New Scientist Dergisi”nde Çok Hücrelilerin Kökeniyle İlgili Temelsiz İddialar

 New Scientist dergisinin 26 Temmuz 2003 tarihli sayısında çok hücrelilerin sözde evrimsel kökeniyle ilgili bir iddia yer aldı. “How Animals Learned to Stick Together” (Hayvanlar Nasıl Birbirlerine Tutunmayı Öğrendiler) başlıklı yazıda Wisconsin-Madison Üniversitesi biyologlarından Nicole King”in gerçekleştirdiği moleküler analizler konu ediliyordu. Yazıda, Nicole King”in araştırmasının sonucunda elde ettiği bazı bulguların, hayvanların tek hücreli organizmalardan nasıl evrimleştikleri ile ilgili bazı sorunlara çözüm getirdiği iddia ediliyordu. Aşağıda, söz konusu araştırmanın evrim teorisi lehinde sonuçlar getirmediği, bunun evrimci New Scientist dergisinin taraflı bir yorumu olduğu açıklanmaktadır.

Tek hücreli organizmalarla çok hücreliler arasındaki ortak yapılar evrimin delili değildir.

Yazıda söz edilen araştırmada Nicole King ve ekibi, choanoflagellate adlı suda yaşayan bir tek hücrelinin aktif haldeki genlerinden 5000 parçanın dizilimini çıkardı ve bu dizileri daha yüksek organizmaların gen dizilimleri ile kıyasladı. Bu analizlerin sonucunda bu tek hücreli organizmaların, bazı hayvanlarda bulunan, hücrelerin birbirine tutunmasını sağlayan cadherin ve hücreler arası sinyalleşmeyi sağlayan tirosin kinaz gibi moleküllere sahip oldukları görüldü.

Choanoflagellate

New Scientist dergisinin yorumuna göre, bu bulgu, “hayvanların gelişiminde anahtar rol oynayan moleküllerin, çok hücreli canlıların yarım milyar yıl önce evrimleşmelerinden önce hayvanların ortak atalarında ve choanoflagellatelerde bulunduğunu” ortaya koymaktadır.”

New Scientist, yazının başında da “bu buluşun hayvanların tek hücreli organizmalardan nasıl evrimleştikleri ile ilgili bilmecenin temel noktasını çözdüğünü” iddia etmektedir.

Peki bu buluş, New Scientist”in iddia ettiği gibi, evrim teorisine gerçekten bir katkı sağlamakta mıdır?

Kesinlikle hayır.

Tek hücreli canlılarla çok hücreli canlıların ortak bazı moleküllere sahip olduklarının bulunması, evrim teorisine hiçbir katkı sağlamamakta, bilakis evrim teorisinin çözemediği sorulara yenilerini eklemektedir.

Hücrelerin birbirine tutunması için ve hücrelerin birbirleri ile haberleşmesi için gereken cadherin ve tirosin kinas adlı moleküller son derece kompleks yapılardır. Evrimciler, canlılığın basitten komplekse doğru evrimleşerek geliştiğini öne sürerler. Oysa bu bulguya göre, daha ilk çok hücreli ve kompleks canlıların bir anda ortaya çıktıkları Kambriyen Devri”nin (yarım milyar yıl önce) öncesinde dahi kompleks moleküllere sahip canlılar bulunmaktadır. Evrim teorisinin sorunlarını çözebilmesi için bu kompleks yapıların nasıl olup da, kendiliğinden, tesadüfler sonucunda ortaya çıktığını açıklayabilmesi gerekmektedir.

Farklı türlerin veya tek hücreli ve çok hücreli canlıların ortak moleküllere sahip olması, evrim teorisi açısından bir kanıt oluşturmamaktadır. Aksine, ortak moleküller ortak bir tasarım olduğunu, yani tüm canlıların tek bir Yaratıcı tarafından ortak bir tasarımla yaratıldıklarını göstermektedir.

Evrimcilerden akıl ve bilim dışı açıklamalar

BBC News Online”da söz konusu araştırma, 22 Temmuz 2003 tarihinde “Ancient ancestor”s legacy of life” başlıklı bir haberle duyuruldu. Haberde Nicole King”in yorumlarına da yer veriliyordu. King, araştırma sonuçları için şöyle diyordu:

Bu evrimin bir tamirci olduğu, her iş için yeni bir hünerli alet icat etmektense, zaten mevcut olan aletleri birbirine uydurduğu fikri ile bağdaşmaktadır”. 1

King şunu söylemektedir: Hayvanlarda bulunan hücreleri birbirine tutturan ve hücreler arasında iletişimi sağlayan moleküller tek hücrelilerde de bulunmaktadır. Ancak bu moleküller tek hücrelilerde farklı görevlerdedirler. King”e ve diğer evrimcilere göre, evrim o kadar bilinçli ve bilgilidir ki, tek hücrelilerdeki molekülleri alıp, çok hücreliler için uygun hale getirmiş, ve bu moleküllere yeni görevler vermiş, onları bir tamirci ustalığı ile yeni görevlerine göre tasarlamıştır. King, evrimden bilinçli, bilgili ve akıllı bir insandan söz eder gibi söz etmektedir. Oysa doğada, molekülleri bu şekilde belli görevler için uygun hale getirecek, bir canlının ihtiyaçlarını tespit ederek ona göre proteinler, enzimler inşa edecek bir mekanizma bulunmamaktadır. Evrim teorisinin zaten asıl problemi böyle bir mekanizmayı tanımlayamamasıdır.

Çok Hücrelilerin Gerçek Kökeni: Yaratılış

Evrim teorisi, canlılardaki kompleks yapıların, moleküllerin, hücrenin ve hatta amino asitlerin dahi kökenini açıklayamamaktadır. Örneğin hücrenin kökeni evrim teorisi için en büyük çıkmazlardan birini oluşturmaktadır. Canlılarda bulunan hücrelerin her biri mükemmel bir planlama içinde beden faaliyetlerine katkıda bulunur. Hücrelerin faaliyetlerindeki özelleşme son derece şaşırtıcıdır. Bir insan bedenindeki tüm hücreler aynı DNA”ya sahip oldukları halde, örneğin bir göz hücresi DNA”da daima gözle ilgili bilgileri “kullanarak” faaliyetlerini yürütür. Benzer şekilde bir deri hücresi sadece deriyle ilgili DNA bilgilerini işleme koyar.

Bu süreç son derece karmaşık olmasına karşın kargaşalı bir durum ortaya çıkmaz. Örneğin deri dokusunda bir göz hücresi üretilmez, aynı şekilde göz dokusunda da deri hücresi üretilmez.

Bu süreçte akılla ilgili önemli bir kriter göze çarpmaktadır: “seçicilik”. Örnek verdiğimiz hücreler, bir ansiklopediden edinmek istediği bilgiyi tarayıp bulan insan gibi davranmaktadır. Ansiklopedinin tamamı -Türkçe yazılmış olduğu farzedilecek olursa- 29 harfin ardarda sıralanmasıyla oluşmuştur.

DNA”daki bilgi de A, T, G, C harfleriyle gösterilen nükleotidlerin ardarda sıralanmasıyla kodlanmıştır. İçerikte anlam aranmadığı zaman hem ansiklopedideki harfler hem de DNA”daki nükleotidler aynı şeylerin tekrarından başka birşey değildir. Bu durumda bir göz hücresinin, DNA iplikçiği üzerinde yer alan çok sayıda A, T, G, C”ler arasından, göz faaliyetleri için gerekli A, T, G, C”lerle; deri faaliyetleri için gerekli A, T, G, C”leri birbirinden ayırmasında “akıl” görüldüğü ortadadır.

Evrim teorisi böyle akıllı bir seçiciliğin, rastlantısal olarak bir araya gelen moleküllerle ortaya çıkan hücrelerin yine rastlantısal olarak bir araya geldiklerini ve çok hücrelileri oluşturduğunu varsayar. Tamamen tesadüflere bağlı böyle bir süreç sonucunda bu kadar organize ve özelleşmiş faaliyetlerin akıl ortaya koyacak şekilde geliştiğini düşünmek mantığa aykırıdır.

Açık olan gerçek, çok hücrelilerin ve tek hücrelilerin ayrı ayrı yaratıldığıdır. Nitekim fosil kayıtları da yeryüzünde bir anda çok farklı vücut yapılarına sahip çok hücrelilerin bir anda ve aynı jeolojik devirde (Kambriyen) ortaya çıktıklarını göstermektedir. Evrim teorisine göre hiç bir açıklaması yapılamayan ve “bilinçli tasarım”ı kanıtlayan bu olay, bir kez daha, yeryüzündeki yaşamın kaynağının yaratılış olduğunu bize göstermektedir.

Sonuç

New Scientist”teki yazıda yer alan söz konusu araştırma, evrim teorisi lehine hiçbir açıklama getirmemektedir. New Scientist yazarı, satır aralarına eklediği evrim yorumları ile, sanki evrim teorisi lehine bir buluş yapılmış izlenimi vermeye çalışmıştır. Bu bir kez daha göstermektedir ki, hiçbir bilimsel delili olmayan evrim teorisi, propaganda taktikleri ile ayakta tutulmaya çalışılmaktadır. Oysa bilimsellik iddiasındaki bir yayın, bu şekilde verileri çarpıtarak ideolojisine uygun hale getiren yorumlara yer vermemelidir.

1) Dr David Whitehouse, “Ancient ancestor”s legacy of life”, BBC News Online, http://news.bbc.co.uk/1/hi/sci/tech/3086681.stm

Ayrıca bakınız

Current Biology Dergisi’ne Cevap: Dişli Horozbinalar Evrim Geçirmedi, Yaratıldı

Current Biology dergisinde 30 Mart 2017’de yayınlanan bir makalede, bilimsel adı “meiacanthus grammistes” olan dişli …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.