Focus dergisinin 2003 Nisan sayısında “Rüyaların Anlamı” başlıklı bir yazı yayınlandı. Focus dergisi, rüyaların, canlıların günlük deneyimleriyle geçmişteki bilgilerini güncelledikleri gecelik kayıtlar olabileceğini; bu güncellemeler sayesinde canlıların hayatta kalma stratejilerini belirlediklerini iddia ediyordu. Dergi, bunun yanısıra rüya ile ilgili REM uykusunun (uykunun rüyalarla ilgili kısmı) evrimle ortaya çıktığını ileri sürüyordu.
Ancak Focus dergisi bu iddialarını destekleyecek herhangi bilimsel bir kanıt göstermiyordu. Yazıda, evrimcilerin daima yaptıkları gibi, yapılan bazı gözlemler, ortaya bir kanıt sunulmadan doğrudan doğruya ‘evrime’ bağlanıyordu. Bu yazıda Focus dergisinin bu önyargılı ve yanılgılı tutumu gözler önüne serilecektir.
Yazıda Amerikalı araştırmacı Jonathan Winson’ın rüya ile ilgili evrimci iddialarına yer veriliyordu. Winson’ın iddiaları Focus’ta şöyle aktarılıyordu:
“Rüyalar, memelilerin bellek işlemlerinin gecelik kayıtları. Onlar sayesinde, hayvanlar yaşamlarını sürdürebilmek için stratejiler geliştiriyor ve günlük deneyimlerini bu kayıtlar ışığında değerlendiriyorlar… Rüyalar hem insanların hem hayvanların hayatta kalma becerilerini süzdükleri ‘alıştırma oturumları’dır”.
Winson, rüya gören canlılarda gündüz elde edilen bilgilerin bir tür ayıklanmadan geçtiğini öne sürmektedir. Bu iddiaya göre günboyu elde edilen bilgiler (çevreden gelen duyumlar) hayatta kalma mücadelesindeki faydaları açısından rüya sırasında süzülmekte; faydasız bilgiler elenerek faydalı olanlar daha uzun süreli hafızaya aktarılmaktadır. Böylece Winson’a göre rüya, organizmaya hayatta kalma stratejisi belirleyen bir süreç olarak fayda sağlamaktadır.
Winson bu çıkarımlarında tavşan ve fare gibi memelilerde gözlemlenen ‘teta ritmi’ni temel almaktadır. Bir tavşan beyni, çevrede kaygı verici bir uyarıcı varken hipokampüs bölgesinde teta ritmi adı verilen bir sinyal yaymaktadır. Teta ritmi kedilerde eş arama, tavşanlarda avlanma, farede araştırma yapma gibi eylemlerde ortaya çıkmaktadır.
Teta ritmi memelilerde sadece iki durumda ortaya çıkmaktadır: Uykunun rüya görülen kısmında ve hayatta kalma ile ilgili önemli davranışların söz konusu olduğu anlarda. Winson, bu noktadan hareketle uykunun rüya görülen kısmı olan REM uykusunun evrimle ortaya çıktığını ileri sürmektedir. Focus dergisinde, Winson’ın yorumları şöyle aktarılmaktadır:
“Winson REM uykusu ile hayatta kalma mücadelesi arasında bir bağ olduğunu söylüyor. Canlılar, hareket stratejisi belirlerken yeni bilgileri (duyusal veriler), eski bilgilerle (anılar) birarada değerlendirmek zorundalar. Winson’ın iddiasına göre, REM uykusu, evrimin bir aşamasında beynin bu tür bir işlemi eylem anında gerçekleştirmek yerine “ertelemek” için bulduğu bir yöntem”.
Focus dergisi REM uykusunun evriminden söz etmekle birlikte bu hayali evrimin nasıl ortaya çıktığına dair tek bir bilimsel bulgu dahi ortaya koymamaktadır. REM uykusunu evrimle açıklamaya çalışması tamamen dogmatik bir tutumun ürünüdür. Bu dogmayı şu cümlelerde de ortaya koymaktadır: “REM uykusunun evrimi ile her tür, besinlerin yeri, çiftleşme yöntemleri ya da kaçış yolları gibi, kendi yaşam mücadelesi için önemli bilgileri kaydetmeyi başardı. REM uykusu sırasında bu bilgilere tekrar ulaşmak ve geçmiş deneyimlerle birleştirmek mümkün oluyor. Böylece, davranışlar için süreklililk gösteren bir strateji gelişiyor. Kısaca, rüyalar alt türlerden miras kalan bellek işlemi mekanizmasını yansıtıyorlar”.
Görüldüğü gibi Focus dergisi evrim masalı anlatmakta ve son cümlede bunun “alttürlerden miras kalan bellek işlemi mekanizması olduğunu” iddia ederek konuyu geçiştirmektedir. REM uykusunun hayali evrim sürecinde hangi mutasyonla ve ne zaman ortaya çıktığına dair hiçbir bilimsel bulgu ortaya koymamaktadır. REM uykusu görülen memelileri hayali evrimde üst tür kabul etmekte, sonra bunun alt tür kabul ettiği türlerden miras kaldığını ileri sürmektedir. Burada ortaya konan alttür ve evrim mirası kavramları tamamen hayalgücüne dayalı kavramlardır. Focus dergisi tümdengelim yöntemiyle önce evrimin varlığını kabul etmekte, sonra canlılarda gördüğü tüm özellikleri bu öngörüye göre açıklamaktadır. Dergi, evrimi sorgulamaksızın dogmatik hikayeler anlatarak bunları okuyucularına telkin etmektedir.
Winson’ın iddiaları düşünüldüğünde bunların mantık dışılığı açıkça ortaya çıkmaktadır.
Tetra ritimlerini meydana getiren organların kör tesadüflere dayalı evrimle ortaya çıktığını kabul etmek mantık dışıdır. Çünkü strateji geliştirme akıl gerektiren bir yetenektir. Beynin içindeki nöronlarda veya bunların yaydığı ritimlerde akıl meydana getirebilecek bir öz yoktur. Nöronlar şuursuz atomlardan meydana gelen hücrelerdir. Oksijen, karbon gibi atomlar hangi yiyeceğin nerede bulunacağını; hangi yöntemlerin eş bulmada faydalı olacağını; hangi tür barınakların avcılara karşı daha korunaklı olduğunu ‘bilemezler’ ve bunları ‘ölçerek’ uygun bir ‘strateji oluşturamazlar’.
Belli ritimlerin eşlik ettiği davranışlar canlıya avantaj kazandırıyorsa bu ritimler bilinçli bir tasarımcı tarafından yaratılmış olmalıdır. Örneğin belli bir elektronik devresinden yayılan sinyaller sonucu belli hareketleri yapan bir robot, kendisini programlayan bir mühendisin varlığını haber verir. Akıl sahibi hiç kimse bu sinyallerin varlığını keşfettiği anda robotun tesadüflerle biraraya gelen metal parçalarından oluştuğunu iddia etmez. Kısacası teta ritimleri bir stratejinin belirleyicisi olmanın aksine canlılarda bir programlamanın, dolayısıyla da bilinçli bir tasarımın işaretçisidir.
Diğer yandan REM uykusunun kompleks yapılı canlılarda görüldüğünü belirterek bunun zaman içinde evrimle meydana gelmiş olduğunu iddia etmek sadece hayalgücüne dayalı bir davranıştır. REM uykusunun mekanizması incelendiğinde bunun son derece kompleks yapılara dayalı olduğu görülür: İlgili kompleks beyin bölgeleri (beyin sapı, septum ve hipokampüs gibi) ise ‘bilgi’ye dayalı yapılardır. Her bir bölgenin beynin neresinde üretileceği, hangi alt bölümlerden meydana geleceği, nasıl ve ne zaman çalışacakları gibi bilgiler canlının DNA”sında kodlanmıştır.
Evrimciler canlılardaki bu bilgilerin, tesadüfen ortaya çıkan hayali ilk hücrelerin DNA”sında zaman içinde biriktiğini kabul ederler. Bunun mekanizmasının ise nükleotid dizilimini değiştiren rastgele mutasyonlar olduğunu ileri sürerler. Kör tesadüflere bağlı mutasyonların zaman içinde sinir sistemi bilgisinden mahrum bakterinin DNA”sında tüm bu bilginin harf harf işlendiği gibi bir imkansızı savunurlar.
Bu iddiayı savunmak, bir çocuk kitabının kör tesadüflerle zaman içinde Britannica Ansiklopedisine dönüşebileceğini kabul etmekten daha akıl dışıdır. Nitekim sayısız mutasyon deneyinin ortaya koyduğu sonuç şudur: Mutasyonların bilgi ekleyici hiçbir rolü yoktur, hatta etkili olduklarında organizmayı yıkıma uğratırlar. Evrimciler ise Darwinizm’i ayakta tutma pahasına bu çaresizliği gizlemekte ve Focus gibi dergiler aracılığıyla bilimin ‘imkansız’ kıldığı ihtimaller zincirinin gerçekten yaşanmış olduğu aldatmacasını okurlara aktarmaktadırlar.
Focus dergisine körükörüne savunduğu Darwinizm’den vazgeçmesini ve canlıların gerçek kökeninin ancak bilinçli tasarım, yani yaratılışla açıklanabileceğini kabul etmesini tavsiye ediyoruz.