BBC’nin internet sitesinde ve Radikal gazetesinde Darwin ailesiyle ilgili bir habere yer verildi. (BBC, “Darwin family repeat flower count – Darwin ailesi çiçek sayımını tekrarlıyor”, 7 Haziran 2005; Radikal, “Şimdi sıra torun Darwin”lerde”, 8 Haziran 2005).
Söz konusu haberde Charles Darwin”in, İngiltere”nin Kent bölgesinde 1855 yılında başlattığı çiçek kayıt çalışmasının, Darwin ailesinin günümüz temsilcilerince devam ettirildiği anlatılıyordu. Konunun detaylarının aktarıldığı satırlarda, torun Darwin”lerin, “çiçeklerin son 150 yılda geçirdiği değişimi” inceleyecekleri şeklinde bir ifadeye de yer verildiği görülüyordu.
Burada torun Darwin”lerin araştıracakları değişimin sınırları hakkında kısaca bilgi vermek faydalı olacaktır.
Modern bilimin bulguları, doğada Darwin”in teorisinin iddia ettiği gibi türler arası bir değişim yaşanmadığını ortaya koymuştur. Doğadaki değişim sınırlıdır, ve bir türün kendi içindeki varyasyonları şeklinde gözlemlenmektedir. Bu ise evrime hiçbir şekilde delil oluşturmaz. Varyasyon genetik çeşitlenme demektir. Bu olay bir canlı türünün içindeki bireylerin birbirlerinden farklı özelliklere sahip olmasına neden olur. Yani var olan genetik bilgide farklı eşleşmeler ortaya çıkar ancak bu farklılıklar da genetik bilginin izin verdiği ölçüde gerçekleşir.
Bu, bitki ve hayvan ıslah eden insanların tarih boyunca gözlemlediği ve ayrıca 20. yy boyunca yapılan çok sayıda laboratuvar deneyiyle doğrulanmış bir gerçektir. Tüm bu tecrübe ve bilimsel araştırmalar, türlerin doğal “çeşitlenme” süreciyle asla aşamayacakları sınırlar olduğunu göstermiştir. Bu alandaki en ünlü isimlerden biri olan Luther Burbank, türler içindeki değişimi sınırlayan görünmez bir kanunun olduğu görüşündedir:
Tecrübelerimden biliyorum ki, bir buçuk ile altı santimetre arasında bir erik yetiştirebilirim. Ama itiraf edeyim ki, bir bezelye kadar küçük veya bir greyfurt kadar büyük erik elde etme çabası başarıyla sonuçlanmayacaktır… Kısacası, muhtemel sanılan gelişmelerin sınırları vardır ve bu sınırlar bir kanuna tabidir… Bu, ilk hale yani ortalama (vasat) boyuta dönme kanunudur… Geniş çaplı deneyler daha önceden gözlemle tahmin ettiğimiz sonuçları onaylayan bilimsel deliller ortaya koymuştur. Yani bitkiler ve hayvanlar sonraki nesillerde vasat boyutlarına veya yapılarına geri dönmeye eğilimlidirler… Kısacası, tüm canlıları belirli bir sınırda bulunmaya zorlayan bir çekim kuvveti vardır (Norman Macbeth, Darwin Retried, Boston, Gambit INC., 1971, s.36)
Biyoloji profesörü Lane P. Lester ve moleküler biyolog Raymond G. Bohlin, Natural Limits to Biological Change (Biyolojik Değişimin Doğal Sınırları) adlı kitaplarında şöyle yazmaktadırlar:
Yaşayan organizmaların popülasyonlarının, belirli bir zaman dilimi içinde anatomi, fizyoloji, genetik yapı vs. açısından değişim gösterdikleri, tartışılmayan bir gerçektir. Geriye kalan zor mesele, şu sorunun cevabıdır: Ne kadar değişim mümkündür ve bu değişimler hangi mekanizma ile oluşur? Bitki ve hayvan yetiştiricileri, canlıların değiştirilebilirliği konusunda etkileyici örnekleri biraraya getirebilirler. Ama bir yetiştirici işe köpekle başladığında sonuçta yine köpek elde etmektedir, farklı ve garip görünümlü bir köpek bile olsa bu, sonuçta köpektir. Meyve sineği meyve sineği olarak kalmakta, güller gül olarak kalmaktadır (Lane P. Lester, Raymond G. Bohlin, Natural Limits to Biological Change, s.13-14)
Bitkilerdeki sınırlı değişim sadece insanların canlı örnekler üzerinde yaptığı gözlemlere değil, milyonlarca yıllık fosil kaydına da damgasını vurmuştur. Torun Darwin”lerin inceledikleri çiçekli bitkilerin sözde evrimsel kökenleri tam anlamıyla karanlıktadır. Tüm bitki grupları gibi bunlar da fosil kayıtlarında aniden ve kusursuz yapılarıyla belirir. Bu sebeple çiçekli bitkiler üzerine uzman olan Daniel Axelrod, The Evolution of Flowering Plants in The Evolution Life adlı kitabında şu itirafı yapmak zorunda kalmıştır:
Angiospermlere, yani çiçekli bitkilere yol açan ilkel grup, fosil kayıtlarında henüz tespit edilmemiştir ve yaşayan hiçbir angiosperm böyle bir bağlantıya dikkatleri çekmemektedir. (Daniel Axelrod, The Evolution of Flowering Plants in The Evolution Life, s. 264-274 (1959))
Görüldüğü gibi, BBC ve Radikal haberlerinde inceleneceği duyurulan değişim, tür içinde sınırlı kalan ve bitkileri başka bitkilere dönüştürmeyen sınırlı bir değişimdir. Evrim teorisi, çiçekli bitkilerin sadece fosil kayıtlarında aniden ortaya çıkışını değil, bu canlıların yaptığı fotosentezin kökenini, bitki hücresindeki kompleks organellerin nasıl olup da tesadüflerle organize olarak hücreyi meydana getirdiğini de açıklayamamaktadır. Radikal gazetesine ve BBC”ye Darwinizm”in bilimsel açmazlarını artık kabullenmelerini ve çiçekli bitkilerin kaydı çalışmasının evrim teorisine bilimsel kanıt sağlamayacağını görmelerini tavsiye ediyoruz. Çiçekler, ortaya koydukları estetik ve kompleks tasarımla apaçık bir yaratılış delilidirler. Çiçekler amaçsız bir süreçte tesadüfi değişimlerle ortaya çıkmamışlardır, Yüce Allah diğer bütün varlıkları olduğu gibi çiçekleri de sonsuz bir ilimle yaratmıştır.