1879 yılında dönemin tanınmış evrimcileri arasından iki isim, hayali atın evrimi senaryosuna kanıt olarak gösterilmeye çalışan canlılarla ilgili çalışmaları daha da ileri götürerek Darwinistlerin uzun yıllar gündemde tutacakları at serisini oluşturdular. Amerikalı fosil araştırmacısı Othniel Charles Marsh ile Thomas Huxley (Darwin”in bulldog”u olarak da tanınır), bazı toynaklı fosilleri, arka ve ön ayaklarındaki tırnak sayılarına ve diş yapılarına göre dizerek bir şema oluşturdu. Daha önce Sir Richard Owen tarafından 1841 yılında Hyracotherium ismini verdiği küçük bir memeli fosili, sözde evrim çağrıştıracak şekilde yeniden isimlendirilmiş ve “fiafak Atı” anlamına gelen Eohippus adını almıştı. İddialarını şemalarıyla birlikte, American Journal of Science isimli dergide yayınlayan ikili, bir yüzyıl boyunca müze ve ders kitaplarında Eohippus”tan günümüz atlarına doğru sıralanan -sözde evrimin kanıtı olarak gösterilecek- serinin temellerini atmışlardı. Bu hayali serinin aşamaları olarak gösterilen önemli kategoriler Eohippus, Orohippus, Miohippus, Hipparion ve nihayet günümüz atı Equus”tu.
Bu hayali seri, sonraki yüzyıl boyunca atın sözde evrimine en büyük kanıt olarak gösterildi. Tırnak sayısındaki düşüş, ebatta ise küçükten büyüğe doğru giden düzenli artış evrimcileri ikna etmeye yetmişti.
Kısa bir süre içinde at serisi kendi içinde çelişkiler sergilemeye başladı. Yapılan kazılarda rastlanan ve sahte at serisine dahil edilmeye çalışılan yeni fosiller sorun oldu. Çünkü fosillerin yeri, yaşı, tırnak sayısı gibi özellikler birbirleriyle çelişkili bir durum oluşturarak seriyi bozmaya başlıyordu. At serisi bu yeni bulgular karşısında tutarsız ve anlamsız bir fosil yığınına dönüştü.
Zamanla pek çok Darwinist atın evrimi senaryosunun gerçek kanıtlara dayanmadığını kabul etmek zorunda kaldı. Kasım 1980″de Chicago Doğa Tarihi Müzesi”nde 150 evrimcinin katıldığı, dört gün süren ve kademeli evrim teorisinin sorunlarının ele alındığı bir toplantı yapıldı. Toplantıda söz alan evrimci Boyce Rensberger, atın evrimi senaryosunun fosil kayıtlarında hiçbir dayanağı olmadığını ve atın kademeli evrimleşmesi gibi bir sürecin hiç yaşanmadığını şöyle anlatmıştı:
Yaklaşık 50 milyon yıl önce yaşamış dört tırnaklı, tilki büyüklüğündeki canlılardan bugünün daha büyük tek tırnaklı atına bir dizi kademeli değişim olduğunu öne süren ünlü atın evrimi örneğinin geçersiz olduğu uzun zamandır bilinmektedir. Kademeli değişim yerine, her türün fosilleri bütünüyle farklı olarak ortaya çıkmakta, değişmeden kalmakta, sonra da soyu tükenmektedir. Ara formlar bilinmemektedir.
Atın hayali evrimi ve söz konusu sahte atın evrimi şemasındaki bir başka tutarsızlık da zamanlama problemidir. Doktor Nicholas Comninellis bu konuyla ilgili şu açıklamayı yapar:
Atın evrimi önerisindeki bir diğer engel de zamanlamanın tutarsızlığıdır. Evrim teorisi, bir türün, o şekilde yaşama daha iyi adapte olduğu için, bir başka türe evrimleşmeye eğilimli olması anlayışına dayanır. Bu baştaki türün yok olmasına yol açar. Atlardaki vakada, 3 toynaklı türün, tek toynaklı tür kadar sıhhatli olmaması gerekirdi. Evrim, türler arasındaki geçişin gerçekleşmesi için milyonlarca yıl gerektirir ki, ilk türün ortadan kaybolması için fazlaca vakit vardır.
Fakat bugün biliyoruz ki, hem tek toynaklı, hem de üç toynaklı türler Kuzey Amerika”da beraber yaşamışlardı. At çeşitlerinin aynı anda var olduğu gerçeği, evrim teorisinin açıklamasıyla bütünüyle tutarsızdır. Buna ek olarak Hyracotherium, Miohippus ile Equus arasındaki kayıp halkalar asla bulunamamıştır. Evrime destek olması bir yana dursun, atın tarihi daha çok özel yaratılışla uyumludur – günümüzdeki eksiksiz canlılar aynı anda yaratılmışlardır.
Atın evrimi senaryosunun geçersizliğinin açıkça ortaya çıkmış olmasına ve bu durumun Darwinistler tarafından da kabul görmüş olmasına rağmen, bu hayali seri diğer Darwinist sahtekarlıklar gibi hala bazı Darwinist yayın ve ders kitaplarında kullanılmaktadır. Bu seri adeta gerçek gibi sunulmakta, hatta dünyaca ünlü paleontologların ve bilim adamlarının idaresinde bulunan doğa tarihi müzelerinde açıkça sergilenmektedir. Dünyanın en ünlü müzelerinden biri olan Amerikan Doğa Tarihi Müzesi”nin müdürü evrimci paleontolog Dr. Niles Eldredge, bizzat kendi müzesinde sergilenmekte olan at serileriyle ilgili evrimci iddiaların sadece hayalgücüne dayandığını yaklaşık 20 yıl önce kabul etmişti. Eldredge, bu spekülatif serinin, ders kitaplarına girecek şekilde bilimsel bir gerçek olarak gösterilmesini de eleştirmiştir:
İtiraf ediyorum ki ders kitaplarına rahatsız edici miktarda fazla şey sanki gerçekmiş gibi girdi. Mesela bunun en ünlü örneği, 50 yıl önce hazırlanmış olan ve hala alt katta sergilenmekte olan atın evrimi sergisidir. Bu, sayısız ders kitabında tartışmasız gerçek gibi gösterilmiştir. Ben şimdi bunu esef verici buluyorum çünkü, bu tür hikayeleri ortaya atan insanların, bunların [fosillerin] bir bölümünün spekülatif doğasından, bizzat kendilerinin haberdar olduğunu düşünüyorum.
Darwinist Eldredge”in tespiti son derece doğrudur. Kasıtlı çarpıtmalar deccaliyetin özünde olduğu için, bu sisteme sahip çıkanlar da aldatmacaya başvurmaktadırlar. Yukarıda sayılan tüm örnekler, Darwinizm aldatmacasının fazlasıyla deşifre olmuş, sahteliği Darwinist bilim adamları tarafından dahi mecburen kabul edilmiş belli başlı örneklerdir. Bu örnekler deccaliyet sisteminin iç yüzünü göstermek için yeterlidir. Fakat asıl olarak şunu hatırlamakta fayda vardır: Evrim teorisi, yani Darwinizm ideolojisi, Allah”ı inkar amaçlı bir yalan üzerine kuruludur. Dolayısıyla Darwinizm”in getirdiği her iddia, her öneri, her delil yalandır. fiimdiye kadar duymuş olduğunuz bütün “evrime delil bulundu” ifadelerinin, “canlılar evrimleşti” açıklamalarının, “insanın şempanzeyle ortak ataları” sözlerinin tamamı yalandır. Darwinistler bir yalanı savunurlar. Bunun nedeni deccaliyet sistemine olan mantıksız itaat ve bağlılıkları, sırf Allah inancı ile mücadele halinde olabilmek için batıl Darwinizm dinine yönelik körükörüne sadakatleridir.
Oysa batıl bir inancın, büyük bir yanılgının içindedirler. Her şeyin Sahibi ve Yaratıcısı olan Yüce Allah ayetlerinde şöyle buyurur:
Kim İslam”dan başka bir din ararsa asla ondan kabul edilmez. O, ahirette de kayba uğrayanlardandır. (Al-i İmran Suresi, 85)
Haberiniz olsun; şüphesiz göklerde kim var, yerde kim var tümü Allah”ındır. Allah”tan başkasına tapanlar bile, şirk koştukları varlıklara ve güçlere (gerçekte) uymazlar. Onlar yalnızca bir zanna uyarlar ve onlar ancak “zan ve tahminde bulunarak yalan söylemektedirler.” (Yunus Suresi, 66)