Sabah gazetesi yazarı Mehmet Barlas, 3 Eylül 2005 tarihli köşesinde “Kuki bir hayvan değil bir şempanzeydi” başlıklı bir yazı yayınladı. Yazısında şempanze genomunun bilim adamlarınca deşifre edilişini yorumlayan Sayın Barlas, şunları yazıyordu:
Araştırmacılar şempanzelerin neden dikleşmediğini, ses tellerinin neden yukarı çıkmadığını, kafataslarının neden büyümediğini ve beyinlerinin gelişmediğini araştırıyor.
Sayın Barlas burada insanla şempanze arasındaki farklılıkları doğru bir şekilde sıralamaktadır. Evet, şempanze dikleşmemiştir, ses telleri yukarı çıkmamıştır, kafatasları büyümemiştir ve beyinleri gelişmemiştir. Ancak “neden?” sorusu anlamsızdır. Çünkü adları üzerinde, şempanze şempanze; insan da insandır. “Şempanze neden insanlaşmadı?” anlamına gelen bu sözler, “elektronikçiler radyonun neden televizyon olmadığını araştırıyorlar” demek kadar anlamsızdır.
Sayın Barlas’ın, insana has bu özelliklerin evrimsel bir süreçte ortaya çıktığı varsayımını benimsediği, bu yüzden yanıldığı anlaşılmaktadır. Oysa evrimcilerin bir dogma olarak benimsediği bu varsayım hiçbir bilimsel kanıta dayanmamaktadır.
İnsanın konuşmasına ve iki ayak üzerinde yürümesine el veren anatomisinin evrimle nasıl ortaya çıkmış olabileceğine dair hiçbir bilimsel açıklama bulunmamaktadır. Paris Üniversitesi profesörlerinden matematikçi ve doktor Marcel-Paul Schützenberger bunu şöyle itiraf etmiştir:
“Kademeli gelişimciler ve sıçramalı evrimi savunanlar, insanı [sözde evrimle] gelişmiş primatlardan ayıran şu birkaç biyolojik sistemin bir ölçüde eş zamanlı şekilde ortaya çıkışını açıklamada tamamen yetersizdirler: Leğen kemiğinin değişiminin eşlik ettiği iki ayaklılık ve şüphesiz beyincik, parmak uçları özellikle hassas bir dokunma duyusu veren, çok daha becerikli eller; fonasyona (ses çıkarmaya) izin veren yutaktaki değişimler; merkezi sinir sisteminin özellikle temporal lobu seviyesinde, özellikle lisanı tanımaya izin veren değişimler. Embriyo oluşumu açısından bu anatomik sistemler birbirlerinden tamamen farklıdırlar.” 1
İnsan beyninin de evrimsel bir süreçte maymunsu bir beyinden evrimleştiği şeklindeki iddia da aynı derecede hayalidir. İnsan beyni günümüz teknolojisinin çok ilerisinde kompleks bir tasarıma sahiptir. Ünlü biyokimyager ve bilim yazarı Isaac Asimov beyin hakkında şunları söyler:
“Bir insanın bir buçuk kilo ağırlığındaki beyni bildiğimiz kadarıyla evrendeki en düzenli ve kompleks ayarlamadır.” 2
Evrimcilerin beyinle ilgili iddiası, bu organın hayali evrim sürecinde rastlantısal mutasyonlarla geliştiği ve insana daha önce sahip olmadığı bilişsel yetenekler kazandırdığı şeklindedir. Ancak mutasyonların etkisine bakıldığında bunun tamamen akıl ve bilim dışı bir inançtan ibaret olduğu ortaya çıkmaktadır. Çünkü mutasyon gibi rastlantısal değişimler, beyin gibi düzenli ve kompleks yapılara sadece yıkım getirir. Radyasyon ve mutasyon uzmanı olan James F. Crow bu durumu şöyle ifade eder:
“Bir televizyonun devrelerinde meydana gelecek bir rastlantısal değişimin görüntüyü geliştirmeyeceği gibi, hayatı oluşturan ve yüksek seviyede entegre olmuş kimyasal işlemler sisteminde meydana gelecek bir değişimin de yaşamı zarara uğratacağı kesindir” 3
Sayın Barlas’ın insan beyniyle ilgili olarak aktardığı bir evrimci iddia da böyle bir yanılgı ortaya koymaktadır. Barlas, Nancy Munigh-Purvis isimli evrimci araştırmacının, daha önce yayınlanan bir çalışmasını referans almakta ve insanın iri kafatası hacminin, çene yapısının küçük kalmasını sağlayan bir mutasyona bağlı olarak geliştiğini öne sürmektedir. (Biz bu evrimci masala daha önce cevap verdiğimiz için burada detayına girmiyoruz. Söz konusu cevabımızı buradan okuyabilirsiniz.)
Bilimsel bulgular, insanın evrimi senaryosunu reddetmektedir. Bilim, hem insandaki hem de şempanze ve diğer canlılardaki kompleksliğin ancak yaratılışla açıklanabileceğini ortaya koymuştur.Tüm canlıları Yüce Allah üstün bir bilgi ve kudretle yaratmıştır. Sayın Barlas’ın evrimci ön yargılarını bir yana bırakmasını ve bu önemli gerçeği görmesini diliyoruz.
1. Schutzenberger M-P., in “The Miracles of Darwinism: Marcel-Paul Schutzenberger ile Ropörtaj” Origins & Design , Vol. 17, No. 2, Bahar 1996, sf.10-15.
2. Smithsonian Journal, Haziran 1970, sf. 10
3. James Crow, “Genetic Effects of Radiation,” Bulletin of Atomic Sciences, 14 (1958), 19-20