New York Times gazetesinin 19 Ağustos 2003 tarihli sayısında, Nicholas Wade tarafından hazırlanan ve “Why Humans and Their Fur Parted Ways- İnsanlarla Tüylerinin Yollarını Ayırma Sebepleri” başlığını taşıyan bir yazı yayınlandı. Wade bu yazısında insanın, birçok memelinin aksine, tüylerden yoksun olmasının nedenlerini araştırıyor, bu durumu insanın evrimi senaryoları çerçevesinde ele alıyordu.
Wade”in konuya dair evrimci önyargıları henüz ilk cümlede görülebiliyordu:
“İnsanların, akrabaları maymunlarla yollarını ayırmasıyla ortaya çıkan en farklı evrimsel değişiklik beden tüylerini kaybetmeleriydi.”
Wade uzun makalesinde evrimcilerin konuyla ilgili yeni görüşlerini aktarıyor, bu hayali tüy dökümünün evrimci bakış açısıyla “neden” ve “ne zaman” gerçekleşmiş olabileceğine dair iddiaları sıralıyordu.
Bazı evrimciler bunun sıcaklıkla ilgili olduğunu iddia ederken bazıları insanların kene ve bit gibi parazitlerden kurtulma amacıyla tüylerini döktüklerini öne sürüyordu.
New York Times”ta “İşte-Öylesine Hikayeler”
Wade “neden” sorusuna dair evrimci tezleri aktardıktan sonra New York City”deki Amerikan Doğa Tarihi Müzesi Antropoloji bölümü başkanı Ian Tattersall”un bunlarla ilgili -son derece haklı- eleştirisine de yer veriyordu. Tattersall bunların bilimsel açıklayıcılığını eleştiren şu ifadeyi ortaya koyuyordu:
“Tüy kaybının avantajlarına dair her türden fikir mevcut, ama bunların tümü “işte-öylesine hikayeler (just-so stories).”
İşte-öylesine hikayeler evrimcilerin sıklıkla başvurduğu ancak hiçbir bilimsel yönü olmayan hayali senaryolardır. Bu hikayelerin oluşturulması da son derece kolaydır. Önce bir canlıya ait bir özelliğin avantajlı yönü veya yönleri tarif edilir. Sonra bu avantajın nasıl evrimleşmiş olabileceğine dair bir senaryo uydurulur. Elbette bu şekilde üretilecek evrimci tezlerin pratikte bir sınırı yoktur. “Filin hortumu yerden yiyecek toplamada avantaj sağlar o halde filin hortumu yerden yiyecek toplamak için evrimleşmiştir.” Veya “Zürafanın boynu yüksekteki dallara ulaşmasını mümkün kılar o halde zürafanın boynu yüksekteki yapraklara uzanmak için evrimleşmiştir” gibi…
Bu hikayelerde savunulan iddialar tekrarlanabilirlik ve test edilebilirlik gibi bilimsel niteliklerden yoksundur. Ünlü Nature dergisinin bilim editörü ve evrim konusundaki pek çok makale ve kitabın yazarı Henry Gee, bir evrimci olmasına rağmen, bir organın kökenini onun yararını söyleyerek açıklamaya çalışmanın ne kadar yanlış olduğunu şöyle belirtir:
… Burunlarımız gözlük taşımak için yapılmıştır, dolayısıyla gözlüklerimiz vardır. Evet, evrimci biyologlar herhangi bir yapıyı onun mevcut yararından söz ederek açıklamaya çalıştıklarında bu mantığı kullanmış oluyorlar. Oysa söz konusu mevcut yarar, bize o yapının nasıl evrildiği hatta o yapının evrimsel tarihinin onun şeklini ve özelliklerini etkileyip etkilemediği konusunda hiçbir şey söylemez. 1
Kısacası insanın tüylerini neden döktüğü hakkında ortaya konan ve New York Times”ta yer verilen iddiaların herhangi bir bilim kurgu hikayesinden farkları bulunmamaktadır. Bunlar da bilim kurgu hikayeleri gibi “hayalgücü”ne dayanırlar.
Dogmatik Soruya Dogmatik Yanıtlar: İnsan Tüylerini Ne Zaman Döktü?
NYT yazarı Nicholas Wade”in yazısının sonraki bölümünde bu hayali tüy dökümünün “ne zaman” gerçekleştiğine dair evrimci iddialar sıralanıyordu. Bu defa iddiaların sahipleri, iddialarını, bazı genetik analizlere dayanarak oluşturmuşlardı. Ancak metodolojileri değerlendirildiğinde, evrimi -gerektiği şekilde- bir varsayım olarak değil, bir dogma olarak kabul ettikleri görülüyordu.
ABD”deki Utah Üniversitesi”nde evrim genetikçisi olarak görev yapan Dr. Alan R. Rogers, insanların bu hayali tüy dökümü sırasında güneş ışınlarına karşı korunmak için koyu tene ihtiyaç duyacaklarını varsaymıştı. Derinin rengini belirleyen pigmentler arasında bir geçiş sağlayan MC1R genini inceleyerek, insanların 1.2 milyon yıl önce tüylerini dökmüş olmaları gerektiğini iddia ediyordu.
Wade”in yazısında aktarılan bir başka araştırma ise sözde evrim sürecinde tüylerini döken insanların ilk kez ne zaman giyinmeye başladığı sorusuna cevap arıyordu. Dünya basınında manşetlere geçen bu araştırmayı Almanya”daki ünlü Max-Planck Enstitüsü araştırmacılarından Mark Stoneking ve ekibi gerçekleştirmişti. Stoneking ve çalışma arkadaşları insanın 72.000 ila 42.000 yıl önce giysi kullanmaya başladığını ileri sürüyorlardı.
Stoneking bu araştırmada sıradışı bir yöntem kullanmış ve bitlerden yararlanmıştı. Dünyanın farklı bölgelerinde insanlardan saç ve beden bitleriyle şempanzeye bağımlı olarak yaşayan bit türleri toplayan araştırmacılar, bitlerin arasındaki genetik farklılıkları hesaplamış, sonuçta sözkonusu zaman dilimini elde etmişlerdi. Beden biti, saç bitinin aksine deriye değil kıyafete tutunduğu için bu canlının ortaya çıkış tarihiyle insanın giysi kullanmaya başlamasının eş zamanlı olacağı şeklinde bir çıkarım yapmışlardı.
New York Times yazarı Wade, bu araştırmaları duyurduğu üslupta hatalı bir yaklaşım göstermiş ve insan evriminden tarihsel bir gerçek gibi sözetmiştir. Sonra da söz konusu “tüy dökümü” iddialarını teoriye kanıt gibi sunmuştur. Halbuki sözkonusu araştırmalar insanın evrimle ortaya çıktığı iddialarına bir destek sağlamamaktadır. Yapılan şey evrimi bir dogma olarak alıp bunun üzerine spekülasyonlar yapmaktır. Örneğin Stoneking”in metodolojisi incelendiğinde bu durum açıkça görülebilir. Stoneking”in mantık yürütmesinin aşamaları şunlardır:
1. İnsan ve şempanzenin beş milyon yıl kadar önce ortak bir atadan ayrıldığı varsayılır.
2. Şempanze ve insana bağımlı olarak yaşayan modern bitlerin genetik kodları analiz edilir. Farklılıklar kıyaslanır. (Yaklaşık 170 tane)
3. Bu farklılıkların mutasyonlar sonucu gerçekleştiği varsayılır.
4. Bunların varsayılan beş milyon yıllık sürede aynı sabit zaman aralıklarıyla ortaya çıktığı varsayılır. (5 milyon yıl/170 mutasyon= 30.000 yıl/1 mutasyon)
5. Saç bitinin bir varyasyonundan başka birşey olmayan modern beden bitinin genetik kodu analiz edilir. Farklılıklar kıyaslanır. (2 veya 3 tane)
6. Saç biti ile beden biti arasındaki farklılıkların mutasyonlara bağlı olduğu varsayılır.
7. Bu mutasyonların da aynı sabit mutasyon oranıyla, 30.000 yılda bir kez gerçekleştiği varsayılır. Böylece beden bitinin insan giysilerini kolonize etmesinin, yani Stoneking”in çıkarımına göre insanın giysi kullanmaya başlamasının 72.000 yıl önce gerçekleştiği sonucu elde edilir.2
Görüldüğü gibi Stoneking”in araştırması birçok Darwinist varsayım doğru kabul edilerek yapılmıştır. Kitlelere bunun olduğu gibi ve titizlikle yansıtılması gerekir. Örneğin sonuçların duyurulduğu habere “İnsanın şempanzelerle ortak bir atadan evrimleştiği varsayımı doğru kabul edilerek yapılan bir araştırmaya göre” gibi bir ekleme yapılması gerekir.
Wade”in makalesinde ise böylesi bir sağduyu görülmemektedir. İnsanın evrimle ortaya çıktığını veya tüylerini döktüğünü kabul etmeyi gerektirecek hiçbir bilimsel kanıt bulunmadığı halde New York Times insan evriminden bilimsel bir gerçek gibi sözetmekte ve yayınladığı hayali maymun adam çizimleriyle bunu desteklemektedir.
İnsanın Evrimi Senaryoları Çöküştedir
New York Times”da bir gerçek gibi aktarılıyor olmasına karşın insanın evrimi senaryoları artık her zaman olduğundan daha fazla çıkmaz içindedir. Onyıllar boyunca sürdürülen kayıp halka propagandasının boş olduğu, evrime dayanak gösterilen fosiller arasında doğrusal ve aşamalı bir gelişim olmadığı evrimcilerce kabul edilmek zorunda kalmıştır. Umulanın aksine, artan fosil bulguları insanın evrimi senaryolarını sağlamlaştırmamış, durumu daha da karmaşık hale sokmuştur. Günümüzde evrimciler arasında yaygın bir kabul görmeye başlayan, “insanın evrimi”nin bir ağaca değil de bir “çalıya” benzediği görüşü bu karmaşık durumun zorladığı bir itiraftır.
İnsanın geçmişine atfedilen fosil kaydının kendisi evrim göstermediği halde evrimciler evrim fikrinden vazgeçmemekte, durum her ne olursa olsun insanın evrimi masalını anlatmayı sürdürmektedirler. Elbette bu yaklaşım bilimsel açıdan tutarlı değildir. Tutarlı olan, doğada komplekslik artışı meydana getirebilecek evrimsel bir mekanizma olmadığını ve insan ile şempanzenin kökenlerinin birbirinden ayrı olduğu gerçeğini kabul etmektir. Modern bilim bu kökenin yaratılış olduğunu göstermektedir.
Sonuç:
İnsan evrimi bir moden çağ efsanesinden ibarettir. New York Times”da aktarılan insanın tüy dökümü hikayesi de bu efsanenin bir parçasıdır. New York Times”a bu efsaneyi sürdürmesinin bir anlamı kalmadığını hatırlatıyor, evrime destek çıkan bundan sonraki araştırmalar hakkında daha objektif bir anlatım sergilemesini tavsiye ediyoruz.
1. Henry Gee, In Search Of Deep Time: Beyond The Fossil Record To A New Hıstory Of Life, The Free Press, A Division of Simon & Schuster, Inc., 1999, p. 103
2. Michael Matthews, “Hairless hokum”, 25 Ağustos 2003 http://www.answersingenesis.org/docs2003/0825hairless.asp