8 Haziran 2017 tarihinde Nature dergisinde yayınlanan bir makalede Fas’ta bulunan yeni insan fosillerinin ortalama 315 bin yıl yaşında olduğu konu edildi. Bu nedenle H. sapiens neslinin bilinenden 100 bin yıl daha eskiye dayandığı yorumu yapıldı. Bu makaledeki iddialar, başta BBC olmak üzere, Sözcü gazetesi, Oda TV hatta Kıbrıs Postası gibi yerli haber kaynaklarında evrim senaryolarına destek gibi gösterilmeye çalışıldı.
Öncelikle belirtmek gerekir ki insanın bilinenden daha eski bir geçmişe sahip olmasının evrimle hiçbir ilişkisi yoktur. Bu çalışma sonucunda yeni yaş tayini yöntemleri kullanılmış ve insan ırkına ait yaşamış bireylere ait 315 bin yıl öncesindeki fosiller bulunmuştur. Gerçekten de, daha önceden bilinen en eski fosil Doğu Afrika’da yaklaşık 200 bin yıl önce yaşadığı söylenen bir insana aitti. Bu yeni bilginin doğruluğunun teyit edilmesiyle birlikte insan neslinin bilinenden 100 bin yıl daha eskiye dayandığı ve Doğu Afrika yerine Kuzey Afrika’da en eski insana ait kalıntıların bulunduğu anlaşılmış olacaktır.
Bu fosille ilgili bilgiler farklı yorumlanmaya çalışılmış ve başta BBC olmak üzere, birçok yerli ve yabancı kaynakta evrimi kurtarmak adına çeşitli iddialar ortaya atılmıştır ancak bu çaba nafiledir. İnsanın daha eski tarihli fosillerinin bulunması ve bilinenden daha uzun süredir aynı fiziksel özelikleri korumuş olması evrime değil yaratılışa delil oluşturur. Bu gerçeği bilen Darwinistler fosilleri her zaman olduğu gibi gizlemişlerdir. Makaleye konu olmasıyla birlikte söz konusu fosillerin yaklaşık 55 yıldır var olduğu ancak bugüne kadar gizlendiği anlaşılmıştır.
Yıllarca gizlenen fosiller
1960’larda Jebel Irhoud bölgesinde Barit elementi için kazı çalışmaları yapan madenciler neredeyse tam bir insan fosili buldular. 1967 ve 1969’da ise aynı bölgede Jacques Tixier ve Roger de Bayle des Hermens tarafından ilerletilen kazılarda bıçak, ok ucu, buz kazıma aleti, delgi gibi aletlere de rastlandı. Bunlar haricinde kafataslarıyla birlikte bir çocuğa ait çene kemiği, uyluk kemiği, kalça kemiği fosilleri de kazılarda ortaya çıkartıldı. Ne var ki Darwinistlere göre bu dönemde insanın var olması, sözde evrim senaryosuna uymadığı için bulunan kemikler ve aletler 40 bin yıl yaşında gibi gösterildi ve Neandertallere ait olduğu iddia edildi ki bu iddia günümüzde çürütüldü.
Yine aynı bölgede 2004 yılından itibaren yapılan kazılarda 20 yeni insan kemiği fosili bulunduğu, bunların arasında üç yetişkin, bir genç ve yedi yaşlarında bir çocuğa ait kafatası, diş ve çene kemiği fosillerine rastlandığı açıklandı.
Ayrıca çok çeşitli aletlerin keşfedildiği, geyik kemiklerindeki izlerden bu insanların kasaplık yaptığının tahmin edildiği ve çeşitli yanık izlerinden yola çıkılarak o dönemde pişirme ve aşçılığın da var olduğunun düşünüldüğü yapılan açıklamalar arasındaydı.
Az önce de belirttiğimiz gibi evrimciler yaş tayinini 40 bin yıl gibi gösterdikleri fosilleri sözde Neandertal akrabaları olarak lanse etmişlerdi. Ancak 1969’da bulunan ve 40 bin yıllık olduğu iddia edilen bu çene kemikleri üzerinde yapılan yeni yaş tayini çalışmalarında bu kemiklerin de insana ait olduğu ve 280 bin ila 350 bin yıllık olduğu ortaya çıktı.
Prof. Hublin bu aldatmacayı; “Fosiller o zamanlar anlaşılmayacak kadar “ilkel” görünmüş, insanlar da bazı tuhaf iddialar ortaya atmışlar” diyerek geçiştirmeye çalışmıştır. Ancak bu örnek evrimcilerin bilimsel delilleri kendilerince nasıl çarpıtabildiklerini ve ne kadar yanlış iddialarda bulunabildiklerini gözler önüne sermesi bakımından önemlidir.
İngiliz Doğa Tarihi Müzesinde paleantropolojist olan Chris Stinger de, “1970’lerde bu fosilleri gördüğünü ve bunların Neandertallere ait olmadığını fark ettiği için şaşırıp kaldığını” itiraf etmiştir. Stinger durumu kurtarmak için, “Fosiller çok genç göründükleri için insana ait olabileceğini düşünemediğini” iddia etmiştir ancak bu çaba da nafiledir.
Prof. Hublin’in 2004 yılında bulduğu ancak bundan 13 yıl sonra gündem olan fosiller Darwinistleri çok büyük bir açmaza sokmuştur. İnsanın sözde evrimi senaryosunun çürütülmesinden rahatsızlık duyan pek çok evrimci bu fosilleri inkar etmeye ya da yeni senaryolar üretmeye çalışsalar da elde edilen tüm bilimsel veriler insanın evrim geçirmediğini açıkça ortaya koymaktadır.
Evrim için bir delil oluşturacak bulgu “ara-geçiş” formlarının ortaya konmasıdır. Bugüne kadar yer katmanlarının tüm seviyelerine ulaşılmış ve 700 milyondan fazla fosil elde edilmiştir. Bu fosillerin hepsi, hiçbir eksik veya hatası olmayan canlı türlerine aittir. Eski katmanlarda bulunan bir tür bir anda ortaya çıkmış, milyonlarca yıl içinde hiç değişmeden kalmış, ya günümüze ulaşmış ya da nesilleri tükenerek yok olmuştur ancak bu kadar fosil arasında tek bir ara geçiş formu canlıya rastlanmamıştır.
Evrimcilerin iddia ettiği gibi canlılar yavaş yavaş değişime uğrayarak gelişmiş olsalar idi, yer katmanlarında sayısız ara geçiş formu olmalıydı; hatta ara geçiş formlarının çok daha fazla görülmesi gerekirdi. Fosil kayıtlarında ara geçiş formlarının olmaması evrimi tamamen yıkan bir durumdur. Bu çalışmada bulunan 350 bin yıllık bu en eski insan fosilleri de evrime değil yaratılışa delil oluşturmaktadır.