1. Ender Helvacıoğlu’nun ara fosil yüzlerce vardır iddiası:
Ender helvacıoğlu ara fosil konusu ile ilgili olarak ilginç bir açıklamada bulunmuş ve bu canlıların yarı organlara sahip olmayacağını, ara fosil tanımlamasının bu şekilde olmadığını iddia etmiştir. Burada ciddi bir aldatma vardır.
Bir canlı eğer Darwinistlerin iddia ettiği gibi bir türden diğer türe dönüşüyorsa, örneğin yüzgeçlerin, iddia ettikleri şekilde kollara dönüşümünün ara aşamaları olması gerekir. Bunun için yüzgeç işlevsiz hale gelecek şekilde biçimsiz bir görünüme uğramalı, o arada “yeni oluşan bu hayali canlıda” ise daha önce hiç var olmamış bir kol oluşmalıdır. Darwinistlere göre başıboş gerçekleşen rastgele mutasyonlar sonucunda bu kol, doğru yerde doğru biçimde oluşana kadar defalarca değişime uğramalı, bu aşamada ortaya çıkan başarısız canlılar da ölüp fosilleşmelidirler. Yani, bir yüzgeç Darwinistlerin iddia ettikleri şekilde kola dönüşene kadar milyonlarca ara aşamadan geçmelidir. (Ellerin, parmakların ve tırnakların da doğru yerde, doğru sayıda ve doğru biçimde ortaya çıkması ve işlevsel olabilmesi için de bir o kadar ara aşama gerekmektedir.) Ve bu ara aşamaların tamamında garip görünümlü acayip canlıların var olması gerekmektedir. Dolayısıyla Helvacıoğlu’nun getirmesi gereken böyle fosillerdir. Helvacıoğlu, elinde böyle fosiller olmadığı için, panik halinde, “ara fosil bu demek değildir” deyip durmaktadır. Darwinistler iddia ettikleri bu hayali geçişe dair bir şey getiremediklerinden, genellikle bu aldatmaya başvururlar. Söz konusu programda Helvacıoğlu’nun tepkisi de bundan kaynaklanmaktadır.
Ender helvacıoğlu hayali evrim çizimlerinde yarı canlılar çizildiğinin farkında mı değil?
Helvacıoğlu, Sansürsüz programında, “ara fosil böyle değildir, siz sanıyorsunuz ki, üstü kuş olacak altı sürüngen” gibi bir iddia da bulunmuştur. Helvacıoğlu’nun yanıldığı nokta, bunu zanneden Yaratılışçılar değil, ünlü Darwinistler ve dünyaca tannımış Darwinist dergilerdir. Darwinist yayınlarda sıksıkla sudan karaya doğru ilerleyen, yarısı balık yarısı sürüngen şeklindeki, arka tarafı yüzgeç ve kuyruktan oluşurken diğer tarafında ayaklar oluşmaya başlayan canlılar resmedilmektedir. Buradan insanlara, yeterli bilgisi olmayan halka, canlıların böyle imkansız bir dönüşümü geçirdikleri izlenimi verilmeye çalışılmaktadır.
Canlıların Darwinistlerin iddia ettikleri gibi bir türden diğerine geçiş yapabilmeleri için eski türe ait özelliklerini aşamalı olarak terk etmesi ve yeni türe ait özellikleri de aşamalı olarak kazanması gerekmektedir. Dolayısıyla Darwinist iddialara göre “körelen” ve “aşamalarla yeni oluşan” yarım organ ve yapıların fosil kayıtlarında olması gerekmektedir. Fosil kayıtlarında bunları bulamadıkları için “ara fosil böyle olmaz” deyip tam ve mükemmel canlıların resimlerini ara fosil diye halkımıza dayatmaya çalışmak çok büyük bir çaresizlikten kaynaklanmaktadır.
Ergi Deniz Özsoy’un canlıların değil, organların ara form olduğu iddiasına cevap:
Ergi Deniz Özsoy, ara fosil yokluğunu örtbas edebilmek için, mozaik evrim denen yepyeni ve hayali bir kavram ortaya atmıştır. Yarı canlılar değil, yarı organlar olduğunu ve bu yarı organların ara form olarak değerlendirildiğini iddia etmektedir. Özsoy’un bu iddiasına göre, kuş zaten bir şekilde oluşmuştur. Mükemmel yapılarıyla, müthiş kanat ve kas sistemi, olağanüstü akciğer sistemi, diğer canlılardan tamamen farklı iskelet yapısı ve muhteşem tüyleri ile zaten bir şekilde vardır. Bütün bu yapıların nasıl ve hangi aşamalarla oluştuğu önemli değildir. Özsoy’a göre, sadece geriye kalan birkaç organ sözde gelişmekte olduğu için ara form özelliği göstermektedir. Özsoy’un bütün söylediklerini doğru kabul ettiğimizi farz edelim, peki acaba o aşamaya kadar kuş, kuş haline nasıl gelmiştir? Mükemmel kuş olana kadar geçirdiği aşamalar nerdedir? Fosil kayıtlarında niye yokturlar? Özsoy’un iddiasına göre kuş, kuş oluncaya kadar her organında farklı zamanlarda değişimler meydana gelmelidir. Bu iddiaya göre, tek bir kuşun her bir organı için milyonlarca ara fosilin var olması gerekmektedir? BU ARA FOSİLLERDEN NEDEN TEK BİR TANE BİLE YOKTUR?
Özsoy, anlattığı karmaşık mantık ile ara fosil aldatmacasını meşru bir şekle sokmaya çalışmaktadır. Oysa kendisi de çok iyi bilmektedir ki, türden türe değişen, basitten komplekse dönüşen bir organizma yoktur, organ da yoktur. Buna dair TEK BİR TANE BİLE ARA FOSİL YOKTUR. Bunu tüm Darwinistler çok iyi bilmektedir.
Bunu Darwin de çok iyi bilmektedir. Türlerin Kökeni kitabında bunu açıkça itiraf etmiştir:
Eğer gerçekten türler öbür türlerden yavaş gelişmelerle türemişse, NEDEN SAYISIZ ARA GEÇİŞ FORMUNA RASTLAMIYORUZ? Neden bütün doğa bir KARMAŞA HALİNDE DEĞİL DE, TAM OLARAK TANIMLANMIŞ VE YERLİ YERİNDE? Sayısız ara geçiş formu olmalı, fakat niçin yeryüzünün sayılamayacak kadar çok katmanında GÖMÜLÜ OLARAK BULAMIYORUZ?.. Niçin her jeolojik yapı ve her tabaka BÖYLE BAĞLANTILARLA DOLU DEĞİL? Jeoloji iyi derecelendirilmiş bir süreç ortaya çıkarmamaktadır ve belki de BU BENİM TEORİME KARŞI İLERİ SÜRÜLECEK EN BÜYÜK İTİRAZ OLACAKTIR. (Charles Darwin, The Origin of Species, s. 172, 280)
Günümüz Darwinistleri de ara fosil olmadığı gerçeğini, olduça sık olarak dile getirmek zorunda kalmaktadırlar. Dünya çapında tanınmış Darwinistlerin ara fosilin yokluğu ile ilgili itirafları şu şekildedir:
Darwinist paleontolog Niles Eldredge:
“Ayrı türlere ait fosillerin, fosil kayıtlarında bulundukları süre boyunca değişim göstermedikleri, Darwin”in Türlerin Kökeni”ni yayınlamasından önce bile paleontologlar tarafından bilinen bir gerçektir. Darwin ise gelecek nesillerin bu boşlukları dolduracak yeni fosil bulguları elde edecekleri kehanetinde bulunmuştur… Aradan geçen 120 yılı aşkın süre boyunca yürütülen tüm paleontolojik araştırmalar sonucunda, fosil kayıtlarının Darwin”in bu kehanetini doğrulamayacağı açıkça görülür hale gelmiştir. Bu, fosil kayıtlarının yetersizliğinden kaynaklanan bir sorun değildir. Fosil kayıtları açıkça söz konusu kehanetin yanlış olduğunu göstermektedir. Türlerin şaşırtıcı bir biçimde sabit oldukları ve uzun zaman dilimleri boyunca hep statik kaldıkları yönündeki gözlem, “kral çıplak” hikayesindeki tüm özellikleri barındırmaktadır: Herkes bunu görmüş, ama görmezlikten gelmeyi tercih etmiştir. Darwin”in öngördüğü tabloyu ısrarla reddeden hırçın bir fosil kaydı ile karşı karşıya kalan paleontologlar, bu gerçeğe açıkça yüz çevirmişlerdir.” N. Eldredge, and I. Tattersall, The Myths of Human Evolution, Columbia University Press, 1982, s. 45-46
Ali Demirsoy:
Evrimde açıklanması en zor olan kademelerden biri de bu ilkel canlılardan, nasıl olup da organelli ve karmaşık hücrelerin meydana geldiğini bilimsel olarak açıklamaktır. Esasında bu iki form arasında gerçek bir geçiş formu da bulunamamıştır. Bir hücreliler ve çok hücreliler bu karmaşık yapıyı tümüyle taşırlar, herhangi bir şekilde daha basit yapılı organelleri olan ya da bunlardan birinin daha ilkel olduğu bir gruba veya canlıya rastlanmamıştır. Yani taşınan organeller her haliyle gelişmiştir. Basit ve ilkel formları yoktur.” Prof. Dr. Ali Demirsoy, Kalıtım ve Evrim, Ankara, Meteksan Yayınları, s.79
S. M. Stanley (John Hopkins Üniversitesi):
Bilinen fosil kayıtları kademeli evrim ile uyumlu değildir ve hiçbir zaman olmamıştır… Paleontologların çoğunluğu, delillerinin Darwin”in bir türün değişimine götüren çok küçük, yavaş ve giderek biriken değişiklikler üzerine yaptığı vurguyla çelişir durumda olduğunu hissetmiştir… Onların hikayeleri de örtbas edilmiştir.
S. M. Stanley, The New Evolutionary Timetable: Fossils, Genes, and the Origin of Species, Basic Books Inc. Publishers, N.Y., 1981, s.71
Science dergisi:
Evrimsel biyoloji ve paleontoloji alanlarının dışında kalan çok sayıda iyi eğitimli bilim adamı, ne yazık ki, fosil kayıtlarının Darwinizm”e çok uygun olduğu gibi bir yanlış fikre kapılmıştır… Darwin”den sonraki yıllarda, onun taraftarları bu yönde (fosiller alanında) gelişmeler elde etmeyi ummuşlardır. Bu gelişmeler elde edilememiş, ama yine de iyimser bir bekleyiş devam etmiş ve bir kısım hayal ürünü fanteziler de ders kitaplarına kadar girmiştir. Science, July 17, 1981, s.289
Neville George (Paleontolog, Glasgow Üniversitesi)
Fosil kayıtlarının (evrimsel) zayıflığını ortadan kaldıracak bir açıklama yapmak artık mümkün değildir. Çünkü elimizdeki fosil kayıtları son derece zengindir ve yeni keşiflerle yeni türlerin bulunması imkansız gözükmektedir… Her türlü keşfe rağmen fosil kayıtları hala (türler arası) boşluklardan oluşmaya devam etmektedir. (T. N. George, “Fossils in Evolutionary Perspective”, Science Progress, vol. 48, January 1960, s.1)
Antropolog Jeffrey H. Schwartz:
“Pek çok paleontolog fosil kayıtlarında, kayıp halkaları bulmak yerine, sadece büyük boşluklarla ve bugüne kadar kaydedilmiş fosil türleri arasında herhangi bir ara form olmadığı gerçeğiyle yüz yüze geldi.” (Schwartz, Jeffrey H., Sudden Origins, 1999, s. 89)
Edmund J. Ambrose (Londra Üniversitesi”nde hücre biyolojisi profesörü):
“Jeolojik araştırmaların bugün gelinen safhasında, jeolojik kayıtlarda, Yaratılışçıların, Allah”ın her bir türü ayrı olarak yarattığı düşüncesine ters düşecek hiçbir bulgu yoktur…” (Dr. Edmund J. Ambrose, The Nature and Origin of the Biological World, John Wiley & Sons, 1982, p. 164)
D.B. Kitts (Oklahoma Üniversitesi, Bilim Tarihi Profesörü)
Evrim, türler arası geçiş formalarını gerektirir, ama paleontoloji bunu evrimcilere vermemiştir. (D.B. Kitts, Paleontology and Evolutionary Theory (1974), p. 467)
Mark Czarnecki (Evrimci paleontolog):
Teoriyi (evrimi) ispatlamanın önündeki büyük bir engel, her zaman için fosil kayıtları olmuştur… Bu kayıtlar hiçbir zaman için Darwin”in varsaydığı ara formların izlerini ortaya koymamıştır. Türler aniden oluşurlar ve yine aniden yok olurlar.
Carlton E. Brett:
Yeryüzünde hayat zaman içinde, yavaş yavaş ve kademe kademe mi gelişti? Fosil kayıtlarının bu soruya cevabı; “Hayır”dır.
Dr. Colin Patterson (Paleontolog):
Hangi bir türün başka hangi tür canlıdan geldiğini gösteren bir fosil fotoğrafı göstermemi istemişsiniz – böyle bir fosil kaydı mevcut değil.
John Adler ve John Carey:
Türler arası formları ne kadar fazla sayıda bilim adamı ararsa, o kadar fazla hayal kırıklığına uğruyor.
Mark Ridley (Zoolog, Oxford Üniversitesi):
Gerçek bir evrimci hiçbir zaman, yaratılışa karşı evrim teorisine dayanak olarak fosil kayıtlarını kullanmamaktadır.
Hoimar Von Ditfurth:
Geri dönüp baktığımızda, neredeyse ıstırapla aranan o geçiş biçimlerini bir türlü bulamamış olmamıza şaşırmamamız gerektiğini anlıyoruz. Çünkü büyük olasılıkla böyle bir ara aşama hiç var olmadı.
Tom Kemp (Oxford Üniversitesi):
Bir nesilden diğerine türlerin birbirine geçişinin mümkün olduğunu gösterecek tek bir kayıt örneği yoktur.
Prof N. Heribert Nilsson (Lund Üniversitesi, İsveç, Ünlü evrimci botanikçi):
Evrimi, 40 yıldan fazla süren bir deney ile kanıtlama teşebbüslerim sonunda başarısızlıkla sonuçlandı… Fosil materyali şu anda o kadar tamdır ki, yeni sınıflar oluşturmak mümkün olmuştur ve geçiş dizilerinin bulunmayışı, materyal eksikliği ile açıklanamaz bulunmaktadır. (Fosil kayıtlarındaki) boşluklar gerçektir; asla tamamlanamayacaklardır.