18. yüzyılın köhne bilgisi dahilinde geliştirilmeye başlanan at serileri hikayesi, gitgide büyüyen ebatlara ve gitgide azalan tırnak sayısına göre sıralanmış canlılara dayanıyordu. Bu sıralamada, canlıların anatomisi, fizyolojisi, yaşadıkları dönem gibi öncelikli konular ikinci plana atılmış, bilimsel delil sunma gereği bile duyulmadan (bu konuyla ilgili Darwinistlerin getirebilecekleri tek bir bilimsel delil bile yoktur), yalnızca ortaya insanların hafızalarında kalacak ve evrim çağrıştıracak bir seri çıkarmak amaçlanmıştı. Zaman ilerledikçe, yeni ele geçirilen fosiller karşısında bu at serisi şeması şüpheli hale gelmeye başlamış ve dolayısıyla evrimcilerin seride sürekli değişiklikler yapmaları gerekmişti.
Bu uydurma seri, fosil kayıtlarına, ele geçen paleontolojik bilgilere ve bilimsel gelişmelere uyumlu hale getirilmeye çalışılıyor ve bu nedenle de sürekli çelişkiler sunuyordu. Ortada evrimsel bir delil değil foyası ortaya çıktıkça şekil değiştiren, açık bir aldatmaca vardı. (Konuyla ilgili detaylı bilgi için: http://www.harunyahya.org/evrim/birzamanlar/birzamanlar11.html)
Hayali at serisinin tutarsız ve anlamsız bir fosil yığınına dönüşmesi uzun sürmemiştir. Artık bu iddia, bilim çevrelerinin geçersizliğini çok iyi bildiği, literatürden çıkarılmış sahte bir iddiadır. BBC televizyonu eski bilim editörü Gordon Rattray Taylor, bu seri konusundaki çelişkileri ve evrimi destekleyen hiçbir kanıt olmadığını şöyle ifade eder:
Belki de Darwinizm”in en ciddi zayıflığı, paleontologların, organizmaların ikna edici filogenezlerini veya dizilerini büyük evrimsel değişimleri ortaya koyacak şekilde göstermedeki başarısızlıklarıdır… At genellikle oluşturulmuş tek örnek olarak anılır. Ancak gerçekte Eohippus”tan Equus”a olan çizgi çok düzensizdir. Ebatlarda sürekli bir artış iddiasındadır ancak gerçek şudur ki bazı varyantlar Eohippus”tan daha küçüktür, daha büyük değil. Farklı kaynaklardan örnekler görünürde ikna edici bir dizi oluşturacak şekilde bir araya getirilebilir ancak bunların zaman içinde bu şekilde gerçekten sıralandığına dair hiçbir kanıt yoktur.[1]
Dünyanın en ünlü müzelerinden biri olan Amerikan Doğa Tarihi Müzesi”nden evrimci paleontolog Dr. Niles Eldredge ise, bizzat kendi müzesinde sergilenmekte olan at serileriyle ilgili evrimci iddiaların sadece hayalgücüne dayandığını yaklaşık 20 yıl önce kabul etmiştir. Eldredge, bu spekülatif serinin, ders kitaplarına girecek şekilde bilimsel bir gerçek gibi gösterilmesini de şöyle eleştirmiştir:
İtiraf ediyorum ki ders kitaplarına rahatsız edici miktarda fazla şey sanki gerçekmiş gibi girdi. Mesela bunun en ünlü örneği, 50 yıl önce hazırlanmış olan ve hala alt katta sergilenmekte olan atın evrimi sergisidir. Bu, sayısız ders kitabında tartışmasız gerçek gibi gösterilmiştir. Ben şimdi bunu esef verici buluyorum çünkü, bu tür hikayeleri ortaya atan insanların, bunların [fosillerin] bir bölümünün spekülatif doğasından, bizzat kendilerinin haberdar olduğunu düşünüyorum.[2]
Darwinistler bile evrim tarihinde atın evrimi serisini bir utanç vesilesi olarak görürken, Bilim ve Gelecek dergisinin köhne bir hikayeyi ısrarla ayakta tutmaya çalışması, açık bir çaresizlik göstergesidir. Evrimciler ısrarla çeşitli at türlerinin isimlerini sıralayarak, soyu tükenmiş at türlerini ara form gibi göstermeye çalışarak, atların atası ile ilgili hikaye kitaplarını andıran bir üslupla senaryolar kurarak bu sahtekarlığı bilimsel bir kalıba sokmaya çalışmaktadırlar. Oysa at, diğer tüm canlılar gibi, evrim geçirmemiş, bir anda, bugünkü özelliklerine sahip olarak ortaya çıkmıştır. 19. yüzyıldan beri bu canlı için kurgulanmaya çalışılan senaryolar hep Darwinistler açısından hüsranla sonuçlanmıştır. Fosil kayıtları, Darwinizm”e meydan okumuştur ve halen meydan okumaya devam etmektedir.
45 Milyon Yıllık Yabani At Fosili ve Darwinistlerin Hüsranı
Aslında Bilim ve Gelecek dergisinin ve diğer tüm Darwinist kaynaklı yayınların son zamanlardaki çırpınışları, Darwinizm”in tüm dünyada ağır bir yenilgiye uğramış olmasından, fosil kayıtlarındaki milyonlarca yaşayan fosilin gözler önüne serilmesinden ve Darwinizm”in bir sahtekarlık olduğunun tüm insanlığa bildirilmesinden kaynaklanmaktadır. Yaşayan fosil sergileri, tüm dünyaya ulaşan Yaratılış Atlası serileri Darwinist çevrelerin artık çıkar yol olmadığını, insanları aldatamayacaklarını ve ne sahtekarlık yaparlarsa yapsınlar Darwinizm aldatmacasını ayakta tutamayacaklarını anlamalarını sağlamıştır. Tüm dünyanın evrimin bir yalandan ibaret olduğunu anlaması, bilindik Darwinist propaganda yöntemlerinin geçersiz kalacağının habercisi olmuştur. Bu, Darwinistler için bir yıkımdır; çünkü 1.5 asırdır evrim teorisini ayakta tutabilmelerinin tek nedeni bu propaganda yöntemleri olmuştur.
Sonuç:
Bir yalan, istediği kadar tüm dünyayı aldatmış olsun, yaşam süresi sınırlıdır. Bu yalan, mutlaka ortaya çıkacak, mutlaka deşifre olacaktır. 19. yüzyıldan beri dünyayı aldatan Darwinizm yalanı da 21. yüzyılın gelişiyle deşifre olmuş, Darwinizm”in gerçek yüzü anlaşılmıştır. Darwinist bilim adamlarının bu yalan üzerinde ısrarcı davranıp eski senaryoları süsleyerek insanlara sunmak yerine, bilimsel gerçekleri ve gözardı edilemez delilleri dikkate almaları ve bu yalanı sürdürmeye son vermeleri gerekmektedir. En doğru olan, dürüstlüğe, bilime ve akla yakışan tutum budur. Bilim ve Gelecek dergisine de, Darwinizm”in kaçınılmaz yenilgisini kabul edip, doğru ve dürüst bilim anlayışını benimsemesini tavsiye ediyoruz.