BBC’nin Türkçe sitesinde 1 Aralık 2004 tarihli bir genom çalışması haberi yayınlandı. “Evrim tarihine DNA merceği” başlığı atılarak evrim telkini ile başlayan haberde, Amerikalı bilim adamlarının, bazı günümüz memelilerinin genom yapılarını inceledikleri anlatılıyordu. Bu incelemelerde elde edilen verilerden yola çıkılarak memelilerin hayali evrimsel atasının ne gibi bir canlıya benzemiş olabileceğine dair iddialara yer veriliyordu. California Üniversitesi”nin Santa Cruz kampüsündeki genetik bilimcilerce yapılan çalışmada, şu canlı türlerinin genom yapıları incelenmişti: Domuz, at, kedi, köpek, yarasa, fare, tavşan, goril, şempanze ve insan.
David Haussler liderliğindeki araştırmacılar, bu canlıların genom yapılarının bir ortalamasını almışlardı ve daha sonra, elde ettikleri ‘ortak payda’nın, çalışmada inceledikleri genom yapılarından hangisine en çok benzediğini araştırmışlardı. Ortak paydanın en çok farenin genom yapısına benzediğini belirleyen bilim adamları, bundan yola çıkarak ilk memelinin kır faresi benzeri bir canlı olmuş olabileceğini iddia ediyorlardı.
Araştırmacılar ‘ilk memeli’ kavramıyla, evrimle ortaya çıktığını varsaydıkları ve günümüzdeki tüm memelilerin atası olduğunu düşündükleri hayali bir canlıyı kastetmektedirler. Ancak bu düşünce şeklinin sadece ön yargıya dayalı olduğu ve elde edilen verilerin evrim teorisine hiçbir destek oluşturmadığı açıktır. Araştırmacılar inceledikleri memelilerin evrimle ortaya çıktığını en baştan bir dogma olarak kabul ettikleri için bunların ortak paydasını, hayali memeli atasının genomuna benzer bir genom olarak yorumlamaktadırlar.
Nitekim Haussler’in yazıda yer verilen sözleri bu ön yargıları açıkça gözler önüne sermektedir:
“”İnsanın gen haritasında belli bir DNA parçasının mesela farede bulunmadığını gördük… İnsandaki sözkonusu DNA zinciri acaba ilk memeliden mi kalma; yoksa değil mi? Fare, bu DNA parçasını kendi evrimi sırasında mı kaybetti? Bu gibi sorulara yanıt bulmak için ilk memelilerin nasıl yaratıklar olduğunu düşünmemiz gerekiyor.””
İnsanla fare arasında DNA parçası açısından farklılıklar bulunması, bu canlıların ayrı ayrı yaratılışıyla da açıklanabileceği halde Haussler bu parçayı ya fare evrim sürecinde kaybetmiştir ya da insanın DNA’sında, evrimsel atasından beri korunmuştur şeklinde dogmatik bir bakış açısı ortaya koymaktadır.
Bu tür karşılaştırmalı genom çalışmaları, canlıların evrimle ortaya çıktığı iddiasına destek sağlamaz. Yapılan şey, canlılar arasındaki benzerliklerin en baştan evrimle ortaya çıktığına dair dogmayı kabul edip, benzerlikleri bu kabüle göre yorumlamaktan ibarettir. Ama bu tip bir çalışma, gerçekte bu canlıların nasıl ortaya çıktığına dair birşey söylememektedir.
Örneğin aynı çalışma şekli, deniz taşıtları, bilgisayarlar, şapkalar, elektrik aydınlatmaları gibi çeşitli objeler için de yapılabilir. Bunların kendi içlerinde ortaya koyduğu çeşitliliğin birer ortak paydası alınabilir. Sonra her bir grubun ortak paydasının sırasıyla hangi deniz taşıtı, bilgisayar, şapka, elektrik aydınlatması modeline benzediğine bakılabilir. Ancak bu çalışma, söz konusu objelerin maddenin evrimleşmesiyle ve tesadüflerle ortaya çıktıklarını kanıtlamayacaktır. Aynı şekilde, memelilerin genom yapılarındaki benzerliklerin ortak paydasından yola çıkan evrimci spekülasyonlar da Darwinizm’e bir kanıt sağlamamaktadır.
Diğer yandan, paleontoloji biliminin memelilerin kökeni hakkındaki bulgularına bir bakış atmak, söz konusu çalışmayı gerçekleştiren genetikçilerin evrimci ön yargılarının ne denli körükörüne bir inanca dayandığını derhal göstermektedir. Memelilerin kökeni, diğer canlı gruplarında olduğu gibi, evrim teorisinin iddialarıyla hiçbir şekilde uyuşturulamamaktadır. George Gaylord Simpson, bu gerçeği uzun yıllar önce şöyle itiraf etmiştir:
Bu, memelilerin 32 ayrı takımının hepsi için geçerlidir… Her takımın bilinen en eski ve en ilkel üyesi, bu takıma ait temel karakterlerin hepsine zaten sahiptir ve hiçbir durumda bir takımdan bir diğerine doğru ilerleyen devamlı bir gelişim bilinmemektedir. Çoğu örnekte farklılık o kadar keskin ve boşluk o kadar büyüktür ki, tüm bir takımın kökeni spekülatif ve son derece tartışmalıdır…
Ara formların bu sistemli yokluğu, sadece memelilere has değildir ve paleontologların uzun zamandır fark ettiği gibi neredeyse evrensel bir olgudur. Bu olgu, omurgalı ya da omurgasız neredeyse tüm hayvan sınıfları ve tüm takımlar için geçerlidir. Açıkçası aynı olgu, bitkilerin farklı kategorileri için de söz konusudur. (1)
Kısacası, söz konusu genetikçiler elde ettikleri verileri, fosil tabakalarında hiçbir kaydı olmayan, sadece kendi hayallerinde yaşayan evrim teorisine göre yorumlamaktadırlar.
Sonuç:
BBC haberine başlık olarak seçilen “evrim tarihi” ifadesi, hiçbir bilimsel dayanağı olmayan, tamamen yanıltıcı bir başlıktır. BBC bu haberle söz konusu çalışmanın Darwinizm’e bilimsel kanıt sağlandığı izlenimini vermeye çalışmışsa da bunun amatörce bir girişim olduğu açıktır. BBC’yi Darwinizm’e olan körükörüne inancından vazgeçmeye ve bu köhne teori uğruna sürdürdüğü yanıltıcı propagandaya son vermeye davet ediyoruz.
1- George G., Simpson, “Tempo and Mode in Evolution”, Columbia University Press, New York, 1944, s. 105, 107