Hürriyet Bilim dergisinin 15 Şubat 2003 tarihli sayısında, 7 Aralık 2002 tarihli New Scientist dergisinden alınan ve “Çocukluk Dönemi Niçin Bu Kadar Uzun?” başlığı taşıyan bir yazı yayınlandı. Yazıda insanın, goril ve şempanzeye kıyasla çok daha uzun bir çocukluk dönemi yaşamasına dikkat çekiliyor, bu durum evrimci iddialarla açıklanmaya çalışılıyordu. Ancak söz konusu evrimci iddialar bilimsel kanıtlara değil, sadece hayalgücüne dayanmaktadır. Bu yazıda, bahsedilen iddiların mantıksızlığı ve bilimsel açıdan tutarsızlıkları ele incelenecektir.
Yazının spotunda insanlar ve sözde evrimsel akrabaları arasındaki farklılık şu şekilde ifade edilmektedir:
“İnsanlar niçin bu kadar geç büyüyor? Şempanzeler sekiz yaşında yavrulayacak olgunluğa erişiyor; goriller ise altı yaşında tam anlamıyla erişkin hale geliyor. Oysa insan yavrusu aynı boyuttaki bir maymuna göre tam iki misli sürede büyüyor.
Burada sözü edilen farklılık, insanlar ile goriller ve şempanzeler arasındaki birçok önemli farklılıktan sadece biridir. Yazıda bu farklılık evrimin insanoğluna verdiği bir özellik olarak açıklanmakta, evrimin neden böyle bir farklılık oluşturduğu sorusu üzerine üretilen spekülasyonlar okuyucuya aktarılmaktadır. Ancak bu spekülasyonların hiçbiri bilimsel bir açıklama niteliğinde değildir.
İnsanoğlu hiçbir zaman maymunlarla ortak bir ataya sahip olmadı
Yazıda, uzun çocukluk döneminin ilk ortaya çıkışı hakkında şöyle bir ifade yer almaktadır:
“Uzun çocukluk süresine bir açıklama getirmek için önce insanın evrimine bir göz atmak gerekir. Australopithecusların, maymunlarda olduğu gibi, hızla çocukluktan çıkıp erişkin evreye geçtiği görülüyor. Ancak Homo türünün (*) ortaya çıkmasıyla çocukluk dönemi uzamaya başladı.
Aslında, Hürriyet Bilim”in yukarıdaki ifadesinde önemli bir gerçek saklıdır. Evrimciler Australopithecusların insanın sözde evriminde ara geçiş türü olduğunu öne sürmektedirler. Oysa Australopithecuslar sadece bir maymun türüdür. Nitekim yukarıda bahsedilen özellikleri de maymunlarla benzerdir, yani Australopithecusların çocukluk dönemi maymunlarda olduğu gibi kısadır. Homo genusu ise tamamen insan ırklarından oluşur. Yukarıdaki ifadede de Homo genusunda çocukluk döneminin uzun olduğu belirtilmektedir. Dolayısıyla çocukluk dönemlerinin uzunlukları kıyaslandığında ortada ara geçişi oluşturan bir tür bulunmamaktadır. Bilimsel bulgular da her iki genusa, yani Australopithecus ve Homo genusuna biçilen ara tür rolünün tamamen gerçek dışı olduğunu göstermektedir.
(Detaylı bilgi için bkz. http://www.harunyahya.org/evrim/hy_hayatin_gercek_kokeni/hk.html)
Evrimcilerin çocukluk dönemi ile ilgili iddialarındaki bir başka tutarsızlık
Evrim teorisine göre insanın en yakın akrabası şempanzeler olduğu için, çocukluk dönemi açısından bir kıyaslama yapıldığında, insana bu konuda en yakın memelinin şempanzeler olması gerekir. Oysa hayali evrim ağacında insana şempanzeden çok daha uzak bir canlı, anatomik açıdan insandan tamamen farklı olmasına karşın, ortalama yaşam süresi ve çocukluk dönemi açısından insana çok daha yakındır. Bu canlı fildir. Filler de insanlar gibi ortalama 70 yıl yaşarlar ve insanlara yakın bir yaşta, 15 yaşında yavrulayabilecek olgunluğa erişirler. Bu durumda, çocukluk dönemi evrim teorisi için bir çıkmaz oluşturmaktadır ve yazıda görüşlerine (daha doğrusu spekülasyonlarına) yer verilen evrimciler bu konuya dair hiçbir yorum yapmamaktadırlar.
Çocukluk döneminin uzunluğunu ne çocuk ne de doğa ayarlayamaz
Yazıda çocukluk dönemi hakkında bazı tespitler yapılmakta ancak uzun çocukluk döneminin evrimle nasıl ortaya çıkmış olabileceğine dair hiçbir açıklama ortaya konmamaktadır. Örneğin, Hürriyet Bilim”de şu ifadelere yer verilmektedir:
“Uzun çocukluk dönemi, ergin hale geldiğimizde karşılaştığımız karmaşık sorunlarla başedebilmemiz için gerekli bir süreçtir. Sorumlulukların çok az olduğu çocukluk döneminde, sosyal kısıtlamalardan uzak ve özgür olan insan ileride ihtiyaç duyacağı teknik bilgi ve yeteneği edinme şansına kavuşur. Bu yetenek ve beceriler, yaşam ve ölüm arasındaki fark kadar önemlidir. Özetle çocuk geleceğe yatırım yapmaktadır.
Çocukluk döneminin bilgi ve yetenek kazanılan bir dönem olduğu doğrudur. Bu bilgi ve yeteneğin gelecekte kendisine fayda getirecek bir tür yatırım olduğu da savunulabilir. Ancak burada tespit edilen bilinçli düzenlemenin Hürriyet Bilim”in yaptığı gibi çocuğun kendisine atfedilemeyeceği açıktır. Çocuğun, kendini daha iyi geliştirme amacıyla daha çok yatırım yapması, yani çocukluk dönemini uzatması mümkün değildir. Büyüme, hormonların belli miktarlarda belli dönemlerde devreye sokulmasıyla sürdürülen kompleks bir gelişimsel biyolojik süreçtir. Elbette bir çocuğun, kendi dilemesiyle büyüme hormonlarını kontrol etmesi mümkün değildir. Ayrıca doğada bu süreci uzatıp kısaltacak faktörler de bulunmaz. Örneğin doğal çevre ya da beslenme gibi faktörlerin çocukluk döneminin uzunluğunu etkileyemez. Kısacası çocuğun “yatırım yapması” söz konusu değildir.
Hürriyet Bilim”in yazısındaki bir diğer tutarsızlık da şu ifadede ortaya çıkmaktadır:
“Bogin, çocukların ileride tek başlarına yaşamlarını sürdürebilmesi için uzun bir çıraklık dönemine ihtiyaç duyduğunu ileri sürüyor. Bu görüş modern çağın çocukluk kavramına da uyuyor. Çünkü çocuk uzun bir eğitim sürecinden geçip para kazanacak düzeye geliyor
Çocuğun tek başına yaşamı öğrenmesi için, kişiden kişiye değişmekle birlikte, uzun bir süre gerekebilir. Ancak para kazanmaya yönelik hazırlıkları genişletmek için çocuğun, yukarıda da açıkladığımız gibi, kendi isteğiyle erişkinliğini geciktiremeyeceği açıktır.
Hürriyet Bilim”in evrimsel propaganda taktikleri
Hürriyet Bilim, bilimsel kanıtlar ve tutarlı mantıklarla destekleyemediği evrim iddiasını aldatıcı bir yöntemle okurlarının zihninde yerleştirmeye çalışmaktadır. Hürriyet Bilim’in aşağıdaki cümlesi incelendiğinde bu aldatmaca kolayca ortaya çıkmaktadır:
“Atalarımız avcı toplayıcıydı, bu tür uğraşlarda gerekli olan zihinsel ve bedensel uyum yeteneği, modern insanın zihinsel altyapısını oluşturdu”.
Burada söz edilen atalar avcılık ve toplayıcılık yaptıkları için, zaten bu faaliyetlerde gerekli zihinsel ve bedensel uyum yeteneğine de sahip olmalıdırlar. Zihinsel uyum yeteneği de sadece insana has bir özelliktir. Dolayısıyla ‘atalarımız’ kelimesiyle tanımlanan canlılar zaten insandır ve zihinsel alt yapıya da sahiptir. Burada aldatmacalı bir yöntemle önce insana has bir özellik tanımlanmakta, sonra “atalarımız” veya “modern insan” gibi ifadelerle bu özellik evrimsel kavramlarla çarpıtılmak istenmektedir.
Yazıda, insanın erken çocukluk (3 ile 7 yaş arası) döneminin evrimle eklenen bir dönem olduğu ileri sürülmekte, bu iddiayla ilgili bazı spekülasyonlar yapılmaktadır. Ancak bu spekülasyonlar gerçeği yansıtmamaktadır. Hürriyet Bilim’de bu konuda şu ifadeler ortaya konmaktadır:
“Uzun çocukluk döneminin ebeveynlere avantaj sağlamaya yönelik olduğunu ileri süren Bogin, erken çocukluk -3 ile 7 yaş arası- döneminin atalarımızın çoğalma yeteneğini artırmak için yaşamlarına ilave edilen yeni bir evre olduğunu ileri sürüyor.
Bogin’e göre diğer memeliler yavrularını, azı dişleri çıkıp kendi yiyeceklerini yemeğe başlayıncaya kadar emzirmek zorundadır. Bu da annenin doğurduğu yavru sayısını azaltan bir faktördür. Oysa insanoğlu yaşamına ilave edilen bu erken çocukluk dönemi sayesinde, çocukları henüz küçükken yeniden hamile kalıp çocuk doğurabilirler, çünkü çocuklar bu dönemde tamamen annelerine bağımlı değildir; ailenin başka üyeleri de kendilerini besleyebilir.
Bogin’e göre insanoglu bu özelliğinden dolayı boyutlarının büyüklüğüne, ömrünün uzunluğuna karşın, çok uzun bir süre doğurganlık özelliğini korur. İki doğum arasındaki tipik süre iki buçuk yıldır. Yani kadınlar iki buçuk yıl ara ile doğum yapabilirler. Oysa bu süre şempanzelerde beş yıldır. Ayrıca onbeş yaşına erişme şansına erişen insan yavrusu sayısı şempanzelerin iki katıdır.”
Birincisi, yavruların azıdişinin çıkmasını beklemesinin, bir memelinin doğurduğu yavru sayısını azalttığı doğru değildir. Çünkü köpekler ve kediler bir defada sekize yakın yavru doğurabilirler. Üstelik bunu senede bir veya iki kez tekrarlayabilirler. İkincisi, uzun çocukluk döneminin ebeveynlere avantaj sağlamaya yönelik olması mümkün değildir. Çünkü evrim teorisi, temel olarak bireylerin hayatta kalma mücadelesine dayanadırılmaktadır. Darwin, bireylerin ebeveynleriyle ittifak kurması ya da onlara avantaj sağlaması diye birşeyden söz etmiş değildir. Ayrıca yukarıda belirttiğimiz biyolojik açmazdan dolayı, ne çocuk ebeveynlerine avantaj sağlamak için kendi çocukluğunu uzatabilir ne de ebeveynleri kendilerine avantaj sağlamak için çocuğun çocukluk dönemini uzatmış olabilir.
Öte yandan annenin daha fazla doğum yapabilmesinin, bir an için bile uzun çocukluk dönemi sayesinde mümkün olduğu düşünülse bu durumun çocuk için dezavantajlı bir durum olacağı görülür. Çünkü uzun çocukluk dönemi yaşayan bir çocuk, annesinin daha fazla doğum yapabilmesi sebebiyle iki ebeveyn yerine bir ebeveynin ilgisiyle yetinmek zorunda kalacaktır. Kısacası, ebeveynlere avantaj sağlamak için çocukluk döneminin uzadığı fikri geçersizdir.
Yukarıda Hürriyet Bilim’den aktardığımız bölümün sonlarında, bu tutarsız iddianın aslında telkin amaçlı kullandığı görülmektedir:
“Oysa insanoğlu yaşamına ilave edilen bu erken çocukluk dönemi sayesinde çocukları henüz küçükken yeniden hamile kalıp çocuk doğurabilirler, çünkü çocuklar bu dönemde tamamen annelerine bağımlı değildir; ailenin başka üyeleri de kendilerini besleyebilir”.
Burada erken çocukluk dönemi, okuyuculara gerçekten evrimle eklenmiş bir dönem olarak ifade edilmekte ve kesinlik bildiren ifadelerle aktarılmaktadır. Burada, Hürriyet Bilim’in bir kez daha, evrimci iddiaları, bilimsel açıdan geçersiz ve mantık açısından da tutarsız oldukları halde, okurlarına bilimsel bir gerçek görünümünde aktardığı ortaya çıkmaktadır.
Sonuç:
Hürriyet Bilim’deki bu iddialar evrim teorisine hiçbir destek sağlamamaktadır. Dergi teoriye gözü kapalı destek verdiği için şu basit gerçeği farkedememektedir: Bu kadar asılsız ve tutarsız iddialar bir teoriye itibar kazandırmaz, ancak onun çürüklüğünü gözler önüne serer.
(*) “Repeat After Me”, Discover, Kasım 2002