Amerikan New Haven Register gazetesinde, Abram Katz imzasıyla yayınlanan ve Harun Yahya”nın Yaratılış Atlası isimli kitabında yer alan konularla ilgili çeşitli yorumların yer aldığı yazıda yanlış bilgilere ve bilim dışı yorumlara yer verilmiştir.
Öncelikli olarak şunu belirtmek gerekir ki, Abram Katz”ın yazısında Harun Yahya müstear ismini kullanan Sayın Adnan Oktar”ın Yahudilere bakış açısıyla ilgili olarak gündeme getirdiği bilgiler doğru değildir. Sayın Adnan Oktar hem eserlerinde hem de kendisiyle yapılan pek çok röportajda Yahudilerin Kuran”da “Kitap Ehli” olarak bildirilen bir topluluk olduğunu, samimi olarak iman eden tüm Yahudilere, ve elbette Hıristiyanlara, saygı duyduğunu ifade etmektedir. Sayın Oktar eserlerinde Ortadoğu”da yaşanan sorunların temelinde din ahlakına uygun olmayan ideolojiler olduğuna dikkat çekmektedir. Çözümün ise, samimi olarak iman eden Yahudilerin, Müslümanların, Hıristiyanların birbirlerine destek olarak, din ahlakını diledikleri gibi yaşayabilecekleri, özgürce varlıklarını devam ettirebilecekleri bir model oluşturmak olduğunu belirtmektedir. Kısaca Sayın Adnan Oktar”ın eserlerinde haksız yönlerini ifade ettiği, yanlışlarını eleştirdiği asla Yahudi toplumunun geneli değildir. Yahudilerin bir yurtları olması gerektiğini savunan haliyle makul bir ideoloji olan Siyonizm de değildir. Sayın Adnan Oktar”ın kitaplarında eleştirilen, Siyonizm”in dini değerleri göz ardı eden, din ahlakından ve Allah inancından uzak versiyonudur, ki bu batıl ideoloji başta Yahudilerin kendileri de olmak üzere pek çok kesim tarafından eleştirilmektedir. Hatta birçok düşünür ve siyaset bilimci tarafından da, Ortadoğu”daki şiddetin kökeninde radikal ve ateist Siyonizm”in olduğu kabul edilmektedir. Harun Yahya imzalı Gelin Birlik Olalım, Tevrat”tan Hikmetler ve Güzel Öğütler gibi kitaplar incelendiğinde yazarın bu konudaki samimi düşünceleri daha iyi anlaşılacaktır.
Abram Katz”ın Fosil Örnekleriyle İlgili Yanılgıları
Abram Katz”ın Yaratılış Atlası“nda yer alan fosil örnekleriyle ilgili yorumları ise gerçek dışıdır ve bilimsel bulgularla çelişmektedir. Katz yazısında, evrimi destekleyen fosil örneği olmadığı gerçeğini reddetmekte, ancak bu hayali iddiasını destekleyecek tek bir örnek bile sunamamaktadır. Aslında bu, evrimcilerin sıkça başvurdukları bir taktiktir. Yazılarında, kitaplarında, katıldıkları programlarda, konuşmalarında hep sözde “evrimi destekleyen fosillerden” bahsederler, ancak ortaya somut bir örnek koymaları gerektiği zaman derin bir sessizliğe bürünürler. Nitekim, Yaratılış Atlası”nın yayınladığı günden beri, evrimcilere yapılan “Elinizde evrimi destekleyen bir örnek varsa, siz de ortaya koyun” çağrısı halen cevapsızdır.
Evrimcilerin Memelilerin Kökeni Konusundaki Açmazları
Evrimciler, denizden evrimleşerek çıkan hayali birtakım canlıların sürüngenlere dönüştüğünü, kuşların da sürüngenlerin evrimleşmesiyle oluştuğunu iddia eder. Aynı senaryoya göre sürüngenler yalnızca kuşların değil, aynı zamanda memelilerin de atasıdır. Ancak bu iki canlı sınıflaması arasında çok büyük farklar vardır. Memeliler sıcakkanlı hayvanlardır (vücut ısılarını kendileri üretir ve sabit tutarlar), yavrularını doğururlar, emzirirler ve vücutları tüylerle kaplıdır. Sürüngenler ise soğukkanlıdır (ısı üretemezler ve vücut ısıları dışardaki havaya göre değişir), yumurtlayarak çoğalırlar, yavrularını emzirme gibi bir özellikleri yoktur ve vücutları pullarla kaplıdır.
Acaba nasıl olmuştur da, bir sürüngen, vücut ısısı üretmeye başlamış, bu ısıyı kontrol edecek bir terleme mekanizması oluşturmuş, pullarını tüylerle değiştirmiş ve süt salgılamaya başlamış olabilir? Evrim teorisinin memelilerin kökenine açıklama getirebilmesi için öncelikle bu sorulara tatmin edici bilimsel cevaplar bulması gerekmektedir.
Oysa evrimci kaynaklara baktığımızda, ya bu konuda ısrarlı bir sessizlik olduğunu ya da tümüyle hayali ve bilim dışı masallar anlatıldığını görürüz. Bu yüzden tanınmış evrimci Roger Lewin, “İlk memeliye nasıl geçildiği hala bir sırdır” demek zorunda kalır.[1]
Kısacası memelilerin kökeni, diğer canlı gruplarında olduğu gibi, evrim teorisiyle hiçbir şekilde açıklanamamaktadır. George Gaylord Simpson, bu gerçeği uzun yıllar önce şöyle itiraf etmiştir:
Bu, memelilerin 32 ayrı takımının hepsi için geçerlidir… Her takımın bilinen en eski ve en ilkel üyesi, bu takıma ait temel karakterlerin hepsine zaten sahiptir ve hiçbir durumda bir takımdan bir diğerine doğru ilerleyen devamlı bir gelişim bilinmemektedir. Çoğu örnekte farklılık o kadar keskin ve boşluk o kadar büyüktür ki, tüm bir takımın kökeni spekülatif ve son derece tartışmalıdır…
Ara formların bu sistemli yokluğu, sadece memelilere has değildir ve paleontologların uzun zamandır fark ettiği gibi neredeyse evrensel bir olgudur. Bu olgu, omurgalı ya da omurgasız neredeyse tüm hayvan sınıfları ve tüm takımlar için geçerlidir. Açıkçası aynı olgu, bitkilerin farklı kategorileri için de söz konusudur.[2]
———————————–