Bilim ve Teknik dergisinin Mart 2001 tarihli sayısında yine genetik bilimi ile ilgili son derece hatalı yorumlara ve çarpıtmalara yer verilmiştir. Bunun sebebi, özellikle Genom projesi sonuçlarının hep evrim teorisine uygun gibi gösterilmek istenmesidir. Bilimsel bulgular karşısında savunulması imkansız duruma gelmiş olan eski bir teoriyi ispatlama çabası, dergiyi gerçekleri çarpıtma yoluna itmektedir.
Bu nedenle, Bilim ve Teknik’in “bilim” görüntüsü altında propagandasını yaptığı söz konusu evrimci çarpıtmaları yine bilimsel deliller ışığında gözler önüne seriyoruz.
Bilim ve Teknik Kendi Kendini Yalanlıyor
Bilim ve Teknik dergisinin Mart 2001 tarihli sayısında verilen “İnsan Genomu” adlı ekin 3. sayfasında Prof. Beyazıt Çırakoğlu tarafından yazılan “Genom Ne Söylüyor” başlıklı makalede “Hurda DNA” kavramından bahsedilmekte ve “bu DNA dizilerinin insanın evrimsel ilgili, artık kullanılmayan ‘hurda DNA’ dizileri oldukları düşünülüyor” denmektedir. Oysa evrime bilimsellik kazandırma arayışı içindeki yazarın, artık yanlışlığı ortaya çıkmış eski bir iddiayı bu şekilde göz göre göre doğruymuş gibi kullanması büyük bir hatadır. Çünkü bir zamanlar “işe yaramaz” denen bu DNA dizilerinin artık “çok işe yaradığı” anlaşılmış bulunmaktadır.
Aslında bu gerçek, bizzat Bilim ve Teknik dergisinin aynı sayısının sayfalarında ifade edilmektedir. Derginin yine “İnsan Genomu” adlı ekinin 11. sayfasında Amerikan Science dergisinden aktarılan “Hangi Engeller Aşıldı” başlıklı alıntıda, DNA’nın daha önceleri hurda denen kısmının, aslında kullanılmayan dizilimler değil, aksine önemli sır bilgiler içerdiği anlatılmaktadır. Bu yazıda, “Genler, daha önce işe yaramaz olarak nitelendirildikleri için gözardı edilen bölgelerde de ortaya çıktılar” denmekte, Cleveland Üniversitesi’nden evrimci bilim adamı Evan Eichler’in şu itirafına yer verilmektedir: “Hurda DNA deyimi bizim bilgisizliğimizin yansımasından başka birşey değil.” (Service, R.F., Vogel, G, Science, 16 Şubat 2001)
Görüldüğü gibi. Bilim ve Teknik dergisinin bir sayfasında bir evrimci yazar “Hurda DNA evrime kanıttır” iddiasını ileri sürerken, aynı sayının bir diğer sayfasında bu kez evrimci otoriteler “hurda DNA kavramı yanlıştır, bilgisizliğimiz nedeniyle bu kavram ortaya atıldı, bugün DNA’nın sözkonusu bölümlerinin de işlev gördüğü anlaşıldı” anlamına gelecek yorumlar yapmaktadırlar. Yani Bilim ve Teknik içindeki bir evrimci iddia, aynı dergideki bir diğer açıklama ile çürütülmektedir.
Bu ise gerek Bilim ve Teknik yayın kurulunun, gerekse bu dergiye ateşli Darwinist makaleler yazan yerli “bilim adamları”nın, konu hakkında ne denli sığ, analiz ve muhakemeden uzak bir yaklaşım içinde olduklarını ve ideolojik önyargıları nedeniyle en basit gerçekleri dahi göremediklerini bir kez daha göstermektedir.
“Hurda DNA” Kavramının Çöküşü
“Hurda DNA” kavramı 5-6 yıl öncesine dek, bilim adamlarının fonksiyonlarını bilmedikleri büyük DNA yığınlarına verdikleri isimdi. Gen olarak tanımlayamadıkları bu çok uzun dizilimlere o an için “junk DNA” (hurda/çöp/ boş DNA) diyorlardı. DNA’nın kendilerince işe yaramaz olan bu dev kısımları evrim için delil olarak öne sürüldü. İddialarına göre “Hurda DNA”, evrim süresince biriken, ancak artık kullanılmayan DNA kısımlarıydı.
Oysa, bu iddia hiç bir bilimsel bulguya dayanmıyordu; yalnızca evrimcilerin kulağına hoş gelen temelsiz bir spekülasyondan ibaretti. Bu yanlışı literatüre kolayca yerleştirebilmelerinin sebebi ise, o günlerde DNA hakkında çok az şey bilinmesi ve “Hurda DNA” denen DNA kısımlarının işlevinin henüz keşfedilmemiş olmasıydı.
Oysa İnsan Genomu Projesi ve diğer genetik çalışmalarla birlikte, genlerin protein üretimi sırasında birbirleriyle devamlı bir etkileşim içinde oldukları ortaya çıktı. Bu üretim sırasında, bir genin diğer DNA bölümlerinden bağımsız olarak çalışmadığı anlaşıldı. Bugün varılan nokta göstermektedir ki, bir genin çalışması sırasında, özellikle protein kodlamaya başlama aşamasında, genleri oluşturmayan DNA bölümlerinin o geni düzenlemesi söz konusudur. İşte bu yüzden, genetiğe ilgi duyan veya araştırmaları yakından takip eden hiç bir bilim adamı, artık “hurda DNA” kavramına itibar etmemektedir.
Aslında DNA’nın bu kısımlarının devamlı faaliyet halinde olduğu, evrimcilerin hoşuna gitmese de, uzun süreden beri ifade edilen bir gerçekti. Science dergisinde 1994 yılında yayınlanan “Saçma DNA kendi dilinde mi konuşuyor?” başlıklı haberde, (“Does nonsense DNA speak it”s own dialect?”, Science News, Vol. 164 , 24 Aralık,1994) Harvard Tıp Fakültesi’ndeki moleküler biyologlar ve Boston Üniversitesi’nden fizikçiler bu konuya açıklık kazandırmışlardı. Çeşitli canllardan alınan, 50.000 baz çifti içeren 37 DNA dizilimi üzerinde yaptıkları araştırmalar sonucu, insan DNA’sında %90 yer tutmakta olan sözde “boş DNA””nın aslında özel bir dilde yazıldığını haber veriyorlardı. Yaptıkları testler, bu kısımlarda bir lisana benzer özellikler bulunduğunu ortaya koymuştu. Bulguları ışığında, “boş” denen DNA’nın hiç de boş olmadığını bildirmişlerdi.
“Körelmiş Organlar” Hurafesinin Son Örneği
Gerçekte “Hurda DNA” kavramı, evrimcilerin 20. yüzyılın başında ortaya attıkları “körelmiş organlar” iddiasının son örneğidir. O dönemde de işlevi henüz keşfedilememiş pek çok organ (örneğin appendiks, kuyruk sokumu vs.) evrimciler tarafından “işe yaramaz, körelmiş organlar” diye öne sürülmüş ve evrim lehinde bir delil gibi gösterilmiştir. Oysa sonraki tıbbi araştırmalar, “işe yaramaz” sanılan organların önemli işlevlerini ortaya çıkarmış, örneğin appendiksin (halk arasında apandisit olarak bilinen organ) vücudun savunma sisteminin bir parçası, kuyruk sokumunun da önemli kasların tutunma noktası olduğunu göstermiştir. Evrimci yazar Scadding’in ifadesiyle “’biyoloji bilgisi arttıkça, körelmiş organlar listesi de giderek küçülmüş” ve sonunda yok olmuştur. (S. R. Scadding, “Do ‘Vestigial Organs’ Provide Evidence for Evolution?”, Evolutionary Theory, Cilt 5, Mayıs 1981, s. 173.)
Bugün aynı durum “körelmiş DNA” gibi gösterilmek istenen DNA parçaları için söz konusudur. Ama “biyoloji bilgisi arttıkça” bu iddia da çürümektedir.
Bu “biyoloji bilgisi”nden son derece uzak olan Bilim ve Teknik dergisi ise, hala “Hurda DNA” kavramından destek bulmaya çalışan evrimci yazılarla, ancak kendi kendini çürütmektedir. Bilim ve Teknik’e düşen görev, Darwinist hurafelerin değil, “biyoloji bilgisi”nin peşinden gitmek olmalıdır.