Hürriyet Pazar dergisinin 17 Nisan 2005 tarihli sayısında “Doğanın 10 Dev Buluşu” başlıklı bir yazı yayınlandı. Hürriyet Bilim editörü Hikmet B. Çağlayan tarafından New Scientist dergisinden derlenen yazıda, doğadan yeni biyolojik yapılar ve sistemler icat eden bir varlık olarak söz edildi. Beyinden gözlere, simbiyozdan fotosenteze kadar uzanan 10 organ ve sistemin evrimle ortaya çıktığı masalı anlatıldı. Yapılan şey, her zaman olduğu gibi, gerçekte hiçbir bilimsel bulgu ve kanıt göstermeksizin bir dogma olarak baştan doğru kabul edilen evrim masalları anlatmaktan ibaretti. Aşağıda New Scientist, Hürriyet Pazar ve Hikmet Çağlayan’ın doğaya yaratıcı güç atfetme yanılgıları cevaplanmaktadır.
Evrimcilerin Sahte İlahı: Doğa
Evrimciler doğadaki üstün tasarımın bir Yaratıcı’nın eseri olduğu gerçeğini kabul etmekten kaçınmakla birlikte, yaşamın devamını mümkün kılan biyolojik tasarım karşısında hayranlıklarını dile getirmekten kendilerini alamazlar. Ancak bunu yaparken övgüler yağdırdıkları tasarımı, sahte bir ilaha atfederler. Bu sahte ilahın adı ‘Doğa’dır. Genellikle Tabiat Ana şeklinde başlayan cümlelerle, doğadan kişilik ve akıl sahibi bir varlık gibi söz ederler. Evrimcilerin anlatımlarına göre bu sahte ilah canlılara sözde şefkat etmekte, onlara ihtiyaçları olan organları vermekte, yaşamın sürekliliğini sağlamaktadır.
Doğada çok açık bir mükemmellik, bir tasarım vardır. Ancak bunun doğaya atfedilmesi çok saçmadır. Söz gelimi insana zevk veren bir tablo her zaman için bir ressamın varlığını gösterir. Mükemmel bir sanat eseri olan bir tabloyu inceleyen birisi tablodan aldığı zevkle “boyalar ne güzel resimler yapmış, ne güzel desenler yaratmış” demeyecektir. Boyaların kendiliklerinden resim yapmaya hiçbir güçleri olmadığı, bir ressam tarafından bilinçli olarak uygulandıkları ortadadır.
Aynı şekilde doğa da üstün akıl sahibi bir Yaratıcı’nın varlığını gösterir. Kaya, toprak, hava ve su gibi cansız maddelerden meydana gelen doğa; yaşamın devamı için gerekli doğa kanunlarını, yaşamın temelinde bulunan “bilgi”yi, birbirinden üstün tasarımlarla donatılmış milyonlarca canlı türünü, bir tavus kuşunun tüylerindeki mükemmel renk ve desenleri ve kendisini merak edip araştıran bilim adamlarını varedemez. Doğa, içindeki tüm canlı ve sistemlerle tüm bunları yaratmaya güç yetiren, sonsuz kudret ve akıl sahibi bir Yaratıcı’nın varlığını işaret eder. Allah sonsuz bilgi ve kudretiyle doğayı varetmiştir ve onu her an ayakta tutmaktadır.
Bilimsel Görünümde Sürdürülmeye Çalışılan Bir Aldatmaca
Hürriyet Pazar yazısını okuyanlar, yazıdaki bilimsel terimlerin varlığına bakarak bunun bilimsel bir yazı olduğunu asla düşünmemelidirler. Doğaya yaratıcı güç atfetme davranışı, kökünü bilimden değil felsefeden alan bir davranıştır. Hürriyet Pazar’ın sayfalarında yer bulan evrim teorisi, dayanağını bilimsel bulgulardan değil, bilimsel materyalizm adı verilen ve bilim adamları tarafından bir ideoloji olarak savunulan düşünceden almaktadır. Bu ideolojik bağlantı, kendisi de bir materyalist olan ünlü genetikçi Richard Lewontin’in şu sözlerinde ortaya çıkmaktadır:
Bizim materyalizme olan bir inancımız var, “a priori” (önceden kabul edilmiş, doğru varsayılmış) bir inanç bu. Bizi dünyaya materyalist bir açıklama getirmeye zorlayan şey, bilimin yöntemleri ve kuralları değil. Aksine, materyalizme olan a priori bağlılığımız nedeniyle, dünyaya materyalist bir açıklama getiren araştırma yöntemlerini ve kavramları kurguluyoruz. Materyalizm mutlak doğru olduğuna göre de, İlahi bir açıklamanın sahneye girmesine izin veremeyiz.” (Richard Lewontin, The Demon-Haunted World, The New York Review of Books, 9 Ocak, 1997, s.28)
Hürriyet Pazar’da “Doğa”dan, buluşlar yapan, yeni organlar, yeni sistemler geliştirme gücüne sahip bir varlık olarak söz edilmesi, bilimsel bir görünümde sürdürülen bir aldatmacadır. Gerçekte, yazıda sayılan; cinsiyet, fotosentez, beyin, gözler, süperorganizmalar, asalaklık, simbiyoz, konuşma, ölüm ve çok hücreli yaşamın evrimle ortaya çıktığına dair en ufak bir deneysel kanıt bulunmamaktadır. Lewontin’in itiraf ettiği gibi materyalizm doğru kabul edildiği için doğa tarihi bu felsefeye uygun olarak yazılmaktadır ve tüm bunların bilimin kendisiyle hiçbir alakası bulunmamaktadır.
New Scientist, Hürriyet Pazar ve Hikmet B. Çağlayan’a, doğanın hiçbir yaratıcı gücünün bulunmadığını kabullenmelerini tavsiye ediyor, bilim görünümü altında sürdürdükleri ideolojik propagandaya son vermeleri çağrısında bulunuyoruz.
Hürriyet Pazar’ın Tabiat Ana masallarına cevaplar:
1. Cinsiyet: Hürriyet Bilim, cinsiyetle ilgili hiçbir evrimsel açıklamada bulunamadığını kendisi itiraf etmektedir.
2. Beyin: Beyin, dünyanın en gelişmiş bilgisayarlarının dahi boy ölçüşemeyeceği bir işlem kapasitesine sahiptir. Dünyaca ünlü IBM firmasının teknoloji müdürü Kerry Bernstein, MSNBC.com”da yayınlanan “Beyin Bilgisayarlara Ders Öğretiyor” başlıklı haber-ropörtajda, IBM merkezinde her yıl düzenli olarak nörologların katılımıyla konferanslar düzenlediğini ve mühendislerini beyindeki tasarım konusunda bilgilendirdiğini ifade etmektedir. Bernstein beyindeki işleyişin aynen taklit edilmesinin mümkün olmadığını şöyle ifade etmektedir:
“Beyinde olağanüstü bir paralellik hakim. Yani tek bir bit bilgi, bir anda tam 100.000 nörona yayılabiliyor. Böylece beyin, bilinen en hızlı bilgisayardan yüzbinlerce kat daha hızlı oluyor. Bizim ise bunu elektronikte gerçekleştirebilmemiz mümkün değil.”
Yaşamımızın devamı için her an sayısız işlem yapan, bilgisayar mühendislerini dahi hayran bırakan böylesine üstün bir sistemin tesadüfi ve amaçsız bir süreçte geliştiğine inanmanın akıl ve mantığı tamamen terk etmek anlamına geldiği açıktır. (Bu konuda bakınız: http://www.netcevap.org/propaganda_beyin.html ve http://www.netcevap.org/propaganda_beyin_ek1.html )
3. Ölüm: Yazıda ölümün sözde evrimsel stratejinin bir parçası olduğu masalı anlatılmaktadır. (Burada strateji kelimesinin kullanılmasına dikkat etmek gerekir. Hiçbir aklı, şuuru, plan ve amacı bulunmayan taşların kayaların toprağın suyun bir araya gelip strateji ürettiğini savunmak tamamen akıl dışı bir tutumdur). Bu tip kelime oyunları ölümün evrimle ortaya çıktığı iddiasına bilimsel kanıt oluşturmamaktadır.
4. Fotosentez: Fotosentez, bitkilerin güneşten enerji elde etmede kullandıkları ve indirgenemez komplekslikte olan, fizyolojik bir sistemdir. Birçok aşamasında neler olup bittiği dahi çözülememiş böylesine olağanüstü bir sistemin Darwinizm’in kademeli evrim iddiasıyla açıklanabilir hiçbir yönü bulunmamaktadır. Evrimci biyolog Ali Demirsoy bu konuda şu itirafı yapar:
“Fotosentez oldukça karmaşık bir olaydır ve bir hücrenin içerisindeki organelde ortaya çıkması olanaksız görülmektedir. Çünkü tüm kademelerin birden oluşması olanaksız, tek tek ortaya çıkması da anlamsızdır.” (Prof. Dr. Ali Demirsoy, Kalıtım ve Evrim, Ankara, Meteksan Yayınları, 1984, s.8)
5. Simbiyoz: Simbiyoz, ortak yaşam demektir. Doğada, bitkiler başta gelmek üzere, birçok canlı türü arasında simbiyotik yaşam mevcuttur. Ancak simbiyozun, bir canlı türünü bir başka türe dönüştürdüğü yönünde hiçbir bilimsel kanıt bulunmamaktadır.
6. Çok hücreli yaşam: Çok hücreli yaşamın evrimle ortaya çıktığı iddiasına daha önce verdiğimiz bir cevabı buradan okuyabilirsiniz: http://www.netcevap.org/cumhuriyet030531.html
7. Süperorganizmalar: Mükemmel bir işbirliği yürüterek hayatta kalan canlılardır. Hürriyet Pazar’da buna verilen örnekte birçok tek hücreli canlının bir araya gelerek birlikte yaşam sürdükleri belirtilmektedir. Ancak gayet açıkça görüldüğü gibi, bir türe ait canlıların bir araya gelmesi evrim değildir. Biraraya gelen canlılar, birleşmeden önce ve birleştikten sonra aynı canlılardır. Bir türün bir başka türe dönüşmesi söz konusu olmadığı için ortada evrimden sözedilecek hiçbir durum bulunmamaktadır.
8. Gözler: Hürriyet Pazar’da, gözlerin 543 milyon yıl önce ortaya çıktığı ileri sürülmektedir. Ancak evrimcilerin göstermesi gereken şey, gözlerin “ne zaman” ortaya çıktığı değil, evrimin iddialarına göre “nasıl” ortaya çıktıklarıdır. Gözler evrim teorisini geçersiz kılan başlıca organlardandır. Bunun bilimsel sebeplerini Harun Yahya’nın Gözdeki Mucize başlıklı kitabından, şu linkte okuyabilirsiniz: http://www.harunyahya.org/bilim/hy_gozdeki_mucize/gozgr.html
9. Asalaklık: Asalaklık, bir canlının, yaşamını başka bir canlı üzerinde sürdürmesidir. Ancak burada da simbiyoz veya süperorganizmalarda olduğu gibi “bir araya gelme” mevcuttur ve yeni bir canlı türü oluşmamaktadır. Yine simbiyoz veya süperorganizmalarda olduğu gibi, bu durum evrim teorisine hiçbir bilimsel kanıt oluşturmamaktadır.
10. Konuşma: Konuşma yeteneği, evrim teorisiyle hiçbir şekilde açıklanamayan, mucizevi bir yetenektir. Konuşma, evrim teorisi için açıklanması öylesine umutsuz bir yetenektir ki, Pennsylvania Üniversitesi”nden evrimci araştırmacı David Premack, durumu “İnsan dili, evrim teorisi için bir utançtır” sözleriyle tarif etmeyi seçmektedir. (Swisher III, Roger Lewin, “Java Man”, Abacus, London, 2002, s. 205 )