Hürriyet gazetesi köşe yazarı Hadi Uluengin, 15 Haziran 2008 tarihli “Sakın maymunlar duymasın” ve 22 Haziran 2008 tarihli “Bu maymun, başka maymun” başlıklı yazılarında, Charles Darwin’in evrim teorisi hakkındaki görüşlerine, daha doğru bir deyimle “yanılgılarına” yer verdi. Evrim teorisine inandığını ifade eden ancak her iki yazısında da konu hakkında bariz bir bilgi eksikliği içinde olduğu görülen Sayın Uluengin’in yanılgıları aşağıda cevaplanmaktadır.
a) Hadi Uluengin yanılmaktadır, Charles Darwin elbette insanın kökenine dair iddialar ortaya koymuş, hatta bu konuda kitap yazmıştır!
Hadi Uluengin, Charles Darwin’in insanın kökeniyle ilgili olarak herhangi bir yazı kaleme almadığını, “anlayan anlasın” şeklinde ima ortaya koymakla yetindiğini öne sürmektedir. Uluengin bu konuda tam olarak şunları yazmaktadır:
Charles Darwin] Ne başyapıtını oluşturan “Türlerin Kökeni”nde, ne de diğerlerinde insanın ecdádına hiç değinmez. Buna ilişkin tek satır yoktur. “Anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna az” demeye getirir.
Oysa Darwin, Türlerin Kökeni’nde değil ama “diğerlerinde”, Sn. Uluengin’in ifadesiyle “insanın ecdadına”değinmiştir. Hatta bu konuda bir kitap yazmıştır. Kitabının Descent of Man olan ismi, “İnsanın Türeyişi” anlamına gelmektedir ve adı üzerinde Darwin’in insanın maymunlardan türediği iddiasına yer vermektedir. Kitabının ismi, yayıncısı ve basım tarihi aşağıdaki gibidir:
Darwin, C. (1871). The Descent of Man and Selection in Relation to Sex. New York: D. Appleton and Co.
|
Sayın Uluengin eğer bundan sonra Darwin ve teorisi hakkında yazı yazmayı düşünürse, bu konudaki kitapları eminiz ki daha iyi araştıracaktır.
b) Hadi Uluengin yanılmaktadır, savanda doğrulan maymun teorisi bilimin iddiası değil, çöpe gönderdiği bir yanılgıdır
Hadi Uluengin, insanın maymunsu atalardan türediği yönündeki teoriye inandığını ifade etmekte, bu sözde evrimin ise savanlarda yüksek otların ötesini görme ihtiyacından kaynaklandığını öne sürmektedir. Hürriyet yazarı, “Sakın maymunlar duymasın” başlıklı yazısında bu konuda şunları yazmaktadır:
“”…[B]en yukarıdaki “Evrim Teorisi”ne inanırım. Yani, yüksek otların ötesini görebilmek için ilkin iki ayağı üzerine kalkmak zorunda kalan maymunla “dikilek insan”a; ondan, başparmağının açısını geliştirerek bu defa iki elini kullanmaya başlayan “mahir insan”a; nihayetinde de, artık beyin hacmini, dolayısıyla duyum melekesini geliştiren şimdiki “ákil insan”a geçildiğine inanırım.
Aynı konuda ve “Bu maymun, başka maymun”başlıklı yazısında ise şunları dile getirmektedir:
“İklim değişikliğinden ötürü o yukarıdaki Habeşistan civarlarında orman gerilemiştir… Dolayısıyla da, “savan” denilen yüksek otların ötesindeki tehlikeyi fark etmek için maymun iki ayağı üzerinde doğrulmak zorunda kalmıştır. Giderek de, bilûmum organları bu yeni duruma uyum sağlamıştır.”
Sayın Uluengin bu iddiaya inandığını belirtirken aslında büyük bir bilgi eksikliği içinde bulunmaktadır. Çünkü inandığını söylediği bu varsayım, bilimin bulguları karşısında geçersiz kılınmış eski bir Darwinist masaldan ibarettir. Evrimci bilim yazarı Carl Zimmer, Discover dergisinde yayınlanan bir makalesinde, ormanların kuruyarak yerini savanlara bıraktığı ve bu savanların da insanın hayali evriminin beşiği haline geldiği hikayesinin asılsız çıktığını şu sözlerle itiraf etmiştir:
“Atalarımızın iki ayaklılara nasıl evrildiği sorusunun cevabı, on yıllardır berrak bir şekilde ortada gibi duruyordu. (Southern California Üniversitesi Antropoloji Kürsüsü profesörü) Craig Stanford, “Uzunca zamandır kabul edilen görüş, ormanlardan çıkıp savanlara hareket ettiğimiz veya yüksek otların üstünden etrafa bakmak ya da izole ağaç gruplarına ulaşmak için iki ayaklı hale geldiğimiz şeklindeydi” diyor? Ama son yıllarda yeni kanıtlar bu senaryoyu kuşkulu hale getirmiş durumda. “Uzun zamandır savunulan, zayıf bir hominidin ormanın güvencesini bırakarak tehlikeli savanlara gittiği ve burada yeni fikirlerle yaşayabilmek için ayağa kalktığı fikri güzel bir hikaye, ama büyük olasılıkla tamamen hayal ürünü” diyor Stanford. Araştırmacılar eski hominid bölgelerine daha yakından baktıklarında, çoğu, bu alanların aslında birer savan olmadığı, ama düşük veya yüksek yoğunlukta ormanlık araziler olduğu sonucuna varmış durumda”. [i]
Dünyaca ünlü bilim dergisi Nature’ın editörü ve aynı zamanda evrimci paleontolog olan Henry Gee de, insanın maymunsu bir atadan doğrulduğu anlatımlarının bilimsel olmadığını itiraf etmiştir:
“Mesela insanın evriminin; vücudun duruşu, beyin hacmi ve el-göz koordinasyonunda gerçekleşen gelişmelere dayandığı ve bu gelişmelerin de ateş ile alet üretimi gibi teknolojik başarılarla dilin kullanımına yol açtığı söylenir. Ancak bu gibi senaryolar subjektiftir. Deneylerle asla test edilemezler, öyleyse bilimsel değildirler. Genelde kullanımda olmaları bilimsel testlere değil, sunumlarındaki otoriteye ve iddiaya dayanırlar.”[ii]
Görülmektedir ki, Sayın Uluengin lise yıllarında kendisine bilimsel gerçekmiş gibi anlatılan Darwinist masalların etkisinde hareket etmekte ve o dönemde aldığı yanlış telkini soruşturmadan bu masalları tekrarlamaya devam etmektedir. Aslında kendisi Darwinist propagandanın etkisinde kalmış yanılgı içindeki binlerce insandan birisidir. Bu bilim dışı propagandanın meydana getirdiği aldanışı ise, gayet iyi bilindiği gibi, Sayın Adnan Oktar bu alanda yayınladığı çok sayıda bilimsel eserleriyle ortadan kaldırmıştır ve kaldırmaya devam etmektedir. Sayın Uluengin’e, Darwinizm hakkında ele alacağı bir sonraki yazısı için, Sayın Adnan Oktar’ın Harun Yahya müstear isimi ile yazdığı eserlerinde sunduğu modern bilimin bulgularını incelemesini, onyıllar öncesinin Darwinist masallarının zihninde meydana getirdiği bilgi kirliliğini gidermesini tavsiye ediyoruz (Modern bilimin insanın kökeniyle ilgili evrimci teorileri çürüten bulguları için Harun Yahya’nın “Hayatın Gerçek Kökeni” isimli kitabının ilgili bölümüne bu linkten ulaşabilirsiniz: http://www.darwinizminsonu.com/insanin_kokeni.html).
c) Sayın Uluengin, Darwinizm ve Karl Popper hakkında yanılmaktadır
Evrimcilerin, bilim karşısındaki sayısız açmazına karşın Darwinizm’e inatla sarılmaya devam ederken öne sürdükleri klasik bir mazeret, bu teorinin bilimin kriterlerini yerine getirdiğine dair olanıdır. Hadi Uluengin de bu mazerete sığınmakta ve Charles Darwin’in teorisinin sözde bilimselliğine dair bilim felsefecisi Karl Popper’ı referans almaktadır. Uluengin bu konuda şunları söylemektedir:
“Karl Popper“in bilim felsefesini benimsediğim için de, tersi ispatlanmadığı müddetçe, Charles Darwin“in teorisi benim için geçerlilik taşıyan tek doğrudur!”
Bu yazdıkları, Sayın Uluengin’in Darwinizm’in bilimselliği anlayışının vehametini bir boyut daha ileri taşımaktadır. Çünkü Uluengin, hem Karl Popper’ı hem de Darwinizm’i anlamamış görünmektedir. Karl Popper’ın gerçekte Darwinizm’e karşı görüşler ortaya koymuş olması Sayın Uluengin’i hayal kırıklığına uğratabilir ancak durum tam olarak budur! Karl Popper, 1974 basımlı eseri olan ‘Unended Quest’de Darwinizm’in bilimin kriterlerini yerine getirip getirmediğini incelemiş ve bu konuda vardığı sonucu şöyle açıklamıştır:
“Darwinizm’in test edilebilir bilimsel bir teori değil, metafizik bir araştırma programı olduğu sonucuna varıyorum”[iii]
Görüldüğü gibi Popper, Darwinizm’i bilimdışı bir teori olarak tanımlamaktadır ve eğer Sayın Uluengin söyledği gibi “Karl Popper’ın bilim felsefesini benimsiyorsa”, Darwinizm’i “geçerlilik taşıyan tek doğru” olarak değil, “bilimdışı bir iddia” kabul etmesi gerekmektedir.
d) Evrim teorisi ve İslam hakkındaki yanılgı
Hadi Uluengin, insanın maymunlardan türediği inancının insanın iman felsefesini değiştirmeyeceğini öne sürmekte ve “Adem ve Havva” ilahi mitoloji olarak yorumlandığı taktirde (Allah’ı tenzih ederiz) insanın evrimi teorisinin İslam’a engel oluşturmayacağını iddia etmektedir. Oysa Evrim teorisine inanan, buna karşılık Allah”a inanmaya devam eden insanlar, genellikle Darwinizm”in bu asıl mesajını fark edemeyen kimselerdir. Evrim teorisinin temel mantığı, bir Yaratıcının varlığını reddetmeye dayanır. Teori, Yaratıcı”yı reddeder ve doğa kanunlarını, tesadüfleri ve zamanı yaratıcı bir güç olarak kabul eder. Evrimci zoolog Pierre Paul Grassé bu gerçeği şöyle dile getirir:
“(Evrimcilerin canlılığın açıklaması olarak öne sürdükleri)… tesadüf kavramı, ateizm görüntüsü altında kendisine gizlice tapınılan bir tür ilah haline gelmiştir.”[iv]
Evrim teorisinin Allah inancını reddettiği gerçekte çok iyi bilinmektedir. Bu gerçeği bazı evrimciler de itiraf etmektedirler. Örneğin Sydney Üniversitesi”nden evrimci antropolog Dr. Michael Walker şöyle demektedir:
“Birçok bilim adamı ve teknoloji uzmanının Darwin teorisine dilleriyle hizmet ediyor olmalarının tek nedeninin, bu teorinin bir Yaratıcı olduğunu reddetmesi olduğunu kabul etmek zorundayız.”[v]
Allah inancını savunup yüceltmek her Müslüman’ın görevidir. Hazreti İbrahim, Allah’a eş koşulan putlar için “bunlar tahtadan, taştan eşyalar. İslam’a engel teşkil etmezler” dememiş, onları parçalayarak, bu varlıkları put edinenlere bunların herhangi bir gücü olmadığını ıspatlamıştır. Sayın Uluengin de elbette her yazar gibi kendisine Allah inancını savunmayı misyon edinip edinmeme konusunda özgürdür. Ancak iyiliği emredip kötülükten menetme sorumluluğunun bilincinde olan bir Müslüman, Hz. İbrahim’in yaptığı gibi, Allah’a eş koşulan varlıkların gücü olmadığını göstermekle yükümlüdür. Harun Yahya da bilimsel eserlerinde “zaman, doğa, mutasyonlar, tesadüf, doğal seleksiyon, tabiat olayları, tabiat ana” gibi kavramların hiçbir yaratıcı gücü olmadığını açık ve net olarak, bilimsel delilleriyle ortaya koymaktadır.
e) Evrim teorisi ve ırkçılık
Hadi Uluengin, evrim teorisi hakkında ortaya koyduğu yanılgıların satır aralarında bir gerçeğe de değinmektedir. Bu gerçek, evrim teorisinin içerdiği ırkçı söylemlerle ilgilidir. Uluengin,insanın evrimi teorisinin klasik versiyonundan ayrı olarak Afrika kökenli değil de çok bölgeli gelişim iddiasını ortaya atan bilim adamlarının, beyaz ırkı üstün gören ırkçı görüşte olduklarını ve Sosyal Darwinizm’e yakın olduklarını ifade etmektedir. Uluengin bu konuda şunları yazmaktadır:
“Daha ötesi[bu evrimciler], 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başında pek bir moda olan ve nihayetinde Nazizm’e varan “sosyal Darwinizm” fasa fisosuna yakın duruyorlar.”
Sosyal Darwinizm, bazı ırkların diğerlerine üstün olduklarını ve sözde üstün olanların diğerlerini elimine etmesinin doğanın bir gereği olduğunu savunan, ırkçı bir teoridir. Darwinizm, ırkçı görüşlerin yayılmasına yol açmış, dünya savaşlarında birçok katliamın temelini sağlamıştır. Harvard Üniversitesi’nden evrimci profesör Stephen J. Gould, ırkçılıkla ilgili akımların Darwin sonrası dönemde yaygınlaştığını şu sözlerle ifade eder:
“”Irkçılık lehindeki biyolojik argümanlar 1859’dan önce yaygın olmuş olabilir ancak evrim teorisinin kabul görmesiyle birlikte, defalarca daha büyük çapta kabul görmüşlerdir.[vi]“”
Sonuç:
Sayın Uluengin, din ve bilim arasında çatışma yaşandığını, akılcılığın Darwinizm’den yana olduğunu sanmaktadır. Oysa gerçekte akılcılık, insanı Allah”ın varlığını fark etmeye götürür. Sayın Uluengin’e daha açık düşünmesini ve evrim teorisinin çöküşünü ortaya koyan bilimsel gelişmeleri daha yakından izlemesini öneriyoruz.
[i] Carl Zimmer, “Great Mysteries of Human Evolution”, Discover, Vol. 24, No. 9, September 2003
[ii] Henry Gee, In Search Of Deep Time: Beyond The Fossil Record To A New Hıstory Of Life, The Free Press, A Division of Simon & Schuster, Inc., 1999, sf. 5
[iii] Popper, Karl R., [Emeritus Professor of Philosophy, University of London], “Unended Quest: An Intellectual Autobiography,” [1974], Open Court: La Salle, Ill., Revised Edition, 1982, sf.168
[iv] Pierre Paul Grassé, Evolution of Living Organisms, Academic Press, New York, 1977, s.107
[v] Dr. Michael Walker, Quadrant, Ekim1982, s.44
[vi]Stephen Jay Gould,”Ontogeny and Phylogeny”, Belknap-Harvard Press, ss. 27-128