Cumhuriyet Bilim Teknik dergisinin 17 Mayıs 2003 tarihli sayısında “Atalarımızın İlk Sözcükleri Afrika Dillerinde mi Gizli?” başlıklı bir yazı yayınlandı. Evrimci bir bakış açısıyla ele alınan yazıda bir Afrika kabilesinin insanlarının çıkarttıkları şaklatma sesleri üzerinde spekülasyonlar yapılıyor, bunların ilk insanların sözde evrimle ortaya çıkmış dil yeteneklerine ışık tutabileceği öne sürülüyordu. Yazının başında insan dilinin geçmişine dair arkeolojik kayıtlar bulunmadığı belirtilmekte sonra sadece önyargıya dayalı şu ifade kullanılıyordu:
“Ancak bazı dilbilimciler atalarımızın dudaklarından dökülen ilk sözcüklerin günümüze değin korunageldiğine inanıyorlar“.
Yazıda daha sonra Afrika’daki “Khoisan” dil grubuyla ilgili bazı bilgiler veriliyor ve bu dili konuşan Hadzabe ve Juhoansi yerlilerinin özgün bir şaklatma sesi çıkardıkları belirtiliyordu. Dilin özel bir hareketi sayesinde ortaya çıkan bu sesten, dünyanın her yerinde binek hayvanlarını hızlandırmak için veya koşturmak için yararlanıldığı belirtiliyordu. Araştırmacılar, dilin hareketiyle çıkarılan bu sesin diğer hiçbir dilde kelime içinde kullanılmadığını belirtiyor, bu sesin “arkaik” bir ses olabileceğini ileri sürüyorlardı. Bu sesin insanın sözde evrimle ortaya çıkmış gırtlak yapısının tam oturmadığı zamanlarda ses repertuarını genişletmek amacıyla başvurulan bir ses olabileceği öne sürülüyordu. Her aşaması hayalgücüne dayalı bu spekülasyonlar yazının sonunda doruğa ulaşıyor, şempanzelerin de birbirlerinin bitlerini ayıklarken benzer sesler çıkardığı yazılıyordu!
Tüm bu spekülasyonlar hiçbir bilimsel değer taşımamaktadır, çünkü söz konusu ses modern insanlar tarafından kullanılan özgün bir sestir. Bu sesin Afrikalılara özgü oluşu ya da kelime içinde kullanılışının zor oluşu dilin evrimle ortaya çıkmış bir olgu olduğunu göstermez. Şempanzelerin bu sesi çıkarması da bu evrim senaryolarına destek değildir. Papağanların da basit sesler bir yana kelimeleri hatta kısa cümleleri söyleyebildiği bilinmektedir. Elbette bir papağanın insanla benzer bir ses çıkarması evrimsel akrabası olduğunu göstermez. Yazının başında aktardığımız cümlede de görüldüğü gibi bu spekülasyonlar sadece ‘inançla’ ilgilidir. Bu insanlar canlılardaki her olguyu Darwinizm çerçevesinde ele almakta ve ortaya koydukları iddialar ne kadar tutarsız olursa olsun bu inançlarından vazgeçmemektedirler. Cumhuriyet Bilim Teknik’te ortaya konan bu yazı Darwinistlerin dili açıklamada ne kadar çaresiz olduklarını bir kez daha göstermiştir.
Dil, aşamalarla ortaya çıkamayacak kadar komplekstir. Hawaii Üniversitesinden evrimci bir dilbilim profesörü olan Derek Bickerton, dilin ara formu olamayacağını şöyle itiraf etmektedir:
“Yukarıda incelenen gerçekler dilin kademe kademe bir ilk dilden gelişmediğini ve bir ara formunun olamayacağını ortaya koymaktadır. Eğer böyle ise tümcebilim (syntax) bir anda ve tek parça olarak ortaya çıkmış olmalıdır. (Derek Bickerton, Language and Species, The University of Chicago Press,1992, s.190)
Görüldüğü gibi Cumhuriyet Bilim Teknik, hiçbir bilimsel değeri olmayan, gerçekdışı iddiaları gündeme getirmekte ve bunları sadece Darwinizm propagandası amacıyla sayfalarına taşımaktadır. Cumhuriyet Bilim Teknik dergisine bu yanlış tutumu terk etmesi ve dilin gerçek kaynağını kabul etmesini tavsiye ediyoruz.
Kavramları kullanma yeteneği olan dil, gerçekte Allah’ın insanlara bahşettiği bir nimettir. Yüce Allah, Hz. Adem”e “isimleri”, yani konuşmanın ve düşünmenin temeli olan tüm kavramları öğrettiğini Kuran”da şöyle bildirir:
“Ve Adem”e isimlerin hepsini öğretti…” (Bakara Suresi, 31)