Cumhuriyet Bilim Teknik dergisinin 1 Nisan 2006 tarihli sayısının “Gündem” köşesinde, Orhan Bursalı yaratılış aleyhindeki çabalarına bir yenisini ekliyor, yaratılışı eğitimcilerin gözünde karalamak için Türkiye”nin eğitim sistemi hakkında yanlış olarak nitelediği durumları evrimin müfredattan çıkmasıyla daha da kötüye gideceği gibi kara bir tablo çiziyordu. Bursalı bu konuda Amerikan Bilimi Geliştirme Derneği (American Association for the Advancement of Science) başkanı Gilbert Omenn”den bir alıntı yaparak, evrim teorisinin derslerden kaldırılması durumunda öğrencilerin biyoloji, fizik ve jeoloji bilimlerini öğrenemeyecekleri gibi bir endişe öne sürüyordu.
Bursalı”nın öne sürdüğü bu endişe, sözü edilen üç bilimle ilgili hiçbir objektif gerçeklik taşımamakta, sadece yazarın “evrim” ve “bilim” kavramlarını birbirine karıştırmasından kaynaklanmaktadır. Bilim, doğayı anlamak için olgulara dair veri toplama ve bunları sistemli, organize bir birikim haline getirme işi olduğuna göre; canlıları anlamada araç olan biyoloji; madde ve enerjiyi anlamada araç olan fizik ve nihayet yeryüzünün katman ve şekillerini anlamada araç olan jeoloji bilimleri hiçbir şekilde evrim teorisine ihtiyaç duymamakta, hatta evrim, söz konusu bilimlerin ilerleyişini sekteye uğratmaktadır. Bir canlının sistemlerini ve yaşamını anlamak, atomun boyutlarını incelemek ya da yeryüzü katmanlarını kronolojik olarak sıralamak için, canlıların tek bir hücreden türediği teorisine hangi aşamada kaçınılmaz ihtiyaç duyulabilir? Hiçbir aşamada duyulmaz. Örneğin bir kuş bilimci, belli bir kuş türü üzerinde çalışırken kuşların kökeniyle ilgili evrimci varsayımlara ihtiyaç duymaz. Karadelikleri araştıran bir araştırmacı da aynı şekilde bu teoriye ihtiyaç duymaz. Ve benzer şekilde peri bacalarını çalışan bir jeolog da bu varsayımlarla çalışmayı gerekli bulmaz.
Biz buradan Orhan Bursalı”ya soralım: Evrim teorisi fizik, biyoloji veya jeoloji bilimlerinde hangi önemli bilimsel bulguyu öngörmüştür? Bir diğer deyişle, bu bilimlerde hangi bulgu, eğer evrim teorisi diye birşey olmasaydı yapılamazdı?
Avustralyalı evrim genetikçisi George Miklos evrim teorisinin, Orhan Bursalı”nın yaptığı gibi, kapsayıcı bir teori olarak sunulması karşısındaki şaşkınlığını şu şekilde ifade etmektedir:
“Her şeyi kapsayan bu evrim teorisi ne gibi öngörülerde bulunmaktadır? Rastlantısal mutasyonlar ve seçilim katsayıları gibi bir avuç ilkeye göre, canlıların gen frekanslarında zaman içinde değişim ön görmektedir. [Peki ama] Büyük evrim teorisinin tüm öngörüleri bundan mı ibaret olmalıdır?” (Michael J. Behe, Darwin”s Black Box: Biochemical Challenge to Evolution, Free Press, 1996, s. 28)
Prof. Louis Bounoure ise evrim teorisinin bilime katkısızlığı hakkında daha kesin bir dil kullanmıştır. Sırasıyla Strasbourg Biyoloji Derneği, Strasbourg Zooloji Müzesi ve Fransız Bilimsel Araştırmalar Ulusal Merkezi”nin yöneticiliğini yapmış prestijli bir bilim adamı olan Bounoure, bu konuda şunları söylemiştir:
“Evrim, yetişkinler için bir peri masalıdır. Bu teori bilimin gelişmesine hiçbir katkıda bulunmamıştır. Bu teori gereksizdir.” (Louis Bounoure, The Advocate, 8 March 1984, s. 17)
Bursalı, evrim teorisi olmaksızın gerçekleştirilemeyecek tek bir bilimsel bulgu gösteremeyecektir. Bakteri ve virüslerin mutasyona uğrayarak bağışıklık kazanması gibi gözboyayıcı örnekleri de, bunların hiçbirinde yeni tür ortaya çıkması ya da yeni genetik bilgi kazanımı söz konusu olmayacağı için, geçerli sayılmayacaktır.
Orhan Bursalı”ya desteksiz iddialarındaki abartıyı, bu yazımız vesilesiyle bir kez daha gözden geçirmesini tavsiye ediyoruz.