Radikal Gazetesi Kuşların Uçmadan Önce Süründükleri Hurafesine İnanmaya devam Ediyor

Geçtiğimiz haftalarda, kuşların atası olarak kabul edilen Archaeraptor isimli fosilin sahte olduğunun ortaya çıkması ile, evrimciler paniğe kapıldılar ve bu kez de yeni buldukları bir fosile umutlarını yüklediler. Oysa, kuşların atası olarak öne sürdükleri yeni dromaeosaur fosili, en eski kuş olarak bilinen Archaeopteryx”ten 20 milyon daha gençtir!

27 Nisan 2001 tarihli Radikal gazetesinde “Kanatlanmadan Önce Süründüler” başlıklı bir haber yayınlandı. Haberde, Çin”de bulunan bir fosilin, kuşların dinozorlardan evrimleştiğini kanıtladığı iddia edilmekteydi.

Radikal gazetesi, Nature dergisi”nin 26 Nisan 2001 tarihli sayısında “Palaeontology: Ruffling feathers” (Paleontoloji: Ortalığı karıştıran tüyler) başlığı ile yayınlanan bir makaleden aldığı haberde, “yeni ortaya çıkarılan” 130 milyon yıllık tüylü dinozor fosilinden söz ediyordu. Radikal”in iddiasına göre “”dromaeosaur” adlı bu dinozor fosili kuşlara benzer özellikler taşıyordu, kuşların atasının dinozorlar olduğunun kanıtıydı. Oysa fosil, evrimin kanıtı değil, sadece evrimcilerin yeni bir yanılgısıydı.

Yeni bulunan fosil neden kuşların atası olamaz?

Yeni fosilin, kuşların atası olamayacağını gösteren en açık delillerden biri yaşıdır. Henüz tam gelişmemiş tüyleri olduğu iddia edilen bu fosilin 130 milyon yaşında olduğu tespit edilmiştir. Ancak, evrimciler tarafından da “ilk uçan kuş” olarak belirlenen Archaeopteryx 150 milyon yıl yaşındadır. Ayrıca Archaeopteryx”in tüyleri tam şekillenmiş durumdadır ve günümüz uçucu kuşları ile tamamen benzer özelliktedir. Archaeopteryx”in kusursuz kanatlara, uçuş kaslarının tutunma yeri olan “sternum” kemiğine, uçuşa imkan veren asimetrik kuş tüyü yapısına sahip olduğu ve aynen günümüz kuşları gibi uçabildiği tüm otoritelerce kabul edilen bir gerçektir.

Bu da, Archaeopteryx”in yaşadığı dönemde, yani bundan en az 150 milyon yıl önce, yeryüzünde günümüz kuşlarından farksız, uçabilen kuşlar bulunduğunu gösterir.

Yeni bulunanan ve “kuşların ilkel atası” olarak gösterilen fosil (dromaeosaur) ise, sadece 130 milyon yaşındadır. Evrimcilerin de tanımladığı gibi bir kuş değil, tipik bir sürüngendir. Kanatları yoktur, pençeli ön ayakları vardır. Uzun arka ayakları ve uzun kuyruğu vardır. Evrimcilerin bu canlıyı kuşlarla ilgili gibi göstermeye çalışmalarının tek nedeni, vücudunun üst kısmında tüylere benzeyen yapıların bulunmasıdır.

Bunun sonucu ise açıktır: Dünyada 150 milyon yıl öncesinde zaten kusursuz kuşlar varken, 130 milyon yıllık bir sürüngenin “kuşların atası” sayılması imkansızdır. Böyle bir iddia, evrimciler açısından dahi son derece mantıksızdır ve yeni bulunan fosilin “kuşların atası” olmadığını gösterir.

Geriye sadece fosilin sahip olduğu ileri sürülen “kuş tüyleri” kalmaktadır ki, bu konuda iki ihtimal vardır:

1) Tüyler, daha önce iki ayrı örnekte görüldüğü gibi, “sahte” veya “yanlış yorum” olabilir. Evrimciler “tüylü dinozor” bulmayı saplantı haline getirdikleri için, daha önce benzeri skandallara imza atmışlardır. 1996 yılında büyük bir medya propagandası ile gündeme getirilen “Çin”de bulunan tüylü dinozor fosilleri” hikayesinin tümüyle gerçek dışı olduğu, sözü edilen Sinosauropteryx fosilinin gerçekte kuş tüyüne benzer hiçbir yapıya sahip olmadığı 1997 yılında yapılan incelemelerle anlaşılmıştır. (“Plucking the Feathered Dinosaur”, Science, Cilt 278, 14 Kasım 1997, s. 1229) Yine Çin”de ortaya çıkarılan 1999 yılında National Geographic dergisi tarafından tüm dünyaya “tüylü dinozor” olarak tanıtılan Archaeraptor”un, farklı canlıların fosillerinin birbirine yapıştırılmasıyla ortaya çıktığı 2001 yılında anlaşılmıştır. Benzer bir durum dromaeosaur için de söz konusu olabilir.

2) Eğer canlının gerçekten tüyleri varsa da, bu evrim teorisine adına bir delil olmaz. Farklı canlı gruplarının özelliklerini üzerinde barındıran “mozaik canlılar”ın var olduğu bilinen bir gerçektir ve bunların evrim teorisine delil olmadığı Stephen Jay Gould gibi önde gelen evrimci otoriteler tarafından da kabul edilmektedir. (S. J. Gould & N. Eldredge, Paleobiology, Vol 3, 1977, s. 147)

Örneğin Avusturalya”da yaşayan Platypus, memeli, sürüngen ve kuş özelliklerini aynı anda üzerinde taşımaktadır. Ancak evrimciler bu canlıya teorileri açısından bir açıklama getirememektedirler. Bir sürüngenin “tüylü” olması da, onun kuşlara evrimleştiğine delil olmaz. Evrim teorisinin bulması gereken canlılar “ara formlardır”, mozaik canlılar değildir. Ara formlar, eksik, yarım, işlevini tam göremeyen organlara sahip olan canlılar olmalıdır. Oysa mozaik canlıların sahip oldukları organların her biri eksiksiz ve kusursuzdur.

Eğer evrimciler sürüngenlerin kuşlara evrimleştiğini iddia etmekte ısrarlılarsa, Archaeopteryx”ten daha önce yaşamış bir grup sürüngenin, kademe kademe kuş özellikleri geliştirdiklerini gösteren fosiller bulmalıdırlar. Oysa buna dair en ufak bir kanıt dahi yoktur.

Theropod dinozorları neden kuşların atası olamaz?

Evrimcilerin kuşların kökeni hakkındaki iddialarını geçersiz kılan bir başka gerçek, yeni bulunan dromaeosaur fosilinin de dahil edildiği grup olan theropod dinozorlarının evrimleşerek uçmalarının kesinlikle imkansız oluşudur.

Evrimcilerin büyük bölümü, kuşların theropod dinozorlarından (Theropod dinozorlar, Tyrannosaurus rex ve Velociraptor gibi etobur dinozor türlerinin geneline verilen isimdir) evrimleştiklerini öne sürerler. Evrimci araştırmacılar bulunan yeni fosilin de bir theropod dinozoru olduğunu belirtmektedirler.

Oysa, theropod dinozorları ile kuşların fosil kayıtları ve anatomileri incelendiğinde, gerçekte ortada hiçbir “evrimsel ilişki” olmadığı görülür. Allan Feduccia bir evrimci olmasına rağmen, theropodların evrimleşerek uçmalarının imkansızlığını şöyle açıklar:

“Bu kadar büyük iki ayağı, kısaltılmış ön ayakları ve ağır bir kuyruğu olan bir canlının evrimleşerek uçması biyofizik açıdan imkansızdır. (A. Gibbons, “New Feathered Fossil Brings Dinosaurs and Birds Closer,”Science, 274:720-721, 1996)

Dinozorların kuşların atası olamayacağına dair bir başka delil ise yine Feduccia başkanlığında araştırma yapan bir ekipten gelmektedir. Mikroskop altında kuş embriyolarını inceleyen bilim adamları Science dergisinde yayınlanan araştırma sonuçlarında şu açıklamayı yapmaktadırlar:

“Yeni araştırma göstermektedir ki, kuş embriyolarında, dinozorlarda bulunan embriyo başparmağı görülmemektedir. Bu her iki türün birbiriyle yakın ilişkisinin imkansız olduğunu göstermektedir.” (A.C. Burke and A. Feduccia, “Developmental Patterns and the Identification of Homologies in the Avian Hand”, Science, 278(5338):666-8, October 24, 1997, with a perspective by R. Hinchliffe, “The Forward March of the Bird-Dinosaurs Halted?” s. 596-597)

Amerikalı biyolog, Richard L. Deem ise “Demise of the “Birds are Dinosaurs” Theory” (“Kuşlar Dinozordur” Teorisinin Sonu”) başlıklı makalesinde şöyle yazmaktadır:

“Son çalışmaların sonuçları göstermektedir ki, theropod dinozorların elleri (önkol kemiklerindeki) birinci, ikinci ve üçüncü hanelerden türemiştir, ama kuşların kanatları, ikinci, üçüncü ve dördüncü hanelerden türerler…. İkinci bir çalışma göstermektedir ki, theropod dinozorlar, kuşlarınkine evrimleşebilecek bir iskelet ya da akciğer yapısına sahip değildir. (Theropod dinozorlar diyaframlı solunum yapar, kuşların ise diyaframı yoktur.) Theropod bir dinozorun kuşlara evrimleşmesi, diyaframında ciddi bir handikap oluşmasını gerektirecektir, ama bu durum canlının nefes alma yeteneğini çok kritik bir biçimde sınırlayacaktır. Dr. Ruben”in belirttiği gibi, “buna neden olabilecek bir mutasyonun selektif bir avantaj sağlaması imkansız gözükmektedir. (Richard L. Deem “Demise of the “Birds are Dinosaurs” Theory”, http://www.yfiles.com/dinobird2.html

“Kuşlar dinozordur” teorisiyle ilgili başka problemler de vardır. Theropodların önayakları en eski kuş olarak kabul edilen Archaeopteryx”le kıyasla, vücutlarına göre çok küçüktür. Bu canlıların ağır vücutları da düşünüldüğünde, bir tür “ön-kanat” (proto-wing) geliştirmeleri olası gözükmemektedir. Theropod dinozorların çok büyük bölümü (kuşlarda bulunan) semilunatik bilek kemiğinden yoksundur ve Archaeopteryx”te hiçbir benzeri bulunmayan bazı bilek parçalarına sahiptir. Bütün theropodlarda V1 sinirleri diğer bazı sinirlerle birlikte kafatasını yandan terk eder, kuşlarda ise aynı sinirler kafatasını ön taraftan kendilerine ait bir delikten geçerek terk eder. Bir başka sorun ise, theropodların çok büyük kısmının Archaeopteryx”ten daha sonra ortaya çıkmış olmalarıdır.” (http://www.yfiles.com/dinobird2.html)

Kısacası, kuşların theropod dinozorlardan evrimleşmiş olmaları imkansızdır, çünkü böyle bir evrimi meydana getirecek ve iki canlı grubu arasındaki büyük farklılıkları ortadan kaldırabilecek bir mekanizma yoktur.

Sonuç

Bilimsel inceleme ve araştırmalar sonucunda görüldüğü gibi, dinozorların kuşlara evrimleşmeleri bir çok açıdan imkansızdır. Ve ayrıca, kuşların atası olduğu iddiası ile ortaya çıkarılan her fosil bugüne kadar bilimsel deliller sonucunda yalanlanmıştır veya sahte olarak üretilmiş bir fosil olduğu anlaşılmıştır.

Nitekim başta da belirttiğimiz gibi geçtiğimiz günlerde, evrimcilerin dinozor-kuş bağlantısı için en güçlü delil olarak kullandıkları Archaeraptor”un aslında sahte bir fosil olduğu ortaya çıkarılmıştır. Anlaşılan evrimciler tek sözde delillerini kaybetmenin getirdiği panikle, bu yeni fosili “çok güçlü bir delil” olarak sunup teorilerini kurtarma telaşına kapılmışlardır.

Son dönemlerde zaman zaman öne sürülen (ama birer çarpıtma veya sahtekarlık olduğu bir bir anlaşılan) “dino-kuş” iddiaları, aslında evrim teorisinin paleontoloji alanındaki son çırpınışları niteliğindedir. Ancak bu çırpınışlar son zamanlarda iyice cılızlaşmış, evrim teorisi etkisini ve geçerliliğini büyük ölçüde yitirmiştir. Radikal gazetesi, daha akılcı ve bilimsel bir bakış açısı edinmeli, “kuşlar uçmadan önce sürünüyordu” gibi bilim dışı hurafelere kanmaktan vazgeçmelidir.

Ayrıca bakınız

99 Milyon Yıl Öncesine Ait Yavru Kuş Fosili, Kuşların Evrimi Masalını Bitirdi

2014 yılında Myanmar’da 99 milyon yıl öncesine ait bir Birmanya Amberi (ağaç reçinesi) fosili bulundu. …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.