Atlas dergisinin Mayıs 2003 sayısında “Devletin Genleri” başlıklı bir yazı yayınlandı. Mustafa Cemal tarafından kaleme alınan yazı, Cemal’in kendi ideolojik görüşleri doğrultusunda ürettiği orijinal, ancak bilim dışı bir senaryo aktarılıyordu. Cemal, önce Richard Dawkins’in batıl bir inançtan ibaret olan bencil gen tezine yer veriyor sonra devlet kavramına bu batıl inanış açısından yaklaşıyordu. Bu yazıda bencil gen tezinin bilimsel geçersizliği ve Cemal’in “Devletin Genleri” tezinin tutarsızlığı gösterilecektir.
Söz konusu yazıda devletler soy egemenliğine dayalı, varlıklarını fetih politikalarıyla bencilce sürdürmek isteyen birimler olarak yansıtılmaktadır. Mısır, Çin, Osmanlı gibi tarihte başarılı olmuş devletlerin aileye dayalı olduğu anlatılmakta, bunların yanısıra günümüzden de örnek verilmektedir. Baba ile oğul Bush arasındaki sürekliliğin, Saddam ve oğulları arasında daha kolay görüldüğü ve büyük finans kuruluşlarının global aile seçkinlerine ait olduğu belirtilmektedir. Tüm bunlar sözde bencil genlerin varlıklarını sürdürme mücadelesiyle açıklanmaya çalışılmaktadır.
Gerçekte son derece tutarsız olan bu iddianın dayandırıldığı bencil gen tezi dogmatik bir inançtan ibarettir.
Tezin sahibi olan Richard Dawkins, “The Selfish Gene” (Bencil Gen) adlı kitabında tüm canlıların aslında “bencil, çıkarcı ve sadece kendisini çoğaltarak varlığını korumaya çalışan genlerden ibaret olduğunu” ileri sürmüştür.
Oysa bu iddia son derece çürük ve akıldışı bir varsayıma dayanmaktadır: Genlerin bir aklı, bilinci ve hatta “karakteri” olduğu varsayımına…
Bu varsayımın saçmalığını görmek içinse, genlerin ne olduğuna bakmak yeterlidir: Genler, birbirine eklenmiş ve özel bir “katlama ve paketleme” yöntemi ile sıkıştırılmış DNA parçalarıdır. DNA, bir canlı hakkındaki tüm kalıtsal bilgilerin kodlanmış olduğu bir şifreleme sistemidir. DNA, “baz” adı verilen dört farklı molekülün bir zincir boyunca birbirine eklenmesiyle oluşur. Adenin, Timin, Sitozin ve Guanin adlı bu moleküllerin sıralanış biçimi, bir tür kod oluşturmakta ve böylece DNA canlı hakkındaki tüm fiziksel özelliklerin bilgisini saklamaktadır.
Kısacası, DNA belirli bir şifreyi içerecek biçimde birbirine eklenmiş uzun dev bir moleküldür. Ve elbette bir molekülün “bencil” olması, “kendisini üreme yoluyla çoğaltmayı hedeflemesi” veya başka bir şekilde bir bilince sahip olması mümkün değildir. DNA, şuursuz ve cansız atomlardan oluşan bir atomlar zinciridir ve hiçbir atom akıl ve bilince, özellikle de “bencilliğe” sahip değildir. Dolayısıyla Dawkins”in ortaya attığı “bencil gen” tezi, bir tür peri masalı gibi, akıl ve bilim dışı bir masaldan ibarettir. Evrimciler, insanın ruhunun varlığını kabul etmek istemedikleri için, insanı bir madde yığınından ibaret görmekte, dolayısıyla bu madde yığınının bir yerine bir şekilde şuur atfetmeye çalışmaktadırlar. Genlere şuur atfedecek kadar tutarsız bir iddia ileri sürmeleri ise, ne kadar köşeye sıkıştıklarının bir göstergesidir. Eskiden tahtadan veya taştan yapılma putlarda akıl ve bilinç olduğunu zanneden putperestlerin yerini, günümüzde moleküllerde, bu molekülleri oluşturan cansız atomlarda akıl ve bilinç olduğunu zanneden evrimciler almıştır
Cemal’in Aslanlarla İlgili Yanılgısı
Atlas yazarı Mustafa Cemal, yazısının başında bir aslan grubunun resmini yayınlamakta, hemen yanında şu ifadelere yer vermektedir: “Aslanlar, genlerin sürekliliği konusundaki inadın dikkat çekici örneklerinden birini sergiliyor. Gruba yeni katılan erkek aslan önceki yavruları öldürüyor ve dişiyi kendi yavrularına hamile bırakıyor”.
Verilen bu örnek tamamen aldatıcıdır ve yukarıda açıkladığımız gibi, geçersizdir. Elbette gruba yeni dahil olan bir aslanın şuursuz genleri, yavru bir aslanla karşılaştıklarında ‘Karşımıza rakip genler çıktı hadi onları yok edelim, böylece varlığımızı devam ettirmiş oluruz’ şeklinde düşünemezler. Cemal’in örneği bencil gen tezine bilimsel bir kanıt değildir. Aslanlarla ilgili örneğin anlamsızlığını anlamak için Doğu Afrika’da ortalama 80 üyeli yeraltı kolonileri halinde yaşayan çıplak kör sıçanlara bakmak yeterlidir. Bu kolonide sadece bir çift ürer, diğerleri kendilerini yavruların bakımına ve yuvanın savunmasına adarlar.1 Elbette bu genlerin Mustafa Cemal’in mantığına göre ‘Fedakar Genler’ olarak tanımlanması gülünç olur.
Sonuç:
Şuursuz moleküllerden meydana gelen genler devletler kuramaz, ülkeler yönetemez ve savaşlar yapamazlar. Bu savaşlarda rol oynayan faktörlerin, örneğin petrolün değerini ‘bilemez’ ve onu ‘isteyemezler’. Cemal’e tavsiyemiz bu akıl ve bilim dışı inançlarından vazgeçip doğayı ve tarihi Darwinist ve materyalist önyargılardan sıyrılarak incelemesidir.
1. “Together We Are Stronger”, James Randerson, 15 Mart 2003, New Scientist