Radikal gazetesi köşe yazarı Gündüz Vassaf, gazetesinin 31 Ekim 2004 tarihli sayısında yayınladığı ve “Medeniyetler Tesadüfü” başlığını taşıyan yazısında şunları yazıyordu:
“Bence tarihin farklı dönemlerinde farklı uygarlıkların egemen olmasının açıklaması daha çok Darwin’inkine benzer bir evrim kuramında aranmalı. Nasıl çevredeki durum ve koşullara göre “başarılı” türler mutasyon sonucu, yani tesadüfen ortaya çıkıyorsa, bence uygarlıklar da öyle. İklim, kadın erkek ilişkileri, komşularda olup biten buluşlar, yıldız fallarının yorumu, doğal kaynaklar, göçler, saymakla bitmeyecek etmenlerin tesadüfi ve geçici bir şekilde yan yana gelmesi, bir süre bir topluluğu başkalarına göre tarihte ayrıcalıklı kılıyor”.
Sayın Vassaf, burada iki yanılgı ortaya koymaktadır. Bunlar aşağıda sırasıyla ele alınmaktadır:
1. Mutasyonlarla ortaya çıkan türler masalı
Vassaf, “çevredeki durum ve koşullara göre ‘başarılı’ türlerin mutasyon sonucu, yani tesadüfen ortaya çıktığını” iddia etmektedir. Ancak bu iddia tümüyle gerçek dışıdır. Sayın Vassaf hayal ürünü olan bazı fikirleri gerçekmiş gibi aktarmaktadır.
Ünlü biyokimyager Michael Behe, bu konudaki Darwinist iddianın bilimsel dayanaktan yoksunluğunu göstermede Lynn Margulis’in çalışmalarını örnek vermektedir.
Massachussettes Üniversitesi’nde görevli biyoloji profesörü Lynn Margulis, günümüzün önde gelen evrim araştırmacılarındandır. Mutasyonların evrimleştirici hiçbir rolü olmadığını yakından bilen Margulis, Darwinistlere bu konuda açıkça meydan okumaktadır.
Margulis, gerçekleştirdiği çok sayıda konferanslardan birinin sonunda izleyiciler arasında yer alan moleküler biyologlardan, mutasyonların birikimi yoluyla oluşmuş yeni bir türe dair belirsiz olmayan tek bir örnek vermelerini istemiştir. Darwinistler Margulis’in bu meydan okuyuşu karşısında tam bir suskunluk ortaya koymuşlardır. 1
2. Medeniyeti, Darwinizm gibi bir safsatayla açıklamaya çalışma yanılgısı
Vassaf’ın diğer yanılgısı, Darwin’in biyolojik evrim teorisi ile medeniyetlerin sosyal evrimi arasında benzetme kurma yanılgısıdır. Bunlardan ilki, taş, toprak, kaya, su gibi maddelerden meydana gelen, ve tümüyle bilinçsiz bir bütün olan doğaya dayalı olduğu halde, ikincisi büyük ölçüde insan kültürüyle ilgilidir ve dolayısıyla bilinçli gelişmelere bağlıdır.
Örneğin medeniyetin gelişiminde kritik bir dönüm noktası olan Sanayi Devrimi buhar makinesinin icadıyla başlamıştır. Bu icat, Darwin’in teorisinin dayandığı kör tesadüf ve bilinçsiz doğa olayları ile gerçekleşmemiş, bu gibi icatlarda asıl rolü bilgi ve gözlemlerinden yeni bilgilere ulaşabilen bilinçli insanlar oynamışlardır.
Açıktır ki, bilinçli etmenlerin rol oynadığı medeniyet gelişimini, Darwinizm gibi tümüyle bilinçsiz etmenlere dayalı bir teoriyle açıklamaya çalışmak, tamamen mantık dışı bir yaklaşımdır.
Vassaf burada önemli bir noktayı da gözardı etmektedir. Dikkat edilirse, medeniyetin gelişimine sebep olarak saydığı etmenler arasında doğal olan ve doğal olmayan sebepleri birarada sıralamaktadır. Örneğin iklim ve doğal kaynaklar (doğal etmenler) ile “yıldız fallarının yorumu” ve “komşularda olup biten buluşlar” (doğal olmayan, insan kültürüyle ilgili olan etmenler).
Medeniyetin gelişimi, bu iki tip etmenin son derece kompleks bir etkileşiminin sonucudur. Bu süreçte hem doğal etmenler doğal olmayan etmenleri etkilemiş, hem de bunun tam tersi olmuştur.
Bu etkileşimi çözümlemek ise mümkün değildir. Örneğin yüzey şekilleri, insan toplulukları arasındaki iletişim ve ulaşımı etkiler ancak iletişimle ulaşım da sonucunda bu yüzeyleri etkiler (örneğin tüneller açılması). Etmenler arasındaki etkileşimin bu ve bunun gibi sayısız örneği, tarihin hangi döneminde hangi yönde olmuştur? İşte bu soruların cevabını bilebilmek mümkün değildir.
Bu konudaki bir diğer önemli engel, medeniyetin tarihi gelişim ortamını laboratuvarın deney ortamında taklit ederek insanlar üzerinde testler yapmanın imkansızlığıdır. Tüm bu açmazlar, medeniyet gelişimini Darwinci bakış açısından açıklama çabalarını bilim dışı çabalar olarak bırakmaktadır. Bu gerçek evrim biyologlarınca da kabul edilmektedir.
ABD’nin prestijli gazetesi New York Times’ta Erica Goode imzasıyla, 14 Mart 2000 tarihinde yayınlanan bir makalede aynen şunlar yazmaktadır:
Bazı evrim biyologları da Darwinci prensipleri insanlara tarihsel olarak uygulamaya karşı çıktılar…çünkü bunun çok fazla karmaşık bir iş olduğunu düşünmekteler…evrimin mirasını, binlerce yıllık insan kültürünün etkilerinden ayırt etme işi, aşılması neredeyse imkansız engeller ortaya koymakta; özellikle insanlarla yapılan deney türlerindeki kısıtlamalar başlıca bir engel oluşturuyor… 2
Sonuç:
Sayın Vassaf’ın, medeniyeti Darwin’in teorisine benzer bir teoriyle açıklama girişimi bir temenni olmaktan öteye gidememektedir. Vassaf’ın iddiası, yukarıda açıkça ortaya konduğu gibi, tamamen subjektif ve bilim dışı bir hayali spekülasyondan ibarettir.
“İki elma ile üç portakalı toplarsam ne elde ederim?” sorusu ne kadar saçmaysa, bilinçli gelişmelerden etkilenen medeniyeti, tümüyle bilinçsiz etmenlerin teorisi Darwinizm’le açıklama çabası da o kadar saçmadır.
1. Michael J. Behe, Darwin”s Black Box: Biochemical Challenge to Evolution, Free Press, 1996, sf. 26
2. Erica Goode, “Human Nature: Born or Made?”, The New York Times, 14 Mart 2000