Darwinizm, dünya tarihinin en büyük kitle aldatmacasıdır. Bilimi kullanarak ortaya atılmış olan bu sahte teori, tek bir tane bile bilimsel delille desteklenmemiştir. Fakat buna rağmen bu aldatmaca, sahte fosiller ve yoğun demagoji yöntemi ile bütün dünyada yaygınlaştırılmış, okul kitaplarına girmiş, üniversitelerde zorunlu ders olarak öğretilmiştir. Dünyanın en tanınmış bilimsel dergi ve yayınlarında adeta kesin bir gerçekmiş gibi bu aldatmacanın propagandası yapılmıştır. İşte bu, 150 yıldır tüm dünyaya egemen olan Darwinist diktatörlüğün sistemli faaliyetinin bir sonucudur. Darwinist diktatörlüğün sindirme yöntemi ise genellikle şu yöntemle olur:
Bir bilim adamı, oldukça uzun bir eğitim alır, emek verir, çaba gösterir, fedakarlık yapar ve sonucunda kitaplar dolusu bilgiye sahip uzman bir kişi haline gelir. Ona yıllarca en iyi okullarda, onun “bilim adamı” olabilmesi için inanması şart olan bir bilgi öğretilmiştir: Evrim. Henüz çocukluk yaşlarında hayali maymun atalarının resimlerini görmüş, sahte kafatası resimlerinden bu canlılardan evrimleştiğini zannetmiş, sahte fosil resimlerinden canlıların birbirlerinden ara geçişlerle türediğine inanmıştır. Ona, “evrimin delilleri var” denilmiş ve önüne yine resimler konmuştur. Sudan karaya adımını atmak üzere olan garip canlılar, uçmaya hazırlanan garip bir dinozor bu sahte geçişin delilleri olarak sunulmuştur. Aklına hiçbir zaman bu hayali ara canlıların gerçek fosillerini görmek gelmemiştir. Darwinistlerin neden tek bir tane bile ara fosil getirip önüne koymadıkları, neden yalnızca sahtekarlık yaptıkları, neden fosilleri sakladıkları konusu üzerinde pek kafa yormamıştır. Çünkü aldığı eğitim boyunca, çocukluk yıllarından itibaren ona tek bir şeyin telkini verilmiştir: “Evrime inanmak zorunludur”, “buna karşı olan tüm fikirler reddedilmelidir”.
Zamanla bu kişi Darwinizm’e karşı gelmemesi gerektiğini de öğrenecektir. Etrafında Darwinist diktatörlüğün geniş bir hakimiyetinin olduğunu görecek, hatta bir süre sonra bu sapkın diktatörlüğün bütün dünyaya egemen olduğunu, devletlerin desteğini aldığını anlayacaktır. Etrafında Darwinizm’e karşı çıkmaya yeltenenlerin sindirildiğini, işlerinden çıkarıldığını, eğitmenlerinin kendisine Darwinizm dışında bir şey anlatamadıklarını fark edecektir. Ve kafasında Darwinizm’in sahtekarlık olduğuna dair inanç oluşmuş olsa da, bunu hiçbir zaman sorgulamaması gerektiğini anlayacaktır. Çünkü bir bilim adamı olmak istiyorsa, Darwinist diktatörlüğün dediğini yapmalıdır.
Bir bilim adamı olup, uzman kişi vasfına ulaştığında, bilim çevreleri tarafından tanınıp övgüyle karşılandığında, bilim dergilerinde sürekli boy gösterdiğinde, konferanslara, panellere, toplantılara davet edilip geniş çevreler tarafından desteklendiğinde ve ciddi anlamda iyi bir kariyer edindiğinde ise, artık bazı şeyler için çok geç olduğunu düşünür. Darwinizm’in sapkın bir teori olduğunu, tek bir tane bile delille desteklenmediğini, bir sahtekarlık ürünü olduğunu ve bir pagan dini şeklinde kitlelere yaygınlaştırılmış olduğunu elbette ki anlamıştır. Şu anda ilkokul çocuklarının bile rahatlıkla anladığı bu gerçeği bir bilim adamı olarak anlamaması mümkün değildir. Kariyeri boyunca sürekli olarak bu sahte teorinin savunuculuğunu yapmak zorunda kalmıştır. Darwinist diktatörlüğün baskısı karşısında kariyerini koruyabilmek amacıyla başka çaresi olmadığını düşünmüştür. 30 yıl boyunca evrimi anlatmış, kitaplarında yazmış, bu konuda nutuklar atmış, konferanslar vermişken bir anda bunun bir aldatmaca olduğunu kabullenmek zor gelir. Bunu yaparak tüm kariyerini reddedeceğini ve Darwinist diktatörlük tarafından dışlanacağını düşünür. Darwinizm’i savunmakla büyük bir hata yaptığının çok iyi farkındadır ama Darwinist diktatörlüğün baskısı altında bir yalanın savunuculuğunu yapmayı mecburen sürdürür.
Şu anda dünyada neredeyse bütün bilim adamları aynı durumdadır. Özellikle Yaratılış Atlası ile milyonlarca yaşayan fosilin sergilenmiş olması, yeraltından çıkan 100 milyon fosilin Darwinizm’i reddetmiş olması ve TEK BİR ARA FOSİLİN OLMADIĞI gerçeğinin ortaya çıkması karşısında bilim adamlarının evrim sahtekarlığını görmemiş olmaları imkansızdır. Bilim adamı, eğer önyargılı değilse, gerçek bir bilim adamıysa, bilimsel delillere bakarak hareket ediyorsa, İŞTE, BİLİMSEL DELİLLER ORTADADIR. Böyle bir bilim adamının Darwinizm’e inanması artık imkansızdır.
Bunu gören bir bilim adamının, BİR YALANI SAVUNUP DURMAKTANSA, dürüstlükle gerçekleri savunması en doğrusudur.
Bunu gerçekleştiren çok belirgin örnekler olmuştur. Örneğin Anthony Flew yıllarca ateizm propagandası yapmış, sayısız kitap ve konferansı bu inancı doğrultusunda gerçekleştirmiştir. Ateizmin ve Darwinizm’in ateşli bir savunucusuyken, karşı karşıya kaldığı bilimsel gerçeklere biraz dikkatli baktığında yeryüzündeki hiçbir şeyin tesadüfen var olamayacağını, bir amaç üzerine yaratıldıklarını ve her yaratılanda bir mucize olduğunu görerek Yüce Rabbimiz’e iman etmiştir. İnsan Genomu Projesi direktörü eski Darwinist ve ateist Francis Collins de bu konuya bir başka örnektir. İncelediği DNA’ya biraz daha yakından, dürüstçe, önyargısız ve akılcı bakması Allah’a iman etmesi için yeterli olmuştur.
|
Allah kuşkusuz ki gerçekleri gören ve Kendi yoluna yönelen herkesi korur. Dünya çapında şu anda güçlü gözüken Darwinist diktatörlük de Allah’ın kontrolü altındadır. Zamanı geldiğinde –ki bu çok yakındır– bu diktatörlük tamamen yıkılacak, yok olacaktır. Gücün, kudretin tümü Allah’a aittir. İşte bu nedenle gerçekleri görmüş olan sağduyulu bilim adamları, yıllarca Darwinizm’i savunmuş olsalar da, çok geç demeden, mutlaka vicdanlarına göre hareket etmeli ve bu köhne teoriyi terk etmelidirler. Bir yalanı, yalan olduğunu bile bile savunmak ve genç beyinlere bunu öğretmek vicdansızca bir harekettir ve bunun sorumluluğu çok büyük olabilir. Asıl erdem, bir hatadan dönmek ve gerçeği bilerek, gerçeği öğreterek vicdan rahatlığıyla yaşamaktır.