Animal Planet isimli televizyon kanalında 26 Mart 2003 tarihinde “Çita: Sonu Başı” isimli bir belgesel yayınlandı. Belgeselde giderek azalmakta olan çita nüfusunu kurtarmak için çeşitli girişimlerde bulunan doğal yaşam gönüllülerinin çabaları ele alınıyordu. Nüfus azalmasının altında yatan faktörler inceleniyor, Afrikalı hayvan yetiştiricilerinin bunda önemli rol oynadıkları anlatılıyordu. Çiftçiler, hayvanlarını tehdit eden çitaları tüfekle avlayarak nüfuslarını önemli ölçüde azaltıyorlardı. Problemi ortadan kaldırmak için uzun bir mücadele veren gönüllüler, soruna etkili bir çözüm getirmeyi nihayet başarıyorlardı. Türkiye’den getirip çiftliklere dağıtılan Kangal cinsi çoban köpeklerle, hem çitaların hayvanlara yaklaşması hem de çiftçilerin çitaları tüfekle vurması engellenmiş oluyordu.
Programda çita nüfusunu kontrol çalışmalarının yanısıra çitalar hakkında genel bilgiler de veriliyordu. Dünyanın en hızlı koşucusu olan çitaların üstün avlanma yetenekleri anlatılıyor ve aile yaşamları inceleniyordu. Ancak Animal Planet kanalı, çitaların kökeni hakkında önemli bir yanılgı ortaya koyuyor ve şu ifadelere yer veriyordu:
“Kedigillerin milyonlarca yılda geçirdiği evrime rağmen şu anda gördüğünüz bu mükemmel vahşi kedi hayatının en bunalımlı dönemini yaşıyor.”
Animal Planet burada, çitaların dahil olduğu kedigiller familyasının evrimle ortaya çıktığını öne sürmektedir. Oysa bu iddia sadece kanalın Darwinist ön yargılarına dayalıdır. TV kanalı çitaların milyonlarca yıllık sözde evrimine hiçbir bilimsel kanıt göstermemektedir. ‘Çitalar milyonlarca yıl içinde ortaya çıktı’ iddiasında bulunmak, çitaların evrimle ‘nasıl’ ortaya çıkmış olabileceklerini açıklamaz. Animal Planet burada evrim telkin etmekte ancak kaçamak bir yöntemle kedigillerin kökeni konusunu geçiştirmektedir. Gerçekte hem kedigillerin (Felidae), hem de diğer memeli ailelerinin kökeni evrim teorisi açısından bilinmezdir. Fosil kayıtları tüm memelilerin aniden ortaya çıktıklarını ve ortak ataları olmadığını göstermektedir.
Öte yandan kedigillerin kompleks vücut tasarımı da evrimle açıklanamaz. Bir çita, sahip olduğu mükemmel tasarım sayesinde en üstün koşucudur: Yay gibi gerilebilen omurgası, uzun bacakları ve kaslarının yapısı sayesinde saatte tam 125 km. hızla koşabilir. Ayaklarında bulunan ve bir otomobil lastiğindeki dişler gibi görev yapan pençeleri, bastığı anda yere geçerek harika bir çekiş sağlar. Bir denge organı gibi işe yarayan kuyruğu çitanın bir avın peşinde hızla koştuğu sırada ani manevralar yapmasını mümkün kılar.
Çitadaki bu detaylar incelendiğinde bunların, canlının hızlı koşmasını sağlayacak şekilde bir araya geldiği ve uyum içinde çalıştığı görülür. Burada bir mühendislik tasarımı bulunduğu açıktır. Ancak Animal Planet bu tasarımın kökeniyle ilgili tamamen gerçek dışı bir iddia ortaya koymaktadır. Belgeselde bu tasarımın, çitanın ‘evrimsel mühendisliğinin’ bir ürünü olduğu iddia edilmektedir. Aslında bu iddia evrim teorisinin kendi mantığı içinde bile savunulamaz bir iddiadır. Çünkü bir çita veya herhangi bir başka canlının kendi kendini evrimleştiremeyeceğini evrimciler de kabul etmektedirler. Bir canlının “ayaklarım biraz daha uzun ve omurgam da yaylanacak yapıda olsaydı daha hızlı koşardım” diye düşünüp beden tasarımını değiştirebileceği düşüncesi tamamıyla saçmalıktan ibarettir. Dolayısıyla çitanın herhangi bir mühendislik gerçekleştirmesi imkansızdır. Diğer yandan mühendislikle evrimin bağdaştırılması da aynı derecede saçmadır.
Evrimciler teorilerini savunmada rastgele mutasyon ve doğal seleksiyon gibi ‘kör’ mekanizmalara dayanırlar. (Doğal Seleksiyon ve rastgele mutasyonların hiçbir evrimleştirici gücü yoktur.) Bu hayali mekanizmalar önceden belirlenmiş bir modele göre değil, tesadüfen etkili olurlar ve mutasyonların etkisi daima zararlıdır, canlıya bir avantaj ve faydalık özellik sağlamaz. Öte yandan mühendislik, hedefi önceden belirlenmiş bir tasarımın, aşamalarla ve bilinçli olarak gerçekleştirildiği bir süreçtir. Kısacası ‘evrimsel bir mühendislik’ ifadesi bir safsatadan ibarettir.
Herhangi mühendislik ürünü bir tasarım, örneğin bir bilgisayar gördüğümüzde bunun bir mühendis tarafından tasarlandığını anlarız. Hiçbir akıllı insan bilgisayarın yağmur, rüzgar ve şimşek gibi tesadüfi doğa olaylarıyla meydana geldiğini savunmaz.
Çitadaki tasarım ise en karmaşık bilgisayardakinden daha üstün bir mühendislik harikasıdır. Ve bu tasarım, yüklü miktarda ‘bilgi’ye dayalıdır. Çitanın DNAsındaki bilgi, herhangi bir bilgisayarın üretiminde kullanılan bilgiden binlerce defa fazladır. Çitanın kamuflaj sağlayan derisi, bacaklarının uzunluğu, avını parçalamaya yarayan diş yapısı, koşu sırasında çekiş gücünü artıran pençeleri ve vücudunu bir yay gibi ileri fırlatan omurgasına ait tüm bilgiler, burada saymadığımız başka birçok organ ve sistemin bilgisiyle birlikte çitanın DNAsında kodludur. Eğer bu bilgiler kağıda dökülecek olursa çok sayıda ciltten meydana gelen bir ansiklopedi ortaya çıkacaktır. Böyle fazla miktardaki mühendislik bilgisinin kör tesadüflerle meydana gelmiş olması, en gelişmiş bilgisayarın kullanım klavuzunun bir maymunun rastgele tuşlara basması sonucunda yazıldığını söylemekten bile daha akıl dışı bir iddiadır. .
Tüm bunlar çitanın kör tesadüflerin değil, üstün Akıl ve Güç sahibi Yaratıcımız olan Allah”ın eseri olduğunu gösterir.
Sonuç
Animal Planet kanalındaki iddialar amatör bir evrim propagandasından başka birşey ortaya koyamamaktadır. Kanal köhneleşmiş Darwinizm inancını bilimsel bir gerçekmiş gibi izleyicilerine telkin etmeye çalışmaktadır. Bunu da açıkça yapmamakta, çünkü ortaya koyabileceği bir “evrim kanıtı” bulamamakta, bunun yerine incelediği canlıları tarif ederken aralara “evrim” kelimesini serpiştirmeyi tercih etmektedir. Televizyon kanalının ekibine tavsiyemiz modern bilimin bulgularını objektif bir şekilde yeniden değerlendirmesidir. Böylelikle körükörüne inandıkları Darwinizm’in ne büyük bir yanılgı olduğunu anlamaları mümkün olabilecektir.