılış ve bilimin birbirine zıt olduğu iddiası, hiçbir gerçekçi zemini olmayan bir çarpıtmadan ibarettir. Radikal yetkililerini, evrim teorisine verdiği körü körüne destek uğruna yaptıkları bu çarpıtmalara son vermeye davet ediyoruz.
1. Michael Balter and Ann Gibbons, “Were “Little People” the First to Venture Out of Africa?”, Science, Volume 297, Number 5578, 5 Temmuz 2002, sf. 26-27