Birgün gazetesinin 1 Kasım 2004 tarihli sayısında “Yunuslar da insanlar gibi evrimleşiyor” başlıklı bir haber yayınlandı. Yazıda Emory Üniversitesi’nden Lori Marino ve arkadaşlarının yunusların fosil kaydı üzerinde yaptıkları bir çalışma haber veriliyordu. Marino ve ekibi, yunusların beyin hacminin son 45 yıllık sürede bedenlerine oranla büyüme gösterdiğini, bu büyüme oranının ise 39 milyon ve 15 milyon yıl önce iki büyük sıçrama yaptığını ortaya çıkarmışlardı.
Birgün gazetesi bu bulguya dayanarak yunusların sözde insanlar gibi evrimleştiğini iddia ediyordu. Hiçbir gerçekliği olmayan bu iddia evrimle açıklanamaz olguların evrimcilerce teorileri lehinde nasıl çarpıtılıp yorumlanabileceğine güzel bir örnek oluşturmaktadır. Gerçekte yunusların beyin-beden oranlarındaki “sıçramalar” Darwinizm”in hayali mekanizmalarıyla açıklanamaz.
Beyin, organizma açısından son derece hayati bir organdır. Kendisini meydana getiren hücreler arasında son derece kompleks bir iletişim ağına sahip olan bu organın küçük bir noktasında dahi, mutasyonlar sonucu meydana gelecek en küçük bir değişimin etkileri, bu noktayla sınırlı kalmayacak, bu etki söz konusu nokta ile bağlantılı çok sayıda başka noktaya yayılabilecektir. Organizma üzerinde etkili olan mutasyonların yıkıcı etkisi hatırlandığında ve beyin üzerinde böyle yıkıcı bir etkinin katlanarak artacağı gözönüne alındığında canlının daha kompleks beyinli canlılara evrimleşmesi gibi bir ihtimalin söz konusu olmadığı kolaylıkla ortaya çıkar.
Nitekim bir radyasyon ve mutasyon uzmanı olan James F. Crow’un aşağıdaki sözleri bu gerçeğe işaret etmektedir:
“Bir televizyonun devrelerinde meydana gelecek bir rastlantısal değişimin görüntüyü geliştirmeyeceği gibi, hayatı oluşturan ve yüksek seviyede entegre olmuş kimyasal işlemler sisteminde meydana gelecek bir değişimin de yaşamı zarara uğratacağı kesindir.”
Bu sözler ışığında yunusların beyin-beden oranındaki söz konusu “sıçramaların” evrimle gerçekleştiği iddiasının, açıkça bir masaldan ibaret olduğu ortadadır. Evrimciler, mutasyonların yıkıcı etkisini görmezden gelerek mutasyonların beyni önemli oranda ve kısacık bir dönemde irileştirdiği masalını anlatmaktadırlar. Bu iddiaları, televizyonun rastlantısal değişimlerle bozulmak yerine, kusursuz çalışan bir uçuş kontrol sistemine evrimleşebileceğini iddia etmekle aynı mantıksızlıktadır.
Kaldı ki, bu hikaye yunuslarla başlamakta ve yine yunuslarla bitmektedir. Dolayısıyla bunun, türlerin başka türlerden evrimleştiğini savunan Darwinizm’e hiçbir şekilde dayanak oluşturmadığı açıktır.
Diğer yandan, yunusların beyin-beden oranı artışını “zeki canlılar olan yunuslar da insanlar gibi evrimleşiyor” şeklinde yorumlamanın bilimsel bir dayanağı yoktur. Çünkü beyin hacmi ile zeka arasında herhangi doğrusal bir ilişki bulunmamaktadır. Ünlü dilbilimci David Bickerton bu durumu şöyle açıklar:
“İnsan beyni hacim olarak, kabaca 1,000 ila 2,000 cm3 arasında değişir ve ortalama bir insan beyni 1,400 ile 1,500 cm3 arasında hacme sahiptir. 2000 cm3 beyin hacmine sahip Oliver Cromwell veya 1000 cm3 beyin hacmine sahip Anatole France gibi insanlar vardır. Peki Oliver, Anatole’dan iki kat daha mı zekiydi? Bu soru bir anlam ifade etmiyor. Yelpazenin en altında yer alan kişiler dili kullanma hakimiyetleri; akıl, bilinç ve zeka özellikleri bakımından, herhangi bir insandan farksızdırlar”.
Kısacası yunuslardaki beyin-beden oranı artışının “evrim” olarak etiketlenmesi sadece ön yargıların bir ürünüdür. Hayali mutasyon mekanizmasının evrimleştirici hiçbir gücü bulunmamakta, dolayısıyla yunusların beyin-beden oranındaki sıçramalı değişimlerin de “evrim” olarak adlandırılmasının hiçbir bilimsel dayanağı bulunmamaktadır.
Birgün gazetesini körükörüne Darwinizm propagandasına son vermeye davet ediyoruz.