Galapagos adalarındaki canlıların ve Darwin”in bunlarla ilgili evrim iddialarının anlatıldığı programda, söz konusu canlıların çevreye uyumunu sağlayan özelliklerle ilgili evrimsel adaptasyon masalları anlatıldı. Kısaca sıralayacak olursak, bunlar;
-
Dünyanın en küçük penguen türü olan Galapagos penguenlerinin, sıcakta vücut yağlarını dengeleyecek ince bir tüy tabakası oluşturdukları masalı,
-
Ağaçlarda beslenen bir çeşit kertenkelenin, palmiye dalları arasında asılı durmasını sağlayan esnek bir kuyruk geliştirdiği masalı,
-
Hawai”nin en yüksek volkanik dağında, 10 bin feet yüksekliğindeki buzul tepelerde yaşayan bir böcek türünün, buradaki donmuş yiyeceklerle beslenecek ve kanında donmaya karşı bir çeşit madde üretecek şekilde uyum sağladığı masalı,
-
Hiç denecek kadar az yağmur alan ve tropik güneş ışınlarıyla kavrulmuş kraterlerde yaşayan gümüş kılıç bitkisinin, bu zorlu ortamdaki bütün sorunların üstesinden gelebilmek için evrim geçirdiği masalı idi.
Tüm bu iddialar hiçbir bilimsel kanıta dayanmayan, sadece hayal gücünden yola çıkılarak oluşturulmuş masallardan ibarettir. Bu masallarda göze çarpan mantık yürütme, önce bir organ ya da özelliğin bir organizma açısından yararını anlatıp sonra söz konusu adaptasyonun evrimle ortaya çıktığı hikayesini devreye sokma şeklindedir. Kanıta dayanmadıkları için bu iddiaların evrim teorisine destek oluşturacak şekilde bilimsel bir değeri bulunmamaktadır. Herhangi bir canlı için üretilebilecek evrim masallarının bir sınırı da yoktur. Yukarıdaki evrim masalları evrimcilerin kendi haya lgücü özgürlükleri çerçevesinde oluşturulmuş subjektif görüşlerdir. (Bu hikayelerin ardındaki mantık yürütmeyi daha geniş bir biçimde ele alan ve bunların evrim teorisine neden destek oluşturmadığını gösteren bir yazımızı buradan okuyabilirsiniz)
Ayrıca Kanal 6″daki belgeselde, uçamayan kuşların kökeninin de evrimle açıklanmaya çalışıldığı görülmektedir. Ancak uçamayan kuşlar gerçekte evrim teorisine hiçbir kanıt oluşturmamaktadır.
Adalarda dağılmış bazı uçamayan kuş türlerinin bireyleri, aynı türlerin ana karadaki uçabilir bireylerine göre bazı fiziksel farklılıklar ortaya koymaktadır. Uçamayan kuşlarda uçuş kasları ve göğüs kemiği küçülmüş görülmektedir. Bunun sebebi olarak, adaların kuşlar açısından düşmanlara karşı daha korunaklı olması ve ana karadan buraya göç etmiş kuşların uçmaya ihtiyaç duymayarak, yerde yaşamaya uyum sağlamış olmaları gösterilmektedir.
Söz konusu canlılarda bazı değişiklikler olmuş olabilir. Ancak belgeseldeki senaryoda “evrim”e kanıt sürülebilecek bir durumun olmadığı açıktır. Çünkü bu senaryo uçuşla ilgili anatominin ‘ortaya çıkışını” değil, ‘yitirilmesini” açıklamaktadır. Canlıların basitten komplekse doğru geliştiğini iddia eden evrimcilerin göstermesi gereken şey, bir canlının DNA”sında nasıl olup da genetik bilgi artışı meydana gelebileceği ve sürüngen gibi bir canlının uçuş için gerekli özgün genetik bilgi -ve yapıları- kazanıp kuşa dönüşebileceğidir. Oysa evrimciler uçuşun kökenini açıklamada tamamen çaresizdirler. Ancak çaresizliklerini kabullenmek yerine, evrime hiçbir şekilde kanıt oluşturmayan uçamayan kuşları, Kanal 6 ekranlarında görüldüğü gibi, kitlelere evrim kanıtı olarak sunmaya çalışmaktadırlar. Bu ise tam anlamıyla Darwinizm dogmasını ayakta tutmak için sürdürülen bir göz boyama, bir aldatmacadır. Bir diğer deyişle, Kanal 6″da uçamayan kuşların kökeni hakkında ortaya konan evrim iddiaları kanıtsal yönüyle değil, propaganda yönüyle tercih edilmekte ve evrim teorisi lehinde kullanılmaktadır.
Kanal 6 televizyonu yetkililerine program seçimi yaparken yukarıda açıkladığımız noktaları dikkate almalarını tavsiye ediyor, evrim teorisinin sadece felsefi nedenlerle ayakta tutulan geçersiz bir teori olduğunu görmelerini diliyoruz.