Ventastega Üzerindeki Evrimci Spekülasyonlar

  BBC. co.uk internet sitesinde, “Fossil fills out water-land leap” başlıklı bir haber yayınlandı. 25 Haziran 2008 tarihli yazıda, ilk örnekleri 1994 yılında bulunan ve ortaya çıkarılan son parçalarıyla Nature dergisinde tanıtılan Ventastega curonica fosil bulgusu tanıtılıyordu. Sözkonusu fosilin, evrimcilerce sudan karaya geçiş senaryosunun bir aşaması olarak ileri sürüldüğü görülüyor ve bu bulguyla bu hayali geçişin boşluklarından birisinin tamamlandığı gibi hiçbir bilimsel temele dayanmayan bir iddiada bulunuluyordu. Aşağıda, BBC haberinde ortaya konan sözkonusu evrimci iddianın dayandığı önyargılar gösterilmekte ve bu bulguyla hayali evrimin sudan karaya geçiş açmazlarının neden aşılmamış olduğu ortaya konmaktadır.

  Diğer mozaik canlılar gibi, Ventastega da Darwinizm’e delil oluşturmamaktadır

  BBC haberinde “dört-bacaklı balık” olarak nitelendirilen Ventastega’nın kalıntıları, Baltık ülkelerinden Letonya’nın batı kesiminde ele geçirilmiştir ve omuz, pelvis kemikleriyle iyi korunmuş bir kafatasından meydana gelmektedir. Yaşı günümüzden yaklaşık olarak 365 milyon yıl önceye uzanan fosil, bazı mozaik özellikler taşımaktadır. Mozaik canlılar, farklı canlı gruplarının anatomik özelliklerini bedenlerinde bir arada bulunduran canlılardır. Örneğin Avustralya ve Tanzanya”da göl ve nehirlerde yaşayan Platypus, kürkü olduğu ve yavrularını emzirdiği için memeli sınıfına  girmektedir. Kuyruğunu kunduz gibi sallayabilen bu hayvan, kuş gagası ve  sürüngen zehrine sahip olma gibi özellikler de taşımaktadır. Platypus aynı bir memeli gibi tüylere sahiptir ve yavrularını emzirir, ama sürüngenler gibi yumurtlayarak çoğalır ve zehir üretir. Aynı kuşlar gibi bir gagaya sahiptir, ama aynı amfibiyenler gibi zamanının büyük bölümünü suda geçirir.

  Ventastega bulgusu da kafatası anatomisiyle kara omurgalılarına benzediği halde yüzgeçleri ve düzgün bir kuyruğu olan, denizde yaşamaya uyumlu, bir diğer deyişle mozaik özellikler ortaya koyan bir canlıdır. Evrimciler bu özellikleri nedeniyle Ventastega’yı araform ve medyada propaganda malzemesi olarak kullanmaya çalışmaktadırlar. Oysa mozaik canlılar Darwinizm’e bir kanıt sağlamamaktadır. Canlı, farklı özelliklere kusursuz biçimde sahiptir ve bu özellikler o canlıya özel bir fizyolojik birliktelik içinde çalışmaktadır. Stephen Jay Gould gibi önde gelen bir evrimci paleontolog da “mozaik canlılar”ın bir ara geçiş formu olarak kabul edilemeyeceğini açıkça ifade etmektedir. (S. J. Gould & N. Eldredge, Paleobiology, Vol 3, 1977, s. 147)

  Darwinizm, canlılardaki organ ve sistemlerin küçük değişimler yoluyla ve kademeli olarak evrimleştiğini iddia eder. Ancak Darwinizm, mozaik canlıların farklı özellikleri için hiçbir kademeli gelişim gösterememektedir. Bu özelliklerin tümü, tam oluşmuş ve işlevsel şekilde canlının üzerinde bulunmaktadırlar. Tesadüfi gelişim iddiasında olan evrim teorisine göre, fosil kayıtlarında organ ve sistemleri rastlantısal mutasyonlarla deforme olmuş veya yarı gelişmiş çok sayıda örnek bulunması gerektiği halde, paleontologlar bunlardan eser bulamamışlardır. Nitekim bu nedenle Rethinking Anthropology isimli kitabın yazarı E. R. Leach, Nature dergisindeki bir yazısında şunları yazmıştır:

  Fosil kayıtlarındaki eksik halkalar Darwin”i endişelendiriyordu. Bunların gelecekte bulunacağından emindi, ancak bu kayıp halkalar hala eksik ve eksik olarak kalmaya devam edecekler gibi görünüyor.” (E.R. Leach; Nature, 293:19, 1981 )

Bir dönemin en önde gelen paleontologlarından A. S. Romer ise aynı konuda şunları söylemiştir:

Bağlantılar, tam da [türler arasında geçiş gösterebilmek için] onlara en hararetli bir şekilde ihtiyaç duyduğumuz noktalarda bile kayıptırlar ve birçok bağlantının kayıp olmayı sürdürmesi kuvvetle muhtemeldir. (A.S. Romer, chapter in Genetics, Paleontology and Evolution (1963), p. 114.)

  Hayali ve dogmatik bir iddia: Sudan karaya geçiş masalı

  Evrim teorisi, canlılardaki değişimin rastlantısal mutasyonların ortaya çıkardığı farklılıklardan faydalı olanlarının seçilimine dayandığını öne sürmektedir. Ancak mutasyonların canlıların DNA”sına yeni genetik bilgi ekleyerek onları evrimleştirici hiçbir gücü olmadığı iyi bilinen bir gerçektir. Eğer bir balık, solunum sistemi, boşaltım mekanizması, iskelet yapısı gibi farklı yönlerden çok hızlı bir biçimde değişim geçirmez ise, kaçınılmaz olarak ölecektir. Öyle bir mutasyon zinciri olmalıdır ki bu, balığa anında bir akciğer kazandırmalı, yüzgeçlerini ayaklara dönüştürmeli, ona bir böbrek eklemeli, derisini su tutacak bir yapıya sokmalıdır. Canlının yaşamı için böylesine önem arzeden sistemler ya kusursuzca aniden değişmelidir ya da hiç değişmemelidir. Tesadüflere dayalı ve amaçsız bir süreç olarak savunulan evrimde ise böyle bir değişim kesinlikle imkansızdır. Akılcı düşünen herkes, konuyla ilgili tek açıklamanın, balıkların ve kara canlılarının ayrı ayrı yaratıldığını kabul etmekle mümkün olduğunu görebilecektir.

  Bu nedenle “denizden karaya geçiş” senaryosu tümüyle çıkmaz içindedir. Nitekim evrimci biyologların bu konuda ortaya koyabildikleri tutarlı bir fosil kanıtı da yoktur. Evrimci paleontolog Barbara J. Stahl, Vertebrate History: Problems in Evolution (Omurgalı Tarihi: Evrimin Sorunları) adlı kitabında şöyle yazar:

  Bilinen balık türlerinin hiçbiri, karada yaşayan dört ayaklıların atası olarak belirlenememektedir. Bu balık türlerinin çoğu amfibiyenlerin ortaya çıkmasından sonra yaşamışlardır. Amfibiyenlerden önce gelen balıkların, dört ayaklılarda bulunan eklem ve omurgaların herhangi birisini geliştirdiklerine dair ise hiçbir delil yoktur. (Barbara J. Stahl. Vertebrate History: Problems in Evolution, Dover, 1985. s. 148)

  Ventastega üzerindeki iddialar, az miktarda veri üzerinde yapılan büyük spekülasyonlara dayanmaktadır

  BBC haberinde sudan karaya geçiş senaryosu sanki çok sağlam kanıtlara dayalı, güvenilir bir teoriymiş, Ventastega bulgusu da sözde bir araform olarak bu teorinin önemli bir boşluğunu kapatmış gibi bir izlenim ortaya konmaktadır. Oysa sudan karaya sözde geçişin aşaması olarak gösterilen Ventastega ve diğer fosil örnekler, evrim teorisine hiçbir yönden kanıt sağlamamaktadır. Tam tersine bu canlılar sahip oldukları tam ve mükemmel sistemlerle evrim teorisi için yepyeni bir açmaz teşkil etmektedir. Bu alanda çalışan bilim adamları evrim teorisini en baştan bir dogma olarak benimsedikleri için bu az miktardaki fosiller üzerinde hayali yorumlar kurgulamakta, fosiller arasında kendi varsaydıkları hayali bağlantıları kurmaktadırlar. Kara canlılarının kökenleri konusunda en önde gelen uzmanlardan birisi olan ve kendisi de evrimci olan Jennifer A. Clack, 2003 basımlı kitabında bu alandaki iddiaların spekülasyona dayalı olduğunu şöyle itiraf eder:

  Çok da uzak olmayan bir geçmişte, neredeyse hiç fosil malzeme yoktu ve düşünceler genellikle bilgiye dayalı tahminlere dayanıyordu. Spekülasyon çok yoğundu ve genellikle olduğu gibi, verilerin miktarıyla ters orantılıydı. Doğruyu söylemek gerekirse, neredeyse hala fazla gerçek veri yoktur ve buna dayalı olarak spekülasyonlar hala işlemektedir ve bugün her ne sonuca varılırsa varılsın, bu sonuç yarın yeni bir fosil bulgusuyla tersine çevrilebilir. (Clack, J.A., Gaining Ground: The Origin and Evolution of Tetrapods, Indiana University Press, Bloomington, 2002, sf. 3)

  Sonuç:

  BBC bilim haberleri servisi, paleontoloji biliminin evrim teorisini çürüttüğünü kabullenmeli, bir yalandan ibaret olan kayıp halka masallarını ısrarla tekrarlamakla bu durumu değiştiremeyeceğini görmelidir.

Ayrıca bakınız

Nature ve BBC’den insanın sözde evrimi senaryosunu çürüten haber

8 Haziran 2017 tarihinde Nature dergisinde yayınlanan bir makalede Fas’ta bulunan yeni insan fosillerinin ortalama …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.