Yarasalar son derece çevik uçuculardır. Kanatlarını saniyede 3 ila 17 kez çırpabilen yarasalar, son hızda uçarken dahi çok ani U-dönüşleri gerçekleştirebilien mükemmel hava akrobatlarıdır. En düzensiz ve engelli uçuş alanlarında dahi adeta kusursuz bir slalom yapabilmekte, en kompleks manevraları gerçekleştirebilmektedirler. Bu üstün manevra yeteneklerini ise, uçma esnasında kanatlarının yüzey şeklini dinamik olarak değiştirebilmelerinden almaktadırlar. Yarasanın el kemikleri, ince bir zar şeklinde yayılan ve herhangi tüylü bir yapı içermeyen kanatları boyunca uzanır. Yarasa, zarsı kanadı boyunca uzanan parmak kemiklerini ve kemiklere bağlı kasları kullanarak uçma sırasında kanatların alması gereken şekli an ve an kontrol eder. Havada bedenini sokmak istediği şekle ve yönelmek istediği yöne göre bir sonraki anda kanatlarının alacağı şekli son derece hassas ve kesin bir şekilde ayarlar. Bunların kullanımı, uçaklarda kanatlarda bulunan flapların kullanımıyla benzer bir etki ortaya koymaktadır. Günümüzde hiçbir teknolojik cihazın erişemediği, bilimadamlarının da henüz tam olarak anlayamadıkları bir şekilde, kanat yüzeyinde bulunan basınç alıcılarını kanat etrafındaki hava hareketlerini algılamada ve bunlarla ilgili verileri beyne iletmede kullanırlar. Yarasa beyninde bu veriler yorumlanır ve hayvanın yönü ve hızı da hesaba katılarak kanat hareketlerini kontrol eden sinir kas sistemi aracılığıyla en uygun kanat şekli sağlanmış olunur.
Southern California Üniversitesi”nde görevli havacılık ve uzay araştırmacısı olan ve sözkonusu bilimsel makalenin yazarları arasında yer alan Geoff R. Spedding, yarasaların bu yeteneğini elektronik olarak yönetilen ve kusursuzca işleyen bir sisteme benzetiyor. Spedding, New York Times gazetesinde yayımlanan yorumlarında konuyla ilgili olarak şu ifadeleri ortaya koyuyor:
“Bütün sistemin nasıl çalıştığını henüz anlayabilmiş değiliz… Ancak bir şekilde güzel, düzenli bir hava akımı oluşturuyor, ki eğer biz akımı tuşlara basarak düzenleme imkanımız olsaydı aynen bu şekilde düzenlerdik”.
Bilimadamları, deneylerinde bir hava tünelinde yerleştirilmiş ballı su karışımından beslenmek üzere eğitilmiş 3 adet yarasayı kullandılar. Deneyler sırasında yarasaların bu kaynaktan beslendiği esnada kanat çevresindeki hava akımlarının hareketlerini izlediler. Bu amaçla hava tünelinin içinde renklendirilmiş su buharı kullanan bilimadamları, lazer ışınlarıyla izleyerek kameraya aldıkları hava partiküllerinin hareketlerini inceleyerek yarasa kanatlarının çevresel havayla nasıl etkileşim ortaya koyduğunu, ne gibi destek akımları oluşturduklarını incelediler. Bu gözlemler, yarasa kanadının sivri ucunun, kanat ucunda bir hava girdabı oluşturduğunu ortaya koydu. Spedding, yaptıkları gözlemi şu sözlerle aktarıyor:
“Çırpılmakta olan bir kanadın uç kısmında oluşan girdabın üzerinden geçen hava akımı, kanadın arka kısmında şaşırtıcı derecede pürüzsüz ve düzenli olan katmanlı bir hava yapısı meydana getiriyor ve girdabın kendisi kaldırma kuvvetinin en az %40″ını oluşturuyor” … “yarasanın kanat şeklini ve kanat eğrilerini aktif olarak değiştirebilme yeteneği girdabın kontrol ve sabitliğine katkıda bulunuyor olabilir.”
Kanatların ortaya çıkardığı bu kaldırma etkisi daha önce sineklerden biliniyordu ancak daha ağır canlılarda bu çalışmayla ilk kez gösterilmiş oldu.
Yarasalardaki mükemmel sistemler keşif uçaklarının geliştirilmesinde kullanılabilir
Yarasanın kusursuz bir sistem oluşturan uçuş mekanizmaları, havacılık alanında geliştirilmeye çalışılan teknolojiler için de bir ilham kaynağı oluşturuyor. Bunların başında ise minyatür keşif uçakları geliyor.
Çalışmayla ilgili bilimsel makalenin başyazarı olan ve İsviçre”deki Lund Üniversitesi”nde görevli olan Anders Hedenstrom bu konuda şu yorumu yapıyor:
“Bu çalışma gösteriyor ki, daha doğadan edineceğimiz çok fazla mühendislik tasarımı ilhamı mevcut” (2) “Bu tür çalışmalar, sadece birkaç santimetre uzunluğunda yarasa benzeri robotlar veya “mikro hava taşıtları” geliştirmeyi mümkün kılabilir.” (3)
Spedding ise yarasanın bu konuda sağladığı perspektifi şu sözlerle ifade ediyor:
“Eğer yüksek derecede manevra yeteneğine sahip, yavaş uçan keşif uçakları yapmak istiyorsak acaba kanatlarını bir yarasa gibi çırpacak şekilde mi yapmalıyız?”
Böylesine mükemmel bir sistem ilk olarak nasıl ortaya çıkmıştır?
Hemen yukarıda sorduğumuz bu soru, yarasanın ne mükemmel sistemlerle donatılmış bir canlı olduğunu gösteren bu son çalışmayla kaçınılmaz olarak karşımıza gelmektedir. Daha önce anlatıldığı gibi, yarasanın son derece kompleks manevra sistemleri, kusursuz çalışan bir kumanda sistemi görevi gören beyin tarafından yönlendirilmektedir. Beyin, mükemmel bir bilgisayar gibi kanat üzerinde yerleştirilmiş olan algılayıcılardan hava akımlarının özellikleriyle ilgili olarak iletilen verileri yorumlamakta ve ilgili sinir kas sistemlerine hatasız işleyen komutlar göndermektedir.
Ancak konu üzerinde biraz düşünecek olursak, yarasanın kanat, parmak, kas, beyin gibi organlarının aslında hücrelerden meydana geldiğini, hücrelerin ise herhangi bir şuurdan yoksun moleküllerden oluşan bir bütün olduğunu görürürüz. Peki ama tüm bu hücreler nasıl olup da yerli yerinde bulunarak mükemmel bir işbirliği ve iletişim ağı oluşturabilmekte, yarasanın uçması için gerekli işlemleri gerçekleştirmeyi nasıl olup da üstlenebilmektedirler? Milyarlarca hücre arasında neden bir başıbozukluk ve kaos ortamı oluşmamakta, tüm hücreler ait oldukları dokuların işlevlerini yerine getirmeyi neden bir görev bilmektedirler? En gelişmiş laboratuvarlarda çalışan bilim adamlarının dahi merak ve hayranlığını çeken bu sistemleri ilk olarak bu hücrelerin planlamış olmaları mümkün müdür?
Elbette hayır. Tüm bu sistemi ve bunun işlevlerini “OL” emriyle vareden Yüce Allah”tır. Yüce Rabbimiz olan Allah, uçan canlıları gökte tutmakta olduğunu bir Kuran ayetinde şöyle bildirmektedir:
“”Göğün boşluğunda boyun eğdirilmiş (musahhar kılınmış) kuşları görmüyorlar mı? Onları (böyle boşlukta) Allah”tan başkası tutmuyor. Şüphesiz, iman eden bir topluluk için bunda ayetler vardır.”” (Nahl Suresi, 79)