Son bir genetik çalışmanın sonuçları, Neandertallerin aynen günümüz insanları gibi konuşma yeteneğine sahip olduğunu ortaya koyarak Neandertallerin günümüz insanlardan farksız bir ırk olduğunu bir kez daha kanıtlamış oldu.
Alman ve İspanyol bilim adamları, 43.000 yıl kadar önce ölmüş olan Neandertal insanlarının kalıntılarından çıkardıkları DNA”yı incelediler. Elde ettikleri DNA”da, dil ve konuşma yeteneğiyle ilgili olduğu bilinen Foxp2 genini, günümüz insanındaki karşılığıyla kıyaslayan bilim adamları, ikisi arasında hiçbir farklılığın bulunmadığını ortaya çıkardılar.
Çalışma ekibinde yer alan ve Max Planck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü bünyesinde görevli araştırmacı olan Johannes Krause, elde ettikleri sonucu şöyle özetliyor:
“Foxp2 geni açısından değerlendirildiğinde, Neandertallerin insanlar gibi konuşamadığını düşünmek için hiçbir sebep bulunmuyor” (1) Bilim adamları, söz konusu çalışmalarını Current Biology dergisinde yayımladılar. (2) Çalışmaya imza atanlar arasında, Max Planck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü bünyesinde çalışmalarını yürüten, tanınmış araştırmacı Steven Paabo da yer alıyor.
Daha önceki çalışmalarda, Paabo Neandertallerin mitokondriyal DNA”sını çıkarmayı başarmış olsa da, bu son çalışmada Neandertaller”den ilk kez çekirdek DNA”sı elde edildi. (DNA, hücrelerimizde hem çekirdek içinde hem de mitokondri bünyesinde bulunmaktadır. Mitokondri, enerji üretiminden sorumlu bir organeldir). Çalışmada incelenen Neandertal DNA”sı, Kuzey İspanya”daki El Sidron mağarasında bulunan iki bireye ait fosillerden elde edildi.
Foxp2 geninin anormal versiyonlarını taşıyan ve ismi gizli tutulan bir İngiliz ailenin bireylerinin konuşma ve anlamada güçlük çektiği daha önce gösterilmiş, böylece bu genin konuşmayla ilgili olduğu anlaşılmıştı. Şimdi Neandertallerde günümüz insanıyla aynı Foxp2 geninin bulunduğunun ortaya çıkması, Neandertallerin de kendi aralarında aynen günümüz insanlarının yaptığı gibi rahatlıkla konuşmuş olduğunu göstermektedir.
Çalışmanın evrimci önyargılara darbesi
Evrimciler, insanın tüm biyolojik ve zihinsel işlevlerinin tesadüfi bir süreç içinde ve zamanla ortaya çıktığını varsayarlar. İnsanı ve insanın tarihini yorumlarken, yaşça eski olanın “ilkel” olması gerektiği gibi bir önyargıdan hareketle verileri yorumlar, kendi dogmatik bakış açılarını kanıtlara empoze ederler. İnsanla ilgili ne zaman paleoantropolojik bir keşif yapılsa, konuyu hep “ilkel-gelişmiş” çerçevesi içinde ele almış, insanın tarihini gelişimsel bir senaryo olarak kurgulamışlardır. Dört ayak üzerindeki hayali yürüyüş şeklimizden iki ayak üzerindeki dik yürüyüşe hayali geçiş; küçük ve maymunsu beyin hacminden iri beyin hacmine hayali geçiş; homurtularla başlayıp binlerce ayrı dille sürdürülen konuşma yeteneğimize hayali geçiş gibi iddialar hep bu bakış açısının ürünüdür ve hiçbir bilimsel delile dayanmayan büyük bir aldatmacadır.
Neandertaller de 1956 yılında ilk keşfedildiklerinde bu önyargılı bakış açısından nasiplerini almışlar, evrimcilerce dizleri eğik ve kambur yürüyen, yarı maymun yarı insan görünümlü, garip homurtular çıkaran ve kaba bir yaratık olarak betimlenmişlerdir. Bu önyargılarını ders kitapları ve diğer yayınlarda öylesine sık tekrarlamışlardır ki, İngilizce dilinde “Neanderthal” kelimesi “kaba” kelimesiyle eş anlamlı olarak yerleşmiştir.
Ancak daha sonraki gelişmeler bir kez daha göstermiştir ki, önyargı ve hayalgücü asla gerçeklerin önüne geçemeyecektir. Evrimciler, Neandertallerle ilgili ilkel maymun adam hikayelerini oluştururken, kanıtların belirsiz ve az olmasından istifade etmiş, bunlar arasındaki boşlukları kendi varsayımlarıyla doldurmuşlardır.
Günümüz insanlarına göre daha güçlü kemik yapısına ve hatta daha iri beyin hacmine sahip olan bu insanlar günümüzden 250.000 yıl kadar önce ortaya çıkmış, Ortadoğu, Asya ve Avrupa”da yayıldıktan sonra günümüzden 30.000 yıl kadar önce gizemli bir biçimde ortadan kalkmışlardır.
Doğayı sürekli bir çatışma alanı ve gelişmişin ilkeli yok ettiği bir ring olarak yorumlama eğiliminde olan Darwinistler, anatomik olarak günümüzdeki yapıya sahip ırklar tarafından (Homo sapiens) ortadan kaldırılmış olması gerektiği düşüncesini ortaya atmışlardır. Bu Darwinist senaryonun temel varsayımlarından birisini de, Homo sapiens”in kültürel ve zihinsel olarak üstün olduğu iddiası oluşturmuştur. National Geographic, Discovery Channel gibi belgesellerde, Neandertal-Homo Sapiens”in birbirlerini ilk kez gördükleri anlar tasvir edilmiş, bu karşılaşmalarda Neandertaller homurdanan ilkel yaratıklar olarak canlandırılırken Homo sapiens”ler gayet güzel konuşabilen, dik ve mağrur, düzgün görünümlü insanlar olarak gösterilmişlerdir.
California Üniversitesi, Berkeley”den antropolog Terrence Deacon çalışmanın bu Darwinci senaryoya etkisini şu sözlerle ifade ediyor:
“Birçok araştırmacı, dil yeteneğini Homo sapiens”i Neandertallerden ayıran ve belki de ikincisinin ortadan kalkmasına yol açan bir özellik olarak görüyordu. Ancak bu yeni çalışma, bu görüşün yanlış olduğuna işaret ediyor”. Deacon sözlerine şunları da ilave ediyor: “Bu çalışma, konuşulan dilin yakın bir zamanda evrimleştiği ve Homo sapiens”e has bir yetenek olduğu yönündeki iddialara güçlü bir şekilde meydan okuyor” (4)
Böylece son birkaç onbin yılda Homo sapiens”in evrimleştirdiği varsayılan dil yeteneğinin, çok daha gerilere uzanan ve daha eski insanlarca da kullanılan bir yetenek olduğu ortaya çıkıyor.
Bu yönde yorumlarda bulunan bir başka araştırmacı da Oxford Üniversitesi”nden istatistiksel genetikçi Gilean McVean”dır. McVean, konuyla ilgili şu açıklamaları yapmaktadır:
“Neandertallerin, ölülerini gömme ayinleri ve takılar ile muhtemelen müzik ve sanat içeren gelişmiş bir kültüre sahip oldukları düşünüldüğünde, bu insanların konuşmuş olabilecekleri düşüncesi de abartı gibi durmuyor. Daha eski bazı hominidler de muhtemelen dil yeteneğine sahiptiler. Alet kullanımı, avlanma ve dünyaya yayılım açısından bu denli gelişmiş olan Homo erectus”u dil yeteneğinden mahrum düşünemiyorum”. (5)
Darwinistler belirledikleri sahte evrim şemasına uygun düşecek bir “ilkelden gelişmişe” senaryosu kurgularken, kuşkusuz fosil kayıtlarının bu senaryoyu yalanlayacağını hesaba katmamışlardır. Nitekim söz konusu senaryo, bulunan her yeni delil sonucunda insanın da tüm diğer canlılar gibi evrimleşmediğini, Allah”ın emri ile tüm mükemmel özelliklere sahip olarak yoktan yaratıldığını göstermektedir.
Sonuç:
Bilinmelidir ki, dünyanın en önde gelen Neandertal uzmanları, bu insanların kültürel ve anatomik olarak günümüz insanından geri kalır bir yönü olmadığı sonucuna varmış bulunmaktadırlar ve bunu her fırsatta dile getirmektedirler. (6)