National Geographic TV”de 3 Nisan 2003 tarihinde “Kim Kimi Taklit Ediyor: Akıllı Şempanzeler” isimli bir belgesel yayınlandı. Belgeselde anlatılanların odağında, her zamanki gibi, bazı becerikli maymunlar yer alıyordu. National Geographic TV hakkında bilgiler verdiği bazı maymunları birer insan gibi ele alıyor, bu canlıların duygu ve düşünceleri hakkında spekülasyonlar ortaya koyuyordu. Programın göze çarpan özelliği, izleyenleri duygusal açıdan etkileyecek ifadelere sıkça başvurulmasıydı. Bu yazıda National Geographic TV”nin, insanları şempanzelerle yakın akraba oldukları masalına inandırmak için başvurduğu duygu sömürüsü gözler önüne serilecektir.
Belgeselde, uzay araştırmalarında ve tıbbi deneylerde kobay olarak kullanılan şempanzelerin yanısıra, çeşitli zeki davranışlar ortaya koyan bonobo ve orangutanlar konu edilmektedir. National Geographic TV bu canlıların, deneyler sırasında ve kafes yaşamında neler düşünmüş olabileceğine dair bol bol spekülasyon yapmakta, bu dramatik anlatımla izleyicilerin bu canlıları bir insan gibi değerlendirmelerine çalışılmaktadır. Programın amacını yansıtan en belirgin mesaj şudur:
“Beyin ve yüreklerinden geçenleri daha iyi anlamak istiyorsak içimizdeki maymunu ve maymundaki insanı daha yakından tanımak gerekir.”
Bu romantik kapanış bu tür belgesellerin hazırlanma nedenini açıkça ortaya koymaktadır. Daha önceki yazılarımızda yazdığımız gibi, National Geographic doğada zeki birçok canlı olmasına rağmen sürekli olarak şempanzeleri konu almakta bunları Darwinizm propagandasında bir “sembol” olarak kullanmaktadır.Belgesellerde şempanzeler hakkında yapılan yorumlar incelendiğinde bu sembolleştirme çabası açıkça görülmektedir.
Örneğin uzaya henüz insan gönderilmediği dönemlerde, uzay ortamının ve roket hızının insan bedenindeki muhtemel etkilerini tartmak amacıyla kullanılan şempanzeler hakkında şu ifadelere yer verilmektedir:
“En yakın akrabalarımız şempanzeler olmasaydı insanlığın en büyük zaferi belki de gerçekleşmezdi.”
Uzaya şempanze dışında başka canlılar; köpekler ve fareler de gönderilmiş olduğu halde National Geographic TV ekranlarında daima şempanzeler kahramanlaştırılmaktadır. TV kanalı deneylerde kullanılan şempanzelerin daha sonra bakım merkezlerine yerleştirildiğini anlatmakta, şempanzelerden “hava kuvvetleri emeklileri” ya da “diğer insanlar”; bakım merkezlerinden de “rehabilitasyon merkezleri” olarak sözetmektedir.
Bu deneylerde kullanılan “Ham” isimli bir şempanze için “Uzay hayallerimizi o gerçekleştirdi, Ham artık yaşamıyor ve hava kuvvetlerinin uzay araştırmalarına katılmış elemanlarına yaptığı gibi o da uzay şöhretleri bölümüne gömülü” ifadelerine yer vermektedir.
Yunuslar ve deniz aslanlarından mayın arama çalışmalarında canlı dedektörler olarak faydalanıldığı bilinmektedir. Hattta 2003 Mart ayında yapılan Irak operasyonunda bu canlılar aktif görev de almışlardır. Aynı şekilde köpeklerin de polisin narkotik operasyonlarında kazandırdığı birçok faydalar vardır. Ama National Geographic TV sistemli bir şekilde maymunların görev aldığı operasyon ve araştırmaları gündeme getirmektedir. Bu sistemli yayınların amacı daha önce belirttiğimiz gibi şempanzenin insanların zihninde en yakın akraba olarak yerleştirilmesidir.
Bu amaçla şempanze yetenekleri çoğu zaman abartılmakta, hatta evrim propagandası doğrultusunda kasıtlı olarak çarpıtılmaktadır. Belgeselde verilen bir örnek bu çarpıtmayı açıkça ortaya koymaktadır. Bir araştırma merkezinde, bakıcısı eşliğinde sağ ve sol ellerindeki iki taşı birbirine vuran bonobonun görüntüleri gösterilmektedir. Bonobo, taşların birini diğerine vurarak bazı parçaların kırılarak yere düşmesine ve elindeki taşların şekil değiştirmesine neden olmaktadır. Yere düşen parçalardan birini alan bakıcı bunu kameraya tutar ve “Aferim! Kendine keskin bir bıçak yaptın!” diye çığlık atar.
Burada National Geographic TV sunucusu devreye girer ve ciddi bir ses tonuyla sorar: “Eğer bir bonobo taştan bir bıçak yapailirse daha büyük maymunlar neler yapabilir?“
Bunları izleyenler bonobonun taşları kendine keskin bir bıçak yapmak isteyip taşları birbirine bu amaçla vurduğunu ve bu başarıyı her istediklerinde tekrarlayabileceklerini zannedebilir. Oysa National Geographic ekranlarında yaşananlar sadece bir tiyatrodan ibarettir. Doğada şempanzelerin alet kullanabildiği bilinmektedir. Taşlarla ceviz kabukları kırdıkları, termit yuvalarına uzattıkları çubuklara binen termitleri yedikleri bilinmektedir. Ancak bugüne kadar hiçbir şempanze ya da bonobonun özel bir amaçta kullanmak üzere alet yaptığına dair veri yoktur.
Belki belgeseldeki bonobo sonuçta keskin bir taş parçası elde etmiştir, ama böyle bir aleti kendisi ne istemiş ne de onu nasıl yapacağını tasarlamıştır. Bu yüzden keskin taşın doğal etkiler sonucu bir kayadan koparak oluşmasıyla bonobonun ellerinde oluşması arasında hiçbir fark yoktur: İkisi de bilinçsiz ve amaçsız olaylardır. Nitekim ortaya çıkan keskin parçayı bakıcıya veren bonobo değildir. Keskin parçanın oluştuğunu gören bakıcı onu almak için kendisi hamle yapmakta ve ekrana tutarak bir tür gösteri yapmaktadır.
Bonobo gerçekte olanlardan habersizdir ve büyük ihtimalle az sonra alacağı muzu beklemekten başka hiçbirşey yapmamaktadır. Bu tür gösterilerin asıl yeri sirkler olduğu halde National Geographic TV özellikle araştırma kurumlarındaki maymunları seçmektedir. Maymunun yeteneği hakkında yapılan yorumların bir sirk bakıcısından değil de bir bilim adamından aktarılması, Darwinizm propagandasını bilimsel zemine dayandırma taktiğinin bir işaretidir.
Gerçekte araştırma kurumundaki maymun da, sirkteki maymunlar gibi ödül-ceza yöntemiyle alıştırılmakta ve istenen davranışa, örneğin taşları birbirine vurmaya şartlandırılmaktadırlar. National Geographic gibi Darwinist medya kuruluşları da bunları bilimsel kılıfa sokmakta ekranlarından evrim propagandası olarak aktarmaktadırlar.
Belgeselde daha sonra, “Jo” isimli bir orangutanın bir hayvanat bahçesinden kaçışı anlatılmaktadır. Bakıcısı Jo”nun bir otomobil lastiğini duvarın dibine yuvarladığını, bu sayede aştığı duvardan atlayıp bir görevlinin ofisine girip bir süre oturduğunu, sonra çıkıp sergilenen koyunları insanlarla birlikte izlediğini, en sonunda da kaçtığını söylemektedir. Bakıcısı bunları anlattıktan sonra Jo”nun bir fırsat değerlendirmekle kalmadığını, bunu önceden düşünüp planlamış olması gerektiğini, kendisinin böyle düşündüğünü söylemektedir.
Burada Jo, sanki iyi korunan bir hapisaneden mükemmel bir planla kaçmış bir tutsak gibi gösterilmektedir. Böylece National Geographic TV, orangutanları plan yapabilen zeki canlılar olarak göstermeye çalışmaktadır. böylece insanların maymunlarla akraba oldukları masalına bir sayfa daha eklemeyi hedeflemektedir. Maymun dışında başka canlıların da buna benzer davranışlar gösterdiği bilinmektedir. Örneğin tilkiler bu açıdan çok daha zekidirler. Bir kümesteki tavukları çalmak için tüneller kazacak kadar kurnazdırlar. Ama National Geographic TV”de “tilki kurnazlığı” üzerine belgesel görmeyiz çünkü bu canlının ideolojik propaganda açısından National Geographic için bir cazibesi yoktur.
Belgeselde orangutanın kaçışından sonra Uganda ormanlarındaki şempanzelere geçilmektedir. Araştırmacının incelediği şempanzelerin erkekleri, komşu şempanze grubuna saldırıda bulunmaktadır. Araştırmacı, şempanzelerin komşu gruplarla sürdürdüğü bu mücadeleleri insanların yaptığı savaşlara benzetmekte ve şu ifadeleri kullanmaktadır: “İster Bosna, ister Lübnan, ister Etiyopya ister Uganda ormanlarında olsun… Her iki türde de genç erkekler biraraya gelip başka grubun erkekleriyle çarpışıyorlar”. National Geographic ise bu araştırmaların insanlarda görülen vahşetin sözde evrimsel temellerini anlamada faydalı olabileceğini iddia etmektedir.
Bu da yine bilim dışı bir senaryodur: İki canlı arasında böyle bir benzerlik bulunması vahşetin evrimden kaldığını göstermez. Aynen inşaat mühendisliğinin barajlar kuran kunduzlar; gökdelen gibi yapılar inşa eden termitler ve geometrik hesaplamalara dayalı altıgen petek mimarisini uygulayan balarılarından evrimle kalmış olmayacağı gibi.
Daha sonra gorillerle ilgili bir örneğe geçilmektedir. Bir goril grubunun, liderleri olan “Kiki” nin ölümünden sonra nasıl “sarsıldığı” anlatılmaktadır. Buna göre goriller Kiki”nin öldüğü yere sık sık gitmekte ve inlemektedirler. Bakıcıları bunların yemeden kesildiklerini, durgunlaştıklarını belirtmekte, gorilleri insanlardan daha duygulu ve düşünceli bulduğunu söylemektedir.
Ancak National Geographic TV”nin izleyicilerde oluşturmaya çalıştığı bu duygusal atmosfer evrim teorisine bir destek sağlamaz. Köpeklerin de sahiplerine sadakatleri, ölümlerinden sonra yas tutarcasına günlerce uludukları bilinmektedir. Kısacası gorillerin yas tutar görünmeleri onları insanlara akraba yapmaz. Tüm bunlar gerçekte insanları maymunlardan geldikleri masalına inandırmak için yapılan düzmecelerdir ve National Geographic TV bu propagandayı izleyenlerin duygularını sömürmeye kadar götürmektedir.
National Geographic TV”de şempanzelerin duygularına verilen bir başka örnek de kör bir öğrenciyle karşılaştırılan bir bonoboyla ilgilidir. Bonobonun kaldığı araştırma laboratuvarına gelen kör bir öğrencinin bonoboyla bir süre birlikte vakit geçirip daha sonra ayrıldığı anlatılmaktadır. Ertesi gün birlikte olduğu anlar kendisine videodan izletilen bonobo, öğrenciyi ekranda görünce gözlerini iki elleriyle kapamakta ve oda içinde gezinerek duvarları elleriyle yoklamaktadır. Bakıcısı bonobonun duygusal olarak etkilendiğini, elleriyle gözlerini kapatarak kör bir insanın yaşamını anlamaya çalıştığını belirtmektedir. Burada gördüklerimiz bakıcının sözleri açısından değerlendirildiğinde aldatıcı olabilecek özelliktedir. Ancak bir insanın kör olduğunu anlaması, bonobonun insana akraba olduğnu göstermez. Bu anlayış bazı hayvanlarda bulunan gizemli bir hissetme yeteneğiyle ilgilidir. Örneğin köpekler sahiplerinin hasta olduklarını anlayabilmektedir. Hatta bilimde köpeklerin üstün yeteneklerinden faydalanılmakta ve prostat kanseri teşhisinde bu canlıların hislerine başvurulmaktadır. Ayrıca köpekler kör insanlara yardımcı olacak şekilde eğitilmekte ve hayatları boyunca sahiplerinin hareketlerine odaklanarak onları tehlikelerden koruyabilmektedirler. Bonobonun bu yeteneği elbette etkileyicidir ancak bunun evrimle bağdaştırılması tamamen temelsiz bir yaklaşımdır ve National Geographic TV”nin Darwinist önyargılarından kaynaklanmaktadır.
Sonuç
National Geographic TV anlattığı evrim masalları için sunacak hiçbir bilimsel kanıta sahip olmadığı için, izleyicilerini duygusal yönden etkileyeceği belgesellere başvurmaktadır. Maymunların insanlarla ne vahşet ve yas tutma gibi ortak duygular ne de ortak zeki davranışlar göstermeleri onları insana akraba yapmaz. National Geographic TV”ye hiçbir bilimsel içeriği olmayan, son derece temelsiz varsayımlara dayalı böyle programları artık yayınlamamasını tavsiye ediyoruz.