Adnan Oktar”ın Hatay TV röportajından (7 Eylül 2008)
ADNAN OKTAR: Yani şeytan insanlarla alay eder amma bu kadar geniş çaplı üniversite profesörlerini, aydınlarını, milyonlarca insanla böyle alay etmesi çok büyük bir mucize.
SUNUCU: Yani yıllardır bize bunları okullarda halen de verilmekte ama.
ADNAN OKTAR: Alenen eğleniyor şeytan. Diyor ki kardeşim sen tesadüfen oldun diyor , ha öyle mi diyor gerçekten ben tesadüfen oldum diyor. Haşa, yani inanılır gibi değil. Mesela ben sizi şuan tam renkli görüyorum üç boyutlu benim ceketim ile sizin ceketiniz aynı yerde görünüyor beynimin içinde. Fakat müthiş bir derinlik algısı var gerçekten karşımdaymışsınız gibi görünüyor. Bu hiçbir televizyonda, hiçbir sinemada şuana kadar elde edilen bir kalite değil. Beyni açıyoruz kanlı bir et parsçı şu kadar. E biz normal beynin içini görüyorsak eğer kan ve et görmemiz gerekiyor. öyle bir karanlığı görmemiz gerekiyor. Simsiyah karanlığı. Kan veya et en fazla aydınlatılsa bile. Ama pırıl, pırıl bir alem var içimizde. Bak televizyon göstertiyor Allah, radyo göstertiyor, teknik alet edevat göstertiyor, sizleri göstertiyor. Ve tam renkli, üç boyutlu görüyoruz. Hiçbir televizyonun yapamadığını beyindeki şu kadarcık bir et parçası yapıyor Allah’ın dilemesiyle. Sırf şu Allah’ın varlığı için yeterlidir. Yani bunun üstene başka hiçbir şeye gerek yok normal bir insan için. Darwin diyor ki bunlar tesadüfen oldu. Koku alma tesadüfen oldu. Biz gül, karanfil kokusunu tesadüfen öğrenmiş oluyoruz güya. En kaliteli ses sistemi kulağımızda. Mesela sizin konuşmanızı ben üç boyutlu alıyorum. Stereo ve üç boyutlu. Ama en kaliteli ses aletlerini ben dinledim. Hiç birinde bu kalite yok. Peki kardeşim bunu bu kadarcık bir et parçası yapıyor onu binlerce, on binlerce mühendis yapıyor. Bilim adamı yapıyor, binlerce parçadan oluşuyor. Burası da bir parça et. Yani hiçbir teknik edevat yok, hiçbir şey yok. Birde bu görüntüyü bir seyreden var bak bu çok önemli. Çünkü insan etten olan göz kördür. İçerdeki gören bir göz var. Asıl göz o. Bu et göz bir şey görmez. Bu bir kamera mesela kulakta duymaz. Kulak sağırdır, kulak bir et parçası. İçeride bunu duyan biri var. İşte bu Darwin’in, evrimin, şunun, bunun hiçte açıklayamayacağı bir şey ayrıca. Zaten hiçbir şeyi açıklayamıyorlar da bunu hiç açıklayamazlar.