International New York Times’a bağlı, Pakistan’da yayınlanan The Express Tribune gazetesinin 8 Kasım 2014 tarihli sayısında, Evrim 101: Doktorlara göre ‘Genetik kanıtlar sığırlarla balinaların akraba olduğunu söylüyor’ başlıklı bir makale yayınlandı. Bu cevap yazımızda söz konusu makaledeki bazı iddiaların mantıksal çelişkileri ve makaledeki bilime aykırı yorumlar ele alınmaktadır.
Balinalar denizde yaşayan yeryüzünün en büyük canlılarıdırlar. Metabolizmaları, üreme, solunum, görme, işitme ve dolaşım sistemleri kendilerine özgü olup diğer suda yaşayan canlılardan tamamen farklıdırlar. İşte bu farklılıklar evrim taraftarları için hep çok önemli bir çıkmaz olmuş ve dolayısıyla diğer deniz canlılarıyla balinalar arasında bir akrabalık kuramamışlardır.
Teorilerine göre deniz memelileri için karada yaşayan bir ata bulmak zorunda olan Darwinistler, bazı sınırlı benzerliklerden yola çıkarak “ata adayları” belirlemekte ve varsayımlarda bulunmaktadırlar. Söz konusu makaledeki “ata” ise sığırlar olmuştur.
Ne ilginçtir ki geçmişte de Charles Darwin balinaların atası olarak kendince nehirlerde balık avlayan ayılara işaret etmiştir: (Bkz. http://www.harunyahya.org/tr/Makaleler/4918/national-geographicten-yeni-bir-balina)
“Bir grup ayının doğal seleksiyonla, yaşam alanlarında giderek daha suya uyumlu hale gelmesi, giderek daha büyük ağızlar kazanmaları ve bunun balina kadar büyük bir canlıya dönüşmüş olmalarında hiçbir zorluk görmüyorum.” (Charles Darwin, On the Origin of Species: A Facsimile of the First Edition, Harvard University Press, 1964, s.184)
Şimdi söz konusu makaledeki hatalı mantıklardan bazılarını cevaplandıralım:
‘Sığırlar ve balinalar tarihte bir yerde birbirleriyle akrabaydılar. Bu tahmini bize yaptıracak genetik kanıt var.‘
Öncelikle bu iddianın hiçbir bilimsel kanıtı, örneğin fosil kayıtlarında karşılığı yoktur ve bir buçuk asrı aşkın süredir devam eden delil arayışı Darwinistler açısından sonuç vermemiştir. Fosiller sığır ve balinaların sözde “akraba” oldukları iddiasını desteklemek bir yana bu iddiayı yalanlamaktadır. İşte bu nedenle Darwinistler genetik benzerliklere yönelmiş ve bazılarından yola çıkarak bu sözde akrabalığın “matematiksel olarak doğrulandığını” öne sürmüşlerdir ki bu da son derece yanlış ve dayanaksızdır.
Bu cümlede kullanılmış olan popüler evrimci taktikteki önyargılı yaklaşım da dikkat çekicidir. Yapılması gereken, “Bu tahmini yaptıracak genetik kanıt var” ifadesi yerine delillerin ortaya konulmasıdır. Ancak bu iddia lehinde herhangi somut bir kanıt sunulmamakta, bunun yerine türleri birbirine benzeştirebilmek için varsayımlara başvurulmaktadır.
Tabidir ki, farklı canlılara da ait olsalar, moleküler düzeyde karşılaştırıldığında hücre içinde benzer metabolik olaylar için benzer proteinler kullanıldığını görürüz. Bunları kodlayan genler arasında ise az ya da çok fark bulunabilir ki bu da gerçekte canlılarda son derece önemli değişikliklere yol açabilecek bir durumdur ancak Darwinistler bunu önemsiz gibi göstererek, kasıtlı olarak göz ardı ederler.
Evrim önyargısı ile yazılan formüller ve evrimi destekleme fikrinden yola çıkılarak yapılan matematik hesaplamalar, belli bir genetik kodun hedef genetik koda dönüşmesi için ne gibi değişiklikler olabileceğini, bu dönüşümün ne kadar sürede gerçekleşebileceğini hesaplama amaçlıdır. Buna göre, girilen bin yıl ya da milyon yıl aralıklarında, başlangıç DNA’yı oluşturan baz çiftlerinin eksildiği veya arttığı varsayılmakta ve hedef DNA koduna dönüşüm için gereken süre hesaplanmaktadır.
Elbette ki bu yöntemde herhangi iki canlı türü arasında akrabalık bağı kurmada sınır, kişisel ‘hayal gücü’ olmaktadır. Buna göre bilgisayar ortamında bir domuz insülin geninin insan insülin genine dönüşmesi için ne kadar mutasyonun, kaç milyon yıl içinde gerçekleşebileceği hayali olarak hesaplanmaktadır. Bu şekilde farazi ‘matematik’ ve ‘istatistik’ metodları kullanılarak yapılan hesaplamalar elbette ki gerçeklerden ve bilimsellikten son derece uzaktır ve tahminlerden ibarettir.
‘Bu atölye çalışması, biyoloji ve evrimi, istatistik ve matematik verilerini kullanarak daha iyi anlamayı sağladı.‘
Matematik veya istatistik biliminin yöntem ve metodlarını kullanmış olmak Darwinist iddialara bilimsel bir değer katmaz. Böyle bir gayret yalnızca evrimci önyargıları göz boyama taktikleri ile doğrulamaya çalışmak anlamına gelir.
Darwinistlerin yapması gereken iddialarını paleontoloji, mikrobiyoloji, genetik gibi bilim dallarıyla desteklemektir, varsayımlarla uğraşmak değil. Ancak paleontoloji biliminin evrimsel bir dönüşüm yaşanmadığını göstermesi evrimciler için önemli değildir, biyokimya alanında, tek bir proteinin bile tesadüfen oluşamayacağının kanıtlanmış olması da yine Darwinist hayallere engel değildir. Çünkü bilimsel delil olmadığı için artık bilgisayar başında hesaplamalarla oluşturulan masallara başvurulmaktadır.
Canlıların DNA’larını önyargılara dayalı olarak benzeştirmeye çalışmak ideolojik bir çabadan başka birşey değildir. Balinalar ile bunların ataları olduğu öne sürülen kara memelileri arasında suyun korunumu, görme ve haberleşme gibi temel fizyolojik özellikler açısından büyük farklılıklar vardır.
Darwinistlerden beklenen ise bu farklılıklardan kaynaklanan bilimsel açmazları yine bilimle anlatmak ve iki canlı arasında var olduğu öne sürülen geçişin delillerini evrimin iddiaları doğrultusunda ortaya koymaktır. (Daha detaylı bilgi için bkz. http://tr.harunyahya.net/new-scientistte-balinanin-evrimi-masali/#_ednref3) Ancak bunu yapamazlar çünkü bilimin her dalı bütün canlıların bir anda eksiksiz olarak ortaya çıktıklarını göstermektedir. 500 milyonu aşkın fosil canlıların değişmeden günümüze kadar geldiğini kanıtlamaktadır.
Bilim Darwinizmi yalanlar, ön yargısız olarak, bilimsel metodları kullanarak evreni inceleyen herkes bu gerçeği hemen görür ve yaratılışın delilleriyle karşılaşır.