16 Mart 2002 tarihli Cumhuriyet Bilim Teknik Dergisi”nde, “Yıldız Patlamaları insanoğlunu nasıl etkiledi?” başlıklı bir yazı yayınlandı. Yazıda, 2 milyon yıl önce gerçekleştiği varsayılan iki süpernovanın (büyük yıldızların patlayarak yokolmaları) insanın sözde evrimi üzerinde etkileri olduğu öne sürülüyordu. CBT dergisi, bu iddiasıyla da insanın hayali evrimi üzerine kurulu senaryolara bir yenisini daha eklemiş oldu.
Sözkonusu yazıya malzeme olan konunun aslı ise şudur: John Hopkins Üniversitesi”nden Dr. Narciso Benitez ve Space Telescope Science Institute astronomlarından Dr. Jesus Maiz-Apellaniz”in araştırmalarından elde ettikleri sonuca göre, günümüzden 2 milyon yıl önce dünyaya çok yakın meydana gelen büyük yıldız patlamalarının, dünyanın ozon tabakasını büyük ölçüde tahrip ettiği, bunun ise karada ve denizde yaşayan birçok canlının büyük ölçüde yokolmasına neden olduğu tahmin edilmektedir. (Nasa Media Alerts Archive, Ancient Supernova May Have Triggered Eco-Catastrophe, 8 Ocak 2002, http://eob.gsfc.nasa.gov/Newsroom/MediaAlerts/2002/200201086824.html )
Sözkonusu buluş NASA, bilimsel dergiler ve CNN gibi birçok medya kuruluşu tarafından, 2 milyon yıl önce dünyaya felaket getiren bir patlama olarak haber verilmişti. Sözgelimi NASA”nın ve National Geographic dergisinin ilgili internet sayfalarındaki haberin başlığı şöyleydi: “Eski bir Süpernova Bir Çevre Felaketini Tetiklemiş Olabilir” (Ancient Supernova May Have Triggered Eco-Catastrophe). CNN”in 11 Mart 2002 tarihli internet sayfasında ise aynı haber “Patlayan Yıldız Yeryüzü Felaketini Ateşlemiş Olabilir” (Exploding star may have sparked Earth disaster) başlığı ile verildi. New Scientist dergisinin Ocak ayındaki sayısında ise bu patlama için “Supernova kanıtları toplu nesil tükenmeleri ile ilişkilendirildi” (Supernova “smoking gun” linked to mass extinction) denildi. Space News isimli derginin internet sayfasında ise “Patlayan Yıldız Birzamanlar Yeryüzündeki Hayatı Yoketti” (exploding Star Once Killed Earth Life) denildi. Science News dergisi, USA Today gibi gazetelerde de aynı patlama bir zamanlar dünyadaki canlılığın büyük bölümünü yokeden bir felaket olarak duyruldu.
Ne var ki, sadece CBT dergisi ve derginin sık sık referans olarak kullandığı ve evrimci propagandaları ile dikkat çeken The Observer, diğer basın yayın organlarından ve bilimsel yayınlardan farklı olarak, söz konusu yıldız patlamasını insanın evrimini sağlayan bir gelişme olarak duyurmayı tercih etti.
Şüphesiz CBT”deki yazıyı dikkatle okuyanlar, konu hakkında pek bilgi sahibi olmasalar dahi, yazıdaki önemli çelişkiyi farketmişlerdir. Bu çelişki şudur: Dünyanın ozon tabakasını önemli ölçüde tahrip ederek deniz ve kara canlılarının önemli ölçüde yokolmalarına neden olduğu varsayılan yıldız patlaması, CBT”de yer alan iddiaya göre, bir yandan da hayali ilkel insanları evrimleştirerek günümüz insanlarını oluşturmuştur. İlk bakışta dahi mantıksızlığı açıkça görülen bu iddianın neden bilim ve akıl dışı olduğunu daha detaylı inceleyelim.
Ozon tabakasının delinmesiyle meydana gelen mutasyonlar canlıları geliştirmez, onları hastalıklı yapar veya öldürür
Söz konusu buluştan çıkartılan sonuca göre, dünyaya yakın meydana gelen süpernovalar, 2 milyon yıl önce ozon tabakasını tahrip etmiş, bunun sonucunda ağır radyasyona maruz kalan canlıların DNA”larında her türlü mutasyonel zarar oluşmuş ve hatta bazı canlı türleri toplu olarak yokolmuştur.
CBT dergisinde yeralan iddiaya göre ise, canlıları yokeden veya türlü zarara uğratan bu mutasyonlar, günümüz insanının oluşmasına neden olmuştur. CBT”nin bu mantıksız iddiasının nedeni Darwinizme körü körüne olan bağlılığıdır.
Neo-Darwinist teoriye göre, mutasyonlar canlıların evrimleşmesini sağlayan bir mekanizmadır. Ancak bugüne kadar eldeki tüm ilgili veriler, mutasyonların bir canlıyı evrimleştirme gibi bir etkisini olmadığını—çünkü genetik bilgiyi geliştirmediğini—göstermiştir.
Mutasyon, bir canlının DNA”sındaki bilgilerde meydana gelen değişikliklerdir. DNA, milyarlarca harften meydana gelen bir bilgi bankasıdır. Mutasyon ise, radyasyon gibi etkilerle bu bilgi bankasındaki harflerin herhangi birinde rastgele meydana gelen değişikliklerdir. Ve bugüne kadar yapılan araştırmalar ve deneyler göstermiştir ki, bir canlının DNA”sında rastgele mutasyonlar sonucunda oluşan değişiklikler, canlılara daima zarar verirler veya en iyi ihtimalle etkisizdirler.
Evrim teorisinin iddiasının kabul edilebilmesi için, mutasyonların canlıların genetik bilgisini geliştirmeleri, bu bilgiye yeni bilgiler eklemeleri gerekmektedir. Sözgelimi bir sürüngenin DNA”sına isabet eden mutasyonlar, bu sürüngenin DNA”sına kanatla ilgili bilgileri eklemeli ve böylece bu sürüngen kanatlanarak uçabilmelidir.
Oysa daha önce de belirtildiği gibi bugüne kadar gözlemlenmiş tek bir “genetik bilgi geliştirici”, faydalı bir mutasyon yoktur. Mutasyonlar çoğu zaman kalıtsal hastalıklara, sakatlıklara ve ölümcül biyolojik hasarlara neden olurlar.
20. yüzyılda en çok bilimsel gelişme gösteren bilimdallarından biri genetiktir. Canlılarda gözlenen genetik hastalıkların gelişen bilim ışığında incelenmesi sonucunda, mutasyonların hiç de evrim savunucularının iddia ettikleri gibi evrime katkı sağlayacak biyolojik değişiklikler olmadıkları ortaya çıkmıştır. Özellikle tıbbi genetik biliminin ilerlemesi sonucunda mutasyonlar sonucu oluşmuş olan 4500 civarında genetik hastalık tanımlanmıştır.
Patalog Dr. Demick, mutasyonları elinde silahı olan kör bir insana benzetir ve bu konuda şöyle der:
“Özetle, son araştırmalar insan genomunu etkileyen onbinlerce farklı mutasyon olduğunu ortaya çıkardı. Ve daha birçoklarının tanımlanması olasılığı bulunmaktadır. Bu mutasyonların, vücuttaki her organ ve dokuyu etkileyen binlerce hastalığın nedeni olduğu anlaşıldı. Tüm bu araştırmalarda, genetik olarak kodlanmış bir insan proteininin etkinliğini artıran tek bir mutasyona dahi bulunmamıştır. (Demick, D.A., February 1999. The Blind Gunman. Impact #308, Institute for Creation Research; http://www.icr.org/pubs/imp/imp-308.htm. )
Berkeley Üniversitesi”nden hücre biyoloğu Dr. Jonathan Wells ise, mutasyonların farklı organizmaların ve vücut yapılarının oluşmasına hiçbir katkısı olmadığını şöyle açıklar:
“Ancak DNA mutasyonlarının evrim için gereken varyasyonları sağlayabileceğine dair hiçbir kanıt bulunmamaktadır… Darwinist evrime katkıda bulunabilecek varyasyon çeşitleri, kemik yapısı veya vücut planı gibi şeyler içermektedir. Makroevrim seviyesinde yararlı mutasyonlara hiçbir kanıt yoktur, ayrıca mikroevrim olarak bilinen düzeyde de hiçbir kanıt bulunmamaktadır.”
Dr. Wells, evrimcilerin mutasyonları evrime delil olarak gösterirken kullandıkları mantık bozukluklarını ise şöyle bir örnekle açıklamaktadır:
“Mutasyonların, genler arasındaki farklılıkları ve bundan dolayı organizmalar arasında farklılıkları açıkladığı iddiası, simyacıların bir neo-Darwinist varyasyonudur. (simya=özellikle orta çağlarda metalleri altına dönüştürmeyi araştıran bilim dalı). (Neo darwinistlerin ve simyacıların iddiaları arasında) Bir karşılaştırma yapalım:
1. Biliyoruz ki, mutasyonlar meydana gelir ve bunlar DNA dizilerini değiştirirler; organizmaların DNA dizileri farklıdır, öyle ise organizmalar arasındaki farklılıklar (sonuçta) mutasyonlara bağlı olmalıdır.
2. Biliyoruz ki, metallerin özelliklerini kimyasal yollardan değiştirebiliriz; kurşun ve altının farklı özellikleri var; bu nedenle kimyasal yollarla kurşunu altına dönüştürebilmeliyiz.
Her iki durumda da, mekanizmalar bu olguların bunları yapamayacağını anlatmak için yalvarmaktadırlar. Darwinistler (simyacılar gibi) gerçekliğin doğasını yanlış anladılar ve vagonlarını hayali bir ata bağladılar.” ’ [( Wells, J. 1999. Pers. Comm. (Royal Truman,The Problem of Information for the Theory of Evolution, Has Dawkins really solved it?, http://www.trueorigin.org/dawkinfo.asp#53)
Yukarıdaki benzetmesinde Dr. wells”in açıkladığı gibi, evrimciler evrime bir dogma olarak inanırlar. Onlara göre evrim, hiçbir delil olmasa dahi gerçekleşmiştir.
Massachusetts Institute of Technology”de uzun yıllar çalışan İsrailli biyofizikçi Dr. Lee Spetner da, canlılardaki bilginin nereden geldiği sorusunu sorar ve mutasyonların canlıların genetik yapısına hiçbir bilgi eklemeyeceğini belirtir:
…Neo-Darwinistlerin evrimin büyük zaferi iddiaları ve evrim için gereken çok fazla sayıdaki aşama göz önünde bulundurulduğunda, biyokozmosa (biyolojik evrene) en azından biraz bilgi ekleyecek çok fazla sayıda rastlantısal mutasyona ihtiyaç vardır. Bu nedenle moleküler seviyede araştırılan tüm mutasyonlar arasında bazılarının bilgi eklediğini bulmalıydık.
Ancak gerçek şu ki, tek bir tane bile (organizmaya bilgi ekleyen mutasyon) bulunamamıştır, (evrimci) Dawkins”in (faydalı mutasyonlara) tek bir örnek bile verememesinin nedeni budur.” (Spetner, Lee, 1999. Pers. Comm.) (Royal Truman, The Problem of Information for the Theory of Evolution, Has Dawkins really solved it?, http://www.trueorigin.org/dawkinfo.asp#53 )
Görüldüğü gibi bilim adamları mutasyonların canlıların genetik bilgilerini geliştirici özellikleri bulunmadığını, aksine canlıları tahrip ettiğini açıklamaktadırlar. Bu durumda CBT dergisinin 2 milyon yıl önceki mutasyonları insanın ortaya çıkışının açıklaması olarak görmesi, elbette bilime aykırı bir dogmatizmden başka bir şey değildir.
Sonuç
Aslında CBT”deki açıklamaların mantıksızlığını anlamak için bililm adamlarının açıklamalarına dahi gerek bulunmamaktadır. Çünkü ozon tabakasının delinmesinin veya canlılara yoğun radyasyon isabet etmesinin canlıları geliştirmeyeceği, aksine onlara zarar vereceği bugün ilkokul çocuklarının dahi bildiği açık bir gerçektir. Nitekim Hiroşima, Nagasaki, Çernobil veya Doğu Türkistan”da yaşananlar bunun açık bir delilidir. Dünyanın bu bölgeleri çeşitli nedenlerle yoğun radyasyona maruz kaldıklarında, buradaki insanlar ve diğer canlılarda hiçbir evrim ve gelişme görülmemiştir. Bilakis birçok insan hayatını kaybetmiş, birçoğu kanser gibi hastalıklara yakalanmış, hatta nesiller boyu sakat ve hasta doğumlar olmuştur. Günümüzde ozon tabakasında açılan küçük bir yer dahi dünya kamuoyunda önemli bir yer teşkil etmekte, insanlar güneşten gelen zararlı ışınlara karşı sürekli uyarılmaktadır. Hiç kimse bugüne kadar “ozon tabakası delindikçe, insan türü evrimleşecek ve gelişecek” iddiasında bulunmamıştır. Dolayısıyla geçmişte ozon tabakasının delinmiş olmasının, akılsız, konuşamayan, düşünemeyen maymunları, akıl sahibi, düşünen, bilimsel araştırmalar yapan, geçmişini araştıran, teknolojiler üreten zeki insanlara dönüştürmesini iddia etmek, büyük bir gaftır.
CBT dergisinin yer verdiği iddialar üzerinde biraz daha düşünmesini, akıl, mantık ve bilimden uzaklaşmamasını diliyoruz.