Discovery Channel”da 13 Ağustos 2003 tarihinde Güzellik Yasası adlı bir belgesel yayınlandı. Belgeselde, insanlarda güzellik anlayışının sözde evrimsel gelişimi konu ediliyor, bu konu hakkında birbirinden saçma iddialara yer veriliyordu. Özellikle evrimsel psikologların görüşlerine yer verilen belgeselde, bilim değil masal anlatılıyordu. Aşağıda bu belgeseldeki mantıksızlıklar ve bilim dışı iddialar açıklanacaktır.
Irkların kökeni evrim değil Allah”ın yaratışıdır
Belgesel, ırklar hakkındaki klasik evrimci iddia ile başlıyordu ve “evrim süreci boyunca insan vücudunun birçok iklime uyum sağladığı, bunun sonucunda ise ortaya ten rengi, saç yapısı, göz şekli, dudak şekli, boy ve kilo gibi ayırıcı özelliklerin değişen bir manzarasının ortaya çıktığı” öne sürülüyordu. Discovery Channel”ın iddiasına göre, örneğin sıcak iklimler burna yassı ve geniş bir şekil verirken soğuk iklimler dar ve küçük bir burun meydana getirmiştir. Diğer bir deyişle, evrimcilerin iddialarına göre, sıcak iklimlerdeki insanlar daha çok hava soluyabilmek ve sıcağın etkisinden korunabilmek ihtiyacı içinde oldukları için geniş burunlara sahip olurken, tam aksi durum soğuk iklimlerdeki insanlar için gerçekleşmiştir. Bu, hiçbir bilimsel delili olmadığı gibi son derece mantıksız bir iddiadır. “İhtiyaçtan dolayı özellik kazanmak” için, bir insanın hücrelerinin son derece bilinçli, bilgili olmaları, dış dünyadan haberdar olmaları ve ne yapacaklarını bilmeleri gerekir. Oysa hücreler programlandıkları şekilde çalışırlar. Programları ise DNA”dadır. Öyle ise bir insanın DNA”sını iklime göre ne veya kim değiştirecektir? Evrimciler bunun mutasyonlar olduğunu öne sürerler. Oysa mutasyonlar bilinçli değildirler, belli bir ihtiyaca veya plana göre davranmazlar. Ayrıca mutasyonlar %99 zararlıdırlar sadece mevcut olanı bozarlar, tahrip ederler. Bu durumda, insanların DNA”larını farklı ırksal özelliklere göre programlayan güç ve akıl nedir?
Irklara ait özellikleri yaratan ve onları insanların DNA”sına kodlayan Allah”ın sonsuz ilmi, benzersiz üstün Aklı ve Yaratıcı gücüdür. İnsanların gen havuzlarında tüm ırklara ait özellikler en baştan itibaren bulunmaktadır. Ancak, belli bir coğrafyada veya iklimde yaşayan topluluklarda, bazı özellikler daha avantajlı olduğu için bu insanlar daha sağlıklı olmuşlar, bu nedenle nesillerini daha uzun süreler sürdürebilmişlerdir. Bu nedenle belli iklimlerde belli bir süre sonra belli özelliklere sahip insanların sayısı artmıştır. Örneğin, sıcak iklimlerde koyu renk tenli insanlar daha sağlıklı ve rahat yaşayabildikleri için, birçok jenerasyon sonra bu bölgede yaşayan insanların tamamı koyu renk tenlilerden oluşmuştur.
İnsan davranışlarının maymun atalarından miras kaldığı masalı
Güzellik Yasası adlı belgeselde, insanların “eş seçme” gibi davranışlarının “atalarından” miras kaldığı öne sürülüyor ve şöyle deniyordu:
Flört eden bu insanlar bilmiyorlar, ancak eşini bulma oyununu eski kurallara göre oynuyorlar. Evrim psikolojisi atalarımızdan kalma geçmişimizin günümüzdeki davranışlarımızı nasıl etkilediği üzerinde çalışıyor.
Discovery Channel”ın iddiasına göre, insanlar birbirleriyle maymunlar gibi tanışıyorlar, maymunlar gibi anlaşıyorlar ve eşleşiyorlar! Evrimsel psikolog Geoffrey Miller, bu iddiayı biraz daha genişletiyor ve şöyle diyor:
Bazı şeylerin güzel olup bazılarının olmamasının farkındayızdır ve bunun derin bir nedeni vardır. Tercihlerimizin genetik bir düzeyde sürekli olarak üstün körü bir şekilde onarıldığı bu büyük evrimsel oyunda kuklalar gibi olduğumuzu bilmiyoruz. Ama bu yine de oluyor. En azından 1 milyon yıldır oluyor. Ve sezgisel olarak güzel bulduğunuz her şey evrimsel onarım sürecinin bir mirasıdır.
Miller”ın sözünü ettiği “genetik düzeyde evrimsel onarım süreci”, DNA”nın mutasyona uğrayarak insanın ve insan davranışlarının oluşmasıdır. Bu iddiaları daha da açık hale getirirsek evrimciler şunu iddia etmektedir: “Mutasyonlar genlerimizi değiştirir, bu değişiklik sonucunda bazı davranışlar kazanırız, bunlar maymunlarla ortak olan atalarımızın davranışlarının biraz daha “onarılmış”, biraz daha değiştirilmiş halidir, ama temelde davranışlarımız bu hayvan atalarımızdan miras kalmıştır.”
Elbette ki bu, çok mantıksız ve bilim dışı bir iddiadır.
Bir insanın başka bir insandaki güzelliği görmesi ve onu takdir etmesi, çevresindeki varlıkların güzelliklerinden zevk alması, insanların birbirlerine sevgi, dostluk, yakınlık, güven, sadakat hisleri duymaları, genlerle açıklanamaz. İnsan hisleri ve davranışları genlere indirgenemez. Bunun en açık ispatı şudur: Bilim ne kadar gelişirse gelişsin, hiçbir maymunun genleri ile oynayarak, bu maymunlara sevgi, bağlılık, şefkat, karşılıklı anlaşma, konuşma, fikir paylaşma, düşünme gibi yetenekler kazandırılamaz. Hiçbir maymun, genleri ile oynanarak insanlaştırılamaz. Bu, tüm bilim dünyasının kabul ettiği bir gerçektir.
En ileri teknolojiye sahip, son derece gelişmiş bir bilim, akıl, bilinç ve bilgi sahibi bilim adamlarının yapamayacağı açık olan bir şeyi, %99″u zararlı olan ve bilinç ve akıl sahibi olmayan mutasyonların gerçekleştirdiğini iddia etmek kelimelerle ifadesi zor bir mantıksızlık ve saçmalıktır. Dolayısıyla evrimsel psikologların, insan davranışlarını evrimle açıklama iddiaları bilim dışı ve temelsizdir ve çoğunlukla içi boş, hiçbir anlam ifade etmeyen cümleler dışında bir anlatımları yoktur.
Söz konusu belgeselde de cümle aralarına evrim kelimesi eklenerek, sanki insan davranışları evrimle açıklanmış gibi bir görünüm verilmeye çalışılmıştır. Örneğin “Erkekler ve kadınlar birbirlerinin yüzlerini evrim haritaları gibi okur. Aradıkları şey cinsellik hormonlarının sahte işaretleridir.” cümlesi bunun bir örneğidir. “Evrim haritası” nedir? Birbirinin yüzüne baktığında karakter tahlilinde bulunan insanların “evrim haritası” okumaları ile ne ilgileri vardır. Her insan, hayatı boyunca edindiği hayat görüşü ve tecrübeler ile sahip olduğu akıl doğrultusunda diğer insanlar hakkında bazı kanaatler edinir. Ancak bunun evrimle ne ilgisi vardır? Zaten evrimsel psikologlar da bu konuya bir açıklama getirmemekte, sadece bol evrim ifadesi içeren cümleler kullanmakla yetinmektedirler.
Evrimsel psikologların bir diğer özelliği ise, dinsizliğin getirdiği ahlaki çöküntüyle oluşan insan karakter ve davranışlarının sözde evrimsel kökenini açıklayarak, bu davranışları mazur göstermeye çalışmalarıdır. Örneğin evrimsel psikolog Randy Thornhill “her erkeğin güzel bir kadınla beraber olmak istediğini, kadınların da onmilyon dolarlık erkeklerle evlenmek istediklerini, ancak bu isteğini gerçekleştirebilen insanların sayısının çok az olduğunu” söylemektedir. Thornhill”in bundan çıkardığı sonuç ise şudur: “Evrimsel sürecin yaptığı şey içimize fedakarlık yapmamızı sağlayan şeyler koymak olmuştur.”
Burada hatırlatmak gerekir, Randy Thornhill Craig T. Palmer ile birlikte Natural History of Rape (Tecavüzün Doğa Tarihi) adlı kitabın yazarıdır. Thornhill ve Palmer bu kitapta, tecavüzün evrim sürecinin bir sonucu olduğunu öne sürmüşler, sonraki nesillere daha çok gen aktarmak isteyen ancak bunun için yeterince kadın bulamayan erkeklerin tecavüz etmelerinin evrimsel açıdan son derece doğal olduğunu savunmuşlardır. Bu tür “evrimsel mantıklarla” ahlaksızlığın birçok türünü meşru gösteren, ahlaki çöküntüyü teşvik eden sözde bilim adamlarının sözlerinin ciddiye alınmayacağı açıkça ortadadır. Nitekim, evrimciler dahi özellikle evrimsel psikologların iddialarını bilimsel kabul etmemektedirler. Örneğin genetik profesörü Gabriel Dover evrimcilerin her alanda hikaye anlatma kapasitelerini şöyle ifade etmektedir:
Yerli yerinde hikaye anlatma problemi? Çok daha derin ve geniş; evrimsel psikoloji, Darwinci tıp, dilbilim, biyolojik etik ve sosyobiyoloji gibi birçok yeni bilim dalını da içeriyor. Burada, seçilim teorisinin en kaba uyarlamalarına dayanılarak, insanın neden böyle olduğuna dair en kaba açıklamalar sunuluyor. Psikolojik yapımızın varsayılan evrimsel açıklamadan payını almayan bir yönü yok gibi görünüyor? 1
Sheffield Üniversitesinden davranışsal çevrebilimci Tim Birkhead ise, Discovery Channel”ın görüşlerine yer verdiği Geoffrey Miller”ın Mating Mind adlı kitabında yer verdiği benzer iddialar için şu yorumda bulunmaktadır:
“Çok fazla bir çabaya gerek kalmadan, evrimsel psikoloji gerçek bilim olmak yerine teorik bir eğlence olarak kalacak.”2
Evrimci paleoantropolog Ian Tatterstall ise şöyle demektedir:
“Sonuç olarak biz burada bir masalcının ürünlerine bakıyoruz, bilimin değil.” 3
Discovery Channel”daki iddiaların bilimsel olmadığı, hatta gülünç denecek kadar saçma oldukları ortadadır. Evrimciler, evrim teorisini bilimsel delillerle savunamadıklarını anladıklarında evrimsel psikoloji gibi suni bilim dalları uydurmuşlar ve “her şey evrimle açıklanabilir” mesajı vermeye çalışmışlardır. Ancak bu çabaları evrim teorisinin daha da fazla güven kaybetmesine neden olmuştur. Discovery Channel gibi kanallar, bu tür yayınlarla evrim teorisini diriltmeye çalışsalar da, farketmeden teorinin mantıksızlıklarını daha da vurgulamaktadırlar.
1) Gabriel Dover, “Dear Mr Darwin: Letters on the Evolution of Life and Human Nature,” [1999], University of California Press, Berkeley CA, 2000, s.45
2) (Jerry A. Coyne, “Of Vice and Men: The fairy tales of evolutionary psychology,” The New Republic (April 3, 2000))
3) Tattersall, I., ‘Whatever turns you on’, review of The Mating Mind by Geoffrey Miller, New York Times Book Review, 11 June 2000.